“Ölü Ya da Farketmez”in devamı olarak da düşünülebilir; bağımsız olarak da.
Ölü Ya Da Farketmez: http://www.filmfabrikasi.com/forum/viewtopic.php?f=3&t=2777 " onclick="window.open(this.href);return false;
KARAKTERLER:
MESUT: Tövbe etmiş eski bir ölü sevici. Mezarlık bekçisi, intihar eden eski sevgilisine tecavüz edince –ölüyken- yaptıklarından tiksinmiş, tövbe etmiş. 5 vakit namazını camide kılıyor. Kendi halinde, hiç konuşmayan, sert ve ciddi bakışlı, derin düşüncelere dalmış bir yüz ifadesi ile dolaşan biri.
CANAN: 5 yaşındayken annesi intihar etmiş. Babası peşinden hemen evlenince ikinci bir çöküntü yaşamış. Ablasının güçlü ve neşeli haline göre çok kırılgan ve biraz dengesiz. Ne yapacağı kestirilemeyen, manik depresif, güzel bir kız. Ölen ablasıyla beraber aynı evde yaşıyor.
.................................................E Ş.......................................................
SAHNE 1– CAMİ AVLUSU/ÖĞLE NAMAZI SONRASI..........ADAMIMIZ-KALABALIK
DIŞ SES – (Görüntüler eşliğinde) Mesut öğle namazından çıktı. Tövbe etmiş eski bir ölü sevici. Mezarlık bekçisi, intihar eden eski sevgilisine tecavüz edince –ölüyken- yaptıklarından tiksinmiş, tövbe etmiş. 5 vakit namazını camide kılıyor. Musalla taşında bir tabut var. Gelen kalabalığın yakasındaki kâğıda bakılırsa, ölen genç ve güzel bir kız.
Mesut kağıttaki kızın güzelliğinden etkilenmiş bir şekilde tabuta iyice yaklaşır ve ilk safta cenaze namazına eşlik eder. Tabutu omuzlara alan ilk kişiler arasındadır. Cenaze arabasına konduktan sonra, kızın evine helallik almak için giden birilerinin otomobiline hiçbir şey söylemeden biner. Otomobildeki kişilerde bu acılı günde bir şey sorma ihtiyacı hissetmezler.
SAHNE 2- MEZARLIK/ÖĞLE…………………....................MESUT-CANAN-KALABALIK
Cenaze toprağa verildikten sonra herkes dağılır. Başında ölen kızın kardeşi Canan ağlamaktadır. Cenazeyi bir yabancı gibi izleyen Mesut kıza iyice yaklaşır ve bir kâğıt mendil uzatır.
MESUT – Çok güzel bir kız. Camide öğle namazını kılıyordum. Avluda, bütün o kalabalığın göğsündeki kâğıtta bu mahzun yüzü görünce kendimi burada buldum.
CANAN – (Ağlamaklı) Ben Canan, kardeşiyim. Âşık olmak için biraz geç kaldın.
MESUT – Mesut. Kim bilir? İntihar mı?
CANAN – (Mesut’un yüzüne uzun uzun bakar) Nasıl bildin?
MESUT – Bu yaşta bu kederli bakışlar. Kendini suya bırakmış bir Virginia Woolf, hap, tabanca, ip, havagazı, boşluğa bırakma, yaşamak; hangisi?
CANAN – Yaşamak?
MESUT – Yaşamak da bir intihar şeklidir. Uzun ve acılı bir süreçtir. Ölmek istediğinin farkında bile değilsindir. İkiyüzlü ve korkakların seçimidir. Bu istekleriyle asla yüzleşmezler.
CANAN – (Şaşırmıştır, gülümser) Çok tuhaf birisin.
Canan, göğsündeki kardeşinin fotoğrafı olan kâğıdı ani bir hareketle söker alır ve çantasından bir kalem çıkartır. Kâğıdın arkasını çevirip telefonunu yazar ve Mesut’a uzatır.
CANAN – Ara beni, görüşelim.
MESUT – (Şaşırmıştır) Böyle acılı bir gününde bunu yapman tuhaf değil mi?
CANAN – (Aynı gülümseme ile) İyi ya işte. Ben de acımı hafifletiyorum.
Canan giderken, Mesut kızın arkasından bakar. Gözden uzaklaşınca kızın mezarının yanına çöküp kâğıttaki numaraya bakar. Peşinden mezarın yumuşak ve nemli toprağını sağ eli ile avuçlayıp koklar ve uzaklara düşünceli ve kararlı gözlerle bakar.
SAHNE 3- MESUTUN EVİ/AKŞAM…………………………....................MESUT
Mesut boş gözlerle televizyona bakmaktadır. Bir hoca kabir azabından bahsetmektedir. Masada birçok kitap yığılıdır ve ortasında da ölen kızın fotoğrafının olduğu kâğıt. Uzun uzun kızı seyreder ve peşinden kağıdı çevirip numaraya bakar.
SAHNE 4- MEZARLIK/GECE 03…………………………….....................MESUT
Mesut elinde bir kürekle kızın mezarının yanına kadar gelir. Cebinden kağıdı çıkarıp kızı arar.
CANAN – Alo? Bu saatte kimsiniz?
MESUT – Mesut. Sana önemli bir şey söylemek için aradım. (Duraksar)
CANAN – (Heyecanlanmıştır) Evet?
MESUT – (Duraksayıp devam eder) Şu anda mezarlıktayım ve bunun bir sebebi var. (es) Ben bir ölü seviciyim. Ama bu sefer âşık da oldum. Onu görmem lazım.
CANAN – (Öfke ve hayal kırıklığı içindedir) Demek bütün bunlar bir oyundu! Şeytanın ta kendisiymişsin! O zaman ben de sana bir şey söyleyeyim. Sana yalan söyledim. Ablam intihar etmedi. Kanserden öldü. Öldüğünde de 25 kiloya kadar düşmüştü ve o kâğıttaki güzelliğinden eser yoktu. Şimdi seçim senin. İstediğini yapabilirsin iğrenç herif!
Canan’ın sadece sesini duyarız, ağlamaktadır ve telefon kapanır. Mesut çömeldiği yerden doğrulur ve yanındaki küreği kapıp öfkeyle, bir bedene saplanan mızrak gibi, mezarın ortasına, yumuşak toprağa saplayıverir.
SAHNE 5- MESUT’UN EVİ/ÖĞLE………………………………........................MESUT
Mesut uyumaktadır. Telefonu çalar. Uykulu bir şekilde açar. Telefondaki Canan’dır.
CANAN – Nasıl, iyi uyudun mu, iğrenç fantezinin üzerine?
MESUT – Hiçbir şey yapmadım. Konuşmamızdan sonra hemen eve döndüm.
CANAN – Bir önemi yok artık nasıl olsa. Bana aynı şeyi yaparsın.
MESUT – (Şaşırmış ve korkmuştur) Nasıl?
CANAN – Bileklerimi kestim, ölüyorum.
MESUT – (Soğukkanlılığını koruyarak) Sakın, sakın. Bir şeylerle bastır bileklerine. Hemen ambulansı arıyorum, ben de geliyorum. (Helallik almak için eve uğranıldığından adresi bilmektedir)
Odadan hızla çıkar. Bu sahne sabit kalır. Konuşmaları, gürültüleri duyarız. Ambulansı araması, ambulans sireni, hızla işini yapan sağlık görevlileri, acilde sedyeye konma sesi, hemşire ve doktor sesleri, yakınlarının konuşmaları, durumunun iyi olduğu, Mesut ile Canan’ın konuşmaları, yakınlaşmaları vs. bütün bunlar ağır bir müzik eşliğinde verilebilir. Peşinden müzik devam ederken siyaha düşme ve jenerik.
S O N
NOT: Başlığın anlamı, Mesut’un içinde bulunduğu ikilemi, yapacağı seçimi ifade ediyor. Eş’in ilk anlamı, toprağı eş ve ölen kızı seç anlamında. İkinci anlamı ise, eş, sevgili, arkadaş anlamında. Canan’ı ifade ediyor.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
Çok eksik var. Mesela, kişilerini tam olarak açıklamamışsın. Belki, öykünü oluştururken kişilerin ismi, cismi, ruhsal ve toplumsal boyutu senin zihninde canlanıyor ve herhangi bir nedenden dolayı bunları yazmıyorsun. Bunları başka birisi okuduğu zaman kafasında net bir şey oluşmayabilir; doğaldır. Mesela bu Mesut nasıl bir karakter? Bedensel özellikleri nasıl? Herhangi bir bedensel rahatsızlığı var mı? Nasıl giyiniyor? Nasıl konuşuyor? Hangi yemekleri seviyor? Dini inancı, ahlaki görüşü nasıl? Boş zamanlarında neler yapıyor? Bu sorular çoğaltılabilir. Kişilerini fizyolojik, ruhsal ve toplumsal açıdan iyice açman lazım ki başkaları da okuduğu zaman bunu anlayabilsin. Kişilerinin daha çok ruhsal ve toplumsal boyutunu açıklamışsın ama onlar da yeterli değil.
Sahnelerinde, olayları görsel olarak, en ince ayrıntısına kadar düşünerek yazmalısın. Örneğin:
"Cenaze toprağa verildikten sonra herkes dağılır. Başında ölen kızın kardeşi Canan ağlamaktadır. Cenazeyi bir yabancı gibi izleyen Mesut kıza iyice yaklaşır ve bir kâğıt mendil uzatır." diye yazmışsın. O gün hava nasıl? Burada cenaze nasıl toprağa veriliyor, kimler indiriyor? Ortalama kaç kişi var? Etraftaki insanlar nasıl dağılıyorlar? Ağır adımlarla mı haraket ediyorlar, yoksa umursamaz bir tavırla, çabucak oradan ayrılıyorlar mı? Canan ne şekilde ağlıyor? Mesela ağlarken bir yandan gözlerini de ovuşturuyor mu? Göz yaşları elbisesinin üzerine düşüyor mu? Mesut kıza nasıl yaklaşıyor? Yaklaşırken bir tereddütte kalıyor mu? vs. sorular uzatılabilir.
İyi çalışmalar dilerim.
Başlığın anlamı, Mesut’un içinde bulunduğu ikilemi, yapacağı seçimi ifade ediyor. Eş’in ilk anlamı, toprağı eş ve ölen kızı seç anlamında. İkinci anlamı ise, eş, sevgili, arkadaş anlamında. Canan’ı ifade ediyor.
Dilerdim ki senaryo boyle bir aciklamayla bitmesin.
Sitede senaryo yazdina en cok sevindigim kisi sensin, uzun vadede umutluyum. Hali hazirda ana karakterin bir "olu sevici" olmasi ve bu fikrin orjinalligi senaryoyu bir cirpida okumami sagladi. Gonul isterdi ki dialoglardaki gercekcilik, hikayedeki akicilik gibi hikayenin her yerinden bal damlasin.
Soyle olsa ben daha cok severdim, derdini, orgusunu dialoglarla anlatmasa, tum dunya sinema izleyicilerinin alistiklari bildikleri olay orgusune sahip olsa, filmin sonunda bir not yerine beni benden alan bir final sahnesi olsa ve dugumler serilse benim daha cok hosuma giderdi.
Yazmak, yazabilmek bir ayricalik ve lutuftur bu yuzden gordugum guzel satirlara ancak gipta ile bakabiliyorum. Umarim guzel baslangiclarin devami gelir ve yurekleri yakan sinema atesi perdede huzur bulur.
Çok eksik var. Mesela, kişilerini tam olarak açıklamamışsın. Belki, öykünü oluştururken kişilerin ismi, cismi, ruhsal ve toplumsal boyutu senin zihninde canlanıyor ve herhangi bir nedenden dolayı bunları yazmıyorsun. Bunları başka birisi okuduğu zaman kafasında net bir şey oluşmayabilir; doğaldır. Mesela bu Mesut nasıl bir karakter? Bedensel özellikleri nasıl? Herhangi bir bedensel rahatsızlığı var mı? Nasıl giyiniyor? Nasıl konuşuyor? Hangi yemekleri seviyor? Dini inancı, ahlaki görüşü nasıl? Boş zamanlarında neler yapıyor? Bu sorular çoğaltılabilir. Kişilerini fizyolojik, ruhsal ve toplumsal açıdan iyice açman lazım ki başkaları da okuduğu zaman bunu anlayabilsin. Kişilerinin daha çok ruhsal ve toplumsal boyutunu açıklamışsın ama onlar da yeterli değil.
Sahnelerinde, olayları görsel olarak, en ince ayrıntısına kadar düşünerek yazmalısın. Örneğin:
"Cenaze toprağa verildikten sonra herkes dağılır. Başında ölen kızın kardeşi Canan ağlamaktadır. Cenazeyi bir yabancı gibi izleyen Mesut kıza iyice yaklaşır ve bir kâğıt mendil uzatır." diye yazmışsın. O gün hava nasıl? Burada cenaze nasıl toprağa veriliyor, kimler indiriyor? Ortalama kaç kişi var? Etraftaki insanlar nasıl dağılıyorlar? Ağır adımlarla mı haraket ediyorlar, yoksa umursamaz bir tavırla, çabucak oradan ayrılıyorlar mı? Canan ne şekilde ağlıyor? Mesela ağlarken bir yandan gözlerini de ovuşturuyor mu? Göz yaşları elbisesinin üzerine düşüyor mu? Mesut kıza nasıl yaklaşıyor? Yaklaşırken bir tereddütte kalıyor mu? vs. sorular uzatılabilir.
İyi çalışmalar dilerim.
Bilerek fazla detaya girmedim. Sonuçta senaryo ilk haliyle kalmaz, değişecektir. Senaryoda, yönetmenin şekillendireceği alanlar bırakmak gerekir. Zaten yönetmen de müdahale etmek istediği kısımları çekim senaryosunda belirler. Ayrıca romanda ve öyküde betimlemeyi sevmiyorum. Oradan gelen tercihler buraya da yansıyor. Buradaki bütün senaryoların geneli şekil ve içerik olarak da eksiktir; göz önünde bulundurmak gerekir. Yorumun için sağ olasın.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
Başlığın anlamı, Mesut’un içinde bulunduğu ikilemi, yapacağı seçimi ifade ediyor. Eş’in ilk anlamı, toprağı eş ve ölen kızı seç anlamında. İkinci anlamı ise, eş, sevgili, arkadaş anlamında. Canan’ı ifade ediyor.
Dilerdim ki senaryo boyle bir aciklamayla bitmesin.
Sitede senaryo yazdina en cok sevindigim kisi sensin, uzun vadede umutluyum. Hali hazirda ana karakterin bir "olu sevici" olmasi ve bu fikrin orjinalligi senaryoyu bir cirpida okumami sagladi. Gonul isterdi ki dialoglardaki gercekcilik, hikayedeki akicilik gibi hikayenin her yerinden bal damlasin.
Soyle olsa ben daha cok severdim, derdini, orgusunu dialoglarla anlatmasa, tum dunya sinema izleyicilerinin alistiklari bildikleri olay orgusune sahip olsa, filmin sonunda bir not yerine beni benden alan bir final sahnesi olsa ve dugumler serilse benim daha cok hosuma giderdi.
Yazmak, yazabilmek bir ayricalik ve lutuftur bu yuzden gordugum guzel satirlara ancak gipta ile bakabiliyorum. Umarim guzel baslangiclarin devami gelir ve yurekleri yakan sinema atesi perdede huzur bulur.
Evet o da bir yöntem. Onu da öykü olarak denemiştim. Benim tercihim de senin dediğin yönde. Başlıkla ilgili açıklamamın ise okuyucu yönünden bir önemi yok. Belki de koymamalıydım. Sağ olasın.
Gecelerin adamı ölü sevicinin biri -adı mortallover- genç ve güzel bir kadına aşık olur. Kadın da adamımızdan hoşlanır, yakışıklıdır da arsız olduğu kadar çünkü. Ama adamımız bu şekilde olmasına alışık değildir. Kadını reddeder.
Aradan günler geçer adamımızın tuhaf karizması genç kadının hala başını döndürmektedir ve bu hınzırı bir türlü unutamamaktadır. Bütün yalvarmaları boşunadır adamımıza. Adamımızın stili bambaşkadır ve bunu da açık etmekten ölesiye utanmaktadır. İyice uzaklaşır kadından, kendinden haber alamayacak şekilde cep telefonun kapsama alanının dışına kadar kaçar.
Talihsiz kadın bu ayrılığa daha fazla dayanamaz ve intihar eder ve ölür. Cenaze törenini kendi evinde olmanın rahatlığıyla uzaktan izleyen adamımız ağlamaklıdır. Bir an öylesine çılgınca bir kahkaha atıverir anlamsızca. O an dikkatli bakan herhangi birinin görebileceği ağzındaki bütün dişler altındır ve sevdiklerinden birer hatıradır.
Herkes uzaklaşınca mezarlıktan, sıcak yuvalarına gitmek adına. Adamımız yaklaşır mezara usulca. ''İşte bu benim stilim'' diye mırıldanır, bir taraftan talihsiz kadının mezarının toprağını okşarken.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer