Şu an senaryoya dökmeye çalıştığım kısa film senaryomun taslak öyküsünü burada da yorumlarınıza açayım dedim. Olumlu ya da olumsuz yorumlarınızı bekliyorum. 🙂
Mutluluk Gibi Bir Şey (Sinopsis)
Alışveriş marketinde çalışan Serkan'ın işteki günleri rafları düzenlemek, müşterilere aradığını bulmakta yardımcı olmak gibi rutin işlerle geçmektedir. Yine her zamanki gibi işleriyle uğraşırken içeriye müşteri (Fatih) girer ve aradığı bisküvinin rafta olmadığını gören Serkan, hemen depoya iner ve rafta eksik olan bisküvinin depoda bulunduğu yere gider. Koliyi açar ve kolinin içi bomboştur, sadece kısa bir not yazılı olan kağıt vardır kolide. Kağıda eline alıp okuduğunda ise ''Sakın bundan kimseye bahsetme!'' yazmaktadır. Serkan, ne olduğuna anlam veremez. Hemen o kolinin altında koliden rafta eksik olan bisküviden bir koli alıp hızlı adımlara tekrar yukarıya çıkar ama bisküviyi isteyen müşteriyi mağazada bulamaz. Bunun üzerine rafın alabildiği kadarıyla bisküviyle dizdikten sonra arta kalanları tekrar depoya götürür. Arta kalan koliyi tekrardan yerine koymak için hamle yaparken kutu elinden kayar ve yere düşer, içinden bir-iki paket de bisküvi düşer ve dizili olan kolilerin arkasına doğru yuvarlanır. Yuvarlanan paketleri almak için hareketlendiğinde ise kolilerin arkasında bir koli dolusu bisküviyi görür ve en üstteki kolinin nedensizce boş olmadığını anlar. Fakat yine de bir anlam veremez ve işine devam eder.
Aradan iki gün geçer. Serkan her zamanki gibi rafları düzenlemektedir. Fatih, mağazaya paltosunun yakasıyla saklanarak girer. Yarın kalan işini bitirmek için mağazada Serkan'ı arar ve onu rafları düzenlerken bulur. Serkan'ın yanına gider ve ona depodaki kolinin içinde bıraktığı nottan kimseye bahsedip etmediğini sorar. Serkan önce Fatih'in ne demek istediğini anlamaz ama sonradan ani bir şok ile her şeyi anlar. Serkan Fatih'e neden böyle bir şey yaptığı sorduğunda ise Fatih (flashback başlar.) mağazaya ilk kez geldiğinde raflar arasında bakınırken Serkan ile başka bir iş arkadaşı arasındaki mutlu olma isteği üzerine yaptığı kısa sohbete tanık olduğunu ve bunun üzerine onu küçük bir testten geçirdiğini (flashback biter.) söyler. Bu test ise depodaki kolinin içindeki nottur. Fatih'e göre, sır saklamayı bilenler ancak istediği şeyin sırrına ulaşabilirler. Notu depoya gizlice bıraktığı günden beri Fatih'i belli aralıklarla gizlice izleyen Fatih, aradan geçen iki günlük süreden sonra Serkan'ın o nottan kimseye bahsetmemesi üzerine Serkan'ın sır saklayan birisi olduğunu kanaat getirdikten sonra onunla konuştuğunu da söyler. Serkan, Fatih'in anlattıkları karşısında oldukça şaşkındır. Fatih'in fazla vakti yoktur. Serkan'a, mutluluğun sırrına nasıl ulaşacağını öğrenmek isterse yarın öğle 2'de (14.00) Ulus'taki Gençlik Parkı'nın içinde Lunapark girişinin önünde buluşmasını söyler ve mağazadan paltosunun yakası ile kendisini gizleyerek ve hızlı bir şekilde çıkar.
Ertesi gün olunca Serkan, saat yaklaştıkça gidip gitmemekte kararsız kalır ama yine de şansını denemek için gitmeye karar verir. Saat 2'yi beş dakika geçmiştir ama gelen giden yoktur. Serkan, kendine oyun oynandığını düşünürken Fatih'in bir kaç metre uzaktan gizlenerek geldiği görünce yüzünde bir gülümseme belirir ama çok geçmeden, ortada polisler belirir ve hemen Fatih'e kelepçe takarlar. Serkan ne olduğunu anlamaz. Hemen ne olduğunu kavramak için koşar adımlarla polislerin yanına gider ve polislerden Fatih'le çok kısa da olsa konuşma imkanı ister. Bunun üzerine polisler Serkan'a güler ve Fatih bir akıl hastası olduğunu ve akıl hastanesinden kaçtığını, üstelik bu kaçışın ilk olmadığını da söyler ve Fatih'in mutluluğun sırrı bulmak için çabalarken delirdiği ekler ve Fatih'i polisler götürürlerken Fatih başını arkaya çevirir ve bağırarak ve yüzündeki delimsi bir gülümseme ile ''Gerçek mutluluğu yakalamak delilikten başka bir şey değildir.'' der ve tekrar önüne döner. Serkan ise arkasından yüzündeki şaşkın ifade ile bakakalır.
Fark etmek zordur. Sorun, gittiğiniz yollarda değil, gitmeyi tercih ettiğiniz yönlerdedir.
Başlarda oldukça monoton ilerledi, ancak son kısmında espriyi alınca biraz rahatladım. Genel olarak bana hareketsiz geldi. Tabi sen bunu senaryoya çevir ve çek. Görelim senin gözünden. 🙂
Başlarda oldukça monoton ilerledi, ancak son kısmında espriyi alınca biraz rahatladım. Genel olarak bana hareketsiz geldi. Tabi sen bunu senaryoya çevir ve çek. Görelim senin gözünden. 🙂
İlk başlarda biraz ağır işleyişi var gibi görünüyor ama tabi sinopsiste her detayı yazamayacağım için öyle geliyor olabilir. Ama yine sinopsiste flashback yazılmaması gerekirken yine de olayın daha iyi anlaşılması için yazdım ama daha fazla kural çiğnemek istemediğim için çok fazla detaya girmedim. Diğer yandan filmi çekebileceğimi sanmıyorum pek, ne ekip var ne ekipman. Ben senaryoyu yazarım, yoruma açarım, eleştirilere göre son şeklini verir ve son defa noktalama ve imla kurallarına baktıktan sonra arşivime alırım.
Yorumunuz için teşekkürler.
Fark etmek zordur. Sorun, gittiğiniz yollarda değil, gitmeyi tercih ettiğiniz yönlerdedir.
Bizim bunu andıran bir senaryomuz var ve 1 yıl içinde çekimine başlamayı düşünüyoruz. Demedi demeyin sonra. 🙂
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
zayıf geldi bana hikaye 🙂
Bizim bunu andıran bir senaryomuz var ve 1 yıl içinde çekimine başlamayı düşünüyoruz. Demedi demeyin sonra. 🙂
Benimkisi üç yıl önce yazıldı yalnız 🙂 Hazır eliniz değmişken -isterseniz- benim senaryoyu da çekebilirsiniz. Daha benden bunun gibi çok var. 🙄
Fark etmek zordur. Sorun, gittiğiniz yollarda değil, gitmeyi tercih ettiğiniz yönlerdedir.
Bu arada fulgura'nın filmlerini nereden izliyorduk? 😀
Bizim bunu andıran bir senaryomuz var ve 1 yıl içinde çekimine başlamayı düşünüyoruz. Demedi demeyin sonra. 🙂
Benimkisi üç yıl önce yazıldı yalnız 🙂 Hazır eliniz değmişken -isterseniz- benim senaryoyu da çekebilirsiniz. Daha benden bunun gibi çok var. 🙄
🙂 Bizimkisi 1990lardan kalma...
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Bizim bunu andıran bir senaryomuz var ve 1 yıl içinde çekimine başlamayı düşünüyoruz. Demedi demeyin sonra. 🙂
Benimkisi üç yıl önce yazıldı yalnız 🙂 Hazır eliniz değmişken -isterseniz- benim senaryoyu da çekebilirsiniz. Daha benden bunun gibi çok var. 🙄
🙂 Bizimkisi 1990lardan kalma...
Oldu o zaman ben de kalkayım, geç de oldu zaten. 😕
Fark etmek zordur. Sorun, gittiğiniz yollarda değil, gitmeyi tercih ettiğiniz yönlerdedir.
Yok zate aynı değil. Hatta çekilse ve izleseniz "aslında benimkini andıran bir şey var" demekten öte olmaz. Sadece özü yani formülünde bir paralellik gördüm. Elbette çekin çektirin filminizi. Buna kimse bir şey diyemez. Bizim ona daha zaman var zaten. İşler bitmiyor bir türlü ve kendi projelerimize zaman kalmıyor. Biten 2 projeyi daha tamamlayamadık.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Konuyu okurken aklıma takıldı. Sayın Fulgura ''aslında benimkini andıran bir şey var'' diye bir cümle kullanmış. Bir çok filmi izlerken, kitabı okurken zaman zaman hepimizin başına gelebilen bir durum. Benim merak ettiğim, senaryoda intihalin, plagiarismin, alıntının sınırı nedir? Tamamen özgün olduğumuzu düşünsek bile her zaman kafamızın içinde acaba daha önce bu konu kullanıldı mı ya da ne kadar benzerlik olabilir diye masumca bir korkuya kapılmak mümkün. Yazdığımız bir senaryoda rastgele olarak daha önce başkasının yazdığına benzer bir kaç cümle çıkarsa ne olur? Elbette bilerek yapılandan bahsetmiyorum. Ve kesinlikle sizlerin çalışması ile ilgili değil genel bir soru olarak soruyorum. Saygılar.
Konuyu okurken aklıma takıldı. Sayın Fulgura ''aslında benimkini andıran bir şey var'' diye bir cümle kullanmış. Bir çok filmi izlerken, kitabı okurken zaman zaman hepimizin başına gelebilen bir durum. Benim merak ettiğim, senaryoda intihalin, plagiarismin, alıntının sınırı nedir? Tamamen özgün olduğumuzu düşünsek bile her zaman kafamızın içinde acaba daha önce bu konu kullanıldı mı ya da ne kadar benzerlik olabilir diye masumca bir korkuya kapılmak mümkün. Yazdığımız bir senaryoda rastgele olarak daha önce başkasının yazdığına benzer bir kaç cümle çıkarsa ne olur? Elbette bilerek yapılandan bahsetmiyorum. Ve kesinlikle sizlerin çalışması ile ilgili değil genel bir soru olarak soruyorum. Saygılar.
Din, Reform, Rönesans, Sanayi Devrimi, Dünya Savaşları, Milenyum, Nano-teknoloji derken, algı, his, yaşam üçgenine sıkılmış kimliklerimiz, sağdan soldan kaptıklarıyla beslenerek algoritmik zaman çizelgesi yaratıyor ve önüne sunulan tabloda yer alan bağıntıların hepsi beslenilen geçmişin o anda vuku bulan yansıması oluveriyor(gibime geliyor.)
Bazen.
Güzel. Karakteri daha çok tanımamızı sağlayacak 3. bir kişi eklenebilir. Onu küçümseyen bir iş arkadaşı gibi. Süpermarketin nimetlerinden her anlamda yararlanılabilir. İnsanlar oraya genellikle duygularını sıfırlayıp tüketim amacıyla geliyorlar. Buradan küçük çaplı iç ve dış çatışmalar çıkabilir.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer