---1---
Börek salonu, havanın aydınlanmasıyla, öğrenci, işçi ve memurlarla tamamen dolmuş,masalarda yer bulamayanlar, böreklerini ayakta yemekteydiler.
Salonunun sarı duvarının dibinde, siyah örtüyle kaplı iki masa ve dört sandalye dışında iki tanede tabure bulunmaktaydı.
Börek salonunun manzarası, yolun karşısındaki sağlık ocağının küflü kapısı ve onun önünde fabrika servisini bekleyen üç zevattan ibaretti.
" İnanılır gibi değil ??!! " dedi, sarı saçlı, mavi gözlü öğrenci, karşısında kıymalı börek yiyen tombul arkadaşına.
" Kardeş inanılır gibi değil.!! Yapılan araştırmalara göre, sivri sineklerin en sevdiği kan gurubu 0 imiş. Halbuki benim kan gurubum A.B . "
Kıymalı börek yiyen tombul çocuk kayıtsız bir ifadeyle ;
" Ulan, bugün fizikten yazılı var, sen bana neyden bahsediyosun yaa, lan zaten birşey anlamıyorum fizikten adam birde yazılı yapıyor.
Ulan yazılı yapmadan önce dersi öğret kardeşim, lakin suç adamda değil, beden eğitim ve kas geliştirme öğretmenini fizik öğretmeni yapanda.
Eee sonra "Lütfü fizik dersinden 0 aldı".
Kardeşim, bana dersi veren adam dersi biliyormu ki bana sıfır veriyo, açmış kitabı, newtonun yerçekimi kanununu okuyor, sanki ben okumasını bilmiyorum!!!
Bana kitaptan okuyacağına, olayın mantıksal açıklamasını yap !!! "
Tombik çocuk, bitirdiği kıymalı böreğin peçetesini, yanındaki çöp sepetine atıp, yüzünü elleriyle ovup, daha yükses sesle konuşmasına devam etti.
" Birader, tamam diyelim ki anlamıyorsun fizikten olabilir. Tamam olabilir, ulan al eline kalemi at havaya,
" Arkadaşlar, gördüğünüz gibi kalemi havaya attım, fakat kalem yere düştü. İşte beyler bu yer çekimidir " demek çok mu zor
kardeşim.!!! "
Börekçi Hasan amca, bağırarak konuşmakta olan tombul öğrenciye, tatlı ve sevecen bir ses tonuyla seslendi.
" Lütfü, oğlum ne oldu gene, ne bağrıyorsun böyle evladım sabah sabah ? "
Tombul çocuk, Hasan amcaya dönüp,
" Bırak Hasan amca yaa, başlarım böyle eğitim ve öğretim sistemine, adamlar bizi ineğe çevirip, mezun olduktan sonra inek gibi sağılma eğitimi veriyorlar.
Yazıklar olsun yaa, üç ay sonra karnemi alıp eve gidecem, bir araba sopa yiyecem.
Neden ??
Kurbağların, akciğerlerinin çalışma prensiplerini ezberleyemeyip biyolojiden 0 aldığım için !!
Kosünüz, beta, alfa kazancının aritmetik ortalamasını ezberleyemeyip matematikten 0 aldığım için !!!
Hasan amca, ben kurbanın iç organlarını ne yapayım.?
İnek, koyun, keçi, tavuk gibi sütünden yumurtasından ve etinden faydalandığımız mahlukatın iç organlarını anlatsalar tamam diyecem.
Olacak şey değil yahu !!
Kösedağ savaşının hangi tarihte olduğunu ezberlemediğim için tarihtende 0 aldık !!!
Kösedağ savaşı, 800 yıl önce sen bana yazılıda tarihini sorup, 0 veresin diyemi yapıldı kendini bilmezler !!!"
---2---
Bu kadarla kalsa !!
Müzik dersi diye bir ders koymuşlar, herkesin elinde bir flüt zürt, zürt, dürt, dürt !!
Hasan amca, dünyanın parasını verip flüt alıyorum, evde babam,
" Kafam şişti lan, zürt,zürt , eh anasını be! Fabrikanın gürültüsünden kurtuldum deyip eve geliyorum, birde senin zırıltınımı dinliyecem lan eşek herif !! "
deyip bir araba sopa atıyor, okula gidiyorum öğretmen kulağımdan tutup,
" Ne biçim flüt çalıyosun evladım sen, düdükmü öttürüyorsun, flüt mü çalıyorsun belli değil. " deyip bi araba sopada o atıp, dersten 0 veriyor. Ulan kendisi çalabiliyor sanki !!! "
Hasan amca gülümseyerek, babacan bir edayla,
" Evladım, tamam sakin ol bakalım."
" Nasıl sakin olayım Hasan amca, resim dersi koymuşlar, suluboyayı, yağlıboyayı, renkli kalemi, ıvır zıvırı dünyanın parasını verip alıyoruz, bizi bahçeye çıkartıp, " Doğa resmi yapın !! " diyorlar.
Okulun bahçesinden doğaya bakıyorum, her yerde apartmanlar, otomobiller var, gökyüzüne bakıyorum soba dumanından görünmüyor.
Etrafta doğal tabiat kalmamış. Çizilecek bir ağaç dahi yok !!
Şehirleşmenin doğayı ve tabiatı yok edişini vurgulamak için bir apartmanın önündeki hurda kamyonu çizdim,
" Bu ne biçim doğa resmi ulan !! Dalgamı geçiyorsun lan benimle !! " deyip, 0 alıyorum.
Ulan doğa varda ben mi çizmiyorum !! "
Hasan amca, börekleri pakete yerleştirip, DSİ' de memur olan kel kafalı, iskeletor suratlı adama uzatıktan sonra,
" Evladım, muallimlerin vardır bir bildiği, sen daha küçük olduğun için aklın ermiyor. " dedi.
İskeletor suratlı memur, söze karışarak, ince ve cırtlak sesiyle,
" Oğlum, ne kadar ayıp. Biz talebeyken muallimlerimize saygıda kusur etmezdik evladım, " dedi.
Tombul çocuk, kel kafalı iskeletoru bir süre süzdükten sonra sakin bir ses tonuyla ,
" Tamamda amca, okulda neler çektiğimizi biliyomusun sen. Gene resim dersinde, resim öğretmeni tahtaya dört öğrenci çıkartıp,
" Bu arkadaşlarınızın portrelerini çizin." dedi.
Ben kara kara nasıl çizeceğimi düşünürken, birden burnuma rakı kokusu gelmeye başladı.
Öyle ki, kokudan içim ısındı. Koku hemen yanımdan geliyordu. Başımı çevirdim, ne göreyim ?
Resim öğretmeni, kaşlarını çatmış, kıpkırmızı gözleriyle, ağızından hırıltıyla soluyarak, suratıma bakıyordu.
Ağızından horultuyla verdiği nefesle sarhoş olmaya başlamıştım. Hiddetle elimden kalemi alıp, kağıdıma bir şeyler çizdi.
Daha sonra hiç bir şey söylemeden kalkıp masasına gitti. Kağıdıma baktım. Kağıdın üzerinde berbat bir portre çizimi vardı.
Ders sonunda herkesi yanına tek tek çağırıp, not vermeye başladı.
---3---
Sıra bana gelince, masasının önüne gidip, başım önümde, kendisinin çizdiği kağıdı yine kendisine uzattım.
Kağıdı alıp, incelemeye başladı. Ben heyecanla bekliyor, gözlerimi dahi kırpmıyor, yiyeceğim dayağın hayalini kuruyordum.
Başım dönmeye başlamıştı. Kalbim durmak üzereydi. Ellerim, ayaklarım titriyor, alnımdan terler dökülüyordu.
Resim öğretmeni, eliyle çenesini sıvazlayıp, kaşlarını çatınca sonumun geldiğini anladım.
Tahminimce, önce seri tokatlarla başlıyacaktı. Tokat faslından sonra kulaklarımdan tutup havaya kaldırıp indirecekti.
Azarlama , hakaret işleminden sonrada 0 verecekti. Hayatım, hayallerim gözlerimin önünden çizgi roman sayfaları gibi akıp geçiyordu.
Resim öğretmeni, başını bana doğru çevirerek suratımı, keseceği koyuna bakan kasap edasıyla inceledi.
Ben derhal başımı önüme eğdim ve kesileceğini anlayan koyun misali durumu kabullenerek sonumu beklemeye başladım. "
Hasan amca elindeki çayı yudumluyor, iskeletor görünümlü memur ağızını şapırdatıyor, masalarda oturanlar bir yandan böreklerini büyük bir iştahla yiyor, bir yandan bu tombul öğrencinin anlattıklarını can kulağıyla dinliyorlardı.
" Resim öğretmeni, suratımı inceledikten sonra ayağa kalktı. Ben kendimi kasarak ilk darbeyi beklemeye başladım.
Resim öğretmeni uzun boylu, iriyarı, kısacası yarmayla ayı karışımı king kong gibi bir adamdı.
Boyum omuzlarına dahi gelmiyordu. Fazla dayanamıyacağım kesindi. Sınıfın ortasına giderek sınıfı baştan sona kadar inceledi.
Sınıfı ölüm sesizliği kaplamıştı. Öğrenciler yüzüme korku ve acımayla karışık bir tebesümle bakıyor, bazıları dalga geçmeyi ihmal etmiyordu.
Ön sırada oturan ( sınıfta bütün haşarı, haylaz, tembel ve kötü çocuklar, her zaman öğretmen masasının hemen önündeki sırada oturur ), öğrenciler, fısıltıyla bana moral veriyorlardı.
" Lütfü, ambulans yola çıkmış merak etme, nie he he eh ehe. "
" Adaş, yumruğu yediğin gibi kendini yere atıp debelenmeye başla. "
Resim öğretmeni hışımla ön sırada oturan öğrencilere dönerek, kükredi ;
" Ne konuşuyorsunuz orada ulan, kalkın ayağa !!!!!??!!! "
Öğrenciler ayağa kalkıp, saygıyla ceketlerinin önünü iliklediler.
Resim öğretmeni, ağır adımlarla ayakta beklemekte olan öğrencilerin önüne geldi.
---4---
" Ben bu derste konuşulmayacak demiyor muyum lan, ne konuşuyorsunuz söyleyin bakalım !!??!! "
Resim öğretmeninin davudi, sert, haşin ve gaddar sesi, sınıfın açık olan camlarından dışarıya kadar çıktı, zira dışarıda okulun tel örgülerine yaslanmış, konuşmakta olan iki yaşlı amca, okula korkuyla bakıp, bastonlarına yaslanarak hemen uzaklaştılar.
Sınıftaki sinekler gözden kaybolmuştu. Rüzgar esmiyor, gökyüzünde kuşlar uçmuyor, bulutlar görünmüyordu.
( Korktuğumdan dolayı, serap görmüş olabilirim. ! )
Resim öğretmeni cevap alamayınca eliyle beni göstererek; sakin ve sevgi dolu tatlı bir sesle;
" Şuraya geçin bakalım gençler.!!???!!!" dedi.
İki öğrenci tebessüm ederek yanıma geldiler. Tek sıra halinde kurşuna dizilmeyi bekleyen vatan hainleri gibi sonumuzu bekliyorduk.
Saatime çaktırmadan usulca baktım, teneffüs zilinin çalmasına yedi dakika kalmıştı.
İçimde azda olsa kurtulma ümidi doğmuştu.
Yedi dakika, sadece yedi dakika.
Resim öğretmeni sırıtmakta olan öğrencilerin önüne gelerek sordu.
" Cevap bekliyorum ne konuşuyordunuz ??!! "
Sesin şiddetiyle, öğretmen masası titredi.
( Ellerim ve ayaklarım titrediğinden, yanılmışta olabilirim. )
Yanımdaki öğrenci yutkunup, derin nefes aldıktan sonra konuştu.
" Hocam, biz şeyi, zaten sinüs ve kosünüz, şürüzüünü, eeüüee, oranj, kotanjan ve beta yani aslında........"
Resim öğretmeni bağırarak, öğrencinin sözünü kesti.
" Ne anlatıyorsun ulan, dalgamı geçiyorsun benle utanmaz !! Birde cevap veriyor"
Tavandaki lamba, sesin şiddetiyle sallanmaya başladı.
( Heyecandan hayalde görmüş olabilirim.)
Resim öğretmeninin elini havaya kaldırmasıyla, öğrencinin yere yıkılıp, yuvarlanması bir oldu.
Bana verdiği taktiği başarıyla uyguluyordu. Bu konuda tecrübeli olduğu, her halinden belli oluyordu.
Yerde yuvarlanıp, debelenerek çöp tenekesine çarparak durdu. Üzerine dökülen çöplere aldırmadan, yerde inlemeye başladı.
Resim öğretmeni, ağızı bir karış açık, eli havada donmuş kalmıştı. Lakin şaşkınlığı uzun sürmedi.
" Ulan birde numara yapıyor !!!!??? " diyerek öğrenciyi tek eliyle yakasından kavradığı gibi yerden kaldırıp doğrultu.
Oluşan sesle, okulun bahçesinde dolaşmakta olan serçeler, can havliyle uçuşup, kaçtı.
( Aşırı derecede korktuğumdan hayal görmüş olma ihtimalim yüksek. Tam olarak emin değilim.)
Ben alnımdaki terleri silme bahanesiyle usulca saatime baktım.
Sadece beş dakika kalmıştı. Son beş dakika.!! "
Börekçi Hasan amca, böreklerden ellerine bulaşan yağı, önlüğüne silip, tezgahın üzerindeki artıkları temizledi ve tombik öğrenciye dönerek;
" Evladım, sen roman gibi anlatıyorsun yahu."
Tombalak öğrenci gülümseyerek;
" Böylesi daha heyecanlı oluyor Hasan amca. "
İskeletor suratlı, sıska memur heyecanla;
" Eeee, sonra ne oldu.??? "
---5---
Tombul yanaklı öğrenci, viran haldeki sağlık ocağının, paslı ve küflü kapısı önünde beklemekte olan fabrika işçilerini inceleyerek konuşmasına devam etti.
" Resim öğretmeni, sınıfı haşin ve gaddar bakışlarıyla süzdükten sonra yanımdaki diğer öğrenciye doğru dönerek sakin bir sesle;
" Neden konuşuyordunuz ??? " dedi.
Yanımda bulunan öğrenci, alnındaki ecel terlerini elinin tersiyle silip, cevap verme cüretini göstererek, beni gerçekten çok şaşırttı.
" Öğretmenim, biz resim dersinin faydalarından bahsediyorduk. "
Resim öğretmeni, eliyle çenesini sıvazlayarak, çatık kaşlarının korkutucu hale getirdiği bakışlarını yanımdaki öğrenciye doğrultarak, merak dolu bir sesle sordu.
" Demek resim dersinin faydalarından bahsediyordunuz. "
Yanımdaki öğrenci, sevinçle karışık bir korku bulunan bir sesle soruyu yanıtladı.
" Evet öğretmenim, resim dersinin faydalarından bahsediyorduk. "
Resim öğretmeni, yanımda bulunan öğrenciye yaklaştı ve elinin tersiyle bıyıklarını düzelterek sordu.
" Anlat bakalım, resim dersinin ne gibi faydaları varmış. Bak ben yirmi senelik resim öğretmeniyim, daha ne faydası olduğunu, ne için ders olarak konulduğunu anlayamadım. Anlat ta öğrenelim bakalım.!!! " dediğinde saatime usulca baktımson üç dakika kalmıştı !!!
Yanımdaki öğrenci, baltayı kafasına vurduğunu anlamış, kızarmış, morarmış ve sararmıştı.
( Başım dönüyor ve gözlerim kararıyordu, abartmış olabilirim. )
" Öğretmenim, öncelikle resim dersi çok önemli bir derstir.
Resim dersinde resim yaparız. Sulu boya kullanarak tablo yapar, not alır, daha sonra karne alıp eve gideriz.
Resim dersinde öğrendiklerimizle, hayvan resimleri, insan resimleri, tabiat resimleri yapar, çerçeveletip duvara çaktığımız çiviye asar, duvardan dökülen sıvaları temizler,boya ve badana yaparak odamızın güzel görünmesini sağlarız. İşsiz kaldığımızda, resim dersinde öğrendiklerimizle sokakta , dilenmek yerine portre çizer ve ekmek parası kazanırız. Ayrıca resim dersinde öğrendikleri............... ..... !!!! ???? !!!! "
Okul duvarının bitişiğinde bulunan çöp tenekesinde oturmakta olan kediler, yanımdaki öğrencinin yanağından çıkan sesle, etrafa kaçıştılar.
( Dehşet içerisinde bulunduğumdan yanılmış olabilirim. Tam olarak emin değilim. )
Usulca saatime baktım son bir dakika kalmıştı.
---6---
Resim öğretmeni, sınıfta bir süre dolaştıktan sonra masasına oturup, benim verdiğim resmi eline alıp inceledi.
Kalbimin atışı sınıfta yankı yapıyordu.
( Perişan bir halde olduğumdan, yanılmış olma ihtimalim yüksek. )
Resim öğretmeninin ayağa kalkmasıyla teneffüs zilinin çalması bir oldu.Kalbimin atışı okulun karşısındaki binadan yankılanıyordu.
( Akli dengem yerinde olmadığından, abartmış olabilirim. )
Teneffüs zilinin çalmasıyla, sınıftaki öğrenciler ayağa kalkarak, sınıfın kapısına yöneldiler.
Resim öğretmeninin, " Oturun yerinize.!!!!!!! " demesiyle öğrenciler yeniden oturdular.
Son kurtuluş ümidimde bitmişti.!!!!!
Ayaklarımda derman kalmamış, bitmiş, tükenmiştim.
Resim öğretmeni yanıma gelerek elini omzuma koydu. Korkuyla açık olan cama baktım. Resim öğretmeni, beni camdan atacaktı.!!
Evet hiç kuşkum kalmamıştı.!! Yaptığım sahtekarlığın cezası buydu.!! Başımı önüme büktüm. Bu cezayı haketmiştim.!!!!!
Resim öğretmeni, sınıfa benim verdiğim resmi göstererek konuşmaya başladı.
" Arkadaşlar, son günlerde televizyonlarda televale, telezale gibi abuk sabuk programlar yayınlanıyor. Bu tür programları beğenerek izlediğinizi biliyorum. " Nerden biliyorsunuz.? " diye soruyorsunuzdur. "
Resim öğretmeni, işaret parmağı ile en arka sırada duvar dibinde oturmakta olan öğrenciyi göstererek konuşmasına devam etti.
" Sen, sen ulan.!!! Kalk ayağa.!!!! Sor bakayım nereden biliyorum. "
En arkada duvar dibinde oturmakta olan gözlüklü öğrenci ayağa kalkıp, titreyen elleriyle gözlüklerini düzeltti ve titrek, cılız, ürkek, pısırık bir sesle, kekeleyerek sordu.
" Ööğretmmmenim, nnenneeredden bbiliyorssssunuz.? "
Resim öğretmeni, masada bulunan resim kağıtlarını alarak bağırdı.
" Bunlar ne ??!!! Böyle portremi çizilir.!!! Bu ne rezalet.!!! "
İki öğrenci, resim öğretmeninin sesiyle bayılan gözlüklü öğrenciyi kollarından tutup, lavaboya götürdüler.
Resim öğretmeni, elindeki resimleri fırlatarak, konuşmasına devam etti.
" Resim sanatını mahvetmişsiniz arkadaşlar. Resim yapmak bir sanatır ve sanat emek, çaba ve özveri ister. Televale, telezolelere ayırdığınız zamanın birazını " Resim sevinci " programına ayırsanız bu sanatı biraz anlar, bu kağıtları verirken biraz utanırdınız."
Bayılmışım.!!!!
Kesif ve limoni kolonya kokusuyla gözlerimi araladım. Resim öğretmeni, nutuk atmaya devam ediyordu.
" ........ olacak şey değil. Bakın çocuklar, insanları hayatı arayanlar ve hayatı yaşayanlar olarak ayırabiliriz. Arayanlar, yaşayanların artıklarının anlamını aramakla yaşarlar. Neyse, arkadaşınız ayıldığına göre dersimize dönebiliriz. Evet, dediğim gibi sınıfta portre tanımına uyan tek resim, arkadaşınızın çizdiği. Sizlere örnek olması amacıyla, okul panosunda bu resmi sergileyeceğim. "
Resim öğretmeni, yanıma gelerek elini uzattı.
" Tebrik ederim, gerçekten başarılı ve ilerisi için umut veren bir çalışma. " diyerek elimi sıktı. "
İskeletor suratlı, sıska ve kısa boylu memur, büyük bir heyecanla sordu.
" Peki, resim sergilendi mi.? "
Tombul öğrenci, çantasını eline alarak kapıya yönelerek, iskeletor suratlı, çelimsiz ve zebun haldeki memur amcanın sorusunu yanıtladı.
" Evet amca. Resim öğretmeninin çizdiği portre, İki hafta okul panosunda sergilendi. "
BİTTİ. ( Öykü sona erdi.)
2006
Empati ?
Eski Bir Smokin ve 3 Yağmur Damlası
🙂