PROJENİN ADI: RUHUMUN AŞK PARÇASI
Türü : Komedi / Dram
Yirmili yaşlarının başında, üniversite öğrencisi 3 gencin, kahkaha ve acı dolu traji komik öyküsü..
4 kişilik bir yazar kadrosunun çalıştığı "Ruhumun Aşk Parçası", Türkiye'de nefret suçlarını, eşcinsellerin maruz kaldığı sosyolojik baskıyı, sosyolojik cinayetleri ve baskı altında intihara sürüklenen gençlerin öyküsünü anlatıyor. Eğlenceli, komik ama acı dolu bu öykü, klasik bir Türkiye dramını tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor.
* Toygar, kimliğini kabullenmekte güçlük çeken, aile baskısı altında yetişmiş, asker kökenli otoriter ve disiplinli bir babanın oğludur. Sorunlu bir çocukluk dönemi, tayinler, terörün içinden çıkıp gelmişlerdir İstanbul'a... Cinsel yöneliminin farkındadır ama kendini kabullenmekte güçlük çeker, bir erkeğe aşık olmayı konduramaz kendisine. İnkar dolu bu süreç, onu psikolojik sorunların daha da kucağına iter.. Annesinin vefatından sonra hayatı daha da çıkmaza giren Toygar, günden güne içe kapanır. Ucundan kenarından biraz serseri olan o gençten artık eser kalmamıştır. Bir tarafta Hakan'a içten içe duyduğu özlem, öte tarafta annesinin yokluğu, bir diğer yanda baskıcı ve otoriter bir baba ve devam etmek zorunda olduğu okulu... Hakan'la ilk duygusal yakınlaşmaları da bu dönemin ortalarına denk gelir. Annesinin vefatının getirdiği zor günlerde, Toygar Hakan'ın desteği ile ayakta kalır.
* Hakan İstanbul da doğmuş büyümüş, Yeditepe Üniversitesi Grafik Tasarımı bölümü öğrencisi bir gençtir. Henüz 21 yaşındadır. Annesi Şükran ev hanımı, babası Mesut tekstil işi yapan orta ölçekli bir firmanın sahibidir. Kendini farkettiğinden beri cinsel kimliğinin bilincinde olan Hakan, oldukça neşeli, hayata pozitif bakan, sıcak kanlı, iletişimi güçlü bir çocuktur. Ailesi Hakan'ın cinsel kimliğinin farkındadır ama bu konu aile içinde hiç konuşulmadığından gündem oluşturmaz. Ablası, Hakan'ın durumunu açıkça bildiğinden zaman zaman onunla bu konuda konuşur. Hakan'ın aile içinde en büyük desteği çok sevdiği ablasıdır. Ablası, her zaman her konuda Hakan'ın yanındadır.
* Şenay, İstanbul'un üst tabaka semtlerinden birinde yetişmiş, ailenin tek çocuğu olan ve bu nedenle ailesi tarafından şımartılmış bir kızdır. Şımarık tavırları ile etrafda antipatik bir imaj çizer. Gizliden gizliye Toygar'a aşıktır. Toygar, O'na yüz vermez. O güne dek her istediğini elde eden Şenay, Toygar'dan yüz bulamayınca hırs yapar. Toygar'ın Hakan ile olan beraberliğini öğrenen Şenay bunu hazmedemez. Toygar'ın abisine herşeyi anlatır... Amacı Hakan ve Toygar'ı ayırmaktır. Fakat amacı dışındaki bu hareket, olayları sonunu tahmin bile edemeyeceği bir yere götürür...
Hakan, Toygar ve Şenay üniversitede aynı sınıfta okuyan Grafik Tasarım bölümü öğrencileridir. Hakan kimliğini kabullenmiş bir eşcinseldir. Ailesi tarafından da bilinen cinsel yönelimi aile içinde kabul görmüştür ve o nedenle rahat bir yaşam alanına sahiptir.
Toygar ise asker kökenli bir aileden gelmiş, doğu kültürü ile yetişmiş, eşcinsel fakat cinsel yönelimini kabullenmekte güçlük çeken bir gençtir.
Şenay zengin bir ailenin tek çocuğudur. Toygar'dan hoşlanmaktadır. Hakan, Toygar ve Şenay çok samimi üç arkadaştır. Beraber vakit geçirmekten keyif alırlar.
Bir süre sonra Toygar'ın annesi vefat eder. Annesine oldukça düşkün olan Toygar, bu olayın ardından psikolojik sorunların kucağına itilir. Yaşadığı zor günlerde, Hakan Toygar'a destek olur. Okulun tatil döneminde Toygar'ın telefonu değiştiğinden Şenay Toygar'a ulaşamaz. Gelişen zaman zarfında Hakan ve Toygar arasında da yakınlaşmalar başlar. Hakan'ın eşcinsel arkadaşlarından birinin başına gelen talihsiz bir olay sonrası Hakan ve Toygar eşcinsellerin yoğun olarak bulunduğu kafeye giderler. Hakan'ın kafedeki konuşması Toygar'ı çok etkiler. Kimliğini kabullenmekte güçlük çeken Toygar'ın yaşadığı ikilem şekillenmeye başlar. Toygar ve Hakan evde otururken yakınlaşmaları eylemselleşir. Uzun soluklu zor bir ilişki onları beklemektedir. Hakan'ın ablası Gülşen, Toygar ve Hakan arasındaki ilişkiyi bilir. Yaşadıkları sorunlarda Gülşen onlara yol gösterir ve yanlarında olur. İlişkileri döneminde Toygar ve Hakan daha sık vakit geçirmeye başlar ve özellikle eşcinsellerin yoğun olarak bulunduğu mekanlara giderler.
Şenay birgün Hakan ve Toygar'ı kafeye girerken görür. Arkalarından seslenir fakat duyuramaz. Şenay, Hakan ve Toygar'ın peşinden kafeye girer. İçeride gördükleri, Toygar'a ilgi duyan Şenay'ı şoke eder. Şenay; Hakan ve Toygar'ın ilişkisini öğrenmiştir. Bu durum O'nu şaşkına çevirir. Şenay birgün tesadüfi bir olay sonucu Toygar'ın abisi ile tanışır. Hakan ve Toygar'ın ilişkisini anlatır. Bu olay, Toygar ve Hakan için zor günlerin başlamasına sebep olur..
Toygar'ın homofobik olan babası, Toygar'ı eve kilitler. Hakan bu süreçte Toygar'dan haber alamaz. Toygar'a ulaşamayan Hakan endişelenir ve Toygar'ın evine gider.. Eve ulaşan Hakan, Toygar'ın abisi Murat tarafından tepki ile karşılanır ve evden kovulur..
Toygar Hakan'ı çok sever.. Evden kaçmaya karar verir. Kaçtıklarını öğrenen Murat, peşlerine düşer.. Hakan'a ulaşan Murat, hiç düşünmeden silahını ateşler. Toygar silah seslerini duyar ve Hakan'ın olduğu yere doğru hızla gider.. Hakan'ın cansız bedenini görür.
Olayı soruşturan polis, özel bir ekip ile operasyon düzenler ve Murat'ı yakalar. Murat polis tarafından gözaltına alınırken eve gelen Toygar ise yaşadığı acının ve şokun etkisi ile intihar eder. Yaşanan olayların ardından eve gelen baba, otorite ve disiplinlilik halinden taviz vermemek adına çocuklarından esirgediği ilgi ve şefkatin pişmanlığı ve yakasına yapışan acı ile başbaşadır. Bu durum O'na çok ağır gelir.
*********************
"Filmden notlar"
Hakan gözlerini açtı ve sadece iki saniyeliğine O'na baktı. Karşısında gül yanaklı, kırmızı burunlu, gözleri korku ve acı ile kaplanmış bir nem perdesinin ardında bir kadın değil, kirli sakallı bir genç vardı...
Şu hayattaki son anını, tıpkı o andan bir yıl önce de olduğu gibi O'na vermek istemişti. Toygar çaresizdi. Sevgilisinin ölmek üzere olduğunun farkındaydı. Hakan'ın kanlar içindeki bedeni hiç hareket etmiyordu.
Toygar, ayrı kaldıkları zamanlarda bile Hakan'ın kokusunun sindiği tişörtleri giyerek uyuyor, bazen de en sevdikleri şarkılarla dindirmeye çalışıyordu özlemini.. Bu ayrılığa dayanamazdı ki...
Bedeninin de, ruhunun da yorgun olduğunu hissetti. Acı çekiyordu. Sevdiği son enerjisiyle gözlerini açıp O'na bakmıştı, gülümsemiş ve ebediyen kapamıştı gözlerini... Bir an dünyanın dönmekten vazgeçtiğini, yaşamın orada durduğunu sandı. O an bir sürü şey söylemek istiyordu ama vakit yoktu. İki saniye onlar için çok önemliydi.
Toygar, Hakan'ın kokusunu çok severdi. Yarım saat ilgi göstermese, sitem ederdi. Son zamanlarda daha da çok bağlanmıştı Toygar O'na.. Bir çocuğun, annesine duyduğu yüce bir sevgi gibi...
******************
Kimse tanışamaz kimseyle, tanışamazken kendi içindeki sevgiliyle... Söz verilmez, verilemez.. Sarf edilir sadece... Bir doğarsın, bir ölemezsin... Hayat bu kadarcıkmış işte... Kaygan iki hece...... Hâlbuki daha dün buradaydın... Saksındaki şiirleri sulamıştım.. Akşam perdesiydi kirpiklerin, gözlerinin içinde mahmur bir günaydın... Yüzümü vermiştim çocukluğuna.. Ninni söyleyecektin, geçti diyecektin... Her doğan yaşamaz, biliyordum... Hayat sırtımda ağır bir kambur şimdi... Zaman emeklisi, ertelenmiş ve yorgun bir memur hayat... Plastik gülüşüyle İstiklal... Tarlabaşı da ağlıyor... Ağlama demeye ne mendil var ne de bir hal.................. Sabah silmiştim dağıttığın masaları... -Ki hala kızgınım... Söz veriyorum sana, enjekte edip seni ruhuma, gelmişimin geçmişimin namusuna yan bakacağım........ Nasıl da kıskanırdık o şarkıcıları... Tüm din kültürü ve ahlak bilgimizle nasıl da kayardık üçüncü katından ahlaksızlığın... Anlardık taksi şoförlerini, midyecileri.. Taksimin Mevlevi kalabalığını, mavi perukları... Güzel delikanlılardık! Değseydi hayat, müebbedine de dayanır mıydık?..... Odalara hüzün dolacak şimdi... Bir çift kara eldiven artık geceler.. Sıktıkça boğazımı, sana geliyorum... Bir daha ölmeyeceğim, sana söz veriyorum........... Ama sen Ömer Hayyam'ı da üzdün... Didar'ı... Nehir ablayı da... Ve cinsiyeti içinde kaybolmuş tüm aşksızlıkları da... Dönerken tüm acımasızlığıyla çarkıfelek, küsmedim... Küsmüş gibi yaptığıma bakma... Sana olan dualarımı affet... Bir doğarsın, bir ölemezsin... Öldüğünü mü sandın sen, yalancı melek..."
Senaryo 82 sayfadan ibarettir. Sizlerin fikirleri benim için önemli... Düşüncelerinizi buradan yorumlar veya [email protected] adresine yazarsanız sevinirim.
Her hakkı saklıdır. Bu eserin aynen ya da özet olarak hiçbir bölümü, telif hakkı sahiplerinin yazılı izni alınmadan kullanılamaz…
Arkadaşlar biriside başlık olarak.Senaryo demesin gayrii
sinopsis,tretman,konu, falan deyin bari..Bu senaryo değil
senaryolaşmayı bekleyen konu !
bu aralarda hep escinsellikten ve şairlerden gidiyoruz hadi hayırlısı
............................
örnek olarak şurayı alalım ;
'Kimse tanışamaz kimseyle, tanışamazken kendi içindeki sevgiliyle... Söz verilmez, verilemez.. Sarf edilir sadece... Bir doğarsın, bir ölemezsin... Hayat bu kadarcıkmış işte... Kaygan iki hece Saksındaki şiirleri sulamıştım.. Akşam perdesiydi kirpiklerin, gözlerinin içinde mahmur bir günaydın... Yüzümü vermiştim çocukluğuna.. Ninni söyleyecektin, geçti diyecektin... Her doğan yaşamaz, biliyordum... Hayat sırtımda ağır bir kambur şimdi... Zaman emeklisi, ertelenmiş ve yorgun bir memur hayat... Plastik gülüşüyle İstiklal... Tarlabaşı da ağlıyor... Ağlama demeye ne mendil var ne de bir hal........'
.........................
bunu teknik olarak senaryolaştırırsan sen büyük adamsın 🙂
'Kaderin sadece seçtiğin yolun üzerindedir..Ondan kaçmaya çalışsanda,Genede gider o Yolu seçersin !!!
Çok güzelmiş ama cidden tebrik ederim seni. Bu yazı gurubunun içinde olmayı çok isterdim açıkcası...
sedatx bu aralarda hep eşcinsellikten gidiyoruz demişsin 🙂 herkesin farkettiği ama görmezden geldiği hayatları var ve ilgi çekici bence, biliyorsun benim konumda onlar üstüneydi, geçen günlerde paylaşmıştım. Dikkat ediyorum genelde her yazıya bir iki yorum yapıyorsun ve esirgemiyorsun görüşlerini o yüzden en büyük destekcilerdne birsisin bence buranın...
The Recruit tekrar tebrik ederim ben cidden çok beğendim hikayeni.
Yazıcı meleklerimizden daha çok yazar olduk hayatımızı orda burda, belki de bu yüzden kendi kıyametimi koparasım var aslında.
Sevgili sedatix. Öncelikle ilgi gösterdiğin, okuma zahmetine katlandığın, fikrini paylaştığın için teşekkür ederim.. Elimde bu kısa tanıtım yazısının ötesinde bir karakter analizi, tretman, bir öykü, dekupaj ve hatta bir senaryo bulunduğundan başlıkta da "senaryo" ifadesi kullandım. Çekime hazır tüm aşamalar tamamlanmış vaziyette yani. Senaryonun teknik kısmı 82 sayfa olduğundan tamamını burada paylaşıma açmadım. Küçük notlarla projeyi tanıttım. İçerik hakkında fikir sahibi olunabilmesi adına biraz..
Dilersen mail olarak teknik senaryoyu da gönderebilirim. Nitekim eleştirilerin tamamı benim için oldukça önemli.. (Bahsettiğin şiirsel metin, senaryoda kullanıldı) 🙂
Sevgili BuRoCkk.. Paylaşımın ve desteğin için teşekkür ederim. Beğenmene sevindim cidden.. "Umarım" tepkiler olumlu olur.. Ve umarım 'hayalimdeki projeyi' hayata geçirebilme fırsatını da yakalayabilirim bir gün 🙂 Sevgiler.
Ben, üzen tek şey var ..Buı topraklar sanatın felsefenin aşkın beşiğidir
Fakat yeni yetişen gençler .gözlerini kapayıp hayal kurmuyorlar,şiir okumuyorlar
haz duydukları için yapmaya çalışıyorlar sadece birşeyleri ve hazdan sonra bıkıyorlar.
hep inandığım şey Türkiye bu konularda en büyük potansiyeldir.(fazlamı milliyetçi oldu ne :))
eğerki ismin jenerikte görünmeyeceği bilerek birşeyelr yaparsan o zaman sanattçı olursun..bu ince bir şey..Yapacağın şeye ihtiyaç olmalı ,o olmazsa olmamalı,Benimkide bu bende böyle birşey yaptım olmuşmu diye değil..senin ki olmayınca birşeyler eksik olmalı..
'sen türkiyesin büyük düşün ' 🙂
'Kaderin sadece seçtiğin yolun üzerindedir..Ondan kaçmaya çalışsanda,Genede gider o Yolu seçersin !!!
Yo yo... Öyle fazla milliyetçi değil 🙂 Hatta kısmen katılıyorumda sözlerine.. Dahil olduğum yeni nesil kendimi de tenzih etmeden söylüyorum, hayal kuruyor.. Kuruyor da.... (:
Şiire, sanata, edebiyata bir çoğu ilgi duyuyor.. Kimi deneme yazılarını tercih ediyor, kimi 'arabesk' şiirlerden hoşlanıyor, kimi üstadları da unutmuyor, ihmal etmiyor.. Kimi yazıyor da üstelik..
Evet, Türkiye yukarıda bahsettiğin konularda sağlam bir potansiyele sahiptir.. 'En' demek fazlaca iddialı olur ama bu potansiyelin temelinde bu topraklardaki çeşitlilik, dünyanın bir çok yerinde bulunamayan bir mozaiğin de etken olduğunu göz ardı etmeyelim.. Bu çeşitlilik (her alan ve konuda...) olmasa, bu sanatsal, kültürel, felsefi zenginliğe de sahip olamazdık bence.. Yine de hakkını yememek gerek gençlerimizin 🙂 Önemli bir kesimin yaptığı her çalışma bir ihtiyaç bu topraklarda.. Ve bu ihtiyaca cevap verirken çalışmalarında, ilgi duydukları noktalara yönlenip o yönde ağır baskın çalışmalar koyuyorlar ortaya ve çok doğal olarak da bundan haz duyuyorlar.. Ve büyük düşünüyorlar.. Hatta ütopik 🙂
Neyse konudan çok saptık galiba... Ama paylaşımın keyif vericiydi...
sinopsi güzel kolay gelsin sana senaryonda hazır kim tutar seni
Yaş, milliyet yada özgeçmiş önemli değil; önemli olan söyleyecek bir şeyin olması.
^^KYKGM^^
Teşekkür ederim.
Eğer yanılıyorsam biri beni düzeltsin. Benim bildiğim eşcinsel karekterleri bu şekilde kullanamayacağın. Rtük'ün buna izin vermediği. Eşcinsel bir karekterin varsa, ve bu erkekse onu, birazda aşşağılar şekilde (işte oynak, komik vs.) yansıtmak zorundasın.
Bu konuyu bir araştır derim.
Elbette mail olarak güvenerek atabilrisin..okumak isterim kesinlikle
[email protected]
'Kaderin sadece seçtiğin yolun üzerindedir..Ondan kaçmaya çalışsanda,Genede gider o Yolu seçersin !!!
Bi sefer de eşcinsel mevzusu sağından solundan sokulmasın bi şeye de! Sanki sanat değeri bi anda tavan yapıyor böylece, ilginç tabii.. Belki sinema profesyonelleri içindeki anormallere selam mı çakmış oluyor !!
...
All the evidence is at hand now. I can be lynched
I earned the hatred of prostitutes
and the curses of virgins
...
Ismet Ozel
Eğer yanılıyorsam biri beni düzeltsin. Benim bildiğim eşcinsel karekterleri bu şekilde kullanamayacağın. Rtük'ün buna izin vermediği. Eşcinsel bir karekterin varsa, ve bu erkekse onu, birazda aşşağılar şekilde (işte oynak, komik vs.) yansıtmak zorundasın.
Bu konuyu bir araştır derim.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu TV yayınlarını denetlemekle mükelleftir. Görev sınırları sinemaya müdahale etmesini engelliyor. Film içerik açısından yasalara aykırı bir durum teşkil ediyorsa, sinema filmleri için söylüyorum bunu, yaptırım yetkisi Kültür ve Turizm Bakanlığı'na aittir -ki bu yaptırım esasları da sınırlıdır. Ancak ve ancak suç teşkil eden hallerde Cumhuriyet Savcılıkları müdahaleci olabilir ki onlarda soruşturma başlatır ve yayın hususunda tedbir kararı alabilir. Orada da yapımcı ile idari makam arasında hukuksal bir süreç başlar.
Genellikle sinema da bu anlamda sıkıntı pek fazla yaşanmıyor. Sansür henüz sinemaya devlet eli ile pek giremedi. Ve fakat TV'de yayınlanması hususunda RTÜK denetim ve müdahalesi konusunda haklısın. Kaldı ki bu proje pornografik bi temayla ele almıyor eşcinselliği, sosyolojik olarak inceliyor.
Eşcinsel karakterlerin sinemada yada televizyonda nasıl şekillendirileceği senaristin yorumu ve bakış açısı, hayal gücü ile alakalıdır. RTÜK veya bir başka kurum, karakterin "komik, sapık, seks odaklı, kırıtkan veyahut aşağılayıcı" bir imaja büründürülebilmesi adına yönlendirmede bulunamaz. Aksi suç teşkil eder.. Yani sinema ve televizyonda gördüğümüz eşcinsel karakteri imajının bir zorunluluk ve dayatma ile hiç ilgisi yoktur. O tür bir eşcinsel profilinin reyting ve popülarite açısından iyi bir malzeme olduğu düşünülüyor sanırım. Ayrıca Türkiye'de gösterime girmiş veya yasal satışı olan Kültür Bakanlığı onaylı çok sayıda eşcinsel temalı film var. Bu yapımlarda eşcinsel karakteri asla bahsettiğiniz biçimde kullanılmamıştır. Ferzan Özpetek filmleri buna örnek gösterilebilir. Son örneklerinden bir tanesi de Yaşamın Kıyısında filmidir. Yorumun ve ilgin için teşekkür ederim 🙂
Bi sefer de eşcinsel mevzusu sağından solundan sokulmasın bi şeye de! Sanki sanat değeri bi anda tavan yapıyor böylece, ilginç tabii.. Belki sinema profesyonelleri içindeki anormallere selam mı çakmış oluyor !!
Sinemanın amaçlarından bir tanesi de sosyolojik bir yaklaşım sunarak sistemi sorgulamak ve tartışmaktır. Ve eşcinsellik de bu anlamda sinemanın materyallerinden biridir. Binlerce polisiye film çekilen bir ülkede, 'Birisi de polisiye temalı bir film yapmasın be arkadaş' ifadesini nasıl kullanmıyorsak, bunun ne kadar gülünç olacağını biliyorsak, eşcinsel temayı kullanırken de aynı duruma düşmemek çok önemli. Ancak son cümlenizden anlıyorum ki siz olaya ideolojik bir çerçevenin ötesinde son derece de önyargılı yaklaşıyorsunuz. Ve sanırım işte tam da bu nedenle bu tarz bir film ihtiyaç Türkiye'de..
Konuya, fikre kökten karşı çıkmak, yok saymak, görmezden gelmek, görmek istememek noktasından bakmak yerine içeriği eleştirseniz şahsım adına daha faydalı olabilirdi yorumunuz fakat yine de teşekkür ederim vakit ayırdığınız ve yorumlama zahmetine katlandığınız için.
Eğer yanılıyorsam biri beni düzeltsin. Benim bildiğim eşcinsel karekterleri bu şekilde kullanamayacağın. Rtük'ün buna izin vermediği. Eşcinsel bir karekterin varsa, ve bu erkekse onu, birazda aşşağılar şekilde (işte oynak, komik vs.) yansıtmak zorundasın.
Bu konuyu bir araştır derim.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu TV yayınlarını denetlemekle mükelleftir.
.
.
.
.
Ve fakat TV'de yayınlanması hususunda RTÜK denetim ve müdahalesi konusunda haklısın. Kaldı ki bu proje pornografik bi temayla ele almıyor eşcinselliği, sosyolojik olarak inceliyor.
Gene yanılıyorsam biri beni düzeltsin. Bir film yapım aşamasındayken, televizyonlara satılıyor. Ve yapım bütcesi oluşturulurken büyük bir gelir sağlıyor, diye biliyorum. Yani sen yasalara uğramadan önce, rtük seni bağlıyor. Bu biraz, "düşüncene saygı duyuyorum ama ağzına sıçarım" yaklaşımı gibi ilerliyor.
İkincisi, zaten benim ilk söylediğim şey, pornografi anlamında değildi. Yani adamları duygusal, özendirici, acındırıcı şekilde sempati kazandıracak şekilde ele alamazsın.
Üçüncüsü Ferhan Özpetek İtalya'da İtalya adına film çekiyor. Türkiye'de Fatih Akın gibi ortak yapımcı aracılığı ile birde burda pazar payı alıyor. İtalya'da böyle bir zorunluluk var mı yok mu, araştırmak lazım!