Forum

Genel hikaye...

14 Gönderi
7 Üyeler
0 Reactions
3,991 Görüntüleme
(@hefkere)
Gönderi: 53
Başlığı açan
 

Afedersiniz başlık çok açıklayıcı olmadı biliyorum... Aslında öğrenmek istediğim basit. Sinopsis bildiğim kadarıyla özetin özeti ve genel olarak yarım sayfayı geçmeyen bir hacmi var. Tretman ise yine bildiğim kadarıyla diyalogsuz metin. Bunun hacminin ne kadar olacağı konusunda kesin bir bilgim yok. Ama zaten öğrenmek istediğim ne sinopsis ve ne de tretman ile alakalı... Benim derdim "Genel hikaye" ile ilgili... Taze bilgi olarak edindiğim; genel hikayenin 7-13 sayfa aralığında olması gerektiği... Bu bilgiyi nereden edindiğimi gerçekten şu an hatırlayamadım ama öğrendiğim tam olarak buydu... Çok uzattım biliyorum ve daha fazla uzatmadan sorularıma doğru hızla yol alıyorum...
Diyelim ki; elinizde bir hikaye var ve siz bu hikayenin güçlü bir hikaye olduğuna inanıyorsunuz. Fakat ne var ki çok güvendiğiniz bu hikaye 50 sayfanın üstünde... "E canım ne var bunda sen de sadeleştiriver..." diyebilirsiniz. Fakat olmuyor. Yani nasıl desem; yaptığınız ve çok güzel olduğuna inandığınız evin bir yerlerini kırıp dökmek gibi bir şey bu... Sadeleştireyim derken başta bahsettiğim o gücü yok etmiş yada en azından etkisini azaltmış olacağım. Bundan eminim.

1. Genel hikayenin belirli bir sayfa aralığında olması ( Yukarıdaki gibi... ) şart mıdır?..
2. Eğer şart ise "Kemal Tahir", "Orhan Kemal","Ayşe Kulin" gibi edebi şahsiyetlerin eserleri dizi film oluyor. Yani bırakın 50 sayfa genel hikayeyi; baya baya yüzlerce sayfalık roman ve hikayeden oluşuyorlar. Buna ne diyorsunuz?..
3. "Uzatma lan! Şart dedik işte düdük!.." diyorsanız şayet; sizin bildiğiniz sayfa aralığı nedir?..
4. Siz olsaydınız ne yapardınız?..
5. "Abi ben ne bok yicem şimdi?.."

 
Gönderildi : 28/10/2012 3:56 am
(@trade_mark)
Gönderi: 0
 

hikayen güzelmi...sıradışımı...ilgi çekermi...
sen ona bak gerisi hikaye tırıvırı..
amerika yada avrupa formatı ...
dilediğini yap.
kaç sayfa olması ,senin yazmana ve hikayenin uzunluğuna bağlı.bazı filmler vardır 80 dakikayı geçmez
hikayeside okadar kısadırki yönetmen uzatmışta uzatmıştır.
birilerine sunum yapmak adına soruyorsan... genede bir ölçüsü yoktur.herkim okuyacaksa önce sorar ve sende birkaç cümleyle anlatırsın.
düşünsene ,testere filmini sinopsisi olurmu.velevki olsada ,okuyanın ilgisini çekermi.
testere filmi;hikayenin ortasından başlar.filmin sonuda hikayenin başıdır...
birol güven hayatı boyunca sinopsis yazmamıştır.hikayenin kaç sayfa olacağına kafanı takma...
kısaca ; yöntemi sen belirlersin.mühim olan hikayenin sağlamlığıdır...

 
Gönderildi : 28/10/2012 4:14 am
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Aslında kendi cevabını kendin vermişsin, yazacaklarım biraz sert gelebilir ancak bu aydınlanma ne kadar erken gelirse o kadar iyi olur.
Yani nasıl desem; yaptığınız ve çok güzel olduğuna inandığınız evin
Kilit nokta burası, çok güzel olduğuna inandığınız. Muhtemelen buna inanacak olan tek kişi sizsiniz ve emin olun sizden başkası da asla sizin kadar sevmeyecek o işi. Muhtemelen sayfalarca çıkarılabilecek şey vardır ancak siz duygusal bağınızdan dolayı bunu göremiyorsunuz.

Şu lafı hatırlatmakta fayda var, mükemmellik, eklenecek bir şey kalmadığında değil, çıkarılacak bir şey kalmadığında elde edilir. Eserinize tarafsız bir gözle yaklaşmak zorundasınız. Bunu yapmanın pek çok yolu var. En kolay ve akla ilk gelen çözüm araya biraz zaman koymak. Daha sonra hikâyenin temeline katkı koymayan her şeyi adım adım, acımadan silmek. Bir yerden sonra eserinizde o kadar fazla fazlalık olduğunu farkediyorsunuz ki önceden nasıl görmediğinize inanamıyorsunuz.

