Öncelikle ben sinemacılıkla alakası olmayan sadece film izlemeyi hobi haline getirmiş bir insanım. Rüyalarımda uzun zaman aralıklarla bir kaç kez gördüğüm bir hikaye var. Öncelikle bunun önceden izlediğim bir film olduğunu düşündüm ama araştırmalarım sonucunda bulamadım.
Dediğim gibi aslında bu bir film senaryosu değil rüyamda sahne sahne görüp birleştirdiğim, sadece ana temasını anlatabileceğim bir hikaye. Bu hikayeyi çeşitli eklentilerle bir senaryo haline getirmek bence çok basit.Hikayeme yani rüyama gelecek olursak;
Şehrin ortasında gizemli bir ev var, biraz eski, ağaç dallarıyla sarılmış, ürkütücü bir ev. Neden bilmiyorum içeri girmek istiyorum fakat kapıda uyarı veren, herkesin girmesini engelleyen bazı şeyler var. Pek takmıyorum ve ne yapıp edip içeri giriyorum. Olay burda başlıyor. Ev dışardan göründüğünden çok daha büyük ve bir labirent gibi. Dışarı çıkmak istiyorum fakat kapı çoktan mühürlendi. Içerde garip bir güç veya etki gibi bir şey beni evde gezinmem için çekiyor. Buna kapılıyorum ve gezmeye başlıyorum. Saatlerce geziyorum, üst katlara çıkıyorum, iniyorum fakat hep aynı yerlere geliyorum, dediğim gibi aynı bir labirent. Fakat evde bazı süprizler çıkmaya başlıyor, korkutucu süprizler. Tam olarak hatırlamıyorum fakat korkup kosmaya başlıyorum. Sonunda durduğum yer evin en üst katında hiç gelemediğim bir yer ve önümde yine korkunç bir kapı var. Arkadan gelen seslerden korktuğum için düşünmeden giriyorum. İçerisi hafif karanlık, fazla eşya yok, yine ürpertici bir yer ve içeri girdikten sonra asıl girmemem gereken yerin burası olduğunu anlıyorum. Korku doruğa çıkıyor ve uzun odanın sonundan dev bir şey yaklaşıyor. Karanlığın içinden gelirken son gölgede duruyor, neredeyse tam önümde. Nefesi ve kırmızı gözleri korkmam için yetiyor. Öyle sadece duruyor ve ben kaçmıyorum. Uzun bir süre öyle durduktan sonra ona yaklaşmaya çalışıyorum ve tam dokunurken geri çekiliyor,
zifhiri karanlığa dönüyor. Sonra kapı kendiliğinden açılıyor ve tam çıkarken karanlığın içinden bir ses; "Eğer yeterince istersen bulursun yoksa sonsuza kadar burda kalacaksın" diyor. Ve yine aramaya başlıyorum, saatlerce korku dolu evin içinde dolanıp duruyorum. Delirecek gibi oluyorum, evin köşelerine oturup bekliyorum. Sonunda bir şey hissediyorum ayağa kalkıp derin bir nefes alıp evi gözlerimle süzüyorum ve korkudan eser kalmıyor. Artık kapıları karşıma ne çıkarsa çıksın korkmadan açıyorum ve sonunda yeniden en üst kattaki canavarın odasının önüne geliyorum. Artık çıldırıyorum ve canavarın odasına dalmak istiyorum fakat oda açılmıyor. Tam pes etmiş, sırtımı kapıya dayayıp otururken, tam karşıda kırmızı muhteşem bir kapı beliriyor. Bu kapı diğerlerine göre muhteşem bir kapı. Tabi direk kırmızı kapılı odaya giriyorum. Odada bir sihirbazın eşyalarına benzer aletler, makineler var. Yalnız çok ufak bir oda, çatı katında tek pencereli, diğerlerden çok daha aydınlık. Odanın her noktasını arıyorum ve diğer eşyalara göre çok daha güzel, temiz garip görünümlü bir sandık buluyorum. Üzerinde "sandık bir kez açıldığında açan ölene kadar kapanmaz" yazıyor, açmayı deniyorum fakat açamıyorum. Çok yoruluyorum ve odadaki bir sandalyeye oturup uyuyorum. Uyandığımda güneş yeni doğuyor, ışık tam tavana vuruyor ve tavanda bir yazı; " ne istiyorsun? ", ben dışarı çıkmak istiyorum diyorum fakat anda gerçekten ne istediğim aklıma geliyor, hayallerim. Hayatsal sorunları, sıkıntıları, dertleri bir anda unutup sadece yaşamak istediğim anı düşlüyorum ve sandığı açıyorum. Sandığın içinde up uzun bir tünel görüyorum. Hiç pes etmeden sandığa giriyorum, sandık üstüme kapanıyor ve yürümeye başlıyorum. Uzun tünelin sonunda yine garip bir kapıdan çıkıyorum. Bulunduğum yer hep olmak istediğim bir yer. Çıktığım kapıyı geri açıyorum fakat tünelle alakası olmayan farklı bir bina. Orada kalıyorum ve bir zaman sonra o ev yine aklıma geliyor. Evi ilk gördüğüm yere gidiyorum fakat orda öyle bir ev yok. Çok üzülüyorum çünkü sandığın beni götürdüğü yerde geçirdiğim zaman, hayatının en güzel anlarıydı. Zaman geçip gidiyor, yine eski halime dönmüşken, yine bir anda aklıma bir şey geliyor : " Ne istiyorsun? "
Lovecraft'ın öyküleri ve Alone in the Dark oyununun senaryosu gibi olmuş.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.