Forum

meşru müdafa (arkad...
 

meşru müdafa (arkadaşlar yorumlarını eksik etmeyiniz)

5 Gönderi
3 Üyeler
0 Reactions
1,825 Görüntüleme
(@hayta_kalem)
Gönderi: 12
Başlığı açan
 

arkadaşlar pek yorum alamıyorum ama artısıyla eksisiyle yorumlarınızı esirgemezseniz sevinirim

MEŞRU MÜDAFA

Kış mevsiminin son bulutlu günlerinden biriydi. Öğlen sonrasında şehrin göbeğinde alışılmış bir manzara vardı. Sağa, sola koşuşturan insanlar, nefes alır gibi kornasına basılan otomobiller. Vitrinleri izleyen genç kızlar ve banka önünde kuyrukta bekleyen ihtiyar insanlar. Şehrin yükü yine tüm ağırlığıyla omuzlardaydı.

Banka kuyruklarından birinde genç bir adam yorgun gözlerle etrafı inceliyordu. Bir yandan sıranın gelmesini beklerken, bir yandan da elindeki simitleri satmaya çalışan seyyar satıcıyı izliyordu. Satıcının gevrek simitleri ona acıktığını hissettiriyordu.

Arkasında sıra bekleyen iki yaşlı adam, ülkenin gündeminden bahsediyordu. Hükümetin doğru ve yanlış politikaları, ülke için iç ve dış tehditler pervasızca tartışılıyor, bu tartışma genç adama baş ağrısı olarak yansıyordu. Genç adam gece işyerinde mesaiye kalmış, sabaha kadar gözünü bile kırpmamıştı. Gözkapakları bu duruma isyan eder gibi sürekli kapanıyor, adamın yorgunluğunu suratına çarpıyordu.

Bir adım öne…

Kuyruktan bir kişi daha eksilmişti. Kalan son enerjisini de toplayıp, silkelendi. Biraz da olsa kendine gelmişti. Beklemekten sıkılan eli, pantolon cebi hizasında banka kartını çeviriyor, arada bir yaramazlık edip yere düşürüyordu. Bir abi misali diğer el, her defasında düşen kartı alıyor, tekrar öteki ele veriyordu.

Bir adım daha…

Genç adamın sabrı kuyrukla birlikte azalıyordu. Yorgun gözlerinin altındaki, solgun yanaklarını bir balon gibi şişirip şişirip, üflüyordu. Önündeki son kişide işini bitirdikten sonra, aceleyle kartı makineye soktu. Hızla şifreyi girip, bakiye görüntüsü aldı.

Bir aylık koşturmacanın bedeli, yorgun gecelerin sonucu tam karşısındaydı. Maaşının hepsini çekip ceketinin iç cebine koydu. Makinenin ısrarlı biplemeleri eşliğinde kartını alıp, sahte deri cüzdanına yerleştirirken kuyruktan ayrıldı.

Geriye yapılacak tek bir şey kalmıştı. Kendi kendine verilebilecek gerçek bir ödül; sıcak bir duşun ardından çekilecek enfes bir uyku. Bu hayalle girdi evinin bulunduğu mahalleye. Hayalin güzelliğine o kadar dalmıştı ki, adeta sıcak suyun buharını yüzünde hissediyordu. Elleri ceplerinde hayalden hayale yürürken suratında keyif dolu bir gülümseme belirdi.

Mahalle bakkalının önünden geçerken fark etti, evine yaklaştığını. O tanıdık görüntü ilk kez keyfini bozamıyordu. Boş çöp bidonlarının yanında ki çöp tepelerinde kediler eşiniyordu. Üstü başı pislik içinde, suratında kurumuş sümük iziyle küçücük çocuklar, bu kedileri taşlıyordu. Bakkalın karşısındaki duvara yaslanmış sözde mahalle delikanlıları, bir ellerinde tespih, diğer ellerinde tuzlu fıstık, karşı apartman dairesinin balkonunda halı döven, genç ve güzel dul kadını izliyorlardı.

Hiç birine aldırış etmeden aralarından geçti genç adam. Aklında hala sıcak suyu, ruhunu okşayan hayali vardı. Bu hayale daha erken ulaşma düşüncesinin verdiği şevkle adımlarını biraz daha sıklaştırdı. Birkaç adım ilerideki köşeyi döndüğünde, dairesinin bulunduğu apartmanı görebilecekti. Adımlar biraz daha hızlandı.

Arsız bir sokak köpeğinin havlaması yankılandı mahallede. Bembeyaz dişler salyalarla tehdit ediyordu. Genç adam dalgınlığının kurbanı olmuş, yanlışlıkla, hemen köşeye kurulmuş köpeğin kuyruğuna basmıştı. Bunun sonucunda da köpek tarafından tehdit ediliyordu.

Kulaklarında atan kalbinin sesinden, köpeğin havlamasını bile duyamıyordu. Sokak köpeği onu en dalgın halinde yakalamıştı. Genç adamın gözleri fal taşı gibi açılmış, adeta yuvalarından fırlayacak gibi olmuştu. Korkunun getirdiği soğukluk yüzüne yansımış, bembeyaz kesilmişti.

Hızla uzaklaştı köpekten. Apartmanının kapısına geldiğinde hala korku ve heyecan karışımının etkisinde, hızlı hızlı soluk alıp veriyordu. Bu karışım uykusunu büsbütün kaçırmıştı. Apartman merdivenlerini koşarak tırmandı. İkinci kattaki dairesinin önünde durdu. Sakinleşmek istercesine derin bir nefes alıp dairesinin kapısını açtı.

Birazdan olacaklardan habersiz genç adam tam kapıdan içeri girmişti ki, olduğu yerde kaskatı kesildi. Sessizliğin ortasından bir nefes onu durdurdu. Sırtında, sağ kürek kemiğinin tam altında, keskin bir soğukluk hissetti genç adam. İncelikle dövülmüş çelik parçası ciğerine kadar saplanmıştı. Nefes alamıyor, ne olduğunu anlayamıyordu. Elini tam acının kaynağına götürüyordu ki, başka bir el onu durdurdu. O anda, hayatında hiç görmediği, tanımadığı bir adam onu içeriye çekip, usulca kapıyı kapattı. Yavaşça yere yatırdı genç adamı. Genç adam gücünün tükendiğini hissediyordu. Başı dönüyor olanlara anlam vermeye çalışıyordu. Bulanık zihnini yabancının eli aydınlattı. El genç adamın ceketinin iç cebine gitti. Ufak bir para tomarını çıkarıp yabancının cebine koydu. Sonra aynı el, genç adamın cüzdanına saldırdı. Pantolon cebi vermek istemedi ama ikinci denemede çekip, çıkardı cüzdanı. Kimin verdiği belli olmayan bir hakla içini karıştırıp, nakit ne bulduysa yine aynı cebe götürdü yabancı el.

İşte tüm bu olanları yattığı kapı önünden izledi genç adam. Sırtındaki bıçağın metali ciğerini acıtıyor, nefes almasını neredeyse imkânsız hale getiriyordu. Yabancı adam bankadan beri onu takip ediyor olmalıydı. Değilse ceket cebindeki parayı nereden bilecekti ki? Oysa o parayla kirayı, elektrik ve su faturalarını ödeyip üstüne bir ay geçinecekti genç adam. Ama şu anda bunları düşünmenin sırası değildi. Bir şekilde yabancıyı durdurmalıydı. Ama nasıl? Yerlere dökülen eşyaların sesleri ve hızla kapanıp açılan çekmecelerin sesi hırsızın dolaplar karıştırdığının kanıtıydı.

Doğrulmayı denedi genç adam. Önce kolunu yere koydu. Sonra tüm gücüyle dirseklerine yüklendi. Ama başaramadı. İnanılmaz bir yorgunluk ve üşüme hissi ağır basıyordu bedeninde. Nefes aralıkları iyice kısalmış, dişlerinin arasından her bir soluğun sesi duyuluyordu. Her nefeste, binlerce iğneyi dolduruyor gibiydi ciğerlerine. Sırtından akan kan yerde ufak bir birikinti yapmış, sıcaklığını yüzüne vuruyordu genç adamın.

İntikam istiyordu genç adam. Yitip giden hayatının intikamını. Biliyordu ölmekte olduğunu. Durdurmak istiyordu yabancıyı. Ve belki zamanı. İkinciyi yapamayacağı kesindi ama belki dikkatini toplayabilirse ilkini yapabilirdi.

Yabancının atladığı bir şey vardı. Genç adamın belinde duran silah. Sol elini yavaşça beline götürdü. Hala oradaydı can dostu. Gücünü toplayıp çıkardı onu kemerinden. Silahı ona hiç olmadığı kadar ağır geliyordu. Neredeyse kaldıramıyordu. Titreyen eli diğer eline yaklaştırdı ölüm meleğini. Üzerine yattığı sağ eli yavaşça kavradı soğuk metali. Hiç ses çıkarmadan yılların ustalığıyla sürdü mermiyi namluya. Plan basitti. Yabancı eninde sonunda dışarıya çıkmak için kapıya gelecekti. Ve o tam kapıya geldiğinde, bam! Kafasına yollayacağı mermi tek atışta bitirecekti işini.

Alınacak intikamın ateşi hoşnut etti genç adamı. Ölüyor olduğunu bile bile gülümsedi. Ölecekti genç adam. Ama intikamını alarak. Savaşarak…

Plan basit, uygulama çok kolaydı. Ama tek mesele yabancı kapıya gelene kadar hayatta kalabilmekti. Bunun için bildiği bir taktiği uygulayacaktı genç adam. Gözlerini kapattı ve yutkundu. Nefes almayı yavaşlattı. Böylece ciğerleri daha az çalışacak, halen saplı olan bıçaktan daha az yaralanacak, kanama bir nebzede olsa azalacaktı. Nefesini iyice yavaşlattı. Sırtındaki bıçağın acısıyla kasılan bedeni yavaşça gevşedi. Bu iyiye işaretti. Yaşadığı tüm mutlu anları düşünüp güç topladı genç adam. Bir sürprizi vardı yabancıya…

Ayak seslerini duyuyordu gen adam. Kendine doğru yaklaşan bir çift ayağın sesini. Odaklanmak için bütün dikkatini topladı. Kollarında eşsiz bir gücün varlığını hissetti.

Yabancı o kadar uğraşmasına rağmen hiçbir şey bulamamış, suratında hoşnut olmayan bir ifadeyle kapıya doğru yönelmişti. Öfkeliydi. Genç adamın evinde daha çok para bulmayı ummuştu. Bu kızgınlıkla tam evden çıkacakken bir şey oldu. Kapının önünde kanlar içinde yatan adamın, silah tutan eli havaya kalktı. Yabanı adamın başından aşağı kaynar sular döküldü adeta. Önce yerdekinin feryadını duydu, ölümün yaklaştığını hissetti. En son, namlunun ucunda parlayan ışığı gördü…

Planı mükemmel işlemişti genç adamın. İntikamını almıştı. Kafasına yolladığı tek bir kurşun yetmişti yabancının işini bitirmeye. Gülümseyerek cansız bedenin yere yıkılışını izledi. Hoşnut olmuştu bu durumdan.

Havadaki eli daha fazla taşıyamadı ağır silahı, düşürüverdi. Sonra bir müddet havada kaldı o el. Görünmeyen birinden yardım ister gibi, titreyerek. Sonra o elde düştü yere. Bedeni artık sonunun geldiğini haber verdi genç adama. Buraya kadarmış diye üşündü bahtsız adam…

Birkaç polis aracı ve bir ambulans, feryat figan girdiler mahalleye. Daha önceden gelen bir ekip aracının yanında durdular. Araçların birinden orta yaşlı bir komiser indi. Yanında iki polis memuruyla, hızla merdivenleri çıkıp olay yerine geldi. Önce yerde yatan iki cansız bedeni gördü. Sonrada başlarında bekleyen polis memurunu. Komiseri görünce, üniformasını düzeltip konuşmaya başladı polis memuru: ‘’ ikiside ölmüş. Olay yaklaşık yarım saat önce olmuş. Biri sivil polis. Diğeri ise gasp ve soygundan sabıkalı. Mahalleli yabancının, polisin peşinden apartmana girdiğini görmüşler. Paranın peşindeymiş şu yatan.’’ Deyip cansız halde yatan yabancıyı işaret etti başıyla.

Komiser tiksinerek baktı o yere. Sonra memur devam etti: ‘’ meşru müdafaa yapmış polis olan’’…

YILDIRIM ÖZKAL

 
Gönderildi : 20/02/2010 10:39 pm
(@uguratilgan)
Gönderi: 0
 

Hikayenin tamamını okudum , öncelikle emeğinize sağlık. Benim pek haddim değil ve çok fazla bilgi sahibi olmadığım bi konu ama birkaç yorumda bulunmak istiyorum.

Özellikle aklıma takılan bunun bir senaryo değil bir hikaye olduğu konusunda. Çünkü aşırı bir betimleme var. Ama bu betimlemeyi filmde göstermek biraz zor olabilir. Adam baktığında o kadının dul olduğunu anlaması imkansız bunun için ayrı ayrı anlatımlar gerekli ve tüm hikaye içinde bu sürekli tekrarlanıyor. Ve baktığınızda bu betimlemeler olmadığında hikaye çok sade bir hikaye olarak kalıyor. Yani senaryoya dönüştürülürse biraz sorun yaşanabilir hissi uyandırdı bende.

Yazı dilinizden dolayı keyifli bir şekilde okudum tekrardan emeğinize sağlık.

 
Gönderildi : 22/02/2010 5:27 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Pek bir farklılık barındırmayan, sürükleyici olmayan, yazarının bir hikaye anlatma amacında göründüğü ama aslında derdinin bir hikaye anlatmak olmayıp, "betimleme yapabiliyorum" ve "kullandığım tiplerin hissettiklerini anlatmakta fena değilimdir" demeye çalıştığı bir öykücük bu. Kötü mü? Hayır, aksine gayet keyifli, okunur bir metin. Amacına ulaştığı söylenebilir. Ama ne kadar sinematografik? Neredeyse hiç, en azından bu haliyle. Uğur'un söylediği gayet doğru. Bu metinden bir senaryo çıkarmak istiyorsanız aşılması gereken sorunlar sizi bekliyor. Ama zaten bu metinden bir film çıkmayacak. Çünkü bu metni yazanın amacı sinematografi de değil, birinin bir senaryo yazmasına zemin hazırlamak da değil. BU öykücüğü bir senaryo için zemin olarak kullanmak isteyen varsa çok rahatça kendisi yazabilir ya da metni tretmana çevirebilir. Betimleme ve his odaklı cümleleri çıkarın, bitti.
Eline sağlık hayta_kalem, betimleme yapabiliyorsun ve kullandığın tiplerin hissettiklerini anlatmakta fena değilsin.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 22/02/2010 12:38 pm
(@hayta_kalem)
Gönderi: 12
Başlığı açan
 

öncelikle şunu belirtmek isterim ben senaryo değil hikaye yazdım.topiğin ismi senaryo ve hikaye.ben hikayelerimi paylaşmak istedim.farketmişsinizdir bu ilk hikayem değil burdaki.ben yazar aday adayı olmak istiyorum ve bunun içinde kalemimi güçlendirmem gerektiğini düşünüyorum.o yüzden senaryo ve hikaye alanında kendi yazdığım hikayelerimi paylaşıyorum.bunun yanlış bir yeri varsa özür diliyorum yani sadece senaryo paylaşımı yapılabiliyor ve hikaye paylaşımında sınırlama varsa kesinlikle bundan benim haberim yoktu.

bu arada yorumlarınız için çok teşekkür ederim ikinizede özellikle @görkem yazılarımın bu yönde düşünce uyandırdığını bilmiyorum farkedememiştim.iyi bir konuya parmak basmıssın.galiba olaylar kahramanların yanında cılız kalıyor.

 
Gönderildi : 22/02/2010 2:33 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Est. arkadaşım, özür dileyecek birşey yok. Haklısın, burası hem senaryo hem hikaye için ayrılmış bir bölge, bir yanlış yok, zaten olsa da canı sağolsun atan arkadaşın. Ama hani en azından site bir kısa film sitesi olduğu için yazılan hikayeleri de az çok görsel malzeme olarak, bir filme zemin olarak görme eğiliminde oluyoruz. Ben zaten sadece elimden gelen tespitleri sunmaya çalıştım, artı ya da eksi bir yorum yapmak değildi amacım. Çalışmaya devam, kolay gelsin.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 22/02/2010 4:43 pm
Paylaş: