Forum

Gerçekten “Senaryo ...
 

Gerçekten “Senaryo arayan” arıyorum!

43 Gönderi
10 Üyeler
0 Reactions
8,375 Görüntüleme
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Yöneticimiz Sickman basbas bağırıyordu bir ara. “Forum teknik ekipman, kamera, ışık, mikrofon, 550 d, 7d arayan alan satan dolu, ortada film yok” diyordu yaklaşık. Ne halt ediliyor bu kadar ekipmanla?

Haklı. Açın bakın uygun linklere, sanırsın devasa bir film üretim tesisi sohbet alanı.

Ama çoğu trip bu sohbetlerin. Millet boynuna artık altın kolye niyetine/yerine nikon/canon takıyor/asıyor. Hem pahalı, hem karizma. Gösteriş. Takı gibi. “Pırlanta yüzük mi istersin hayatım nikon d5000 mi?” Artık boynunda değişir objektifli bir fotoğraf makinesi olmayanı Cunda’ya almıyorlar mesela. Cunda sahilin girişinde 5 firmadan görevliler var, çakma markalar da kabul olmuyor.

Tamamen aynı damardan beslenen bir diğer “alışveriş” de “senaryo arıyorum!” durumu. Herkes senaryo arıyor. Hem de “iyi senaryo” arıyor. Dram mesela. Aksiyon. Gerilim…. Mutlaka birçok bağlantı burada kurulmuştur, birçok üye niyetlerinde ciddidir. Ama hepsi mi?

Bu ve benzeri durumlar için uzun bir inceleme yazasım hatta genç, amatör bir arkadaşı bildiğin tuzağa düşürüp, proje isteme, alma, değerlendir-eme-me üzerine inceleyesim, yapacağı hataları/yanlışlıkları not edesim ve incelememi kanıt olarak sunup bu durumda olan tüm arkadaşlara "siz proje mroje istemiyorsunuuuz! Bulsanız da seçemiyorsunuuuz! Seçsenizde değerlendiremezsiniiiiz! Değerlendirseniz de çekemezsiniiiiz! Çekseniz de birşeye benzemeeeez!" demek istiyorum ama fazla cüret olacak. Çünkü arada gerçekten iyi niyetli, istekli, henüz değil ama yeterince pişince iyi işlere imza atacak olan arkadaşlar mutlaka var. Onların da cesaretini kırmak istemiyorum. Lütfen bu sinirimi yanlış anlamayın, ben ve birçok dostum, bizden daha amatör arkadaşlara yardım etmek için buradayız gibi bir şey ama artık resmen gına geldi “feyk amatör sinemacı”lardan.

Bakınız mesele hata değil. İyi film çekememek, becerememek, zırvalamak falan değil. Hepimiz hata yapa yapa öğreniyoruz birçok şeyi. Bu eleştirdiğim kesim, hata yapan/yapacak olan falan değil, hiçbirşey yapmayacak olanlar. Tarkovsky triplerine giren, hiçbir şey beğenmeyen, sağa sola ölçüsüzce laflar dağıtan ama temelde/aslında hiçbir şey yapma niyetinde olmayanlar. Ya yeteneksizlikten, ya beceriksizlikten, ya olanaksızlıktan ama en önemlisi, daha çok (en kaba söylem ile) popolarının yememesinden dolayı hiçbir zaman hiçbir işe imza atamayacak olanlar! Ve bu gerçekleri de itiraf edecek kadar dürüst ve cesur olamayanlar.

Bana özelden, hatta e-posta ile birçok “bize proje versene”ci ya da “sence hikayem nasıl?”cı uğradı. Öyle bir sürü, “sayısı bile belli değil, bıktım artık!” falan gibi bir rakam değildir, trip atıyor gibi görünmeyeyim, yanlış anlamayın. Tahmini son bir yılda 15-20 tane falandır üç aşağı beş yukarı. Cevap verip ilgilenmediğim bir tane bile olmadı, bazen uykusuz kaldım bunu yapabilmek “herife yazdık, cevap vermedi” dedirtmemek için. (Buradan tekrar söylemiş de olayım, lütfen çekinmeyiniz, buyurun özelden de konuşalım. Mutlaka dönü yaparım yardım taleplerine, seve seve) Gerçekten umut vaad edenler de vardı umutsuz olanlar da. Hiçbirini kırmadım (ya da hassas davranmaya çalıştım diyeyim, tam olarak bilemem çünkü) ama bazılarının açık ve net sıkıntıdan, öylesine, gevezelik olsun diye irtibat kurduğu çok belliydi. Yalan yani…. “Her şeyimiz var, senaryo yok!” Yalan! En önemli 2 şey yok zaten. 1- Proje değerlendirme becerisi. 2- Film çekmeye niyet. Yoksa yemin ediyorum, kenarda bir sürü projem var benim. Ve hiçbirini kıskanmam, çekecek olan herkese emanet ederim projelerimi, hiç sorun değil. Ben proje üretmekte hiç zorluk çekmeyen biriyim. Birçoğu sadece Sinopsis halinde olmasına rağmen değerlendirilecek olsalar hemen senaryoya dökerim. Bu da sorun değil. Ya da isteyenb kişi alsın kendisi senaryolaştırsın, o da sorun değil. Ama artık bu yaklaşımda değilim çünkü benimle bağlantı kurup proje isteyenlerin büyük çoğunluğu ne yazık ki gerçekten bir projeye imza atmak için hazırlanan ve sadece iyi bir hikayeye ihtiyacı olan kişiler değiller.

Ve bir diğer bir konu şu ki: (şimdilik ben kendimi öne sürdüm, kendimden devam edeyim) yazılan projelerin hepsi elbet çok iyi olmayabilir. Herkes her şeyi ilgi çekici görmeyebilir, bu konuda net bir kriter belirlemek olanaksızdır. Ama sözkonusu durumda öne çıkan bazı noktalar sözkonusudur.

1- Birilerinden proje istiyorsanız, onun iyi olduğunu düşündüğü şeye güvenmek zorundasınız. Çünkü proje istenebilecek bir sürü insan var. Ama siz birine yöneliyorsunuz. Demek ki o kişinin algısına, çalışmasına, üreticiliğine güveniyorsunuz. Ve güvendiğiniz kişi zahmet edip, zaman ve enerji harcayıp bir şey yazmışsa “beğenmedim” diyemezsiniz. Öncelikle yazılan şeyin ne anlattığını düşünmelisiniz. Hiç ilginizi çekmeyen bir şey olduğunu iddia edemezsiniz çünkü siz, neyle ilgilenip neyle asla ilgilenmediğinizi belirtmediniz.

2- Eğer, az çok ilginizi çektiyse ama size göre sorunluysa ya da eksikse bu sorunları ya da eksiklikleri belirtirsiniz, ben de oturup sizin talepleriniz doğrultusunda düzeltirim. Ben size çalışmıyorum, siz bana çalışmıyorsunuz, biz birlikte çalışıyoruz. Birlikte sorunları aşar, en doğru metne imza atarız.

3- Eğer bu sizin için yeterli değil ise belirli çerçeveler çizmeniz gerekir. Ne istediğinize dair. Örneğin bana “ailesiyle takışıp morali bozulan bir gencin hikayesini yaz” demeniz lazım. “Evde garip sesler duyan ve bu seslerin o evde daha önce ölmüş birine ait olduğunu anlayan kadının hikayesini yaz” demelisiniz. Evet, çok klişe ama olsun. Ben onu, mümkün olduğunca ilginçleştiririm. Sadece peşinen şunu derim: “Bu biraz klişe, yine de bunu istediğine emin misin?” Yazmam demem. Çünkü ben bir senaristim. Romancı değil. Bahsettiğim kadının romanı başkadır, senaryosu başkadır.

4- Yazılan senaryo bir film malzemesidir. Kağıt malzemesi değil. Bunu anlayınız artık. Kağıt üzerinde etkileyici olması gerekmiyor. Sadece düzgün, sorunsuz, yeterli matematiğe sahip olması gerekiyor. Hayatta filmi yapılamayacak hikaye yoktur. Filmi yönetmen yapar, senarist değil! Çalışılmış, yazılmış bir malzemeden etkilenmemenizin sebebi onun kötü olması değil, o metnin ihtiyaç duyduğu etkileyici anlatımı o an kafanızda canlandıramamanızdır. Roman okur gibi okuyorsunuzdur. Okur gibi değil yönetmen olarak okumalısınız. Çekimleri, karakterleri, ışığı, kamera hareketini, kurguyu görmeye çalışmıyorsunuzdur. Brett Retner x-men 3’e imza attığında senaryoyu görmemişti. Aldı, biraz değiştirdi ve çekti. “Sevmedim” diyip çekilmedi kenara. Siparişi verdiniz, bir çıkış noktası da sundunuz, senaristiniz yeterince iyi bir metne imza atamadı mı? Size sorunlu gelen şeyi belirtirsiniz. Ya da bizzat değiştirirsiniz. Çünkü siz “bir projeye imza atmaya niyetli”sinizdir. Bu dediklerimin sizi ulaştıracağı noktaya kah benim özetlemeye çalıştığım biçimde kah başka şekillerde ulaşmaya çalışmıyorsanız zaten eleştirdiğim gruptasınız.

Gerçekten dürüstçe “senaryo arayan amatör sinemacı” arıyorum. Benim çekilmeye hazır ya da yazılmaya hazır projelerimi kullanabiliriz. Eğer istenenler farklı ise birlikte bir çıkış noktası bulalım, ben yazayım senaryonuzu. Rahat olalım, dürüst olalım. Hata yapmaktan, eksiklikler içermekten korkmayalım, hepimiz amatörüz Yeter ki gerçekten bir şeyler üretmeye niyetli olalım. Sorunları birlikte aşalım.

(Bu arada…. Senaryo linkinde bir sürü senaryo arayan arkadaş var. Lütfen yazdıklarımı hiç kimse kendi üzerine almasın, buradaki mesajların herhangi birinden aldığım meyille yazmadım bu mesajı. Senaryo talep eden hemen hiç kimseyi şahsen tanımıyorum, niyet ve ciddiyetlerini bilmem olanaksız. Bizim bilmediğimiz birçok bağlantı, buradan kurulmuş olabilir, birçok filme de imza atılmış olabilir elbette. Ben daha çok kişisel olarak bağlantı kurduğum kişiler üzerinden bu mesajı derledim. Bu kişileri de kimse bilmiyor, kendilerini açık etme yaklaşımında değilim. BUrada yazdıklarımı kısmen kendilerine de yazdım zaten)

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 01/02/2011 8:01 pm
(@tolga-depo)
Gönderi: 0
 

Senaryo okuyabilme - değerlendirebilme başlı başına bir meziyettir. Hem teknik olduğu için (Betimleme, anlatım yetersizliği) hem de taslak olduğu için ne şekilde yazılırsa yazılsın senaryoyu okuyup da ölçüleyebilecek düzeyde olmak her babayiğidin harcı değildir. Yazan türlü duygu, düşünceler barındırabilir, yazdığıyla ilgili, çoğu zaman da yazdığının okuyana tam geçmediğinden yakınır. Görüş beklenen kişi elini senaristin kalbine koyarak ya da kafasını kafasına yaslayarak okumasının da faydasının olmayacağına göre yazan yazdığı şeyin görsel bir ürün metni olduğunun farkında olmalı ve okuyan okuduğu şeyi gerçekten değerlendirebilecek yeterlilikte olmalı. Bu da amatör film yönetmeni girişimcilerinden beklenmemeli bence. Zaten film çekme, elini ısındırma gayesinde olanlar senaryoya takılmamalı bile. Varsa imkanı sakız falına bile film çekmeli.

 
Gönderildi : 01/02/2011 9:28 pm
(@onucuncu_1605504554)
Gönderi: 0
 

Bende amatör olarak senaryo yazıyorum. Şu an elimde 3 uzun metraj film senaryosu hazır. Ayrıca 4 tane kısa film senaryom ve kısa zamanda senaryoya dönüşebilecek 4 kısa filme konu olabilecek hikayem mevcut. Şu ana kadar maalesef bu senaryolarla ilgilenen çok olmasına rağmen kimse bu projeleri gerçekleştiremedi. Türk sinemasının bence temel sorunu Yönetmen ve Yapımcıların görüntü ağırlıklı olmalarından kaynaklanıyor. İnsanlara güzel görüntüler, mekanlar sahneler göstermek son derece önemli ama o mekanı ve sahneyi gösterirken insanlara ne anlatmaya çalıştığımızın da ayrı bir önemi var. Türkiye'de, senaristin arka planda kalmasından bıktığım için artık kendi senaryolarımı çekmeye başlayacağım. Şu an Sinematek derneğinin Film Yapımcılığı ve Yönetmeliği atölyesine devam ediyorum. Planını programımı yaptım, masrafsız 92 sayfalık komedi belgesel türündeki ilk uzun metraj filmimin çekimine 15 Martta başlayacağım. Bu projede gönüllü olmak isteyenlere yönelik ayrı bir duyuru da yapacağım. Dolayısıyla senaryo arayanlar için son fırsatlar, 15 Martta tezgahı toplayıp, senaryolarımı yayından kaldıracağım. İlgilenenlere saygıyla duyurulur.

Deccal, gördüm seni sobe.

 
Gönderildi : 01/02/2011 9:36 pm
(@baroka)
Gönderi: 0
 

Ben,aksiyon ve korku senaryosu arıyorum diye bağıran yönetmen arkadaşlara(hepsi değil tabi)sesleniyorum.Aslında ne aradıklarını bilmiyorlar.Aksiyon çekeceğim diyor. tamam çek...peki bir gecekondu'yu yıkabilecekmisin,bir hacımurat'a takla attırabilecekmisin,dövüş sahnesi çekebilecekmisin,oyuncuyu (dublörü) bir balkondan diğerine atlatabilecekmisin.Korku çekeceğim,gerilim çekeceğim diyor.tamam çek...peki plastik makyaj yapabilecekmisin,hortlak kardeşimizi düz duvarda yürütebilecekmisin.Yoksa aksiyondan kastın amuda kalkıp 1-2 takla atmakmı,korku-gerilimden kastın aşağıdan yüzüne el feneri tutmakmı ( zaten böyle bir senaryo ne aksiyon nede gerilim olur olsa olsa komedi olur ).Yani aksiyon yada gerilim çekeceğim diyen yönetmen arkadaşlar (hepsi değil tabi ) ya ne istediklerini bilmiyor yada da dalgasını geçiyor.

 
Gönderildi : 01/02/2011 11:26 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

snrst, ben senin söylediklerine katılmıyorum. Senin "yapabilecek misin?" parantezinde sordukların, aksiyon ya da gerilim denen türlerin vazgeçilmezleri arasında değildir. Mesele, bu türlerin gerektirdiği kurguyu, kamera kullanımını, atmosferi yaratıp yaratamama meselesidir. Senin söylediklerin ancak benim vurgulamaya çalıştğım "sinematografik" yetersizlikleri örtme çalışmalarıdır. Hiçbir aksiyonu, patlama çatlama iyi iflm yapmaz. Hiçbir korkuyu gerilimi makyaj, duvarda yürüme vs. iyi film yapmaz. Ama bunların hiçbiri olmasın, sen yeter ki kameranı, kurgunu, ışığını, rengini, karakterlerini iyi kullan. Gerisi ayrıntıdır.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 02/02/2011 12:37 am
(@baroka)
Gönderi: 0
 

görkem,bende aksiyonun patlamadan,gerilimin duvarda yürümeden ibaret olduğunu söylemiyorum zaten.benim söylemek istediğim,aksiyon filmi çekmek isteyen yönetmenin (amatör kısa film ) okuduğu senaryoda,patlama,hoplama sahneleri araması.Hadi diyelim aradığı gibi bir senaryo verdin eline,bu seferde (hiç çaktırmasada ) senaryoya bön bön bakıyor.çünkü kendiside aradığı senaryoyu çekemeyeceğini biliyor.ama sen kimin ciddi olduğunu bilemiyorsun.Ben aksiyon filmi çekmek isteyen bir yönetmenin,arabaya takla attırmak,bir binadan diğerine atlama,sahneleri çekmek için yanıp tutuştuğunu iyi biliyorum.ama o kadar...çekemeyeceksen niye istiyorsun.Yada aksiyon bunlardanmı ibarettir.

 
Gönderildi : 02/02/2011 1:24 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Hmm. Şİmdi anladım, ben yanlış anlamışım. Sori. Haklısın, katılıyorum.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 02/02/2011 1:32 am
(@zitarof)
Gönderi: 0
 

Senaryo yazarlığıyla uğraşan bir üyeyim. Bugüne kadar forumda senaryo arayan kaç kişiye yardım etmeye çalıştığımı hatırlamıyorum bile. Bunlardan bazıları onlar için yazdığım senaryoları/hikayeleri beğendi, bazıları beğenmediler. Beğenenler senaryoları filme çekemediler.

Yaklaşık iki senedir üyeyim bu foruma. Cidden "senaryo arayan" bir(1) kişiye rastladım sadece. Onunla da film çekim çalışmalarımız devam ediyor halen.

Sözün özü; ne kadar ararsan ara, gerçekten "senaryo arayan" birini bulma olasılığın çok ama çok düşük.

 
Gönderildi : 02/02/2011 3:13 am
(@homeros)
Gönderi: 0
 

Benimde üzerinde durduğum 1-2 tane fikrim var lakin okuldan dolayı henüz tam üzerine eğilemedim daha. Bakalım bu Haziran 3. sene bitiyor sonra uzatmaya başlıyorum. Özellikle Haziran-Ekim 4 aylık dönemde kafamdaki 2-3 tane fikri senaryolaştırmaya çalışacağım ki bunlardan bir tanesi de proje hocam tarafından "Tek kelime ile harika" sözüyle betimlendi. Yanlış anlaşılmasın burada bunu söyleyerek gövde gösterisi yapmak derdinde değilim ki neyin gövde gösterisi olacak bir şey göstermedim bile yani. Neyse... Dediğim gibi fikirlerimden bu en çok güvendiğim ve beğenilen şu an için aslında en zor olanı çünkü animasyon filmi olarak düşünüyorum ki zaten başka türlüde olmaz kafamdaki şekliyle. Söylediğim gibi zor ama ben sonuna kadar gitmeyi deneyeceğim. Türkiye'de animasyon olayını yürüten 1-2 kişinin isimlerini öğrendim, bakalım şunu senaryolaştırayım ve bir de senaryoyu noterdir, elektronik imza zımbırtısıdır birşeyle güven altına alayım, gözümü karartıp gideceğim...

Senaryo arayan, senaryo veren olaylarına ise hiç girmem. Çünkü benim asıl istediğim zaten insanlara kendi hayal gücümü yansıtmak. Senaryomu başkası çekse benim olmaktan çıkar, ben başkasının senaryosunu çeksem zaten baştan benim değildir.

 
Gönderildi : 02/02/2011 3:16 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Senaryo arayan, senaryo veren olaylarına ise hiç girmem. Çünkü benim asıl istediğim zaten insanlara kendi hayal gücümü yansıtmak. Senaryomu başkası çekse benim olmaktan çıkar, ben başkasının senaryosunu çeksem zaten baştan benim değildir.

İşte ciddi biçimde yanıldığımız ve ortaya iyi işler çıkarmamızı zorlaştıran bir (ve belki de ilk akla gelecek) sorun daha.... Söyleyecek çok şey var ama bu seviyede dinleyen pek yok. İzlediğimiz ve yerdiğimiz filmlere "senaryo zayıf" dediğimizde "sen sadece yönet", "görsellik zayıf" dediğimizde de "sen sadece yaz" dediğimizi anlayan da pek çıkmıyor zaten.... Üretken üyelerimiz enerjilerinin büyük kısmını üretmeye değil, ürettiklerini açıklamaya/anlatmaya ve savunmaya ayırmayı baştan kabul etmişler zaten.

Sadece şu doğru: Herkes kendi hayal gücünü yansıtmak istiyor. Türkçesi: Herkes kendi(sinin) gösterisini/şovunu yapmak istiyor. Bu bana göre bildiğiniz ego doyurma.

Hata mı? Yapılmamalı mı? Hayır, ilgisi yok. Ortaya iyi bir film çıksın yeter. Ortaya iyi bir film çıksın, hepimiz o egonun altında ezilmeye razı oluruz. "Herif egosunu doyurmak için film yapıyor" demez kimse. Dese de "iyi ki yapıyor" denir çünkü ortada iyi işler vardır. (Cem Yılmaz'ın gösterileri buna uygun örnek) Ve iyi işin kaynağı asla ego değildir. Yetenek, çalışma, özendir. Ama eğer iyi bir iş yoksa sebep (bu durumda) öncelikle o filmin yapılma amacı ve motivasyonudur: Ego!

Sayısız örnek verilebilir buna. Her görüşün takipçisi, savunucusu vardır. Bu başlık bağlamında hemen belirteyim. "Yönetmen yazmasa daha iyi" diyenlerin öncüsü Kubrick'tir. "Yazamayan yönetmenin ben ta...." diyenlerin de Cronenberg. Spielberg, kendi filmlerinin sadece 2'sinin senaryosunu yazmıştır. Birçok müthiş yönetmenin hayatlarında kalem oynatmışlığı yoktur. (Hitchcock, Ridley scott) Türkiye'nin en önemli, büyük senaristlerinden Yavuz Torgul bas bas bağıraraktan "keşke birileri bana senaryo yazsa da beni bu işten kurtarsa" der.

Bir filmin 3 yaratıcısı vardır. Yazar, yönetmen ve yapımcı. Eğer çok güçlü, çok enerjik, çok deneyimli, çok "ne istediğini bilir" değil iseniz bir filmin 1/3'ü, hadi bilemediniz ancak yarısı sizindir her zaman. "Ki zaten bir film, tek bir kişinin zihninden çıkmak için fazla kompleks bir üründür" (Yanlış hatırlamıyorsam Roman Polanski'nin sözü bu)

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 02/02/2011 1:13 pm
(@homeros)
Gönderi: 0
 

Senaryo arayan, senaryo veren olaylarına ise hiç girmem. Çünkü benim asıl istediğim zaten insanlara kendi hayal gücümü yansıtmak. Senaryomu başkası çekse benim olmaktan çıkar, ben başkasının senaryosunu çeksem zaten baştan benim değildir.

İşte ciddi biçimde yanıldığımız ve ortaya iyi işler çıkarmamızı zorlaştıran bir (ve belki de ilk akla gelecek) sorun daha.... Söyleyecek çok şey var ama bu seviyede dinleyen pek yok. İzlediğimiz ve yerdiğimiz filmlere "senaryo zayıf" dediğimizde "sen sadece yönet", "görsellik zayıf" dediğimizde de "sen sadece yaz" dediğimizi anlayan da pek çıkmıyor zaten.... Üretken üyelerimiz enerjilerinin büyük kısmını üretmeye değil, ürettiklerini açıklamaya/anlatmaya ve savunmaya ayırmayı baştan kabul etmişler zaten.

Sadece şu doğru: Herkes kendi hayal gücünü yansıtmak istiyor. Türkçesi: Herkes kendi(sinin) gösterisini/şovunu yapmak istiyor. Bu bana göre bildiğiniz ego doyurma.

Hata mı? Yapılmamalı mı? Hayır, ilgisi yok. Ortaya iyi bir film çıksın yeter. Ortaya iyi bir film çıksın, hepimiz o egonun altında ezilmeye razı oluruz. "Herif egosunu doyurmak için film yapıyor" demez kimse. Dese de "iyi ki yapıyor" denir çünkü ortada iyi işler vardır. (Cem Yılmaz'ın gösterileri buna uygun örnek) Ve iyi işin kaynağı asla ego değildir. Yetenek, çalışma, özendir. Ama eğer iyi bir iş yoksa sebep (bu durumda) öncelikle o filmin yapılma amacı ve motivasyonudur: Ego!

Sayısız örnek verilebilir buna. Her görüşün takipçisi, savunucusu vardır. Bu başlık bağlamında hemen belirteyim. "Yönetmen yazmasa daha iyi" diyenlerin öncüsü Kubrick'tir. "Yazamayan yönetmenin ben ta...." diyenlerin de Cronenberg. Spielberg, kendi filmlerinin sadece 2'sinin senaryosunu yazmıştır. Birçok müthiş yönetmenin hayatlarında kalem oynatmışlığı yoktur. (Hitchcock, Ridley scott) Türkiye'nin en önemli, büyük senaristlerinden Yavuz Torgul bas bas bağıraraktan "keşke birileri bana senaryo yazsa da beni bu işten kurtarsa" der.

Bir filmin 3 yaratıcısı vardır. Yazar, yönetmen ve yapımcı. Eğer çok güçlü, çok enerjik, çok deneyimli, çok "ne istediğini bilir" değil iseniz bir filmin 1/3'ü, hadi bilemediniz ancak yarısı sizindir her zaman. "Ki zaten bir film, tek bir kişinin zihninden çıkmak için fazla kompleks bir üründür" (Yanlış hatırlamıyorsam Roman Polanski'nin sözü bu)
Söylediğiniz çoğu konuda size katılıyorum lakin sizinde katıldığınız üzere her iki işi birden iyi yapan ve de yapabilecek kişiler mevcut. Ben senaryo, hikaye konusunda iyi olduğumu biliyorum (Düşünüyorum değil biliyorum. Bunu egoist bulanlarınız olabilir ama sorun değil. Çünkü ben sadece iyi taraflarımı görmüyorum, kötü taraflarımı da biliyorum ve düzeltmeye çalışıyorum). Ama şu an için yönetmenlik ve çekim açısında eksiklerim var. Bunun için de olabildiğince başta Eisenstein olmak üzere bütün ustaları incelemeye çalışıyorum.

Bunun dışında sizin söylediğiniz örneklerin dışında karşımızda Charlie Chaplin gibi bir efsane, Lars von Trier ve yeni dönemlerden de Christopher Nolan gibi bir örnek var ki bunları rahatça çoğaltabiliriz. Charlie Chaplin "Modern Times" filminde bırakın yazmayı, yönetmeyi bunların yanı sıra müziklerini, kostüm tasarımlarını, kurguyu, yapımcılığı da kendisi yapmış üstüne bir de başrolde oynamıştır. Ve filmde eleştiride bulunduğu modern zamanların getirdiği endüstri devrimine ve ustalığın, zanaatın bitişine karşı en büyük örnektir. Ve film kendisi ile, kamera arkası ile tamamen bir baş yapıttır.

Neyse konudan çok dağıldım... Kısaca benim anlatmak istediğim egoistte olmamak gerekli ama aynı zamanda yapmaktan da korkmamak lazım. Kim olduğunuzu, ne olduğunuzu iyi bilmeniz lazım, objektif olmanız lazım. Zaten objektif olmadan iyi bir karakter yaratımı olabileceğine ve bunla ilişkili olarak çokta iyi bir senaryo çıkabileceğine pek de inanmayan bir insanım. Yazarın, yönetmenin de tabi ki herkes gibi bir subjektifi olur lakin benim bahsetmek istediğim subjektif olduğunuz zaman bunu bilmeniz. Zaten bunu bilmiyorsanız bu işi yapamazsınız...

 
Gönderildi : 02/02/2011 11:13 pm
(@marepictures)
Gönderi: 0
 

Önemli olan bir husus da şu,

akılda çakan, artık bir film yapalım, ya da işte bu fikir hoşuma gitti yazmalı veya yazacak bir arkadaş/senarist bulmalıyım. Kısmından sonra o ilk andaki enerjiyi, heyecanı içeride tutabilmek. Ben en büyük düşmanın hiperaktivite olduğunu düşünüyorum, dikkat dağılır ve başka bir film izleyip, uzaylı senaryosundan , rocknroll konusuna geçer insan. Belki bu pis huy sadece bende var.Doğru proje olduğunu kabul edip başka şeylere sıçramamak için acele etmek lazım.

Eğer bu gerçekliği benimle paylaşan birileri varsa görüşlerini okumak isterim.

 
Gönderildi : 02/02/2011 11:14 pm
(@baroka)
Gönderi: 0
 

marepictures,belkide doğru proje,ecele etmeden,aklına gelen başka şeylerin olduğu projedir.senaryo yazma kısmında,acele etme kısmına katılmadığım gibi,bir senaristin en büyük düşmanının hiperaktivite olduğunada katılmıyorum.hatta dostlarından biri bile sayılabilir.

tabi her senarist böyle olmalıdır diyemeyiz.kimi çılgındır,kimi melankolik,kimi çok içine kapalı.bu farklılıklarda sinemada,türlerin oluşmasında önemli etki sağlamıştır.

 
Gönderildi : 03/02/2011 12:12 am
(@marepictures)
Gönderi: 0
 

Ben senaristlerden çok, yönetmen / yapımcı yani film yapmak isteyenleri kast etmiştim.

 
Gönderildi : 03/02/2011 12:37 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

barisferah, söylediklerini desteklemek için verdiğin örneklere bir bakar mısın? Sinema tarihinin en müstesna adamlarını anıyorsun. Charlie Chaplin diyorsun. Chaplin bir deha! Anormal biri. Manyağın, sıyırmışın teki. İnanılmaz derecede yetenekli, yaratıcı, birşeyleri yoktan var etmeyi başarmış biri. Sen istediğin kadar iyi ol, kendini Chaplinle karşılaştıramazsın. Çünkü senin elinde sana bu işi öğretecek devasa bir sinema tarihi var. Ama o sinema tarihi, seni aynı zamanda bağlıyor, hapse sokuyor. Çünkü ne çekersen çek başka bir filme benzeyecek. Bak kendin diyorsun Eisenstein izliyorum diye. Chaplin kimi izledi kendini eğitmek için? Hiçkimseyi. O bir dahi! Hadi Nolan'ı anman bir derece. Ama o herifte bir Başlangıç'ın senaryosunu 10 yılda son haline getirebildi. Herifte tank motoru kadar beyin, sınırsız olanak, tank motoru kadar beyinli bir birader bir de yakışıklı surat var. Bunlara rağmen o herif Memento'yu aşamadı, asla da aşamayacak çok yüksek olasılıkla. Çünkü aşması gereken devasa bir sinema tarihi var. Senin aşman gerektiği gibi. Bu örnekler rahatça çoğaltılablir diyorsun. Hayır, rahatça çoğaltılamaz. Senin vereceğin, hem yazmış hem yönetmiş ve ortaya başyapıt çıkarmış her örnek kişiye ben 2 katı aksini gösteren örnek veririm. Haydi bu mükayeseyi yapalım gel. Hem iyi bir fikir jimnastiği, arşiv kurcalama olur.

Bak asla "yapamasın, beceremezsin" demiyorum. Seni tanımıyorum şahsen, kimsin nasıl birisin bilmiyorum. Yaparsan da, biz de senin sohbet arkadaşların, forumdaşların olarak gurur duyarız. Ama tank kadar beyne, sınırsız olanağa, çok güçlü yardımcılara, dertsiz tasasız bir ortama ya da tam tersi seni delice şeyler üretmeye itecek bir motivasyona ihtiyacın var. Sinema tarihinde, muhteşem eserler üretenlerin hepsinin, kaçınılmaz olarak sıradan insanlarda olmayan itici güçleri vardır. Senin böyle artıların var mı? Hem yazacaksın, hem yöneteceksin, devasa engelleri aşacaksın, bulunmayanı bulup becerilemeyeni çözeceksin vs. Çooook zor! Bunu kabul etmelisin. Umarım amaçlarına ulaşablirsin. Ama hem yazıp hem yöneterek çoook iyi bir film ortaya çıkarmanın çok daha zor olacağını kabul etmelisin. Yanında 2 tane çok güçlü yardımcının olması, kesinlikle ortaya çıkaracağın eserin kalitesini arttıracaktır. Çünkü beynini, 1 tb'lık hard disk gibi c,d,e,f,g diye birsürü parçaya bölemezsin. Her parçaya farklı işletim sistemleri kuramazsın. Bir yandan kurgu programını, bir yandan mimari çizim programını, bir yandan muhasebe programını kullanamazsın. Ne klavyen o kadar hızlıdır, ne bölünmüş monitörü izleyecek 5 tane gözün vardır, ne de günlerce, haftalarca konsantreni ayakta tutabilecek enerjin.

İyi o zaman, madem filmleri hem yazıp hem yönetmek istiyorsun yapımcılığını da üstlen. Kostümleri de sen tasarla, görüntü yönetimini yap, kamerayı da sen kullan. Yapım tasarımını da yap, mekanları sen yarat. Oyuncuları sen seç, onları koşulsuz istediğin gibi yönet ve oynat. Müzikleri de sen yap. Ses işçiliğini de. Filmde ne varsa sen yap. Ooo, pardon, efektleri unuttuk. Esas onlar yaratıcılık ister, mutlaka sne yapmalısın. Yapablir misin? Hayır. Neden? Ne gücün yeter, ne enerjin, ne bilgin, ne becerin, ne eğitimin. Fİlm 10 uzmanlıktan oluşuyor ise, 10/10 zor, 5/10 daha kolay ise, 1/10 çok daha kolaydır. Kostüm tasarlamakla yönetmenlik ne kadar farklı ise, yazarlıkla yönetmenlik de o kadar farklıdır.

Bu kadar ahkam kesiyorum, kendi filmimi de ben yazdım. Ne tezat deil mi? Yazdım ve yönettim. Neden 2/10 yaptım da 1/10 yapmadım. Benim "itici gücüm" neydi? Cevap çok kolay ve net: 1/10'dan 2/10'a terfi edebilmek için 10 dakikalık filme 2 yıl çalıştım. Şu an, 2012'de çekmeyi planladığım filmin senaryosunu bitirdim ve oyuncularını seçiyorum. 10 dakikalık filmin senaryosu 20 sayfa. Çünkü o kadar çok çalıştım, o kadar fazla ayrıntıyı netleştirdim ki sette yaptığım iş 1/10 değil, 0,1/10 oldu. Çok rahattım. Hiç zihin kullanmadım, hiç düşünmedim. Gerek yoktu çünkü. Rahat olabilmeliydim çünkü ben sette iyi yönetmenlik yapacak kadar yetenekli ve deneyimli değilim. 1 dakikalık düşünmeyle bir çekimi güzel kılacak kadar yetenekli ve zkei değilim. 1 ay düşünürsem olabilir ama. Ben de bunu yaptım. Ayrıca sette yönetmenlik değil yapımcılık yapacağımı biliyordum. (Hatta en çok şoförlük beni yordu) Senaryodaki "çalışılmışlık" filmi yönetti, ben değil. Çünkü sette herşeyle uğraşırken bir de fikir üretecek enerjim olmayacaktı, bunu biliyordum. Hazırlıklıydım. Ve yine söylüyorum: keşke birileri bir senaryo üzerine 2 yıl çalışıp bana çekilmeye hazr bir proje verse. Ama kimse vermez. Bu nednele ben kendim yapmalıyım.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 03/02/2011 1:53 am
Sayfa 1 / 3
Paylaş: