Erçin'in ''Hayat''ını seyrettikten sonra benim de buna benzer bir öyküm olduğunu anımsadım. Senaryolaştırılması çok kolay olacağı için olduğu gibi koymayı uygun gördüm.
ORADA OLMAYAN
Sinemaya filmin ortasında girdiğinde karanlıktan anlayamadı önce hiç kimse olmadığını. Cumartesi öğleden sonrası, sıcak bir yaz günü, kendisi hariç herkesin yapacağı çok daha önemli işleri vardı. Kendine çok uzak yerlerde zevkle geçirecekleri zamanlar için ona ihtiyaçları yoktu. Tek başına filmi sonuna kadar seyretti.
Jenerikleri sonuna kadar seyretti. Sonraki seyirci için çıkması gerekiyordu. Araya çıktı, kimse yoktu. Koşarak merdivenleri çıkıp gişeye kadar koştu; yine kimse yoktu. Büyük siyah dış kapı kilitliydi. Öfkeyle ve haykırışlarla yumruklamaya başladı kapıyı. Oysa bir sinema koltuğuna gömülüp, yerinden kalkmadan binlerce film seyrederek yaşlanmayı, hatta ölmeyi düşlemiş, bunun için dua ettiği bile olmuştu.
Zemine düşen toprak sesi duydu birden. Yukarıda bir yerlerden üstüne toprak atılıyordu. Duası kabul olmuştu. Bu duruma alışması uzun sürecek olsa da, durumu bir süre sonra kabullenecek ve yumuşacık koltuğuna gömülüp kendini makinistin seçtiği birbirinden güzel filmlerin büyülü dünyasına bırakacaktı...
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
Güzel hikayeymiş hakkaten. Biraz yüzeysel anlatmışsın ama ayrıntılarla beraber iyi çekilirse çok güzel olur bence.
Benim "Ben" dediğim bedenim mi, yoksa ben mi?
bende beğendim valla... hatta yakında çekmek için izin istersem şaşırmayın:):)
ANKARADAN AYDIN
İsteyen çekebilir, bizde hikaye bitmez 🙂
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
Hegel, insanın beyin çeperleri büyüyünce, işte böylesi mevzular düşünebiliyor sanırım. Algılarla oynayıp sen de diğer insanların beyin çeperlerini büyütmek istiyorsun. Tebrik ederim, çok iyi..
Bunu senaryolaştırıp çekmek için acele etmenizi öneririm. Evet, zor ama imkansız değil. Uğraşın arkdaşlar yoksa ben alıp değerlendireceğim. Ama bir beş yıl sonra çekmek için.Hayat' da olduğu gibi yine cesaret isteyen bir iş. Tekrar ediyorum hakkını verecek olan değerlendirsin. Kuşkuda olanlar ibret için Hayat filmini izleyebilir.
ankara da bir sinema salanuyla görüşüp olumlu cvp alırsam çekmek isterim.. ozamana kadar daha ii imkanlarla ben varım arkadaş ben çekrim diyen olursa boynumuz 35 mm den ince..:):) gerekli görüşmeler yapmadan da ben çekecem demek istemedim.. yankında netlik kazanır bi çok şeyy.. ve umarım olurr..
ANKARADAN AYDIN
"Orada olmayan adam" diye bir film izlemiştim 5 yıl kadar önce.İlginç bir filmdi.İzleyen var mı bilmiyorum.Üzerinde konuşulacak bir filmdi.O geldi aklıma.Senaryon da çekilmeye değer.Ama üzerinde bolca konuşulup güme gitmeyecek şekilde filme alınmalı.Kolay gelsin..
bir garip ölmüş diyeler,üç günden sonra duyalar,kısa film ile yuğalar,şöyle garip bencileyin
O da Coenler filmi de nedense TÜM neti taradım, hâlen daha siyah beyaz olanını bulamadım.. Hep renkli..
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Güzel bir yazı ancak bu şu anda senaryo değil. Senaryo olarak yazılmamış zaten farkındayım.
"Cumartesi öğleden sonrası, sıcak bir yaz günü, kendisi hariç herkesin yapacağı çok daha önemli işleri vardı. Kendine çok uzak yerlerde zevkle geçirecekleri zamanlar için ona ihtiyaçları yoktu. "
Bu bir hikaye. Bunu çekeceğiniz zaman nasıl anlatmayı düşünüyorsunuz. Bir adam var ve film izliyor. Ama üstte yazanlara dair hiçbir fikir vermez tabi ki bu. Cumartesi, sıcak, öğleden sonra, önemli işlerin olması, ona ihtiyaç olmaması gibi kavramların senaryoya uygun hale getirilmesi gerekiyor. Yazı dili olarak iyi olan bir hikaye ama şahsen bunu çekecek olsam, elimdeki tek malzeme film izleyen bir adam ve gömülme sahnesi olurdu. Üzerinden çalışmalı ve "görsel olarak" zenginleştirmeli, çekim senaryosuna yaklaştırmalısınız önce.
2. bir yöntem de dış ses kullanmanız olur, üsttekileri dış ses anlatabilir.
- baço
O da Coenler filmi de nedense TÜM neti taradım, hâlen daha siyah beyaz olanını bulamadım.. Hep renkli..
Bende olan divx i siyah beyaz. Hatta hiç renklisini duymamıştım. Şaşırdım. Verebilirim sana istedğin bir vakit.
Televizyon için olanı renkli. Big Lebowski'nin televizyon versiyonun da küfürlere dublaj yapılması gerekli.. Coenler de hiç istmeiyorlar, o nedenle oyuncuları özgür bırakıyorlar, Walter'ın "This is what happens when you fuck a stranger in the ass" cümlesini "This is what happens when you find a stranger in the Alps" diye dublajlamış Jhon Goodman.. Her aklıma geldiğinde yarılıyorum..
Bu da böyle bir anı :).
Ve evet bilal kardeşim en kısa zamanda alayım senden..
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
ben bu senaryoyu çekecek olsam..
ilk başta siyah ekran üzerine kuran ı kerimden insanların mahşer zamanını beklediği yer olan BERZAH ALEMİ ile ilgili bir ayet veya hadis yazarım.. sonra bu yazıyı kaybolur ve kırmızı yazıyla exıt yazısı belirir tabe bu yazı sinema salonlarında çıkış kapısının üstünde duran o kırmızı yazıdır... filmin adı exıt yane çıkış olur böylelikle sonra o kapının üstündeki yazıdan kamera yavaş yavaş geriye çekilir kapı görünür ve oyuncu içeri girer.. geç kalmıştır bi an bakınır ilk gördüğü boş koltuğa oturur.. hemen acele tel çıkartır kapatır tel ini elinde mısır vardır filmi izlemeye başlar... biraz hızlı kurgu ve saat gösterimiyle filmin sonuna geldiğimizi ve jenerik aktığını görürüz.. ama adamımız hala oturmaktadır ışıklar yanar etrafta kimse yoktur.. tel çıkartır açmak ister ama açamaz.. tel çalışmaz.. sonra dışarı çıkar etrafında kimseyi göremeyince kuşkulanır.. biraz hızlı adımlarla büfeye bakar kimse yok gişeye bakar kimse yok (buralarda hep hızlı kurgu ve bolca kesme var) kapıya doğru yönelir kapı kapalıdır.. hatta o içerden çığlık atarken kamera dışardan yavaş yavaş geriye doğru çekilmektedir.. sonra bi an düşünür arka çıkış olabileceği aklına gelir etraftaki yangın çıkışı tabelalarını takip etmeye başlar koşar adım giderken ayağı kayar ve yere düşer toprağa basıp düşmüştür.. sonra yukardan üzerine doğru toprak yağdığını görürüz kamera nın üzerine toprak dökülürken ekran kararır.. ekran açıldığında adamımız oturmuş film izlemektedir tek başına.. döner ve sinemaskop makinasının olduğu kabine doğru bakar belkide bir dış ses duyulur.. bir sinema aşığı olarak böylesine bir bekleme için şükranım tanrım (cümle saçma oldu yaa:):) neyse dış sesde olamaya bilir ama olsa daha iyi olur bence tabi daha düzgün bir ifade ve cümleyle.. sonra adamımız önünü döner ve filmini izlemeye devam eder.. sinemaskop makinası görünür odanın içinden makina açıktır çalışmaktadır ama üzerinde her hangi bir film bobini takılı değildir bobin hemen yanında durmaktadır.. ekran kararır
son
ANKARADAN AYDIN
Öyküyü senaryolaştıracak olsan diyelim. Çekmeyi düşünürsen istediğin gibi çekebilirsin elbette. Ama bana soracak olursan şunları eklemek isterim: Kuran’dan ayetler klişe oldu artık. Ben bu öyküyü Borges etkisi altındayken yazmıştım. O’ndan bir alıntı olabilir, ya da Kafka’dan. Mesela,
“Bir noktadan sonra vazgeçmek olanaksızdır. Erişilmesi gereken nokta da, orasıdır.”
gibi. http://www.franz-kafka.org/pages/maxim.html
Açılışta, elemanı filmi seyrederken göstersen daha iyi sanki. Sonlara doğru, film biter, jenerik akar, ışıklar yanar. Cep telefonu, mısır vs. bunlar o büyülü havayı zedeleyebilir kanımca.
“……..sonra dışarı çıkar etrafında kimseyi göremeyince kuşkulanır.. biraz hızlı adımlarla büfeye bakar kimse yok gişeye bakar…..” bu ve bundan sonrasını güzel yazmışsın.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
ama zaten bence adam dışarı çıkıncaya kadar ki kısım yane o cep tel ısır vb olan seyirci burda normal olarak görecek her şeyi taki cep tel açılmayınca anlaşılacak bi terslik olduğu zaten ondan sonrada heyecan artıyor ve düğüm çözülüyor.. adamı sonradan geç içeri girmeside yine seyirci üzerinde direk film izleyen adamdan daha belirgin etki yaratacaktır diye düşünüyorum tabe bu bakış açısı..
o bu değilde keşke çeken olsada şu hikayeyi bizde görsek ansıl bir tercih yapılacağını:):)
ANKARADAN AYDIN
alakasiz olsa da belki toprak kismi dolayisiyla h p lovecraft in adini hatirlayamadigim bir kisa oykusu geldi.Kendisi acayip korku gerilim edebiyati yazaridir.gotik oykuler diye bir kitabini okumustum.Bence sinema salonu falan olarak degil de baska bir sekilde gelistirilebilir.Bu tarz birsey cekmeyi dusunmustum bu hikayeyi okuduktan sonra.Gelistirilebilir ama cekilebilitesi acisindan basarili bir calisma bence cunku mekan olarak tek mekan var sadece sinema salonu.