Sıcak bir temmuz sabahıydı.. Sığırlar yine ye, iç, yat, geviş getir mantığıyla dünlerinden hiçbir farkı olmayacak olan bugünleri için meraya doğru ilerliyorlardı..
Küçük öküz, yanındaki büyüklerini dikkatle takip ediyordu.. O da birçok öküz gibi gözlem yaparak, sosyal öğrenme, deneme yanılma gibi yollarla öğreniyor; gün geçtikçe bilgisine bilgi katıyordu.. En çok da rahatsız olduğu sineklerden kurtulmak için kullanmayı öğrendiği kuyruğuna mutlu oluyordu..
Öküzler için hayat hiç de zor değildi aslında.. Belli bir yaşa kadar herhangi bir sorumluluk üstlenmiyorlar, ilerleyen yaşlarında damızlık olarak kullanılıyorlardı ki bundan hiçbiri şikayetçi değildi.. Tek sorun çiftliğe gelen büyük firmaların kesim için aralarından alıp götürdükleri öküzlerin akıbetinin bilinmemesiydi.. Ha bir de insanların yılda bir kez yaptıkları bir tören vardı.. Fakat buna da gelişmiş kader inançları sayesinde karşı koymuyorlar ve hallerine şükrediyorlardı..
O gün küçük öküz çok neşeliydi.. Annesi ona izin vermiş dağ tepe bayır aşağı koşturup duruyordu.. Fakat birden etrafa bir sessizlik yayıldı.. Ne olduğunu anlayamamıştı.. İlerden bir yerden değişik bir ses ortamdaki sessizliği bozmaya başlamıştı.. Hemen annesinin yanına kaçan küçük öküz ilk kez karşılaştığı bu duruma adapte olmakta zorlanıyordu..
Derken önlerinden arka arkaya eklemiş birçok kutu demir çubuklar üzerinde ilerliyor, ilerken de hırıltılar çıkarıp "düüüüüt" gibi bir ses çıkatıyordu.. Küçük öküz ilk kez gördüğü bu cisme şaşırırken esas durumu sonradan farketti..
Tüm inekler otlamaya devam ederken bütün öküzler trene bakıyordu.. Buna bir anlam veremedi uzun süre.. Fakat o da treni izliyordu.. Çünkü merak ediyordu..
Bu durumu çiftliğe gittiklerinde annesine sordu.. Annesi bir yandan geviş getirip bir yandan da olanları anlatmaya başladı:
Günlerden bir gün çiftliğe hiç bilmedikleri iki sığır gelmişti.. Dilleri farklı, renkleri farklı, sanki geviş getirmeleri bile farklıydı.. Biri erkek biri dişi bu iki yeni üye önceleri pek sıcak karşılanmasa da daha sonra herkesle içli dışlı olmuşlardı..
Farklı olan inek bir anda tüm çiftlikteki öküzlerin ilgi odağı olmuştu.. Erkek sığır ise yeni yerini pek yadırgamış, alışamamış ve hastalanarak vefat etmişti..
Aylar geçmişti.. Her şey o kadar güzeldi ki bizim açımızdan; öküzlerin bir dişi üzerinde yoğunlaşması bizim verimimizi ikiye katlamış, çiftlik sahibi de mutlu olup bize kaliteli yemler vermeye başlamıştı..
Bir gün çiftliğe bir araba geldi ve aramıza yeni katılan ve yalnız kalan ineği yükleyip götürdü.. Çiftçi onu verirken hiç memun kalmadığından bahsediyordu..
Ne olduysa o gün oldu.. İneğin gidişinden bir müddet sonra aynı gün merada otlayan tüm öküzler o gün önlerinden geçen o dizili kutulardan gelen sese doğru başlarını kaldırdılar.. Evet bu ses, aramızdan ayrılan o ineğin sesiydi. Uzun süre onun geçişini izlediler ve o günden sonra bir daha görebilir miyiz diye ne zaman o kutular geçecek olsa durup onu izlerler..."
Anlatılanlar küçük öküzün merakını artırmıştı.. Büyük öküzlere de danıştı.. O kadar çok güzel söz duydu ki o ineğin hakkında ne zaman merada otlarken o garip sesli kutular geçse, o da başını kaldırıp bakmaya başladı...
NOT:
Güzel bir animasyon olabilir düşüncesindeyim..
Ama bazı değişikler olması lazım..
Ör: Çiftlikten alınıp kesime götürülen öküzlerin diğerleri tarafından "Onların ayrıcalığı var, çok iyi yetiştiler.. Tatili hak ettiler.. Biz de onlar gibi tatile gitmek için daha çok yemeliyiz.." şeklinde algınması daha güzel olur gibi...
Maksadım sana gördüğünü anlatmak değil anlamadığını göstermektir.
Score da bu olur:
http://fizy.com/#s/1aj6ih " onclick="window.open(this.href);return false;
Eline sağlık.
Score da bu olur:
http://fizy.com/#s/1aj6ih " onclick="window.open(this.href);return false;
Eline sağlık.
Sağol Trackless.. Öneri çok güzel bu arada.. 😉
Maksadım sana gördüğünü anlatmak değil anlamadığını göstermektir.
Sen sağol.
Bir ara Rotoskop'a kafa patlatıyordum,
seviyorum o yüzden böyle fikirleri.
Benim anlayamadım bir alt metinden dolayı kasten mi böyle kullandın bilmiyorum ama öyle olmadığını varsayarsak inek ve öküz'ün ne anlama geldiğini bilmediğini sanıyorum.
Hikayenin iyiliği kötülüğü anlamında söylemiyorum bunu (yani şu an sinema ya da edebiyat değil tarım konuşuyoruz) ama "erkek inek" diye birşey olmaz, olamaz.
Hikayende yer alan grubun üyelerinin genel adı "sığır"dır. Yani erkek dişi ayırımı sığır kelimesi söz konusu olduğunda geçerlidir. İnek: yavrulamış dişi sığır demektir. Erkek sığırın adı ise boğadır. Bu durumda "dişi inek" ifadesi "dişi kadın" gibi birşey oluyor. "Erkek inek" ise ilginç bir cinsel eğilimi olan dişi sığır oluyor.
Öküz dediğimiz sığır ise, kısırlaştırılmış koşu hayvanıdır. Yani çeki hayvanı.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Benim anlayamadım bir alt metinden dolayı kasten mi böyle kullandın bilmiyorum ama öyle olmadığını varsayarsak inek ve öküz'ün ne anlama geldiğini bilmediğini sanıyorum.
Hikayenin iyiliği kötülüğü anlamında söylemiyorum bunu (yani şu an sinema ya da edebiyat değil tarım konuşuyoruz) ama "erkek inek" diye birşey olmaz, olamaz.
Hikayende yer alan grubun üyelerinin genel adı "sığır"dır. Yani erkek dişi ayırımı sığır kelimesi söz konusu olduğunda geçerlidir. İnek: yavrulamış dişi sığır demektir. Erkek sığırın adı ise boğadır. Bu durumda "dişi inek" ifadesi "dişi kadın" gibi birşey oluyor. "Erkek inek" ise ilginç bir cinsel eğilimi olan dişi sığır oluyor.
Öküz dediğimiz sığır ise, kısırlaştırılmış koşu hayvanıdır. Yani çeki hayvanı.
Evet abi onların üzerinde düzenlemeler yapmak lazım.. "Dişi inek" olmaz tabiki yani böyle bir tabiri kullanmak başlı başına anlatım bozukluğu.. Öküz konusunda ise bizim bu tararflarda öküz ve boğayı aynı kapsamda kullanıyorlar.. Yani 'dişi' olmayan sığıra öküz de boğa da deniyor.. Ama önemli olan sözlük kuralları yazarken dediğin gibi.. Oralardaki düzenlemeleri tekrardan ele alıp yazayım..
Alt metin olarak çok güçlü olmasa da "öküz" tabiri daha uygun geliyor.. Yani oraya "boğa" yazsaydım anlatımda aynı şeyleri kesinlikle karşılamayacaktı.. Bilindik, basit bir "Öküzün trene baktığı gibi bakmak." deyimini tamamen uyarlama/uydurma yaparak bir hikayeye bağlamaya çalıştım..
"Öküz" diye genel anlamda kullanılan çevresindeki olaylarla pek ilgilenmeyen, kendi varlığının herhangi bir şeye bağlayıcılığını göremeyen ve sadece tüketim ile 'üretim' hususunda işlevsellik gösteren kişiler ele alındığından kullandım..
Hikaye zenginleştirilebilir, eklemeler/çıkarmalar olabilir.. Yazarken hep animasyon gibi düşünmüştüm..
Acaba başka ülkelerde de "Öküzün trene baktığı gibi bakmak." deyimi veya yakın anlamı var mıdır? Yani evrensel midir bu konu..
Maksadım sana gördüğünü anlatmak değil anlamadığını göstermektir.
Dediğim gibi, bu mesele hikayenin iyiliği kötülüğü ile ilgil değil.
Meselenin evrensel bir hadise olup olmadığını bilmiyorum gerçekten. Araştırmanı öneririm.
Zaten bu öküz, inek, boğa falan kelimeleri farklı anlamlarda sıfatlar için kullanılır. Ve gerçekten de, bu kelimelerin işaret ettiği şeyler mantıklıdır. Neyse, konumuz bu değil. 🙂
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Hikayede yazdığım "birgün çiftliğe iki sığır" gelir bölümü kısmen doğrudur.. Bir ara Hollanda'dan inekler getirilmişti bizim köylere.. Devlet destekli.. O inekler için özel çiftlikler yapıldı, sistemler geliştirildi.. Bazıları çok aldı bakamadı sattı vs. Hayvanlar yanlış hatırlamıyorsam İstanbul'dan Adana'ya kamyon üzerinde gelince birçoğu hastalıktan öldü.. Bir çiftlikte tek Hollandalı inek kaldı ve ihmalkarlık yüzünden yerli öküzler ile çiftleştirilince ırk birleşiminden istenilen verim elde edilemedi..
Bazı çiftlik sahiplerimiz resmen "öküz"lük yaptılar ki bugün bile gittiğimizde, onlarla konuştuğumuzda kendilerine bu sıfatı yakıştırırlar kısmen.. Ama çoğunun niyeti iyiydi bundan eminim...
Tam Atademirer'lik bir hikaye aslında bu 'yabancı transfer sığırlar' konusu ama...
Maksadım sana gördüğünü anlatmak değil anlamadığını göstermektir.