Hayali bir ülke Düdükistan. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nden ayrılan her türlü etnik unsuru barındıran kozmopolit küçük bir ülke. Avrupa Birliğine üyelik başvurusu kabul edilmiş ve bu yönde toplumsal ve yapısal değişiklikler başlamıştır.
Filmin kahramanı Murat Muratov, Avrupa Birliği’ne üye olmadan önceki süreçte ülkenin en büyük komedyeniyken, yaptığı esprilerin iktidarı eleştirmesi ve aşırı cinsellik içermesi nedeniyle, televizyon programı yarıda kesilerek, muhafazakarlarca dövülerek, çalıştığı kanaldan kovulmuştur. Bunun üzerine Murat komedyenliği ve sahip olduklarını bırakıp İslama yönelmiştir. Avrupa Birliği’nden sağlanan fonlarla kurduğu Kilisede, Avrupa Birliği komiserlerinden gizlice papaz kılığında şeyhlik yapmaktadır. Düdükistan’ın Avrupa Birliği’ne üye olmasının yıl dönümünde, Prezidantenin ön ayak olmasıyla eski patronu tarafından Murat’a tekrar televizyon programı yapması teklifi gelir. Murat bu teklifi düşünürken eski günleri hatırlar.
8 sene öncesini, 2010 yılının ilkbaharını hatırlar. Son derece aktif, çapkın ve fırlamadır. Cem Yılmaz ile Sokrates karışımı bir zekaya sahip olduğundan, aslında espri yapmaktan çok toplumsal mesaj vermektedir. Düdükistan’ın Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde, toplumun tüm katmanları itibariyle çökmeye başladığını fark ettiğinden, özellikle, medyayla, gazetecilerle ve mankenlerle dalga geçmektedir. Ülkenin en marjinal ve komik televizyon programını yapmaktadır. Film, bu komedi programında yer alan, özgün skeçlerden, komik röportajlardan, kliplerden, VTR’lerden ve reklamlardan oluşur.
Ancak, Murat programında, iktidarla, DRÜK (Düdükistan Radyo Televizyon Komitesi) ile dalga geçip, aşırı cinsellik içeren espriler yapınca, muhafazakarlar, iktidar yanlıları ve DRÜK başkanının hemşehrilerinin linç girişimi sonucunda yaralanır. Hastahaneye gittiğinde üzerinde yırtık t-shirt’ü gözükür. T-shirt’ünde “Forever Marjinal” yazmaktadır. Daha sonra ise Murat komedyenliği bırakıp kendi dergahını kurup Müslümanlığı yaymaya başlar.
Müslümanlığı yaymak adına, kendisine gelen televizyon programı yapma teklifini kabul eder. Bu kapsamda, kendisinden beklenen cinsellik ve toplumsal eleştiriler yerine, Müslümanlığı tanıtan bir televizyon programı yapar. Ancak bu sefer iktidar ve AB yanlıları ile radikal ilericilerin linç girişiminden yine yaralı olarak kurtulur. Hastahaneye gittiğinde üzerinde yırtık t-shirt’ü gözükür. T-shirt’ünde “Forever Marjinal” yazmaktadır.
Her iki dönemde de Murat zekasını ve Marjinalliğini ortaya çıkartmıştır.
SAHNE 1 İÇ /GÜN ESKİ TELEVİZYON BİNASI-YAYIN STÜDYOSU
MURAT- GECE- HAKKI- ARAK- KAMERAMAN
Küçük ve dar bir televizyon stüdyosu. Murat, Hakkı ve Arak’la birlikte, bir masanın etrafında komedi programı yapmaktadır. Hakkı tıpkı tibet rahipleri gibi giyinmiş, kel görünmesine yönelik makyaj yaptırmıştır. Murat’ın arkasındaki duvarda dijital takvim ve saat vardır. Dijital takvim ve saat 13/4/2010 saat 00:30’u göstermektedir.
MURAT- Flaş, flaş, flaş. Televizyonumuza ulaşan son dakika haberine göre, sadece bir filmde yardımcı karakterde oynayan fotomodel, manken Yataşa Güzelim; “Artık aptal sarışını oynamayacağını” açıkladı. Bu deklarasyonun hemen ardından kuaföre girip saçlarını kızıla boyatması, ne kadar da sözünün eri olduğunu gösterdi.Evet sayın seyirciler programın bu bölümünde hayat koçu Yaşam Sever ile Ferrarisi’ni satan Bilge Yayakalır ile birlikteyiz. Hoş geldiniz Sayın Bilge Yayakalır.
Stüdyodaki Kamera Hakkı’yı göstermeye başlayınca, sarhoş olmaya başlayan Murat, masanın altında sakladığı birasından büyük bir yudum alır.
HAKKI - Hoş bulduk.
MURAT- Ferrarinizi sattıktan sonra Tibet’e gidip bilge olma yolundaki deneyimlerimizi bizimle paylaşır mısınız ?
HAKKI -Ne diyeyeyim, kazıttığım kel kafama tüküreyim. Bir kitap okuyup hemen gaza gelip Ferrari’mi satıp, Tibet’e kendimi bulma yolculuğuna çıktım. Ulan hadi Ferrari’yi satıyorsun ama Mercedes ile BMW’yi ne satarsın be adam ? Üstelik 2009 yılındaki ekonomik kriz ayağına da çokta ucuza verdim arabaları. Parası da, Tibet’e gidiş-geliş ile konaklamaya ancak yetti.
MURAT- Konaklama mı ? Ben sizin tapınakta kaldığınızı zannediyorumdum.
HAKKI - Kaldık ama “Paris Hilton” tarifesinden kaldık. Herifler bilgeliği ticarete çevirmişler. Kendini bulmaya gelene gecelik 200 dolar fiyat çakıyorlar. Üstelik yemek olarak haşlanmış pirinç ile bitki çayından başka da bir bok yoktu.
MURAT – Yani pek memnun kalmadınız.
HAKKI - Tabi ki de. Sabahın 5’inde kalkıp, Tapınaktan 5 kilometre ilerideki dere boyuna, çıplak ayakla sırtımızdaki kovalarla su almaya gidiyorduk. Dönüşte kahvaltıda ekmeksiz çorba içtikten sonra, 5 kilometre dağa tırmanıyorduk. Orada büyük üstad Kalaylama nezaretinde kung-fu antrenmanı yaptıktan sonra...
MURAT- Büyük Üstad Kalaylama mı ? Şu uçtuğu iddia edilen Rahip değil mi ?
HAKKI- O kadar afyon çekersen sen de uçarsın tabi.
MURAT- Buyrun devam edin,
HAKKI- Sabah antrenmanından sonra tapınağa dönüp soğuk mermer üstünde çıplak kafa ile meditasyon yapıyorduk. Her öğle yemeğinde haşlanmış pirincimizi yedikten sonra, tapınak temizliği ile tamiratı ile uğraşıyorduk. Akşam 6’da haşlanmış ot yiyip 7’de harap ve bitap bir şekilde yatıyorduk. Ne gece eğlencesi, ne bir sahil kenarı, ne güzel bir kız, ne güzel bir müzik, ne çarşı ne de pazar, hiçbir halt yoktu. Çıplak baş ve ayakla dolaşmaktan, yaş beton ile mermere oturmaktan, kıçımızı başımızı ısıran böceklerden devamlı hasta oluyordum. Hasta olunca da öyle annemin ki gibi tavuk suyuna çorba da yok, varsa yoksa Yasemin ile Papatya çayı.
MURAT- Peki bu kendini bulma yolculuğunda ne öğrendiniz ?
HAKKI - Ne öğreneceğim, kaybettiklerimin kıymeti ile kel kafamın üzerinde amuda kalkmayı öğrendim, başka da bir halt öğrenmedim.
MURAT – Bir diğer konuğuma dönüyorum. Hoş geldiniz, Yaşam Bey.
Kamera Arak’a dönünce, Murat’ta şisesinden bir yudum daha alır.
ARAK- Hoş bulduk, bana Yaş demeniz yeterli.
MURAT- Efendim, tam anlayamadım ?
ARAK- Benim ilk ismim Yaş, ikinci ismimi kullanmanıza gerek yok.
Stüdyodaki kameran, kamerasının arkasında iki büklüm gülmektedir.
MURAT- Tabi ki de nasıl isterseniz Sayın Yaş. Bize biraz “Hayat Koçluğu”ndan bahseder misiniz?
ARAK - Memnuniyetle. Hayatımızda aldığımız küçük kararlar ileride bize olumlu veya olumsuz şekilde yansımaktadır. Bu yüzden kaliteli ve mutlu bir yaşam için atacağımız her adımı ve alacağımız her kararı iyice tetkik edip sorgulamalıyız. Küçük ve önemsiz bir konuda geçmişte aldığımız basit kararlar ilerideki yaşantımızda büyük zorluklara dönüşebilmektedir. İşte biz de insanların yanlış kararlar alıp hayatlarının kalitesinin düşmesini engellemeye yönelik hizmetlerde bulunuyoruz. Örneğin Sayın Bilge Yayakalır, BMW’sini bize danışmanlık ücreti olarak verseydi, Ferrarisi ile Mercedes’ini satmak hatasına düşmeyecekti.
MURAT - Evet konuklarımıza soru sormak isteyenler 444 13 13 numaralı telefondan bize ulaşabilir. Evet hatta bir dinleyicimiz var. Sayın Yüksel Tici. Buyrun Sayın Yüksel Tici. Sorunuzu sorun.
Kameraman kafasına takılı kulaklığın mikrofonunu, beline bağlı kumandasındaki ses ayarını açarak konuşmaya başlar.
KAMERAN- Ferrari gaç yapıyordu ?
HAKKI- 340 kadranı vardı, ama ben en son 283 kilometreye çıktım.
KAMERAMAN- Gavur yapıyor be.
MURAT - Evet başka bir dinleyicimiz hatta, Sayın Veyasay Mayın. Sayın Veyasay ilginç bir isminiz var anlamını veya nerden geldiğini öğrenebilir miyiz ?
Kameraman sesini değiştirerek,
KAMERAMAN- Şimdi efendim benim rahmetli babam beceriksiz bir avukatmış. Bu yüzden de sadece “Veraset” davalarını kazanabiliyormuş. Bu itibarla da, ekmek yediği davalara ihanet etmemek için benim ismimi “Veraset” koymaya çalışmış. Amma velakin, Nüfus Müdürlüğü’ndeki, babamdan daha becerikli olan memur bey ise ismimi “Veyasay” olarak kaydetmiş. Bu vesile ile, babam ve ilgili memura duyduğum minnet duygularımı bir kez de huzurlarınızda tekrarlamak istiyorum.
MURAT- Sayın Veyasay Mayın. Buyrun konuklarımız sizin. Sorunuzu sorun ?
KAMERAMAN- Ben sorumu her iki konuğa da yöneltmek istiyorum. Bildiğim kadarıyla bilgelikte kafayı traşlamak şart. Bunun nedeni nedir ? Bir de, bilge olmak isteyen ancak alerjik bünyelere sahip arkadaşların kafalarını kazıttıktan sonra ortaya çıkan kızarıklar ile sivilceler ve bundan mütevellit kaşıntıları önlemeye yönelik önerileri nelerdir ?
ARAK - Şimdi Sayın Veyasay Mayın. Halkımızın da gayet iyi bildiği üzere “Maden olan yerde ot bitmez”. Ayrıca dış görüntünüz yerine sözleriniz ile insanlarla iletişim kurulması konsepti, bilgeliğin temelidir. Ancak, ben saçımı kazıtmadığım için diğer sorunuzu Sayın Bilge’nin cevaplandırması daha doğru olur.
HAKKI- Kafayı kazıtan tüm arkadaşlara sesleniyorum. Kazıtma sonrasında ortaya çıkan kaşıntı ve sivilciler için pudrayı, yok kendilerini iyice doğa vermişlerse, “Aloe Vera” veya “Kaynana Dili” yapraklarını çiğneyip kel kafalarına tükürmelerini, öneririm.
KAMERAMAN- Teşekkürler.
MURAT- Evet sorularınızı bekliyoruz. Programımız tüm hızıyla devam ediyor. Hatta şimdi Sema Ver var. Buyrun Sayın Sema Ver.
Murat birasından bir yudum daha alır. Kameraman sesini incelterek konuşma başlar,
KAMERAMAN- Ferrari’nizi geri aldınız mı ?
HAKKI- Yok ama şimdilik Masserati ile idare ediyorum.
KAMERAMAN- O zaman ara beni, Bebek’te bir iki tur atalım. Cebim, 0 505 413 Triple X.
HAKKI- Allah razı olsun be. Maymunlarla rahipler arasında yaşamaktan sosyalleşmeyi de unutmuştum. Hemen bu gece arıyorum.
MURAT- Şimdide hattımızda Fenasi Kerbakar var. Buyrun efendim, sorunuzu sorun.
Murat yine birasından bir yudum alır. Kameraman sesini kalınlaştırarak,
KAMERAMAN- Yok ben soru sormayacağım, bir arkadaşa bakıp çıkacaktım.
MURAT- Tabi ki de, yalnız kem veya ker bakmayın.
KAMERAMAN- Elbette, elbette...
MURAT- Evet şimdi de hatta Eriş İmsiz var. Buyrun sayın Eriş.
Herhangi bir ses gelmez, kısa bir bekleyişin ardından,
MURAT- Eriş Bey...
Yine herhangi bir ses gelmez, kısa bir bekleyeşin ardından,
MURAT -Evet maalesef kendisine erişim sağlayamıyoruz. Hatta da başka dinleyicimiz kalmadığından; Sayın Yaş ve Bilge son olarak dinleyicilerimize bir mesajınız var mı?
ARAK- Ben bir mesaj vermek istiyorum. İnsanlar ne ararlarsa arasınlar, önce içlerine baksınlar.
HAKKI- Evet. Ayrıca, bir şey aramadan önce, sahip olduklarının kıymetini bilsinler. Memleketimin, Ferrari’min, Bebek’in ve eski sevgilim Demet’in gözünü seveyim.
MURAT- O zaman bu parçayı sana koyuyorum. Çiçek Çakalın söylüyor. “Sevgilimi koluma takarım, göbekte üç beş tur atarım, olmadı bir de demet yaparım, gördüğün gibi çok şımarığım.” Pardon. Şarkıya geçmeden hattımızda bir izleyicimiz daha varmış. Buyrun efendim.
Kameraman sesini incelterek,
KAMERAMAN- Efendim, programınıza katılan bu isimler ile kişiler gerçekten gerçek mi ?
MURAT- Olur mu hanfendi, benim yazdığım bir skeçi sanatçı arkadaşlarımla arzı endam edip beğenize sunduk efendim.
KAMERAMAN- Ehe, ehe. Tabi canım ben de öyle düşünmüştüm. Hiç öyle isimler olabilir mi yani.
MURAT- Pardon kiminle müşerref olduk.
KAMERAMAN- Düriye Raksever.
MURAT- O zaman bu parça sana giriyor.
Ön Fon: Barış Manço’dan Komşu Kızı Düriye Çalmaya Başlar.
Murat birasından bir yudum alır ve elinde bira şişesiyle stüdyodan çıkar.
SAHNE 2 İÇ /GÜN TELEVİZYON BİNASININ KORİDORU
MURAT-GECE VE ATAK SİKİYAŞVELİ
Arka Fon: Barış Manço’dan Komşu Kızı Düriye
Murat stüdyodan koridora çıkar. Gece Sikiyaşveli ve Gecenin oğlu Atak, Murat’ı tebrik eder. Murat birasından bir yudum daha alıp, boşalan bira şişesini yanındaki çöp kutusuna atar.
GECE- Gene harikaydın aslanım.
MURAT- Teşekkür ederim.
GECE- Belki duymuşsundur. DTv Kanalını satın aldım. Yeni yayın dönemine de bomba gibi programlarla başlıyorum. Bu köhne kanaldan da bir tek seni DTv’ye geçiriyorum.
MURAT– Bu teklif benim için şereftir, ancak tüm ekibimle geçerim.
GECE- Tamam o kolay, programında kimse hiçbir şeyine karışmayacak. Herşey serbest, bütçe sınırlamanda olmayacak, ayrıca sana özel bir odada tahsis edeceğiz.
MURAT- Bana uyar.
GECE - İyi o zaman büroma geçelim de sözleşmeyi imzalayalım.
Koridorda yürümeye başlarlar. Atak etrafta karı kız var mı diye yürürken etrafına bakınmaktadır. Murat koridorda yürürken, boynundaki siyah taşlardan tespih şeklindeki kolyesiyle oynamaya başlar. Görüntü kolyede donar.
SAHNE 3 İÇ/GÜN DÜKMEN KİLİSESİ/ AVLUDA YER ALAN KÜÇÜK ÇİLE ODASI
MURAT
Bir önceki sahnedeki kolye, tespih olarak Murat’ın ellerindedir. Murat elinde tespihiyle, uyuklamaktadır. Birden titreyerek kendine gelir. Çile odasının duvarlarına görünce, biraz önce geçmişte kalan günlere dair bir flash-back yaşadığını fark eder. Yavaşça oturduğu yerden kalkarak arkasına düşürdüğü hırkasını üstüne giyer. Oda da elinde tespih çekerek volta atmaya başlar.
SAHNE 4 DIŞ /GÜN DÜKMEN KİLİSESİ/AVLU
GECE VE MURAT SİKİYAŞVELİ
Gece ve Atak Sikiyaşvelinin arkalarında Dükmen Kilisesi, sağ taraflarında giriş kapısı, karşılarında bir yatakhane, sol taraflarında ise gecekondudan bozma bir yapı vardır. Gece kolundaki saate bakmaktadır. 12/4/2018 saat 9:30 görüntüye gelir. Gece sıkıntılıdır, yüzünü ekşitir. Kafasını yukarı kaldırır. Yukarıdan küçük yağmur damlaları yüzüne yavaşça düşer. Atak karı kız var mı diye etrafına bakınmaktadır. Babası Atak’ı sinirle dürter. Atak elindeki şemsiyeyi açarak babasının üstüne gelecek şekilde tutar. Avlunun ortasından, kilisenin saçaklarının altına doğru beraberce yürürler.
SAHNE 5 İÇ /GÜN DÜKMEN KİLİSESİ/ÇİLE ODASI
MURAT-HAKKI
Murat çile odasında volta atmaktadır.
Ön Fon: Tahta kapı çalınır.
MURAT- Gel.
Kapı açılır. Rahipler gibi giyinmiş Hakkı, saygılı bir şekilde eğilerek, içeri girer.
HAKKI- D Tv’nin sahibi Gece Sikiyaşveli geldi.
MURAT- Nerede bekliyor ?
HAKKI - Hemen kapının önünde.
Murat küçük pencereden dışarı bakar. Hakkı’ya döner.
MURAT- Boşuna ıslanmasın. Kendisiyle görüşmek istemediğimi söyle.
HAKKI- Olur efendim.
Hakkı yavaşça kapıya yönelip, yavaşça odadan çıkar.
SAHNE 6 DIŞ /GÜN DÜKMEN KİLİSESİ / AVLU
GECE-ATAK-HAKKI
Hakkı Çile odasından çıkar. Yavaşça yağan yağmurda, avluyu geçip Kilisenin önünde bekleyen Gece’nin yanına yaklaşır. Murat’ın kararını Gece’nin kulağına fısıldar. Gece sinirlenip, cep telefonunu çıkartır. Numaraları tuşlar. Yanında kendisinin üzerine şemsiye tutan oğlu Atak’ın yanından hızla ileri doğru yürüyünce, ıslanmaya başlar. Durup arkasına bakar. Oğlu Atak kendisine sırtını dönmüş Kilisenin pencerisinden içeri bakmaktadır.
SAHNE 7 İÇ /GÜN DÜKMEN KİLİSESİ/SALON
FİGÜRASYON
Duvarlarda ikonlar, camlarda vitraylar bulunan küçük bir kilise. Kilisenin içerisinde geniş sıralar. Sıraların üstünde mini etekli kızlar, punk traşlı ve küpeli erkekler namaz kılmaktadır. Namaz kılan güzel bir kıza arkadan yakın plan. Kız kırmızı mini etek altına siyah çorap giymiştir. Secdeye yatınca iç çamaşırı görünür. Kırmızı ince bir külot. Görüntü donar.
SAHNE 8 DIŞ /GÜN DÜKMEN KİLİSESİ / AVLU
GECE-ATAK-HAKKI
Görüntü sarsılır. Gece Atak’ın kıçına tekme atmıştır. Bir kez daha Atak’ın kıçına tekme atar. Atak pencereden bakmayı kesip, arkasına dönüp, yağmur altında telefonla konuşarak yürüyen babasını takip etmeye başlar. Hakkı Gece’den uzaklaşıp, Çile Odasının önünde nöbet tutmaya başlar. Gece el kol hareketleriyle cep telefonuyla konuşmakta Atak ise babasını elinde şemsiye ile takip etmektedir. Gece telefonunu kapatır. Kilise saçağının altına gider. Hakkı’ya doğru dönüp, sırıtır. Gece ile Hakkı birbirlerine sertçe bakmaya başlarlar. Biraz sonra Hakkı’nın cebindeki telefon çalar. Hakkı sakince telefonu açar ve birden telaşlanıp, Çile odasına dalar.
Deccal, gördüm seni sobe.
lütfen diyorum ya lütfen yapma..
*our AC-130 in the air
En az dokuz bölümü var.
Bu işkenceyi çekmek istemiyorsanız, siz veya beni tavsiye edeceğiniz bir ekip benim bir senaryomu filme çekmelidir.
Nietzsche'nin dediği gibi: Umut en büyük kötülüktür çünkü işkenceyi uzatır.
Saygılarımla,
Deccal, gördüm seni sobe.
Büyük yapımcılara ulaşamadığım, küçük yapımcıların ise parayı denkleştirme çalışmalarından sıkıldığım için artık uzun metraj çalışmalarımı da siteye yüklemeye başlıyorum. İsteyen uzun metraj isteyen ilgili bölümlerinden kısa metraj film çekebilir. Ağaya da, marabaya da beleş. Yani bir nevi Senaryo sebili.
Son umudum olan bir yapımcıdan da olumsuz cevap gelirse, 12 farklı burçtan arkadaş çevresinden 2012 kıyametini anlatan, gizem-korku türündeki uzun metraj film senaryosunu da takdirlerinize sunacağım.
Saygılarımla,
Deccal, gördüm seni sobe.
valla bence hepa'ya kulak vermelisin. hikaye olarak kötü, senaryo olarak ötü, espriler kötü. nasıl yazıyorsun senaryoyu bilmiyorum ama bi sefer de başka bi yol dene. baktın yine olmuyor başka bi alanına yönel sinemanın bence. illa senarist olmak zorunda değilsin. yani bu senaryo filme çekilse inan ki burda aldığından daha çok tepki alırsın.
İlginiz için teşekkür ederim.
Yazınızda devamlı belirttiğiniz kötü ibaresine dayanak teşkil eden, eksiklikler ve yanlışlıkları açıklarsanız hem ben, hemde benim gibi amatör senaristler sizi daha iyi anlayabilir.
Yoksa kötü olarak tanımladığınız hikaye ve espriler, geçen sene vizyona giren 75 Türk filminin hiç abartısız bir şekilde 70'den daha iyi olduğunu düşünüyorum. Ancak, siz geçen sene çekilen bu 70 Türk filminin hepsinin de çok kötü olduğunu belirtmeniz halinde, eleştirinizi ciddiye alabilirim.
Eğer bu senaryo filme çekilirse kesinlikle Çalgı ve Çengi, Yav Arkadaş, Çakallarla Dans'tan daha fazla izleyiciye kavuşacağına inanıyorum. Çünkü bu film Cem Yılmaz'ın çektiği filmler ayarındadır. Cem Yılmazın filmlerinde bile sadece 50 civarında espri bulunurken, bu senaryoda bu rakam 65'e ulaşmaktadır. Bu rakamda, Türkiye'deki temel sinema kitlesi olan 15-21 yaş arasındaki gençleri sinema salonuna çekmesini sağlayacak olan 30 esprinin üstündedir.
Diğer taraftan senaryonun tamamını okumanız halinde, Cem Yılmaz filmlerinin aksine, bu senaryonun derin bir felsefe ve eleştiri boyutunun bulunduğunu da belki farkedebilirsiniz.
Saygılarımla,
Deccal, gördüm seni sobe.
Büyük yapımcılara ulaşamadığım, küçük yapımcıların ise parayı denkleştirme çalışmalarından sıkıldığım için artık uzun metraj çalışmalarımı da siteye yüklemeye başlıyorum. İsteyen uzun metraj isteyen ilgili bölümlerinden kısa metraj film çekebilir. Ağaya da, marabaya da beleş. Yani bir nevi Senaryo sebili.
Son umudum olan bir yapımcıdan da olumsuz cevap gelirse, 12 farklı burçtan arkadaş çevresinden 2012 kıyametini anlatan, gizem-korku türündeki uzun metraj film senaryosunu da takdirlerinize sunacağım.
Saygılarımla,
Dostum ben sana büyük bir yapımcının telefonu vereyim ama kalbin kırılır...
Dostum ben sana büyük bir yapımcının telefonu vereyim ama kalbin kırılır...
Kalbimin sağlığına yönelik uyarınız için teşekkür ederim. Ancak, akıl sağlığım için bu yapımcının irtibat bilgilerini bana gönderirseniz minnettar kalırım. Saygılarımla,
Deccal, gördüm seni sobe.
Diyecek bir şey bulamıyorum 😀 Vay be!! ne adamlar varmış da harcanıyorlarmış.
*our AC-130 in the air
Adam marjinal
İlgi ve görüşleriniz için teşekkür ederim.
Sanatçının doğuş noktası; "Ben, bu güne kadar yapılanlardan daha iyisini yapabilirim" diyerek buna inanmaktadır.
Yoksa, yapılanlar çok güzel, benim de bu dünyaya bir eser getirmeme gerek yok diye düşünürse zaten tarihte bir toz olarak yok olup gider.
Sadece, yapılanları beğenmeyip, yeni eserler ortaya çıkartabilenler sanatçı olabilirler.
Küstahlığımın ve eserlerime yapılan eleştirilere dayanaklarını sormamın sebebi budur.
Her zaman saygılarımla,
Deccal, gördüm seni sobe.
Üretken bir insan olman gerçekten takdir edilesi, fakat biraz daha çalışman gerektiğini düşünüyorum, şuan çok kör göze parmak gidiyosun
İlginiz için teşekkür ederim.
Değerlendirmelerinizi anlayıp, hatalarımı düzeltmem için görüşlerinizi biraz daha detaylandırır mısınız ?
Saygılarımla,
Deccal, gördüm seni sobe.
İlginiz için teşekkür ederim.
Yazınızda devamlı belirttiğiniz kötü ibaresine dayanak teşkil eden, eksiklikler ve yanlışlıkları açıklarsanız hem ben, hemde benim gibi amatör senaristler sizi daha iyi anlayabilir.
Yoksa kötü olarak tanımladığınız hikaye ve espriler, geçen sene vizyona giren 75 Türk filminin hiç abartısız bir şekilde 70'den daha iyi olduğunu düşünüyorum. Ancak, siz geçen sene çekilen bu 70 Türk filminin hepsinin de çok kötü olduğunu belirtmeniz halinde, eleştirinizi ciddiye alabilirim.
Eğer bu senaryo filme çekilirse kesinlikle Çalgı ve Çengi, Yav Arkadaş, Çakallarla Dans'tan daha fazla izleyiciye kavuşacağına inanıyorum. Çünkü bu film Cem Yılmaz'ın çektiği filmler ayarındadır. Cem Yılmazın filmlerinde bile sadece 50 civarında espri bulunurken, bu senaryoda bu rakam 65'e ulaşmaktadır. Bu rakamda, Türkiye'deki temel sinema kitlesi olan 15-21 yaş arasındaki gençleri sinema salonuna çekmesini sağlayacak olan 30 esprinin üstündedir.
Diğer taraftan senaryonun tamamını okumanız halinde, Cem Yılmaz filmlerinin aksine, bu senaryonun derin bir felsefe ve eleştiri boyutunun bulunduğunu da belki farkedebilirsiniz.
Saygılarımla,
bahsettiğin filmleri izlemedim o yüzden onlar hakkında yorum yapamam ama cem yılmaz filmleriyle karşılaştırman pek yerinde değil. ha eğer bir insanın adının Yüksel Tici olması sana komik geliyorsa yolun açık olsun. kötü dememin nedeni diyalogların yetersiz olması, esprilerin kötü olması, ortada sağlam bir hikayenin olmaması vs. ha bu senaryonun filmi çekilmez mi? zorlanırsa neden olmasın? her sene o kadar berbat film giriyor ki gösterime artık ilkokul piyeslerinin bile vizyona girmesine şaşırmam. ama şu da var. geçende şafak sezerin bir filmini izlemeye niyetlendim. tamamen önyargısız bir şekilde gülmek için izlemeye başladım ama 20. dk.sında küfrettim kapattım filmi.
bahsettiğin filmleri izlemedim o yüzden onlar hakkında yorum yapamam ama cem yılmaz filmleriyle karşılaştırman pek yerinde değil. ha eğer bir insanın adının Yüksel Tici olması sana komik geliyorsa yolun açık olsun. kötü dememin nedeni diyalogların yetersiz olması, esprilerin kötü olması, ortada sağlam bir hikayenin olmaması vs. ha bu senaryonun filmi çekilmez mi? zorlanırsa neden olmasın? her sene o kadar berbat film giriyor ki gösterime artık ilkokul piyeslerinin bile vizyona girmesine şaşırmam. ama şu da var. geçende şafak sezerin bir filmini izlemeye niyetlendim. tamamen önyargısız bir şekilde gülmek için izlemeye başladım ama 20. dk.sında küfrettim kapattım filmi.
İlginiz için teşekkür ederim.
Yüksel Tici, bu filmin komedi değil felsefe öğesidir.
Bu senaryo 15-21 yaş sinema seyircisine göre hazırlanmış olup, gülmeye güdülenmiş kalabalığı;
Ferrarisini Satan Bilge Yayakalır ile Yaş *m Sever'in sadece isimleri ile değil genel konseptte çizdiği tiplerle güldürülmesi planlanmıştır.
Yüksel Tici tipi ise; meşhur olma yolunda 50.000 kişinin çaba sarfetmesi sonucunda sadece ünlü olmayı başaran 30 kişinin, nasıl olup da ünlü olduğu veya ünlü olamayan 49.970 kişiye neler olduğu yerine, ünlü olanların nerede, kimlerle, nasıl ve ne giyip, takarak dolaştığını izleyen magazin fanlarını temsil etmektedir. S*keçte, Bilgelik ve materyalizm konusu gündeme gelmişken bu zattın bu önemli konulara yönelik bir bilgilenme ve ilgilenme güdüsü yerine sadece işin magazinin de olduğu ve bu kadar önemli bir konu konuşulurken bu zatın sadece Ferrarinin kaç yaptığını merak etmesi işlenmektedir.
Dolayısıyla aslında filmin derinliği olan ve halkın eğitim seviyesinin YÜKSELTİLMESİ gerektiği hususu Yüksel Tici tipiyle işlenmektedir.
Bu itibarla, farketmeden senaryonun derinliğini ortaya koymanız ve bana da bu açıklamayı sunma imkanı verdiğiniz için teşekkür ederim.
Deccal, gördüm seni sobe.