Uzun yıllardır senaryo yazarlığı üzerine çalışıyorum. Çok kaynak taradım, kitap okudum, araştırma yaptım. Öğrendiklerimi elimden geldiğince paylaşmak istiyorum.
Ben daha çok klasik olay örgülü hikayeler üzerinde çalıştım. İyi bir hikaye yazarı olabilmek için önce iyi bir hikaye anlatıcısı olmak gerekiyor. Bunun için çok okumak ve çok film seyretmek gerekiyor. Ben buna "Beslenme" diyorum. Bir hikayeyi yazabilmek için o hikayedeki olaylar, ortamlar, mekanlar, karakterler, meslekler vs. hakkında asgari bilgi sahibi olmak gerekiyor. Böyle olmadığı takdirde hikayeyi yazarken tıkanıp kalınması yüksek ihtimal. O yüzden tıkanılan yerde tekrar beslenmek gerekiyor, yani konu ile alakalı kaynakları taramak, kitapları okumak, filmleri seyretmek gerekiyor.
Çok iyi bir senarist olmak için 8-10 yıllık bir beslenmeye ihtiyaç var. Bir çok senarist ve yönetmenin hayat hikayelerini taradım ve filmlerini hangi tarihlerde hangi aralıklarla çektiklerini araştırdım. Roman Polanski, Tarantino, Kubrick, Nuri Bilge Ceylan vs bu yönetmen ve senaristler uzun yıllar boyunca bu işin eğitimini aldıktan ve kendilerini besledikten sonra ilk çıkış yaptıkları filmleri çekmişlerdir.
İşin tekniğini bilen herkes senaryo yazabilir. Fakat herkes iyi bir senaryo yazamaz. İyi bir senaryo yazarı olmak için hikaye anlatımının mantığını özümsemek gerekiyor. Bir marangoz bir ceviz ağacı görüyor yol kenarında, hemen zihninde o ceviz ağacından yapabileceği bir masa vs canlanıyor. Bir marangoz ağaçlara baktığında nasıl bundan iyi masa bundan iyi sandalye vs olur diyecek kadar işi özümsemişse, senarist de bir olay fikir vs ile karşılaştığında ondan nasıl bir senaryo çıkacağını film çıkacağını görecek kadar hikaye yazarlığını özümsemelidir.
Bir ışıkçı, bir filmi izlediğinde ilk dikkat ettiği şey, ışıkların nereye yerleştirildiği olmalıdır. Bir senarist için ise olay örgüsünün nasıl kurulduğu olmalıdır. Her filmi senaryo tekniği açısından incelemeli ve analiz etmeli.
Çok önemli bir noktanın altını çizmem gerekiyor. Beslenme olmadan kesinlikle iyi bir senarist olamayacağınızı bilmeniz gerekiyor. Çünkü bir senaryo yazmak için bilgisayarın karşısına geçtiğinizde, hikayenin akışını sağlamak için bilgi ve birikiminizden yararlanmak durumundasınız. Yoksa duvar yarılıp, ortasından ışıklar içerisinde bir ilham perisi gelip, sizin kulağınıza hiç bir şey fısıldamayacak bundan emin olabilirsiniz. Sizin ilham olarak düşündüğünüz fikirler, sizin yıllar süren beslenmeniz sonucu sahip olduğunuz bilgi ve birikimden süzülüp zihninizde oluşuyor.
“The first draft of anything is shit.” Ernest Hemingway
Sanarist'i okudun mu/okuyor musun?
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Sanarist'i okudun mu/okuyor musun?
İlk kez duyuyorum.
“The first draft of anything is shit.” Ernest Hemingway
Bende ilk kez duydum ve hemen google amcadan sörç ettim 🙂 Forumda konusu ve linki varmış indirdim. Aşağıdaki konu yanılmıyorsam.
http://www.filmfabrikasi.com/forum/senaryo-ve-hikaye/sanarist-v2-senaryo-yazim-teknikleri-e-kitap-t10711.html " onclick="window.open(this.href);return false;
Pdf linki: http://www.aemerkezi.net/Sanarist-2.pdf
“Ben istiyorum ki; film, siz sinema salonunu terk ettikten sonra başlasın.”
Jacques Tati
Senarist, hikaye anlatıcısıdır. Genel olarak teknik birşey ama ozgunluk adına ... Neyse herkesin illaki kendine ait bir tarzı olur.
Peki ya fikir, ya hikaye. Onu uretene de sadece senarist diyoruz, bir kitabı uyarlayana da.
En az 5 kez okudum.Her okuduğumda ayrı bir minik pencere açılıyor beynimde.Uygulayabilinmi derseniz,henüz hayır 🙂
Bende ilk kez duydum ve hemen google amcadan sörç ettim 🙂 Forumda konusu ve linki varmış indirdim. Aşağıdaki konu yanılmıyorsam.
http://www.filmfabrikasi.com/forum/senaryo-ve-hikaye/sanarist-v2-senaryo-yazim-teknikleri-e-kitap-t10711.html " onclick="window.open(this.href);return false;" onclick="window.open(this.href);return false;
Pdf linki: http://www.aemerkezi.net/Sanarist-2.pdf
Senaristin başucu kitapları arasında en önemli iki yazar Truby ve Mckee'dir. İncelediğim kadarıyla, paylaşılan blog yazarının yazılarının temelini de bu iki yazarın fikirleri oluşturuyor.
“The first draft of anything is shit.” Ernest Hemingway
Konu açılmışken ben de bir iki tavsiyede bulunayım.
Senaryo'yu teknik anlamda nasıl yazacağımı düşüneceğiniz en önemli yerlerden biri diyalogtur. Geri kalan teknik kısım, olay anlatımıdır, geniş zaman kipinde hayal edilen sahneyi yazmaktır, yani çok karışık bir tekniği yok. Ama Diyalog, seyircinin duyduğu, oyuncunun hayal etmekten çok ezberlemeye çalıştığı bir şeydir. Bu yüzden şiirsellik ile gerçekçilik arasında olmalıdır.
Gerçekçi diyaloğu herkes yazabilir, en basiti, diyalogları direk okuduğunuzda, verilecek tepkiyi alışkanlık olarak ister istemez beyin hesaplar ve onu düzeltirsiniz.
İşin şiirsel tarafına gelince, shakespeare'den örnek alınabilir, ama tavsiyem, bir olayı ya da bir hikayeyi bir dörtlüğe sığdırarak kafiyeli ya da kafiyesiz ama söylenişi hoş gelen bir şekilde yazarak pratik yapın.
Bazen uzun uzun mesaj içeren diyaloglar yazmak zorunda kalırsınız, işe yeni başlayan herkesin yaptığı ilk hatadır. Çünkü insanlar sinemaya bir şeyler hissetmek, bir şeyler yaşamak için geliyor, konferans salonuna bir beyinden dökülen gerekli gereksiz şeyleri dinlemeye değil...
Gerçekçi bir senaryoyu, 200 sayfaya kadar yazabilirsiniz, bence daha da uzatabilirsiniz, herkeste eminim bu yetenek var, ama işin sırrı, o 200 sayfalık senaryoyu, az ve öz dinlemesi rahat olan diyaloglara ve vaat veren, mesaj veren diyaloglardan çok yaşatan olaylara dökmektir.
Sevgiler...
sanırım bol bol yazmak. yukardaki arkadaşların dediği gibi de diyalogla değil de olaylarla anlatmak. bir de kısa film için özellikle seyircinin hemen ilgisini çekebilmeliyiz ve sonuçta yer alacak durumu baştan itibaren vermeliyiz. bununla ilgili gördüğün en son iyi örnek
Onur Erdoğan'ın kısası oldu. tabureyi daha ilk saniyeden görüyoruz ve çiviyle ilgili durumu yaşamaya başlıyoruz. dahası hiç diyalog olmadan olayla, görüntülerle istediği duyguyu bize geçiriyor.