Forum

Kısa film için sena...
 

Kısa film için senaryo "Gece - Gündüz"

1 Gönderi
1 Üyeler
0 Reactions
1,210 Görüntüleme
(@seyyahdergi)
Gönderi: 10
Başlığı açan
 

1.DIŞ PAZAR YERİ
LİMON SATICISI,SİMİTÇİ,NACİ

Pazar meydanında, insan kalabalığının tam ortasında açarız.
Pazar yerindeki hareketliliği anlatıcının gözünden izleriz.
Anlatıcının sesi pazarda alış veriş yapan insan
görüntülerinin üzerine düşer.

GÜN IŞIĞI
"Aha, işte burası benim yeni mekanım. Son zamanlarda buraya merak sardım. Ne bileyim işte insanları ilgimi çekiyor. Satıcılar, alıcılar falan."

Görüntü pazarın içinde ilerler ve elindeki limonu sıkıp
suyunu yere akıtan on beş yaşlarında bir limon satıcısının
görüntüsünde bir süre bekler.

LİMON SATICISI
(Bağırarak)
"Sulu, sulu limoooon. Bak akıyo bak akıyo... Limona bak be."

GÜN IŞIĞI
"Örneğin şu limon satan delikanlı... Ne anasının gözü bir bilseniz. Babası buna beş tanesini bir liradan satacaksın diye limonları bırakır gider. Bu çakal ya... Beşerli torbaların her birinden bir limonu alır zula yapar. Gün sonunda bir bakarsın bir kasa dolusu limon biriktirmiş. Onuda satar. Parasınıda kendi cebine indirir eşşolu beş kulak. "

Görüntü yine pazarın içerisinde ilerler ve bu defa bir
giysi tezgahının önünde durur.
Pantolanlar, tişörtler, gömlekler...

GÜN IŞIĞI
"Bu tezgahın sahibi emekli bilmem neymiş, şey emeklisiymiş, işte neyse neymiş, hatırlayamadım şimdi. Oğlu üniversiteyi kazanmış. Kızı evlenmiş, falan filan. Boş boş konuşup durur, benim uykumu getirir."

Görüntü giysi tezgahının önünden ayrılır ve ilerlemesini sürdürür.
Bir karpuz satıcısının önünden hızla geçer.

GÜN IŞIĞI
"İşte karpuzcuydu..."

Görüntü dahada hızlanarak bir simitçinin önünden geçer.

GÜN IŞIĞI
"Simitçisiydi..."

Görüntü birden yükselir ve pazar yerini kuş bakışı görürüz.
Burada izleyici görüntünün açısından dolayı anlatıcının uçmaya
başladığını fark edecektir.
Görüntü, pazar yerindeki insan kalabalığının üstünden adeta
süzülürcesine akıp gider.

GÜN IŞIĞI
"Ispanakçıydı, lahanacıydı, pırasacıydı, ıhlamurcuydu falandı filandı..."

Görüntü akışı birden durur.

GÜN IŞIĞI
"Ihlamurcu mu?"

Görüntü geri geri gider ve ıhlamurcunun olduğu yerde tekrar yere
iner.

GÜN IŞIĞI
"Aha yeni biri galiba bu. Dur biraz izleyeyim. Bakalım bunun hikayesi neymiş."

2.DIŞ PAZAR YERİ GÜN
NACİ, MÜŞTERİLER

Naci bir tabureye oturmuş, adeta insanlarla yüz yüze gelmekten
çekiniyormuş gibi boynu bükük bir halde hemen yanı başında
duran bir sepet dolusu ıhlamuru satmaya çalışmaktadır.

NACİ
(ürkek)
"Bir lira... Bir lira..."

Pazardaki müşteriler ellerinde poşetlerle Naci'den tarafa
bile bakmadan geçip giderler.

ATLAMA

Naci'yi oflayıp puflayarak yanından geçenleri izlerken
görürüz.

ATLAMA

Bir adam ıhlamurlara yaklaşır.
Bir paket ıhlamuru eline alıp şöyle bir bakar.
Naci, yüzünde bir umut belirtisiyle taburesinden kalkar.
Adam ıhlamuru tekrar aldığı yere koyup bir şey söylemeden
gider.
Naci, adamın arkasından bakakalır.

ATLAMA

Naci, elindeki mendille alnındaki terleri siler.
Yanından elleri poşet dolu biri geçer.
Naci, elinde tuttuğu poşedi yanından geçen kişiye
doğru uzatır.

ATLAMA

Naci'yi ayakta ve iki elinde ikişer tane ıhlamur pakedi
ile görürüz.

NACİ
"Bir lira... Sadece bir lira."

NACİ
(Biraz daha gür bir sesle)
"Bir lira... Bir lira... Ihlamurun poşedi bir lira."

NACİ
(Bağırarak)
"Bir lira... Bir lira..."

Gök yüzünde güneşi görürüz.
Güneş hızla batmaya başlar.
Akşam olmaktadır.
Pazar yerinin kuş bakışı genel bir görünümü...
Hafiften kararmaya başlayan gökyüzü...

GÜN IŞIĞI
(Görüntü üstü)
"Hoş geldin Gece. Eh, artık bana müsade. Nöbeti sana devrediyorum. Hadi, sabahleyin görüşürüz... Haa az daha unutuyordum bak şu aşada bir ıhlamur satıcısı var gördün mü? Bak bak şurda şurda, hah. Bak bakalım yaz mevsiminde ıhlamur satmaya çalışan bu enayi ne yapıyor ne ediyor. Yarın sabah değişim için geldiğimde bana anlatırsın olmaz mı. Hadi görüşürüz."

3.DIŞ PAZAR YERİ AKŞAM
NACİ, ADAM

Naci tepeleme dolu olan ıhlamur sepetine bakar.
Tabureden kalkar.
Yanından geçen elleri poşet dolu bir adama yaklaşır.

NACİ
"Ihlamur bir lira... İki paketi bir buçuk..."

ADAM
"İstemem sağol."

NACİ
"Üç paketi iki lira..."

ADAM
"İstemez dedim ya."

Naci, sepetinin başına geri döner.
Elindeki ıhlamur paketini sepetin içine koyar.
Tabureye oturur ve cebinden çıkarttığı bozuk
paraları saymaya başlar.

NACİ
"On iki, on üç, on dört."

Naci, ayağa kalkar.
Paraları cebine koyar.
Bir eline sepeti bir eline tabureyi alıp yürümeye
başlar.

4.DIŞ PAZAR YERİ AKŞAM
NACİ, SATICI

Naci, bir süre yürüdükten sonra tezgahında satış sonrası
kalan çürük çarık sebzeleri bir köşeye yığan bir
satıcıyla karşılaşır.

NACİ
"Atacak mısınız bunları? Yazıktır atmayın. Nimettir."

SATICI
"İşine yaramaz, ama al istiyorsan."

Naci, sebzeleri sessizce toplayıp cebinden çıkartığı bir
poşedin içine doldurur.

5.DIŞ PAZAR YERİ AKŞAM
NACİ, MAHİR

Naci'yi karanlık sokakta hızlı adımlarla ilerlerken görürüz.
Naci, asvalt yoldan çıkıp çalılıklarla kaplı bir patika yola
sapar.
Bu yolda aydınlatma lambaları olmadığı için etraf iyice karanlıktır.
Naci'nin sağ tarafındaki çalılık alanda bir karartı peyda olur ve
kendisine doğru gelmeye başlar.
Naci adımlarını dahada hızlandırır.

Birden karşısına üstü başı perişan saçı sakalına karışmış
bir adam çıkar.

MAHİR
"İyi akşamlar."

NACİ
"İyi akşamlar."

MAHİR
"Kusura bakmayın. Size bir şey soracaktım."

NACİ
"Evet."

MAHİR
"Şey umarım beni yanlış anlamazsınız. Ben feleğin sillesini yemiş eski bir tüccarım. Zor durumdayım. Acaba bana en kısa zamanda ödenmek üzere biraz borç para verebilir misiniz diyecektim."

NACİ
"Kusura bakmayın ama benim durumumda şuan pek iyi değil."

MAHİR
"Ben size durumumu şöyle açıklayayım. Ben dediğim gibi eski bir tüccarım. Şu aralar yeni bir iş kurmak niyetindeyim, lakin biraz nakite sıkışığım. Bana yeni işim için biraz sermaye veremez misiniz acaba?"

NACİ
"Dediğim gibi benimde durumum iyi değil. Yani durumum iyi olsa seve seve size yardımcı olurdum ama dediğim gibi..."

MAHİR
"Peki beyfendi anlıyorum. Sizde haklısınız. Ben belki bana yardımcı olursunuz diye ummuştum."

NACİ
"Kusura bakmayın. Bende pazarda ıhlamur satarak geçiniyorum. İnanırmısınız cebimde topu topu on dört lira var. Hepsi bu kadar. Bu para ile ihtiyaçlarımı nasıl karşılayacak, eve nafaka nasıl gotüreğim bilmiyorum Yani kaldıki bu kadarcık para ile sermaye falanda olmaz."

MAHİR
"On dört lira mı? Hım iyi bir para. Hele bu zamanda çok güzel para. Bununla çok güzel bir iş kurabiliriz. Eğer bana bu parayı verirseniz sizi yeni kuracağım işe yarı yarıya ortak ederim. Kazancımızı bölüşürüz. Evet, ne diyorsunuz?"

NACİ
"Şey bilmem ki. Hem ayrıca ben sizi tanımıyorum."

MAHİR
"Canım işte bende bu mahallenin bir insanıyım. Yerimiz beli yurdumuz belli sonuçta. Eh, yarı yarıya dedik ya. Bunda kararsız kalacak ne var. Hadi verin elinizi anlaşalım... Ha şöyle."

Mahir, Naci'nin elini sıkıca tutar ve pazarlık yaparmış gibi
sallar.

NACİ
"Peki, madem öyle diyorsunuz."

Naci, cebinden çıkardığı bozuk paraları adamın eline
verir.

MAHİR
"Teşekkür ederim. Bana olan güveninizi boşa çıkartmayacağım. Bu ortaklıktan göreceksiniz çok karlı çıkacaksınız."

Mahir, hızlı adımlarla Naci'nin yanından uzaklaşır.

NACİ
"Peki, ama şey ne işi kuracaksınız ki bu kadar parayla? Hem ayrıca ben bu mahalledenim dediniz ama sizi daha ilk defa görüyorum."

Naci, cevap alamaz.
Mahir, çoktan karanlığın içinde kaybolup gitmiştir.

6.İÇ GECE KONDU AKŞAM
NACİ, HAYRİYE

Naci, tahta kapıyı açarak içeri girer.
Naci'nin eve geldiğini gören evin siyah renkli kedisi
üstüne atlayıp omzuna tırmanır.
Naci, kedinin sırtını okşayarak mutfağa geçer.
Elindeki ıhlamur sepetini yemek masanın üstüne bırakır.
Karısı Hayriye yemek yapmaktadır.
Hayriye, başını karıştırmakta olduğu çorbadan kaldırmadan
konuşur.

HAYRİYE
"Kaç paket sattın bu gün Naci?"

NACİ
"On dört."

HAYRİYE
"Bunada şükür. On dört lira on dört liradır. Hiç olmazsa ekmek parası yaparız."

NACİ
"Doğru diyorsun."

HAYRİYE
"Git bakkaldan iki ekmek bir paket yağ al artan paraylada kıyma al çorbaya koyayım."

NACİ
(zor duyulur bir sesle)
"Alırdık almasına da... On dört liramız olsaydı."

7.İÇ BAKKAL DÜKKANI AKŞAM
NACİ, FİKO, HAYRİYE

Naci koşarak bakkaldan içeri girer.

NACİ
(Nefes nefese)
"Fiko, kurtar beni koçum."

FİKO
"Hayırdır Naci, bu ne hal?"

NACİ
"Sorma Fiko, Yengen beni eline geçirirse gebertecek. Sakla beni."

FİKO
"Gel şu tezgağın altına gir."

Fikret Naci yi tezgahın arkasına saklar.
Hayriye elinde süpürge sapıyla kızgın bir biçimde
bakkaldan içeri girer.

FİKO
"Buyur Yenge. Bir şey mi istedin?"

HAYRİYE
(Kızgın)
"Nerde o Naci denen boyu posu devrilmeyesice herif?"

FİKO
"Bilmem yenge. En son sabah pazara doğru giderken gördüm."

HAYRİYE
"Onu elime bir geçireyim, lime lime edicem."

FİKO
"Hayırdır ne oldu ki?"

HAYRİYE
"Daha ne olsun, pazarda akşama kadar kazandığı üç kuruş parayı gitmiş hiç tanımadığı bi sokak serserisine yedirmiş."

FİKO
"Yapma be yenge. Bizim Naci akıllı uslu adamdır nası olmuş bu iş bir anlat hele."

HAYRİYE
"Herif demişki ben tüccarım bana biraz para verde iş kurayım. Sonra kazandığımızı paylaşırız."

FİKO
"Kusura bakma Yenge ama senin bu kocanda hıyarın açık ara önde gideniymiş. Adam şimdi o parayla şarap almış biryerlerde ziftleniyordur."

HAYRİYE
"Birde Raşit'in kahvesine bakayım belki oraya kaçmıştır."

FİKO
"Olabilir Yenge."

Hayriye dükkan kapısından çıkmak üzereyken
Fiko arkasından seslenir.

FİKO
"Yenge... Naci'yi bulunca fazla şey etme. Üstüne gitme. Biliyorsun bizimki çok yufka yüreklidir. Aklınca iyilik yapmak istemiş."

Hayriye hiç bir şey söylemeden dükkandan çıkıp gider.

8. İÇ BAKKAL DÜKKANI AKŞAM
NACİ, FİKO

Naci saklandığı yerden çıkar.

NACİ
"Of... Sağol Fiko. Hayatımı kurtardın."

FİKO
"Abicim sen nasıl bir adamsın ya. Anlamadın mı herif seni otuz ikiye getirmiş. Nasıl düştün böyle tongaya."

NACİ
"Ne bileyim ben be Fiko. Artık adam beni otuz ikiye mi getirdi, yoksa altmış ikiye getirip benden tavşanmı yaptı, artık ne yaptıysa bir boşluğuma geldi, veriverdim parayı."

FİKO
"Şimdi senden aldığı para ile bir yerlerde sofra kurmuş içiyordur."

NURİ
"Aslında nur yüzlü bir adamdı, hiç öyle birine benzemiyordu ama... işte parayı alır almaz pırrrr etti uçuverdi."

FİKO
"Ah Naci ah. Bu akşam açsınız anlaşılan."

NACİ
"Yok Fiko, erzağımız var. Pazardan gelirken yarımşar kilo çürük domatesle bayat biber toplayıp getirdiydim."

Fiko tezgahtan üç yumurta alıp poşedin içine koyar ve
Naci'ye uzatır.

FİKO
"Al Naci al. Bunları eve gotürde Yenge menemen yapsın bari."

NACİ
"Olmaz öyle şey. Dilencimiyim lan ben."

FİKO
"Amma yaptın Naci. Bana kuruş Fikret derler kuruş... Bu güne kadar kime bedava bir şey vermişim. Hesaba yazıcam. "

NACİ
"O zaman başka. Öyle olur."

Naci yumurta poşedini alır.
Fiko tezgahın arkasından veresiye defterini çıkartır.

NACİ
"Tamam, sen yaz deftere. Ben yarın akşam pazar dönüşü öderim parasını."

FİKO
"Tamamdır kardeşim."

NACİ
"Hadi iyi akşamlar."

Naci, eliyle güle güle anlamında bir işaret yapar ve
dükkandan çıkar.
Yakın plan çekimde veresiye defterini görürüz.
Defter sayfası bomboştur.
Fiko gülümser ve defteri hiç bir şey yazmadan
kapatıp aldığı yere koyar.

9.DIŞ PAZAR MEYDANI SABAH - ŞAFAK VAKTİ
GÖRÜNTÜDE KİMSE YOK SADECE SESLERİ VAR

Pazar meydanında, gün doğumu sahnesiyle açarız.
Anlatıcılardan ikisinin seside bu gün doğumu
görüntüsünün üzerine düşer.

GÜN IŞIĞI
"Günaydın kardeş, nasılsın."

GECE KARANLIĞI
"İyidir. Seni sormalı."

GÜN IŞIĞI
"Baksana... Dün ben sana hani bir ıhlamurcu göstermiştim ne oldu ona?"

GECE KARANLIĞI
"Ya hiç sorma. Senin adamın tam Çengelköy hıyarı çıktı. Böyle tuzlayıp hapur hupur yiyeceksin bu adamı."

GÜN IŞIĞI
"Niye? Satamadımı kimseye ıhlamur."

GECE KARANLIĞI
"Sattıda bir şey mi oldu sanki. Gitti cebindeki bütün parayı ayyaşın birine verdi. Ama akşam karısı buna bi sopa çektiki göreceksin. Süpürge sapıyla... Dinlene, dinlene..."

GÜN IŞIĞI
"Yapma be. Şamatayı kaçırdık desene."

10.İÇ GECE KONDU - YATAK ODASI SABAH
NACİ

Naci, yataktan yeni kalkmış elbiselerini giymektedir.
Mutfaktan Hayriye'nin sesi gelir.

HAYRİYE (Görüntü dışı)
"Hadi aslanım benim, gotür bu günkü nafakamızıda elalemin ayyaşına ver. Oldumu."

Naci cevap vermez, giyinmeye devam eder.

11.DIŞ PAZAR YERİ GÜN
NACİ, MAHİR

Naci taburesine oturmuş ıhlamur satmaya
çalışmaktadır.

NACİ
"Bir lira... Bir lira."

Mahir, elinde siyah bir poşetle koştura koştura Naci'nin
yanına gelir.
Mahir'i görünce Naci'nin yüzünde şaşkın bir ifade belirir.

NACİ
(Şaşkın)
"Ama sen! Şu dün akşam ki adam..."

MAHİR
"Kardeş kusura bakma geciktim. İş için gerekli mazemeleri bulup buluşturmak biraz uzun sürdü, o yüzden..."

Mahir, elindeki siyah poşetten mazemeler dediği şeyleri
tek tek çıkartmaya başlamıştır.
Önce ufak bir katlana bilir tabure çıkartır.
Diğer mazemeleri bu taburenin üstüne koymaya
başlar.
Yarısı yenmiş bir havuç...
Eğri büğrü bir patlıcan...
Bir çürük elma...
Bir armut...
İçinde iki üç tane sigara kalmış bir sigara pakedi...

Naci, eğilip taburenin üstünden patlıcanı alır.
Şöyle bir evirip çevirerek inceler ve başını çevirip
Mahir'e anlamlı bir bakış atar.

NACİ (Görüntü üstü iç ses)
"Kaybetmezsek iyi bulduk. Bu adam bildiğin deli yahu."

MAHİR
"Tamamdır kardeş... Artık satışa başlayabiliriz."

NACİ (Mahir'i yanından kovmaya çalışarak)
"Hadi kardeşim hadi... Git ne satıyorsan başka yerde sat. Çürük elma mı satıcan, yenmiş havuçmu satıcan... Git başka yerde sat."

MAHİR
"Kardeş ne havucu ne elması... Biz bunu satıcaz."

Mahir, cebinden küçük bir cam tüp çıkartır.
Bu cam tüp, parfüm cam tüplerini andırmaktadır.
Mahir, iki parmağı arasında tuttuğu cam tüpü
Naci'ye doğru uzatır.

NACİ
"Bu ne be?"

MAHİR
"Asrın buluşu."

Mahir, şişeyi cebine koyar ve sakallarını kaşıyarak
bir o yana bir bu yana yürüyerek sesli olarak düşünür.

MAHİR
(Mırıldanarak)
"Dikkat çekici birşey... Dikkat çekici bir şey... Bize halkın dikkatini çekip başımıza kalabalık toplayacak bir şey lazım."

Mahir, başını çevirir ve yerde duran ıhlamur sepetine bakar.
Ihlamur sepetinin yakın plan çekiminde keseriz.

12.DIŞ PAZAR YERİ GÜN
NACİ, MAHİR, KALABALIK

Mahir'in elinde tuttuğu ıhlamur paketlerini tek tek havaya
fırlattığı sahneyle açarız.
Naci, ıhlamur sepetini Mahir'in elinden alabilmek için müthiş
bir çaba göstermektedir.

NACİ
(Kızgın)
"Ne yapıyorsun be adam? Delirdin mi?"

MAHİR
"Güven bana, ne yaptığımı biliyorum."

Bir kaç saniye içinde Mahir ve Naci'nin başına bir
kalabalık toplaşır.

KALABALIKTAN BİRİ
"Koşun koşun. Bedava ıhlamur dağıtıyorlar."

MAHİR
(Bağırarak)
"Gel vatandaş gel. Bedava ıhlamura gel. Eşantiyon bunlar, hediyemiz olsun."

Mahir, kısa sürede sepetin içindeki bütün ıhlamurları
fırlatmıştır.
Bu sırada kalabalığı gören ne olmuş diyerek gelmeye
devam etmektedir.
Mahir, cebinden sigara pakedini çıkartır ve bir dal sigara
alıp dudaklarına gotürür.

MAHİR
(Bağırarak)
"Evet, abilerim ablalarım, kendisini ülkesine adayan bir bilim adamı... Yıllarca kafa patlatıyor, alın teri akıtıyor ve bir buluş yapıyor. Asrın buluşu evet asrın buluşu. Amerikalılar diyorlar ki: gel kardeşim bu müthiş buluşu burada Amerika'da tanıtalım diyorlar. Bilim adamı hayır diyor. Japonlar gel abicim sana evdi arabaydı yattı kattı ne istersen verelim yeterki bu buluşu burada tanıt... Hayır diyor bilim adamı ben bu buluşumu kendi ülkemde Türkiye'de tanıtacağım. Evet, nedir peki bu buluş? Açıklıyorum. Ama önce bir sigara molası vermem gerek. Var mı ateşi olan?"

İzleyicilerden biri bir çakmak uzatır.
Mahir, çakmağı alır ve sigarasını yakmaya çalışır.
Mahir, çakmağı çakarmış gibi taklit yapar ama çakmağı
çakmaz.

MAHİR
"Ah, be abicim gazı bitmiş bu çakmağın."

Mahir, çakmağı adama geri verir ve söylevine devam eder.

MAHİR
"Kibriti olan var mı kibriti... Yok mu? Çakmak mı var? Çakmak olmaz. Bak çakmağı denedik yanmadı. Kibrit yok mu kibrit. Ah be yok mu yani şimdi bir kibriti olan. Eh, ben şimdi nasıl yakıcam bu sigarayı."

Mahir, başını yerde duran taburenin olduğu yere çevirir.

MAHİR
"Oh be... Neyse burada huvuç varmış."

Mahir, taburenin üstünden havucu alır ve sigarasının
ucunu havuca deydirir.
Sigaranın ucundan bir alev çıkar ve sigara yanar.
Mahir, bir fırt çeker ve dumanını dışarı üfler.
Kalabalıktan şaşkınlık nidaları yükselir.

KALABALIKTAN BİRİ
"Aa, adam havuçla yaktı sigarayı harbiden bildiğin havuç."

Mahir, sigaranın ucunu iki parmağı arasında ezerek
söndürür.
Elindeki havucu yemeye başlar.

MAHİR
"Karnım acıktı kusura bakmayın."

13.DIŞ PAZAR YERİ GÜN
MAHİR, KALABALIK

Mahir, sİgarasını ağzına gotürür.

MAHİR
"Ah sigara sönmüş. Havucuda yedik bitirdik eyvah. Nasıl yakacağım ben şimdi bu sigarayı."

Mahir, tekrar tabureye bakar.

MAHİR
"Oh, neyse patlıcanımız varmış."

Mahir, yine aynı şekilde havuçla yaktığı gibi bu defa
patlıcanla sigarasını yakar.
Kalabalıktan yine bir şaşkınlık uğultusu yükselir.

KALABALIKTAN BİRİ
"Bakın, bakın bu defada patlıcanla yaktı sigarasını."

MAHİR
"Evet, abilerim ablalarım şimdi bu büyük buluşun ne olduğunu açıklıyorum."

Mahir, cebinden küçük cam tübü çıkartır.

MAHİR
"Asrın buluşu... Sigaranın ucuna bir damla damlatıyorsunuz. Fazlasına gerek yok sadece bir damla."

Mahir, cam tüpün kapağını açar ve dikkatlice
sigaranın ucuna bir damla damlatır.

MAHİR
"Herhangi bir meyvanın sebzenin öz suyuyla buluştuğu an yanan özel bir formül bu... Sigaranı ister portakalla yak ister karpuzla ister pırasayla. Düşünün bir. Diyelim ki birini etkilemek istiyorsunuz veyahut birine bir şaka yapacaksınız."

KALABALIKTAN BİRİ
"Vay be."

MAHİR
"Ha, bu formülün asıl birinci işlevi bu mu? Hayır. Bu aynı zamanda bir anti sigara spreyi. Diyelim ki sevdiğiniz bir arkadaşınız var ve sigarayı bırakmasını istiyorsunuz. Önce kendisine ucuna bu formülden damlattığımız sigarayı ikram edeceksiniz. Tabi sigaranın ucuna damlattığımızı o görmeyecek, önceden gizli gizli dökeceksiniz. Gel abicim böyle. Evet, sen abicim. Gel abicim sana bir sigara ikram edeyim."

Mahir, kalabalıktan seçtiği bir adamı kolundan tutup yanına çeker.

MAHİR
"Al abicim benden sana bir sigara..."

Adam sigarayı alır ve ağzına gotürür.
Mahir, adamın eline bir elma tutuşturur.

MAHİR
"Al abicim buradan yak."

Adam, sigarayı elmaya deydirip yakar ve bir nefes
çeker.
Adam yüzünü buruşturarak sigarayı yere atar.

MAHİR
"Nasıl abi? Tadı berbat değil mi? İşte anti sigara spreyi. Kullanan kişiye tiksinti veriyor. Bakın hem sevdiğiniz bir insana hoş bir şaka yapacak onu şaşırtacaksınız hemde onu sigaradan kurtaracaksınız. İki özellik birden bu cam tübün içindeki formülde saklı."

Mahir, iki parmağı arasında tuttuğu cam tübü kendisini
izleyenlere doğru uzatır.

MAHİR
"Peki diyeceksiniz ki bunun fiyatı nedir? Beş lira mı? Değil. Üç? I,ıh. İki lira olabilir mi peki? Hayır. Sadece bir lira. Evet sadece bir liraya bu müthiş iksire sahip olabilirsiniz."

14. DIŞ PAZAR YERİ AKŞAM
NACİ, MAHİR

Hava kararmıştır ve pazar meydanındaki satıcılar
mallarını toplamaya başlamıştır.
Pazar meydanındaki insan kalabalığı artık meydanı
terk etmektedir.
Mahir'i para sayarken görürüz.

MAHİR
"Yüz yirmi dokuz, yüz otuz, yüz otuz bir, yüz otuz iki. Evet abicim, tam yüz otuz iki lira."

NACİ
"Vay babannemin şarap çanağı..."

MAHİR
"Evet, abicim ne demiştik yarı yarıya. Senin hakkına altmış altı lira düşüyor."

Mahir, parayı Naci'ye uzatır.
Naci, parayı alır ve şaşkın şaşkın bakar.

15. DIŞ ŞEHİR AKŞAM
GÖRÜNTÜDE KİMSE YOK SADECE SESİ VAR

Şehri yukarıdan kuş bakışı izleriz.
Batmakta olan güneşin kızıllığı evlerin çatılarına
düşmektedir.
Görüntü şehrin üsstünde süzülürmüş hissi uyandıracak
biçimde akar.
Anlatıcının sesi bu şehir manzaralarının üstüne düşer.

GECE KARANLIĞI
"Şu insanoğlu ne garip. Dün ıslata ıslata dövdüğünü bu gün sevgiyle kucaklıyor. Daha dün evden kovmamıştı sanki karısı şu ıhlamurcuyu. Bir şeyde değil hani. Sıcak iki ekmek... Kızarmış tavuk... Bir çift pembe renk terlik. İnsan kocası eve bunlarla geldi diye bu kadar sevinir mi hiç. Küçük şeylerden mutlu olmak... Garip. garip. Bu insanoğlu çok garip."

SON

 
Gönderildi : 11/02/2013 12:16 am
Paylaş: