selamlar.
çok sıkıntı çektiğim bir konu. tek başınıza sessiz bir odada mı? kütüphanede mi? müzik eşliğinde mi? nasıl bir ortam oluşturuyorsunuz kendinize senaryo yazarken?
ikincisi zamana mı yayıyorsunuz yoksa kendinizi birkaç gün bir yere kapatıp o şekilde mi yazıyorsunuz?
Tabi önce hikayeyi oluşturmak gerekiyor. Hikayenin olay örgüsü ise zihinde oluşturuluyor önce. Bu zihinsel aktivite farklı yerlerde ve farklı ortamlarda gerçekleşebilir. Tüm bu sürecin sonunda senaryo yazımına başlanıldığında ise hikayeye odaklanabilmek için mutlak konsantrasyonu sağlamak gerekiyor. Yazacağınız senaryonun önce zihinde canlanması gerekiyor. Bunun için sessiz ve sakin bir ortam idealdir. Her insanın düşünce ve fikir üretme kapasitesi, biçimi ve yöntemi farklıdır. Bu nedenle ortam ve müzik olguları kişiden kişiye değişir.
“The first draft of anything is shit.” Ernest Hemingway
Tabi önce hikayeyi oluşturmak gerekiyor. Hikayenin olay örgüsü ise zihinde oluşturuluyor önce. Bu zihinsel aktivite farklı yerlerde ve farklı ortamlarda gerçekleşebilir. Tüm bu sürecin sonunda senaryo yazımına başlanıldığında ise hikayeye odaklanabilmek için mutlak konsantrasyonu sağlamak gerekiyor. Yazacağınız senaryonun önce zihinde canlanması gerekiyor. Bunun için sessiz ve sakin bir ortam idealdir. Her insanın düşünce ve fikir üretme kapasitesi, biçimi ve yöntemi farklıdır. Bu nedenle ortam ve müzik olguları kişiden kişiye değişir.
Katılıyorum.
Hikayenin ana teması benim genelde yatmadan önce ya da okuduğum bir metinde geçen bir cümleden yola çıkarak aklıma geliyor. Sonrasında örgüyü oluşturmak cidden dış uyaranlardan kurtulmuş bir ortam gerektiriyor. Öteki türlü bağıl gelişiyor hikaye. Hikayenin senaryolaştırma sürecinde kafamda canlanan karakterlerin dinleyebileceği müzikler açıp ona göre kuruyorum diyalog örüntüsünü. Benim yolum budur işine yararsa 🙂
Kafalar paylaştıkça güzelleşir. @beta
Her karakteri ayrı şekilde yazıyorum. 🙂 Kafamdaki kahraman coşkulu bir hareket yapacaksa; Spartacus 🙂 Şehzade Mustafa'nın yemin töreni 🙂 William walles:) ne vardı başka... Seval Eroğlu'nun konuşması vs.
Aşk ise; Farid Farjad'ın tamtah teh vs günlük çatışma sahnelerinde 🙂
- Kemal Sunal'ı açtım geçen hafta.. Bir şey yazarım diye bekliyorum. Oturdum filmi seyrettim.
" Sahte Kabadayı'" yı ...
Papağan sahnesini örnek veriyordum bir arkadaşa... Tabi yeni yetmeler pek hatırlayamadı filmi...
Sonra baktım; "Pozitif" enerjim artıyor. Oturdum seyrettim...
Bazı insanlar, ortamlar sizin tüm yazma enerjinizi yok eder. Hissedersiniz onu... Bütün kemikleriniz bundan etkilenir. Evde size sorulan gereksiz sorular. İşte iki de bir yazarken size soru sorulması vs.
Gereksiz konuşmalar.... Sonra, Konular yazılsa dahi bütünlüğün ve kelime düşüklüğünün olduğu ortaya çıkıyor. Bunu düzeltmek; sıfırdan yazmaktan daha zor.
Senaryo yazmak için kendi ilhamınızı, kendi duygularınızı, kendinizi de keşfetmeniz gerekiyor.
O karaktere coşkuyu,
İhaneti,
Kızgınlığı,
Aşkı,
Merhamet'i,
Nasıl yükleyeceksiniz. O yükleme moduna nasıl geçeceksiniz. Önce siz bedenen ve ruhen hazır olduğunuzda; karakterlerin de karşınızda hazır olduğunu göreceksiniz.
İyi geceler.
======================
www.e-senarist.com
[email protected]
Bende otobusde giderken eğer müzik dinliyorsam fena hikayeler geliyor aklıma. Müzik yaratıcılığımı fena harekete geçiriyor.
Bide insanlar da; gündüz beynin mantık tarafı, gece ise hayal gücü tarafı ağır basarmış. Öyle bir şey okumuştum.
Benım en harika fikirlerim gece yatmadan önce uyumak için düşüncelere daldığımda geliyor.
Üşenmezsem bağzen telefona uzanıp yazıyorum hatırlayacağım kısa cümlelerle. Ama asıl fikirler uyuynca hep uçuyor çoğu zaman 🙂
“Ben istiyorum ki; film, siz sinema salonunu terk ettikten sonra başlasın.”
Jacques Tati
hiç fark etmiyor ki. Bir anda bir fikir geliyor aklına aaaa şöyle bir konuda yazayım diyoruz,unutmamak için telefonda yazıyoruz direk, eksiklerini tamamlayana kadar her yerde yazıyoruz. mekan pek sorun olmuyor zaten kafasından kuyruğuna sürekli eklemeler yapılıyor farklı zamanlarda gelen fikirlerle.
Tüm gün yazmaya çalışıyorum olmuyor.Tamam yazmıyorum bugün diyip yatağa geçince geliyor lanet ilham.Ayrıca genellikle mizah üzerine fikirler geliştirdiğim için hareketli müzikler inanılmaz etki ediyor.Hatta internetten eğlenceli&komik videolar izliyorum moda girmek için.Tabi bu bana özel bir durum. 😀
Masa lambasının etrafına diziyorum sevdiğim kitapları. Hem lamba hem kitaplar motive edebiliyor. Müzik kısmına değinenler olmuş. Ben ayrıca kara kalem çizimler yapıyorum. Bu çizimlerinde hikaye üstüne etkisi çok kuvvetli oluyor.
"Sinema tüm sanatların içinde bizim için en önemli olanıdır."
-Vladimir İlyiç LENİN
Bu forumda devamlı söylediğim gibi : Ben de hazır yazılmışı var 🙂
Deccal, gördüm seni sobe.
selamlar.
çok sıkıntı çektiğim bir konu. tek başınıza sessiz bir odada mı? kütüphanede mi? müzik eşliğinde mi? nasıl bir ortam oluşturuyorsunuz kendinize senaryo yazarken?
ikincisi zamana mı yayıyorsunuz yoksa kendinizi birkaç gün bir yere kapatıp o şekilde mi yazıyorsunuz?
Benim gibi yazan biri daha yoktur herhalde ama şuda bir gercek gündüz insan gözü ile bir cok şeyi kaydeder ve akşam ne yazıyorsa oanki duruma göre ekler ve yoluna devam eder ben genelde birleri icin yazıyorum senaryoları şiirleri hikayeleri romanları önümdede oankii kişinin resmi durur ve birde hep eski türk flimleri acık olur genelde ama yazma şekli ortama göre degik kişiye göre degişir yada hikayeye göre ama yazdıgın sahneyide zihninde canlandırmak lazım yazarken ben genelde öyle yapıyorum
selamlar.
çok sıkıntı çektiğim bir konu. tek başınıza sessiz bir odada mı? kütüphanede mi? müzik eşliğinde mi? nasıl bir ortam oluşturuyorsunuz kendinize senaryo yazarken?
ikincisi zamana mı yayıyorsunuz yoksa kendinizi birkaç gün bir yere kapatıp o şekilde mi yazıyorsunuz?
Benim gibi yazan biri daha yoktur herhalde ama şuda bir gercek gündüz insan gözü ile bir cok şeyi kaydeder ve akşam ne yazıyorsa oanki duruma göre ekler ve yoluna devam eder ben genelde birleri icin yazıyorum senaryoları şiirleri hikayeleri romanları önümdede oankii kişinin resmi durur ve birde hep eski türk flimleri acık olur genelde ama yazma şekli ortama göre degik kişiye göre degişir yada hikayeye göre ama yazdıgın sahneyide zihninde canlandırmak lazım yazarken ben genelde öyle yapıyorum
çok uçuk bişey yazacaksın sandım ben de 🙂
Kafalar paylaştıkça güzelleşir. @beta
ortaya cıkanı degilde akla güzel geleni yazarım
Tek başımayken yazıyorum ve tek başımayken aklıma gelen ilhamı yoğuruyorum (sahilde dolaşarak, müzik dinleyerek vs...) Ama bu benim konsantre olma biçimim.
Tabii bi fikir ortaya koymak için oturup yazmaya başlanılmaz. Fikrin kendiliğinden gelmesi lazım. Bana ilham hep sosyalleşirken geliyor. İnsanları, olayları, ilişkileri gözlemleyerek... Yani önce fikir+hikaye. Sonra yazma aşaması; o da sana göre, opsiyonel.
Tek başımayken yazıyorum ve tek başımayken aklıma gelen ilhamı yoğuruyorum (sahilde dolaşarak, müzik dinleyerek vs...) Ama bu benim konsantre olma biçimim.
Tabii bi fikir ortaya koymak için oturup yazmaya başlanılmaz. Fikrin kendiliğinden gelmesi lazım. Bana ilham hep sosyalleşirken geliyor. İnsanları, olayları, ilişkileri gözlemleyerek... Yani önce fikir+hikaye. Sonra yazma aşaması; o da sana göre, opsiyonel.
Bu yazdıklarınızı kişisel durumunuz olarak algılıyorum.
Fikir, asla kendiliğinden gelmez. Gözlemlemek bir eylemdir. Gözlem yaparak bir fikir üretilebilir. Sizin de yaptığınız gibi.
Ayrıca fikir üretmek için oturup yazmaya başlayabilirsiniz. Bu bir tekniktir. Robert Mckee'nin Öykü ve Senaryo Yazımı isimli kitabını okumanızı tavsiye ederim.
Bir fikir nasıl üretilir? Hikayenin bir konusu vardır bir de önermesi. Bu iki anahtarı kullanarak hikayenin dünyasına kapı açabilirsiniz.
Örnek veriyorum.
Diyelim ki konu olarak "aile içi şiddet" durumunu belirledik.
Şimdi yazacağımız hikayenin can damarı olacak önermeler yazmalıyız. Mesela;
1.Önerme: Ailesine şiddet uygulayan bir adam, bir gün iş kazası geçirir ve sakat kalırsa, şiddet uyguladığı ailesi ona merhamet mi gösterir yoksa hak ettiği cezayı bulduğunu mu düşünür?
2.Önerme: İş bulmakta zorlanan vasıfsız bir adam, hıncını ailesinden çıkarır. İş bulması bu durumu iyileştirir mi yoksa bu adamın karakter yapısı bozuk olduğu için mi ailesine şiddet uyguladığı anlaşılır?
3.Önerme: Bu sefer şiddet uygulayan kişi kadın olursa, erkek bu durumu onur meselesi mi yapar yoksa karısına hala aşk duymaya devam mı eder? İkilemde kalırsa eğer karısını öldürmeyi düşünür mü yoksa onu af mı eder?
4.Önerme: Çocuklarını dayakla eğitmeye çalışan bir baba, çocuğunun dayak arsızı olmasına neden olur ve çocuk zamanla asileşerek babasına saygı göstermemeye başlar.
Önermeleri çoğaltabiliriz. Bu önermelerden birini seçerek karakterleri ve olay örgüsünü bu önermeye uygun olarak tasarlıyor ve senaryo yazımına başlıyoruz.
Diyelim ki birinci önermeyi seçtik. Önce hikayenin olay örgüsünü ana hatlarıyla sinopsis olarak yazabiliriz.
Nedim, kırklı yaşlarda, evli ve on beş yaşlarında bir erkek çocuğu olan, organize sanayi bölgesinde dökümhane işleten bir adamdır. Yorucu geçen mesaisinin sonunda genellikle pavyona takılır. Eve geç saatlerde döner. Çoğu zaman da alkollüdür. Karısının yakınmalarına ve çocuğunun ihtiyaçlarına kayıtsızdır. Ailesinin maddi ihtiyaçlarını giderdiği takdirde yakınmaya ihtiyaçları olmadığı gibi bir düşünceye sahiptir bu nedenle kendisinden ilgi bekleyen ailesini ihmal eder. İş hayatındaki yorgunluğun ve stresin sonunda evine sadece dinlenmek ve uyumak için geliyordur ve bu yakınmalar onu sinirlendiriyor, ailesine karşı şiddet uygulamasına neden oluyordur. Çocuk evdeki şiddet ortamından kurtulmak için çoğu gece dışarıda vakit geçirir. Kadın çaresiz bir halde kocasına durumu anlatmaya çalışsa da kocası oğlunun gece dışarılarda takılmasında bir sorun görmez. Kadın artık şiddete dayanamaz hale gelir ve karakola başvurmayı düşünür. Onu bu fikrinden çocuğu vaz geçirir. Babasının hapse girmesinden korkarak, arkadaşları arasında babasından dolayı utanmak istemediğini söyler. Nedim de bu arada pavyonda çalışan bir şarkıcı kadına para yedirmeye başlar. Onun için ayrı bir ev açar. Çocuk bir gün para istemek için babasının iş yerine gittiğinde durumu öğrenir. Annesine bir şey söyleyemez. Babasından ölesiye nefret etmeye başlar. Babasını öldürmeyi kafasına koyar. Bir silah bulur ve babasını öldürmek için dökümhaneye gider. Burada babasıyla tartışırlar. Babasını vurmak için silahı gizlice eline alır. Bu esnada babası tartışma esnasında bir makinayı açık bıraktığını hatırlar. İçeriye koşar her tarafın alev aldığını görür. Oğlunu kurtarmak için tekrar geri gelir ve bir şekilde onu dışarı çıkarmayı başarır ama kendisi eriyik maddeye kapılır. Oğlu babasını kurtarmak için atılır fakat babasının ayakları zarar görmüştür.
Ana olay örgüsünü çıkardıktan sonra yan olay örgülerini kurabilirsiniz. Mesela;
Çocuğun hayatında sevdiği bir kız vardır. Bu komşunun kızıdır ve çocuğu kullanıp sürekli bir şeyler ısmarlatıyordur falan. Maddi durumları kötüleştiğinde çocuğu terk eder. Çocuk bir yandan ailevi sorunları bir yandan kız arkadaşının kendisini terk etmesi nedeniyle bunalıma girer.
Yan olay örgülerini de hazırladıktan sonra senaryoyu yazmaya başlayabiliriz.
Benden bu kadar. 8)
“The first draft of anything is shit.” Ernest Hemingway
Tüm yorumlar ele alındığında, gördüğümüz üzre, herkesin farklı teknikleri var. Senaryo yazmanın büyük bir kısmı tekniktir. Belirli teknikleri ve kaideleri ele aldıktan sonra, bu tekniklere, kendimizden katacağımız şeyleri (ilham vs.) ekleyerek senaryoyu oturtabiliriz. Kimisi uzun yolculukta hayal gücünü iyi çalıştırır, kimisi gece yatmadan, kimisi ise sessiz bir ortamda duygularını açıklayıcı şeyleri izleyerek ve ya da dinleyerek. Bu süreçte bizim izleyebileceğimiz en mantıklı (bana göre) yol ise, lightshadow'ın da yorumundan anlaşılacağı gibi, işin teknik kısmını tamamladıktan sonra, onu bizim en çok verim alabileceğimiz ortamda kendimizden katacaklarımızla birleştirmektir.
Fikir, en büyük sermayedir.