Aranıza yeni katıldım. Fantastik türündeki kitabımı senaryo haline getirmeye çalışıyorum. Nerede hata yapıyorum bakıp ta söylerseniz çok memnun olurum. Daha ilk sayfalarında sormak istedim bu konuda hiç bilgim olmadığı için ilerde sormak daha yorucu olurdu. 😀
İnternet adresimi vermemde mahsur var mı bilmiyorum, varsa silerim. E-kitap olarak indirip okuya bilirsiniz.
GİRİŞ
DIŞ-GECE
Meteor yere düşer ve patlar. Başkomutan nixlerin kasabasındayken metorun düştüğünü görür. Meteorun düştüğü yerde Başkomutan ve diğer iki arkadaşının ellerinde kılıçlar vardır.Yer nix cesetleriyle doludur.
Yirmi sene sonra
DIŞ - GÜNDÜZ
Başkomutan ve adamları atlarının üzerinde köye doğru ilerlemektedir.
Köye vardıklarında başkomutan atını bağlar ve arkadaşı Ahat'a
Başkomutan: Oğlumun yanındayım
Ahat elini göğsüne götürüp başını hafifçe eğer. Başkomutan evin arkasında bulunuan akarsuyun yanında oğlunu yerde otururken görür ve yanına gider
Başkomutan: Oğlum canın sıkın gibi
İnzar yerde otururken ayağa kalkıp babasına sarılır
İnzar: Baba sık sık geliyorsun ama çok sıkılıyorum tek yaptığım gün boyu kılıç kullanmak, dövüşmek. Ben de herkes gibi başka kasabalara gitmek , gezmek istiyorum.
Başkomutan ve oğlu akarsunun yanına otururlar
Başkomutan: Oğlum birazdaha sabret ,eğtimin henüz bitmedi biliyorum çok sıkıldın ama buradaki huzur hiçbir yerde yok.
Akarsuyun yanında konuşmaya devam ederlerken Ahat yanına gelir ,başkomutana işaret ederek özel olduğunu işaret eder .Başkomutan Ahat'ın yanına gider.
Başkomutan: Ne oldu Ahat ?
Ahat biraz sinirli, biraz da endişeli bir şekilde
Ahat: Efendim, kardeşiniz Atike tüm askerlerimizi istediğini bildiren bir mesaj yollamış. Küçük bir geziye çıkacakmış, hem de hemen
Başkomutan sakince
Başkomutan: Anlaşılan gideceği yer biraz tehlikeli, tamam gönder hepsini gitsin, dönünce de bilgi verin bana.
Başkomutan tekrar yerine dönerken Ahat çekingen bir ses tonuyla
Ahat: Efendim,askerlerin yarısını göndersek
Başkomutan giderken Ahat'a bir bakış atar ve sonra sessizce oğlunun yanına döner ve birlikte kılıç eğtimi yapmaya başlarlar. Kısa bir süre sonra eğitim alanında sesler duyulur, ikisi de sesin köyden geldiğini anlar.İnzar korkar, başkomutan da tedirgindir. Köyün üstünde yükselen karartıyı farkeder, bu Harekeynlerin oklarıdır
Başkomutan kızgın bir ifade ile iki elini oğlunun omuzuna koyarak
Başkomutan: Oğlum ne olursa olsun sen burada bekle sakın ama sakın gelme tamam mı.... ben sana haber verene kadar bekle
İnzar korku ve babası için endişeli bir şekilde
İnzar: Tamam baba, dikkatli ol
Ahat koşarak başkomutanın yanına gelir ,ikisi de endişe içinde köye doğru koşmaya başlarlar. Ahat başkomutana kılcının arkasını gösterir
Ahat: Efendim kılcın arkası parlıyor bu iyi bir işaret değil
Başkomutan: Biliyorum... Biliyorum Ahat.
İnzar endişelidir, köye gidip gitmemek arasında kararsızdır .Köy yoluna bakarken babasının gelme dediğini hatırlar.Yine de seslerin kesildiğini duyunca dayanamayarak köye gider.
Köyde heryer okların izleri ve harebeye dönmüş evler ile doludur. Birçok ölü vardır ,heryerden iniltiler yükselmektedir. İnzar uzaktan babasının Ahat'ın kolunda yerde yattığnı görür , Başkomutan ölmek üzeredir.
tolkien'dan baya bi etkilenmişsiniz. hatta biraz etkilenme boyutunu aşmış.
senaryo tekniği açısından hatalar var. bu hatalar çok da önemli değil, düzeltilir. ama hikaye ve olay örgüsünde de sıkıntılar göze çarpıyor. mesela komutanın atına ne oldu? köye niye koşarak gidiyorlar? zaten köyde değiller miydi? vs.vs.vs.
“The first draft of anything is shit.” Ernest Hemingway
tolkien'dan baya bi etkilenmişsiniz. hatta biraz etkilenme boyutunu aşmış.
senaryo tekniği açısından hatalar var. bu hatalar çok da önemli değil, düzeltilir. ama hikaye ve olay örgüsünde de sıkıntılar göze çarpıyor. mesela komutanın atına ne oldu? köye niye koşarak gidiyorlar? zaten köyde değiller miydi? vs.vs.vs.
"tolkien'dan baya bi etkilenmişsiniz. hatta biraz etkilenme boyutunu aşmış".
Herkes bir yerlerden etkilenir kimi zaman doğadan kimi zaman bir filmden yada kişiden. Benzerlik acısından okuduğunuzda nesi benziyor dediğimde sadece ırkların anımsattığını söylersiniz, oda sadece anımsattığı.
"senaryo tekniği açısından hatalar var. bu hatalar çok da önemli değil, düzeltilir."
Bu hataların ne olduğunu öğrenmek isterim asıl amacım bu, vakit ayırıp da bilgi verirseniz memnun olurum.
"ama hikaye ve olay örgüsünde de sıkıntılar göze çarpıyor. mesela komutanın atına ne oldu? köye niye koşarak gidiyorlar? zaten köyde değiller miydi? vs.vs.vs.
"
Aslında köyün merkezine uzak olan bir ev ve alıştırma yaptıkları yer de evlerine görünür mesafede uzak. Sanırım bunları belirtmem gerekiyor, bunu anladım teşekkrüler 💡
Başka varsa eksik noktalarım yada hatalarım örnek ile açıklarsanız daha iyi anlarım.
"senaryo tekniği açısından hatalar var. bu hatalar çok da önemli değil, düzeltilir."
Bu hataların ne olduğunu öğrenmek isterim asıl amacım bu, vakit ayırıp da bilgi verirseniz memnun olurum.
forumda benzer bir konu başlığı altında verdiğim cevabı aynen kopyalıyorum buraya.
Hazır yazılmış bir hikayeyi senaryo formatında yazmak istediğinizi anlıyorum. Çok basit bir şekilde senaryo tekniğini şöyle anlatabilirim.
Hikayenizi sahnelere bölün. Bir sahne, üç özellikle tanımlanır. Mekan, zaman, dekor. Bu üç özellikten biri değiştiğinde yeni bir sahne başlar.
Hikayeyi zihninizde bir filmmiş gibi oynatın ve gördüklerinizi duyduklarınızı yazın. Görüntüye dökülemeyen bir şey, senaryoda yer almaz.
Bir sahneyi yazarken ilk olarak pasif bilgilendirme yapmalısınız. Yani sırasıyla Işık, Ses, Hava Koşulları, Dekor ve son olarak Karakter Tanıtımı yapmalısınız.
Diyelim ki hikayeniz Nasrettin Hoca'nın bir fıkrası olsun.
"Hoca' nın canı et yemeği istemiş bir gün. Kasaptan iki kilo et alıp evine götürmüş.
- Akşama güzelce pişir bunları, demiş hanımına. Ne var ki o gün eve hanımı misafirleri gelmiş. Kadıncağız eti pişirip onlara ikram etmiş. Akşamda bir tarhana çorbası çıkarmış. Hoca' nın önüne.
- Et nerde demiş Hoca. Kadın doğruyu söyleyeceğine bir yalan kıvırmış.
- Eti kedi yedi, demiş.
- Getir şu kediyi bakalım demiş Hoca. Sonra teraziyi çıkartıp kediyi tartmış. Bakmışlar ki tam iki kilo geliyor. Hoca hanımına sormuş:
- Peki hanım demiş, kedi bu ise bizim et nerede? Et buysa kedi nereye gitti?"
Sahne 1 Dış/Gün/Sokak
Sabah saatleri… Küçük bir kasabanın ahşap yapılı evlerinin bulunduğu bir sokakta altmış yaşlarında beyaz sarıklı ve yeşil cübbeli bir erkek (Nasrettin Hoca) elinde büyükçe bir tesbihi çekerek ağır adımlarla yürümektedir.
Bir kasap dükkanının önünden geçer.
Dış Ses (Nasrettin Hoca)
-
Nasılda canım pirzola çekti, şöyle ocakta iyicene kızarmışından, yanında da yayık ayranı..
Kasap vitrininin önünde etlere bakan bir kedi vardır.
-Kedi Sesi-
Nasrettin Hoca kasap dükkanının kapısına doğru yürür ve içeri girer.
Sahne 2 İç/gün/Hocanın evi
Elli yaşlarında şalvarlı bir köylü kadın (Hocanın Karısı), şömineye benzer büyükçe bir ocağın üzerinde kazan içerisinde bir şey kaynatmakta ve elindeki sopayla kaynayan sıvıyı karıştırmaktadır.
Hoca elinde bir kumaşa sarılmış paketle içeri girer.
Nasrettin Hoca
- Hanım, şu elimdekini al hele.
Hocanın Karısı elindeki tahtayı bırakır. Eşarbını düzelterek Hocaya yönelir.
Hocanın Karısı
- O ne ki bey, yine ne aldın, Allah cezanı vermesin
Fistan almaya akçe vermezsin.
Nasrettin Hoca sitemkar bir edayla paketi karısına uzatır.
Nasrettin Hoca
- Dır dır edip başımın etini yiyeceğine, akşama
Şu pirzolaları pişir de bir güzel yiyelim.
Nasrettin hoca dış kapıya yönelir.
Nasrettin Hoca
- Hadi eyvallah.
Kadın elindeki pakete bakarak sinsi sinsi gülümser.
[align=center]
Dış Ses (Hocanın Karısı)
- Ben sana edeceğimi bilirim herif.
Sahne 3 Dış/gün/bahçe
Hocanın karısı kıvırta kıvırta bahçe duvarına doğru yürür.
Bahçe duvarının hemen üzerinden başını uzatarak eliyle ağzına siper yaparak bağırır.
Hocanın Karısı
- Huuu, huuu, hayriyeee, nazmiyeee, nuriyeee… huuu.. komşulaaar.
Sahne 4 Dış/gün/komşunun evi
Nasrettin hocanın evinin hemen yanındaki ahşap evin üst katındaki bir pencereyi kırk elli yaşlarında bir köylü kadın açarak dışarı sarkar.
Köylü Kadın
- Noldu hacı abla, niye bağırıyon öyle.
Sahne5 dış/gün/bahçe
Hocanın karısı bahçe duvarının yanında bağırmaya devam eder.
Hocanın Karısı
- Hayriyeee gıııızzz.. Nuriye ile nazmiyeyi de al, bana gel.
.
.
.
..
............................................
Herhalde bir fikir vermiştir.
“The first draft of anything is shit.” Ernest Hemingway
,,
“The first draft of anything is shit.” Ernest Hemingway
",başkomutana işaret ederek özel olduğunu işaret eder " ya da "İnzar endişelidir, köye gidip gitmemek arasında kararsızdır ." bu gibi örneklerde olduğu gibi; senaryo da işaretin özel olup olmadığını yazamazsınız ve endişeli sıfatı kullanabilir fakat kararsız kalmasını da bu şekilde yazamazsınız senaryoda. "Başkomutana eliyle işaret edip dışarı çağırır." ve "İnzar endişelidir, düşünceli şekilde meydanın bir ucundan diğeri ucuna gidip gelmeye başlar. Bu sırada ekranda babasının sözlerini söylediği sahneyi görürüz." bu şekilde örneklerle düzeltilebilir. Yazmaya devam ediniz, yazdıkça gelişecektir.
"Sinema tüm sanatların içinde bizim için en önemli olanıdır."
-Vladimir İlyiç LENİN