Aşağıdaki öyküyü senaryolaştırıp çekmek istiyorum en yakın zamanda.Yorumlarınızı bekliyorum.
MECAZ
Dün gece oturuyorum böyle, saat de 4 falan. Karnım açıktı. Ne yesem diye bakındım, evde de yok hiçbir şey , zaten genellikle bir şey de olmaz evde.Neredeyse her gece , gecenin bir vakti bakınır dururum ne yesem diye , sonra atarım kendimi dışarı.Her gece aynı terane.Geceleri çok güzel olur sokaklar , belki de ondandır.Yalnız dün bir başka güzeldi.Akşam yağmur yağmış herhalde , hafiften de çiselemeye devam ediyor. Sokaklar ıpıslak, uzaktan tek tük arabaların sesi geliyor, bir de tekerleklerinin ıslak asfalta vuruşu. Bir ara kafamı bir kaldırdım tam da sokak lambasının altındayım, hafiften turuncu bir ışık vuruyor gözlerime, ışığın içinden de küçücük damlacıklar yüzümü ıslatıyor. İnsanlar kutu kutu binaların içinde; kimisi uyuyor, kimisi sevişiyor, kimisi gülüyor, kimisi ağlıyor. Karanlıktan değil de kendilerinden korktukları için terk ettikleri sokakta, tek başınayım. Koskoca evrende bir tek ben varmışım gibi. İnsanların uydurduğu binlerce masaldan daha masalsıydı sanki varoluşum.
Ara sıra aklıma gelir, sanki başka başka milyarlarca dünya var ve hepsinde de milyarlarca ayrı bir ben, hepsi sadece bir anlığına var, hepsi birbirinin ardı sıra yaşanıp gidiyor. Peki ya gelecek, değiştiremez miyiz? Keşke bilebilsem. Ama umarım değiştirebiliyoruzdur, yoksa ne bok işimiz var da yaşıyoruz. Zaten kim açıklayabilmiş bunu, kendine göre o kadar karışık ki, geçmiş ne , şimdi ne , gelecek ne , yaşadığımız her an geçmişe karışıp yaşanması gereken onlarca şey varken.
Neyse indirdim kafayı yürümeye devam ettim.Arada bir gündüzleri de sokağa çıkmaya çalışıyorum ama yapamıyorum .O kadar kalabalık ki , birbirlerine devamlı yalan söyleyen , ne duymak istiyorsan onu söyleyip duran insanlar ve o kalabalık , o kaos beni boğazlıyor gibi , tam olarak öyle de değil de nasıl anlatsam bilemiyorum.Anlatması zor , garip bir sıkıntı , gerginlik , boktan bir durum anlayacağın.Bende bu yüzden geceleri yaşıyorum.Nadiren de olsa geceleri sokaklarda insanlarla karşılaşıyorum , yüzlerine baktığımda içim huzurla falan dolmuyor asla , hatta korkuyorum bile ama bana dürüst geliyor onlar.Hepimiz gecelere ait değil miyiz aslında.Bu arada da peşime bir köpek takıldı , baya baya takip ediyor beni.Bende durdum , oturdum bir kenara.Köpek de durdu kıvrıldı , dik dik bana bakıyor.Sanki her şeyden haberi var gibi sanki benden daha çok şey biliyormuş gibi.Çok da farklı değiliz aslında.Yani köpeklerden değil , genel olarak hayvanlardan.Hayvanlar gibi içgüdülerimizle hareket ediyoruz , düşüncelerimizle de hayatımızı bir güzel süslüyoruz.Gerçekten ama gerçekten yiyip, içip, sıçıp, sevişmekten başka ne ihtiyacımız var ki.Düşünebilmemiz ne işe yarıyor?İçgüdülerimize ket vurmaya; tek başınayken hayvanlar gibi yediğin yemeği topluluk önünde çatal bıçak eşliğinde yemeğe veya ne bileyim birisini sikeceksen incitmeden duyarlı gibi görünerek sikmeye yarıyor.Mesela bu gece gibi , barda 2 saat boyunca dertlerini dinledim.Ben duyarlı oldum sen kırılgan.Bütün bunlar ne için , eninde sonunda buraya gelip sikişmek için değil mi?Tabi bir de aşk diye bir şey var.Birçok yazara , şaire hatta bilim adamına göre biriyle tanıştığımızda yaşadığımız aptal kalp çarpıntısı veya yüzümüzde asılı kalan manasız tebessümmüş aşk.Yalnız zamansal uzunluğunu kestirebilen olmadı henüz.Eğer aşk böyle bir şeyse bende aşık oldum birkaç kez.Hatta şiirler bile yazdım.Çocukça şeylerdi.Mesela şöyle bir şey yazmıştım bir keresinde ‘’Bırak kim olduğumu düşünmeyi , Hayal et , İnsan sureti değil bir gönül sureti çiz kendine, Ve en derinlerinde hisset onu , Mutlu olmalısın hem de çok mutlu , Çünkü şehrin bir köşesinde , Hiç tanımadığın biri yani ben , Uykudan yeni uyanmış gözlerim hala kapalı , seni düşlemekteyim.’’.Otuz yıllık hayatıma sığdırdığım ağır aksak birkaç aşk denemesinden sonra şunu öğrendim.Yalnızlıktan korktuğumuz kadar aşığız kadınlarımıza.
Her şey korkuyla başladı.Korkutarak inandırmadılar mı tanrılarına.Cennet dediler , cehennem dediler , kafamızın içine ettiler.Ana rahminden düştüğümüz ilk gün , hayatımızdaki binlerce bilinmezi sorgulamamıza yıllar varken yazmadılar mı kafa kağıtlarına neye inanmamız gerektiğini.Neyse ya konumuz aşktı.Uzun zaman oldu aşık olmayalı.Yalnızlığa alıştığımdan galiba.Yalnızlık iyidir ya ama ironik bir şekilde sessizlikten nefret ediyorum.Sesler kesildiğinde susmak bilmiyor düşüncelerim.Öyle pek iyi şeyler de gelmiyor aklıma.Sizlerin gün içerisinde belki bir anlığına aklınıza girip hasır altı ettiğiniz pislikleriniz benim her an aklımda.Belki de bu yüzden böyleyim sizlerden uzak.Bundan iki bin yıl önce iki insanın birbirini öldürmesini büyük bir hazla izlememiş numarası yapmanızdan nefret ediyorum.Ben bunları düşünürken köpek de uyudu kaldı.
Devam ettim yürümeye.Fırına girdim.Baktım yine börek yok , iki üç hafta kadar oldu ya erken gidiyorum ya geç.Aldım iki tane poğaça bir de ayran devam ettim yoluma.Biraz yürüdüm , uzaktan da bağırışlar falan geliyor.Önden bir adam gidiyor böyle hızlı hızlı arkasındanda ağır adımlarla küfrede küfrede başka bir adam.Bu arkadan gelen adamla tam bir tekel bayiinin önünde karşılaştık.İlk önce bana baktı sonra döndü bakkala tam olarak şunları söyledi ‘’çabuk polisi ara yoksa öldüreceğim ben bu adamı’’.İçten içe bir gülmedir tutturdum. Bağıra çağıra gülmek istiyorum ama tırsıyorum da bir yandan. Biraz uzaklaştım bir gülmedir durduramıyorum. Ne garip bir varlıktır insanoğlu. Ya güzel kardeşim madem öldüreceksin git öldür. Belli ki öldürmeyeceksin de ne gerek var böyle afili hareketlere. Bir yandan yürüyorum bir yandan hafif hafif gülüyorum. Bir polis arabası yaklaştı. Durdu yanımda. Bakkal aradı herhalde. Buralarda bir kavga varmış nerede falan dedi. Tarif ettim. Sonra uzun uzun baktı, tipimi beğenmedi herhalde. Nüfus cüzdanımı sordu. Damgalı eşekler gibi çıkardım verdim nüfus cüzdanını.Elindeki aletten baktı bir şeylere sonra geri verdi.Teşekkür etti ,iyi geceler falan dedi.O şaşkınlıkla eve zor attım kendimi.Poğaçaları fırına attım.Beş dakika sonra çıkardım , üzerindeki kaşarlar falan erimiş mis gibi anlayacağın.Koydum bir tabağa , pencerenin kenarındaki masaya iliştim.Pencereyi araladım.Bilgisayardan da güzel bir şarkı açtım.Hızlıca yedim bitirdim , neredeyse şarkı bitmeden benim poğaçalar bitmişti.Pencereyi kapattım , yattım yatağa.Sonra üzerimi örttüm , pencere açıldı kendi kendine.Kalktım kapattım tekrar.Sonra yattım , uyudum.
Arkadaşım....
Bu metin bu haliyle çok zor okunur durumda. Paragraflara bölmeni öneririm.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Bu bir film değil.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Bu bir snopsis de değil. Hatta bir sinema metni bile değil doğrudan edebi bir metin.
Burada bizlere edebi bir metin sunduğun için çoğu kişi bunu anlamakta güçlük çekecektir diye düşünüyorum. Kaldı ki edebi metinlerde özellikle dili ağır edebi metinlerde anlam kişiden kişiye farklılık gösterebilir.
Yapman gereken söz sanatlarından uzak, başı sonu teması gidişatı tonu belli olan bir öyküyü bizlere kendi duygu ve düşüncelerini katmadan tanrısal-gözlemci bakış açısıyla sunman.
Ancak o zaman değerlendirebilir bu forumdaki insanlar.
Bunu biraz zor senaryolaştırırsın. Bu hikaye kısa film için düşünüldüğünde neredeyse hiçbir şey anlatmıyor. Karakterin duygu ve düşüncelerini anlatıyor sadece. Bunu yaparken sinema diline uygun biçimde değilde roman ayarında yapıyor.
Hikayen özetle şöyle; Adam dolaba bakar ve boş olduğunu görür. Gecenin yarısı dışarı çıkar bir allahın kulu yoktur. Bir köpek takılır peşine, adam ne yaparsa onu taklit eder. Açık gördüğü bir fırından poğaça alır. Adam kalkıp giderken bir tekel bayi önünde tartışan iki kişiye rastlar. Bu tartışma adama komik gelir. Evine gelir ve poğaçaları ısıtır, bilgisayar başında müzik dinlerken bitirir ve daha sonra uyur.
Kısa film için işe yarayacak kısım bu kadar. Gerisi romancıların işine yarar. Bundan sonraki hikayelerini edebi betimlemelerle mecaz anlamlar oluşturmak yerine yukarda yazdığım tarzda yazarsan daha faydalı olur. Başarılar.
tavsiyeler için teşekkürler...