Umarım dediklerim ters anlaşılmaz, hepimizin en az bir kez yaşadığı bir süreç. Gerçekleri ne kadar çabuk farkedersiniz sonuç o kadar hızlı gelir.

Kolay gelsin.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 28/10/2012 6:50 am
(@fulgura)
Gönderi: 0
 

Siz fişlmçekim sürecinde kullanılan "hikaye" ile edebi anlamdaki "hikaye/öykü" terimlerini karıştırıyorsunuz. Verdiğiniz edebiyat örneklerinden anlaşılan bu. Filmi çekilecek olan şeyin özgün hali istediğiniz kadar uzun olabilir. İsterseniz İncil'i çekersiniz. Fakat film sürecinde senaryolaştırılacak olan ve sinopsis/tretman aşamasının daha ötesinde yer alan ve senarist/yönetmen vb lerin olaya tam hakim olup neyi görselleştirmekte olduklarını gösteren şeye kabaca hikaye denir. Verilen sayfa sayısı kabaca fikir vermek içindir, kesin sınırlar olamaz ama en azından 50 sayfalık birşey olmaması gerektiğini de size söyler.

Siz anladığım kadarıyla birşeyler yazmaya başlamış ve duramamışsınız ve şu anda elinizdeki 50 sayfaya bakıp Düd'ün dediği gibi kıyamıyorsunuz. Bu sinopsis/tretman olmadığı gibi senaryo da değil. Zaten hikaye diye zorunlu bir ara aşama yoktur. Bu aşamada bunu sağa sola göndermek isterseniz zaten bundan birer sinopsis ve tretman üretmek durumunda olacaksınız. Ya da, bence daha mantıklısı, oturup o hikayenizi senaryolaştıracaksınız. Ha yok "ben bir öykü yazdım" diyorsanız zaten bu konuşma anlamsız; o bir edebiyat biçimidir ve birinin onu alıp senaryolaştırması gereklidir. Apayrı bir süreçtir.

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 28/10/2012 11:41 am
(@toker)
Gönderi: 0
 

şu ana kadar değişik projeler için, baya bir yapımcıyla, kanal yöneticisiyle vs. ile görüşmüşlüğümüz var. sinopsis ve genel hikaye bu adamlarla yaptığımız görüşmeler haricinde hiçbir işimize yaramadı. yani genel hikaye, sinopsis, karakterlerin anlatıldığı kağıtlar vs. bizim işimize yarayan şeyler değil. daha çok oyuncuyu, kanal yöneticisini veya yapımcıyı ikna etmek için kullanılıyor. ben aksini görmedim en azından.

bu adamların çoğu da zaten bu sinopsisleri bile tam okumuyorlar. bölümü zaten okumuyorlar. dolayısıyla bu hazırladığınız şeyler ne kadar kısa ve çarpıcı ise ciddiye alınırlığınız o kadar artıyor. 50 sayfalık bir genel hikayeyi benim karşılaştığım adamların okumasına imkan yok.

bir de sunum dosyası denilen, böyle daha janjanlı, resimli, asetatlı şeyler var. zaten genelde bunlarla görüşülüyor. söyleyeceğim odur ki, sinopsis, genel hikaye vs. araçları aman ha uzun tutmayın. kısa ve ilgi çekici olsun. öbür türlü tarihin tozlu raflarında unutulması yüksel ihtimal.

 
Gönderildi : 28/10/2012 12:16 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

toker'in şu anda Star'da yayınlanmakta olan İşler Güçler'in yazarlarından birisi olduğunu belirtelim de boş konuşmadığı bilinsin.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 28/10/2012 2:22 pm
(@hefkere)
Gönderi: 53
Başlığı açan
 

Değerli zamanınızı ayırıp cevap yazdığınız için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum... Trade_Mark kardeşim önemli olanın hikayenin sağlamlığı olduğunu yazmış. Doğrusu ben de onun gibi düşünüyorum... Çoğu zaman vizyondaki yerli film ve dizilerin ne kadar kalitesiz olduğundan bahsedilirken "Nerede hata yapıyoruz?.." sorusu üzerine sürekli tartışılıyor... Oysa hemen herkesin; bir filmin ( Sinema ya da dizi olsun... ) iyi bir film olabilmesi için Trade_Mark'ın da vurguladığı üzere öncelikle "Sağlam bir hikaye" sinin olması gerektiği üzerinde hemfikir olduğunu biliyorum... Mesajı olsun olmasın, bir fikri ya da ideali olsun ya da olmasın... "SAĞLAM BİR HİKAYE!.."...

Neyse... Olması gereken ( Yani bana göre ve tabi ki birçoklarına göre olması gereken... ) bu olsa da pratikte hiç de öyle olmuyor... "Kardeşim sağlam bir hikaye yazmana engel olan mı var?.." diyebilirsiniz... Tamam elbette yok.. Fakat bir şeyler oluştururken; kendin ne hissettiğin, içine neyin sinip sinmediği değil de bütün düşüncen ve kaygın "Yapımcı ne düşünür acaba?..Kabul görür mü?.." oluyor ve belirlenmiş kalıpların dışına çıkma endişesi duyuyor isen en azından psikolojik bir engelin varlığından söz edebiliriz herhalde... Ki ben bu düşünceler ve kaygılarla oluşturulan bütün senaryoları; bir yapımcı ya da yönetmen tarafından sipariş edilemese bile özgün olmaktan uzak "Ismarlama senaryolar" olarak görüyorum... Ve bana göre bir senaryonun nasıl sunulduğu " Janjanlı, resimli, yanarlı dönerli... " kısmının da; o senaryonun nasıl olduğunun "Neyi nasıl anlattığı, uzun ya da kısa olmasına bakılmaksızın..." önüne geçmesini; "Kabul görme..." düşüncesine, kaygısına bağlıyorum... Yani ben böyle düşünüyorum. Ki belki de abartıyorum ya da hatta saçmalıyorum... Bu arada toker kardeşim ne olur yazdıklarımı yanlış anlama... Sen şu an olanı, piyasanın ( Bu kelimeden de nefret ediyorum ya... ) durumunu yazmışsın ve yazdıklarında yerden göğe kadar haklısın... Kaldı ki; her ne kadar eleştirsem de ister istemez aynı düşüncelere, aynı kaygılara sahip olduğum aşikar... Zira bu nedenledir ki bu başlığı açıp; güçlü olduğuna inandığım hikayemin bir yapımcının ya da yönetmenin okuması için fazlaca uzun olup olmadığını öğrenmek istiyorum...

Ve tabi ki; Toker gibi "Film yapım ve yönetmenlikten tutun da senaryo yazımına kadar..." her konuda beni binle çarpıp yüze bölecek kalan sonucun da kare kökünü alacak "Fulgura" ve "Düd" kardeşlerimin yazdıkları da muhakkak ki çok değerli, çok doğru ve yerinde... Hepinize tekrar tekrar teşekkür ediyorum.

 
Gönderildi : 28/10/2012 5:36 pm
(@toker)
Gönderi: 0
 

efenim bi yanlış anlamayı düzeltelim önce. şimdi genel hikaye maksimum kaç sayfa falan diye sorulunca, ben bunun sunum amaçlı kullanılan genel hikaye olduğunu zannettim. çünkü öbür türlüsünün, yani çekim amaçlının kaç sayfa olacağının sorulacağına ihtimal vermemiştim. dolayısıyla benim yukarıda bahsettiklerim projenin sunum aşaması için geçerli.

dolayısıyla "hikayenin bir önemi yok, kullanmıyoruz" gibi anlamayın. sadece hikaye, sinopsis vs'yi biz sunum harici kullanmıyoruz demek istemiştim. bir adım ötesi değil. siz kullanmayın demiyorum yani.

eğer kendiniz kullanacaksanız, bu konuda herhangi bir kısıt olduğunu sanmıyorum. ister 50 sayfa kullanın, ister 5 sayfa. tamamen size bağlı. ben hiç kullanmıyorum mesela. kimisi de sinopsisi bırakın, tretman bile hazırlamadan yazmıyor. zevke göre, tarza göre her şey.

sektör gerçekleri mevzusuna gelirsek... sektörde hayalperest ve cesur yapımcılar var. bunlar tabii ki en tepedekiler değil, ama orta sıradakiler de olsa var böyle adamlar. o yüzden hayalperest olmaktan korkmayın. eğer yazdıklarınızın hiç bir zaman çekilmeme ihtimalini kabul ederseniz acayip rahat oluyor her şey. ben 2008 yazından beri selçuk aydemir için yazıyorum. ilk yayınlanan projemiz 2012 yazında oldu. o bile limon yapım olmasa yayınlanmayacaktı, biz bile bir ara ümidi kesip başka bir projeye başlamıştık. sizden ricam -bakın tavsiyem demiyorum- tavizsiz olun. çünkü onumuzdan birisi bile taviz vermeden bir şeyler başarırsa değişecek bazı şeyler.

sektör konusunda da çok karamsar olmayın. biz de şu zamana kadar abilerimizin "sektörün gerçekleri" nutuklarıyla büyümüştük. hala göremedik o gerçekleri. canımızın istediği hemen her şeyi yapıyoruz. yani benim anladığım, sektördeki otosansürün boyutu devlet sansüründen çok daha büyük. eğer pt2'de az bütçeli bir dizi yapmaya razıysanız çoğu şeyi yapabiliyorsunuz. o yüzden korkmayın, karamsar olmayın. sadece hayallerinizin hiç bir zaman gerçekleşmeyebileceğini kabullenin ve pes etmeden, vazgeçmeden yazmaya devam edin.

benim diyeceğim budur.

edit: ha bi de ne beni, ne de bi başkasını gözünüzde çok büyütmeyin. hiçbirimiz zannettiğin kadar iyi değiliz. selçuk hariç 🙂

 
Gönderildi : 28/10/2012 5:51 pm
(@fayrap)
Gönderi: 0
 

... o yüzden korkmayın, karamsar olmayın. sadece hayallerinizin hiç bir zaman gerçekleşmeyebileceğini kabullenin ve pes etmeden, vazgeçmeden yazmaya devam edin...

Soruyu soran arkadaştan özür diliyorum, belki konuyu başka bir yere taşıyacak ama bu cümle çok önemli bir cümle bence.

yaşamak mı zor yoksa yuvarlak masa aks mı?

 
Gönderildi : 28/10/2012 6:15 pm
(@trade_mark)
Gönderi: 0
 

kaygılanmak....
neden kaygılanıyorsunki.neden şüphe duyuyorsun.sen daha yolun başındasın.
toker ustadımızın demesinin kısacası ; haddini bilmek...

yazarken haddini bil.
yazarken ,uzaylılar,dünya savaşı gibi abuk subuk şeylerden başlama.
aşk,dram,yada herkesin yaptığından başla ,mesela mafya.
yazarkende hemen aklına yapımcılar gelmesin.
yaz bakalım birkaç senaryo elin alışsın.birilerine okut fikir al.

sunarken haddini bil.
unutma senarist hayaliyle koşan birtek sen değilsin.
senin gibi amatörlerin üstüne çıkmak bi yana,
proların arasına girmeye çalışacaksın.hayalin ve hikayen nekadar sağlam ozaman anlarsın.
tabi bu camianın içinde olmaman ve kaale alınmayacağın gibi unsurları
düşünürsek,5-0 mağlup maça başlamak...
üüüüf yazdıkça moralim bozuldu.yaralarım depreşti 🙂
yılmaz erdoğan ilk yazdıklarını leven kırcaya götürmüş.levent beyde "yazdıkların bi b..ka benzemiyor.sen git
başka iş yap "demiş.....sonuç ortada!
ali beyin dediği gibi "tarih hayal edenleri yazmaz"
ne alakaysa aklıma geldi 🙂

 
Gönderildi : 29/10/2012 2:41 am
(@toker)
Gönderi: 0
 

vay arkadaş, bi türlü adamları motive edemedik ya 🙂

pes ettim la.

 
Gönderildi : 29/10/2012 11:33 am
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

vay arkadaş, bi türlü adamları motive edemedik ya 🙂

pes ettim la.
😀 ben motive oldum arkadaş 🙂
her gün yaz pes etme, sanırım gerçekten ihtiyacımız olan tek şey 🙂

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 29/10/2012 2:09 pm
(@trade_mark)
Gönderi: 0
 

ustadım burda oluşun bile ,bizim için motive dir... yağa zam geldi bende yok. 🙂
buzdolabı espiriler bir yana...
abeeeyyy ; hiç okunmayacak fikri beynimin bir köşesinde olsada,çılgınlar gibi yazıyorum.
kimse kendi yoğurduna ekşi demez.bende demem ...
hiç bir yapımcıyla yüzyüze olamadım.
bu camianın kenarında berisinde olanlar beni dinliyor hatta okuyup yorum yapıyorlar.
onlardan bi beklentim olmadığının farkındalar.yorumları yüreğime su serpiyor.
ama sadece okadar....
genede yazıyorum.oda okadar 🙂
hayal gücümün sınırlarını zorlayacak hikayeler peşinde koşmaya devam ediyorum.
heyecanım hiç bitmeden.karamsar değilim, bir gün gelecek...
o gün gelecek 🙂

 
Gönderildi : 30/10/2012 2:48 am
(@trade_mark)
Gönderi: 0
 

inşallah 🙂

 
Gönderildi : 30/10/2012 3:06 am
Paylaş: