Forum

çekmeyi düşündüğüm ...
 

çekmeyi düşündüğüm kısa film konusu

19 Gönderi
10 Üyeler
0 Reactions
7,416 Görüntüleme
(@lvntbrkngzn)
Gönderi: 28
Başlığı açan
 

Aşk olmayan bir evde büyüyen çocuk ve o ailenin fakirliğini anlatan kısa film çekmeyi düşünüyorum...Sizce nasıl konu fikrinizi merak ediyorum ?

sanat aşk,sanatçı aşıktır...

 
Gönderildi : 12/01/2012 3:10 am
(@copen)
Gönderi: 0
 

Çekici değil belki böyle pıt diye söylediğin için belkide çok kurcalanan iç karartıcı bir konu olduğu için belki de gecenin bu saatinde hala afterda iş yetiştirmeye çalıştığım içindir - ama ben beğenmiyorum bu tip şeyleri. Ayrıca deformasyonu oluşturmakta/çekmekte çok daha kolay ama bir o kadar etkisiz bir yöntem. Ama sadeliği, naturelliği çekmek kurgulamak bence en zoru. Bir de niye biz ( lütfen sen alınma - senin başlığın sayesinde geneli söylüyorum ) hep böyle deforme şeyleri çekmek istiyoruz ve çekiyoruzda, neyin peşindeyiz amacımız ne? Yani bir baksana uzun-kısa olan çoğunluk filme, memlekette sanki herkes eros- herkes aslı/kerem sanki her seyi hallettik süperiz de bilmem kaç senedir üzerinde milyonlarca tornavida izi olan aşk radyosunu söküyoruz illaki tamir edecez - bırak bozuk kalsın 1milyon yıldır kurcalanıyor o cihaz, ya da ne bilim istanbulun arka sokaklarından, fahişlerden, uçuk kaçık zengin holding insanlarından, sanatçılığı sadece marjinal kıyafetlerle üstünde taşıyacağını sanan ve sanatçıyı böyle marjinal olarak pompalayan kalabalıklardan, yönetmen görünebilmek için gökteki bulutları the doors'un solistine benzetip bunuda bünyesinde eritemeyince deliliğini-beceriksizliğini-tembelliğini sanat örtüsünün altına saklamaya çalışan süper anlaşılmaz ama derin, her seyi gören bilen ama hissettirmeyen yönetmen ve düşünen ama bir türlü yol alamayan adamlardan en azından ben bıktım.

Konuya istinaden, üstelik bir de bunu halka örnek olsun seyredene bir şey verelimde bak yuvasında aşk yaşamayan bir aileyi gösterelim millette ibret alsın ders cıkarsın diye mi düşünüyoruz acaba. Hep kötüyü hep arka sokakları çekmemizdeki ya da fakirliği ya da çok zenginliği göstermemizdeki amaç ne. Yahu normal kimse yok mu normal insanların hikayeleri yok mu? Sabah işine giden akşam dönen, kucuk kaçamakları masum hobileri olan , ne bilim niye sanatta çekiçle vurmak istiyoruz ki izleyene. Sofrada binlerce çeşit yemek var biz takmışız ya ekmek arası döner ya pilav üstü kuru bir de hala acaba bu yemeği yapsam beğenirler mi ilgi çekermi diye soruyoruz.

Ayrıca diyelim ki amacımız aşksızlığı, duygusal yokluğu, fikirsel boşluğu anlatmaksa niye hemen direkt belgesel tadında gerceği makyajlayıp göstermeye çalışıyoruz ki? Mesela bu konseptte aşkın varlığını anlatsak güzellik göstersek izleyende vay be aşk önemli bir seymiş ben ne dana adamım dese kalbi yumuşasa anlatmak istediğimiz noktadan çok mu uzaklaşıyoruz. Belki de kontrastı kullanmayı bilmiyoruz okumuyoruz izlemiyoruz. Bilmiyorum bir yerlerde bir arıza var ya da gecenin bu saatinde soylemek istediğini bir turlu anlatamayan bende arıza vardır.

Deformasyonu oluşturmak sunmak yaratmak kolaydır = mesela benim işimde after effects mesela kullanmaya başlayan herkez ( genel olarak ilk düşülen çukur ilk çekici gelen yer budur ) programla yapılmış bir kaç ışık hilesini bir kaç patlamayı görür ve sanki kurşun ona sıkılmış etkisiyle programı amaç edinir uğraşır durur yapar da ve "vay be ben oldum der" bir de babalar gibi iş bulur Günler geçer bir de bakar ki herşeyi uçuruyor, patlak lambaları yakıyor, penguenleri uçuruyor, sakatları yürütüyor neyse olmayanları olduruyor. Ama bir proje gelir adam derki kardeş sadece bir tomurcuk yap, buyusun çiçek olsun ama gerçek gibi naturel görünsün. Örnek bu ya işte o gün belgrad ormanlarında yusuf yusuf olursun, böyle kalırsın. Düşünürsün abicim basit bir papatya yahu normal gün ışığı der kekelersin neyse kalakalırsın güzelliği her gün gördüğün doğal şekliyle taklit etmek yooookkkk güzellik naturellik olduğu gibi göstermek kolay değilmiş usta hemde hiç kolay değil. Bakarsın ki ustayım derken bir papatya gelmiş senin apoletleri sökmüş atmış, yine çıraksın yine çırak ...

İşte bunu unutmamak lazım, bir de akıldan geçenle dilin arasında bir elek kullanmak lazım. [ ben bugün o eleği yıkamaya gönderdim :)) ]

Yoksa işte yukardaki gibi bir başlık açar birisi , internette sörf yaparken...

Not: Sanirim sorun!!! senin çekmeye çalıştığın filmde değil usta !!! sorun ben de

ve hala kafamda soruyorsun...

kötü iş kötü iştir en iyi teknoloji kullanılsa bile; iyi iş iyi iştir sadece kağıt kalem olsa bile....

 
Gönderildi : 12/01/2012 4:28 am
(@lvntbrkngzn)
Gönderi: 28
Başlığı açan
 

Bu kadar uzun anlatmanın gereği neydi bilmiyorum neyse üşenmedim okudum hepsini.

Herkezin bu işte bir tarzı vardır kimi güldürmeyi amaçlar kimi ağlatmayı kimi düşündürmeyi kimi etkilemeyi benimde tarzım o. sölediğine göre bu iş ile uğraşan çoğu kişininde tarzı buymuş kimse istemediği şeyi yapmaz eğer o alanda boşluk olduğunu düşünüyosan sen doldurmayı dene.

Sinema insanlara zevk heyecan verilmsi için yapılan birşey izleyicilerin istediği şeyler yayınlanır her zaman televizyonlarda kim normal bi ailenin yaşantısını izlemek ister benim için bir artısı yok ama senin hatrın için umarım biri çıkar sen yapamıycaksın büyük bir ihtimalle ama umarım totonun üzerinde oturup o tarz şeyler izleme imkanın olur 🙂

sanat aşk,sanatçı aşıktır...

 
Gönderildi : 12/01/2012 5:19 am
(@baroka)
Gönderi: 0
 

bende klişe konulara inananlardandım.ama zamanla bunun nekadar yanlış olduğunu anladım.klişe olan konu değil ''kafa'' bunun çok örneği var aslında ama,ilk aklıma gelen martin scorsese'nin zindan adası filmi,tamam başyapıt değil ama iyi bir film,oysa kunusu nekadar klişe.

burada önemli olan o sıradan bir konusu olan senaryoyu alıp,nasıl işlediğinizdir.tabi bütçe meselesinide unutmamak gerekir.

 
Gönderildi : 12/01/2012 9:36 pm
(@lvntbrkngzn)
Gönderi: 28
Başlığı açan
 

Kesinlikle katılıyorum abi sana her yönetmenin gözü her senaristin kalemi farklıdır aynı işleri farklı kişilerden izlemek bana genelde zevk vermiştir.

sanat aşk,sanatçı aşıktır...

 
Gönderildi : 13/01/2012 3:21 am
(@zecalufinon)
Gönderi: 61
 

Ben seni destekliyorum, bu filmi yap. Ele alacağın konu gayet ağır başlı olacağa benziyor. Son zamanlarda kısa filmlerde sıkça karşımıza çıkan anlamsız komedi, yok efendim sevgilisinden ayrılan bir gencin dramı, varoluş sancıları içinde elinde çakmakla bir şeyleri yakan adamlar görmekten sıkıldım. Olgun filmlere gereksinim söz konusu.

Ancak şu soruyu sormadan geçemeyeceğim, o çocuğun psikolojisini yansıtacak gerekli bilimsel bilgilerin var mı? Yoksa senaryonu gözlemlerine dayalı olarak mı biçimlendireceksin? İşte kilit nokta burası. Eğer bilimsel veriler üzerinden gidersen, şık bir görüntü yönetmenliği sunarsan, iyi de bir kurgu yaparsan filmini izleyip tebrik edecek kişilerden ilki ben olurum.

 
Gönderildi : 13/01/2012 5:08 am
(@rodin)
Gönderi: 54
 

Ama bir proje gelir adam derki kardeş sadece bir tomurcuk yap, buyusun çiçek olsun ama gerçek gibi naturel görünsün. Örnek bu ya işte o gün belgrad ormanlarında yusuf yusuf olursun, böyle kalırsın. Düşünürsün abicim basit bir papatya yahu normal gün ışığı der kekelersin neyse kalakalırsın güzelliği her gün gördüğün doğal şekliyle taklit etmek yooookkkk güzellik naturellik olduğu gibi göstermek kolay değilmiş usta hemde hiç kolay değil. Bakarsın ki ustayım derken bir papatya gelmiş senin apoletleri sökmüş atmış, yine çıraksın yine çırak ...

sadece bu kısım çok hoşuma gittiği için alıntıladım. müthiş bir gözlem ve anlatı. tebrikler üstad...

Benim için SAÇMA fikir yoktur, herkesin fikrine saygı duyarım. Sadece bazıları ilgimi çekmeyebilir.

 
Gönderildi : 13/01/2012 12:26 pm
(@lvntbrkngzn)
Gönderi: 28
Başlığı açan
 

Eyvallah zecalufinon sinemada desteklenmek destek vermek gerçekten çok önemli.Bu destek yüzünden ne yetenekli sinemacılar daha piyasaya giremeden kaybolmak zorunda kaldılar.

Soruna gelince gözlemlerime dayanarak ve tabiki araştırarak yazabilceğim birşey aceleye getirmiycem filmi her noktası hazır olana kadar beklicem kafamdakine ulaşmassa zaten bir tek ben izlerim o filmi.

sanat aşk,sanatçı aşıktır...

 
Gönderildi : 13/01/2012 3:02 pm
(@baroka)
Gönderi: 0
 

birkan sana bahsettiğim senaryoyuda getiriyorum.senin için sakıncası yoksa senayonu getir,araştırma yapılması geeken bişeyler vardır mutlaka.

 
Gönderildi : 13/01/2012 11:03 pm
(@lvntbrkngzn)
Gönderi: 28
Başlığı açan
 

tamam abi vardır mutlaka yardım edebilceğin yer getiririm yarın ararım seni

sanat aşk,sanatçı aşıktır...

 
Gönderildi : 14/01/2012 2:35 am
(@donusum)
Gönderi: 38
 

Çekici değil belki böyle pıt diye söylediğin için belkide çok kurcalanan iç karartıcı bir konu olduğu için belki de gecenin bu saatinde hala afterda iş yetiştirmeye çalıştığım içindir - ama ben beğenmiyorum bu tip şeyleri. Ayrıca deformasyonu oluşturmakta/çekmekte çok daha kolay ama bir o kadar etkisiz bir yöntem. Ama sadeliği, naturelliği çekmek kurgulamak bence en zoru. Bir de niye biz ( lütfen sen alınma - senin başlığın sayesinde geneli söylüyorum ) hep böyle deforme şeyleri çekmek istiyoruz ve çekiyoruzda, neyin peşindeyiz amacımız ne? Yani bir baksana uzun-kısa olan çoğunluk filme, memlekette sanki herkes eros- herkes aslı/kerem sanki her seyi hallettik süperiz de bilmem kaç senedir üzerinde milyonlarca tornavida izi olan aşk radyosunu söküyoruz illaki tamir edecez - bırak bozuk kalsın 1milyon yıldır kurcalanıyor o cihaz, ya da ne bilim istanbulun arka sokaklarından, fahişlerden, uçuk kaçık zengin holding insanlarından, sanatçılığı sadece marjinal kıyafetlerle üstünde taşıyacağını sanan ve sanatçıyı böyle marjinal olarak pompalayan kalabalıklardan, yönetmen görünebilmek için gökteki bulutları the doors'un solistine benzetip bunuda bünyesinde eritemeyince deliliğini-beceriksizliğini-tembelliğini sanat örtüsünün altına saklamaya çalışan süper anlaşılmaz ama derin, her seyi gören bilen ama hissettirmeyen yönetmen ve düşünen ama bir türlü yol alamayan adamlardan en azından ben bıktım.

Konuya istinaden, üstelik bir de bunu halka örnek olsun seyredene bir şey verelimde bak yuvasında aşk yaşamayan bir aileyi gösterelim millette ibret alsın ders cıkarsın diye mi düşünüyoruz acaba. Hep kötüyü hep arka sokakları çekmemizdeki ya da fakirliği ya da çok zenginliği göstermemizdeki amaç ne. Yahu normal kimse yok mu normal insanların hikayeleri yok mu? Sabah işine giden akşam dönen, kucuk kaçamakları masum hobileri olan , ne bilim niye sanatta çekiçle vurmak istiyoruz ki izleyene. Sofrada binlerce çeşit yemek var biz takmışız ya ekmek arası döner ya pilav üstü kuru bir de hala acaba bu yemeği yapsam beğenirler mi ilgi çekermi diye soruyoruz.

Ayrıca diyelim ki amacımız aşksızlığı, duygusal yokluğu, fikirsel boşluğu anlatmaksa niye hemen direkt belgesel tadında gerceği makyajlayıp göstermeye çalışıyoruz ki? Mesela bu konseptte aşkın varlığını anlatsak güzellik göstersek izleyende vay be aşk önemli bir seymiş ben ne dana adamım dese kalbi yumuşasa anlatmak istediğimiz noktadan çok mu uzaklaşıyoruz. Belki de kontrastı kullanmayı bilmiyoruz okumuyoruz izlemiyoruz. Bilmiyorum bir yerlerde bir arıza var ya da gecenin bu saatinde soylemek istediğini bir turlu anlatamayan bende arıza vardır.

Deformasyonu oluşturmak sunmak yaratmak kolaydır = mesela benim işimde after effects mesela kullanmaya başlayan herkez ( genel olarak ilk düşülen çukur ilk çekici gelen yer budur ) programla yapılmış bir kaç ışık hilesini bir kaç patlamayı görür ve sanki kurşun ona sıkılmış etkisiyle programı amaç edinir uğraşır durur yapar da ve "vay be ben oldum der" bir de babalar gibi iş bulur Günler geçer bir de bakar ki herşeyi uçuruyor, patlak lambaları yakıyor, penguenleri uçuruyor, sakatları yürütüyor neyse olmayanları olduruyor. Ama bir proje gelir adam derki kardeş sadece bir tomurcuk yap, buyusun çiçek olsun ama gerçek gibi naturel görünsün. Örnek bu ya işte o gün belgrad ormanlarında yusuf yusuf olursun, böyle kalırsın. Düşünürsün abicim basit bir papatya yahu normal gün ışığı der kekelersin neyse kalakalırsın güzelliği her gün gördüğün doğal şekliyle taklit etmek yooookkkk güzellik naturellik olduğu gibi göstermek kolay değilmiş usta hemde hiç kolay değil. Bakarsın ki ustayım derken bir papatya gelmiş senin apoletleri sökmüş atmış, yine çıraksın yine çırak ...

İşte bunu unutmamak lazım, bir de akıldan geçenle dilin arasında bir elek kullanmak lazım. [ ben bugün o eleği yıkamaya gönderdim :)) ]

Yoksa işte yukardaki gibi bir başlık açar birisi , internette sörf yaparken...

Not: Sanirim sorun!!! senin çekmeye çalıştığın filmde değil usta !!! sorun ben de

ve hala kafamda soruyorsun...

Çok güzel bir yazı olmuş.Tespitler gayet yerinde.

 
Gönderildi : 08/06/2012 1:16 pm
(@onucuncu_1605504554)
Gönderi: 0
 

Bahsettiğiniz konu, en azından bir senarist açısından çok banall 🙂

Ancak, benzer mekan ve imkanlarla aşağıda sunduğum hikayenin çekilebileceğini düşünüyorum.
Takdirlerinize saygılarımla arz ederim.

I-
VESAYETLİ OYUNCAK

Bir oyuncakçı dükkânı. Bir baba ve oğlu oyuncaklara bakmaktadır. Baba, oğluna önce bir kılıç uzatır. Oğlu kılıcı beğenmez ittirir. Sonra baba, raftan oyuncak bir silah alıp oğluna gösterir. Oğlu arkasını dönüp yürümeye başlar, bebeklerin bulunduğu rafın önüne gelir. Bir tane Barbie bebek alıp babasına gösterir. Babası sinirlenerek çocuğun elinden bebeği alıp, rafa yerine koyar, sonra oğlunu kolundan tutup, oyuncak silahların bulunduğu rafın önüne getirir. Çocuk babasının elinden kurtulup, yeniden bebeklerin bulunduğu rafın önüne gelir. Babası sinirle çocuğunun kolundan tutup, oyuncak dükkanından çıkartır. Biraz sonra, baba ve oğlu tekrar dükkana döner. Çocuk avazı çıktığı kadar bağırarak ağlamaktadır. Baba sinirle çocuğu oyuncak bebeklerin bulunduğu rafın önüne getirir. Çocuk ağlamasını birden keser. Biraz önce beğendiği bebeği eline alır. Babası oğlunun elinden tutarak kasaya götürür. Kasada ödeme işlemini yaptıktan sonra dükkândan çıkarlar.

Akşam, evlerinde, çocuk odasında bebeği inceler. Sonra bir makas alıp, masasının arkasındaki sandalyeye oturup, bebeğin sağ bacağını makas ile kesmeye çalışır. O sırada odaya çocuğun annesi gelir ve çocuğun bebeği makas ile kestiğini görünce, çocuğuna kızar. Hışımla çocuğun elinden makası ve bebeği alır. Makası dolabın üstüne koyarken, bebeği sinirle yere atar. Oğlu ağlamaya başlayınca, annesi çocuğuna ite kaka pijamalarını giydirip, yatağına yatırır. Işıkları söndürüp odadan çıkar.

Çocuk yatağında uyuma numarası yapıp gece olmasını bekler. Anne ve babası yattıktan sonra, yerden bebeğini alıp, mutfağa gider. Mutfaktaki çekmeceden çıkarttığı büyük bir bıçak ile tezgahın üstünde bebeğin sağ bacağını keser. Bıçağı yerine koyar. Sessizce mutfaktan çıkar. Holdeki portmantoda asılı olan paltosunun iç cebine bebeğini koyar. Odasına gidip yatar.

Sabah, olunca çocuk babası ile beraber evden çıkıp parka gider. Çocuk salıncağa binip sallanırken, babası arka tarafta salıncağı itmektedir. Parka, tekerlekli iskemlede sağ bacağı kesik bir kız çocuğu ile çocuğun tekerlekli sandalyesini iten babası girer. Çocuk birden neşeyle, salıncağını durdurup, neşeyle onlara doğru koşmaya başlar. Kızın önüne gelince durup, paltosunun iç cebinden çıkarttığı, sağ bacağı kesik bebeği kıza verir. Kız, sevinerek, bebeği alır. Kızın babası ise bebeğin sağ bacağını olmadığını görünce sinirlenip, bebeği, kızının elinden alır ve yere atar. Kız ağlamaya başlarken, kızın babası sinirle kızını parktan çıkartır. Oğlanın gözleri dolar ve bir süre yerinden kıpırdayamaz. Birden sinirle arkasına döner. Babasına doğru ağlayarak, koşmaya başlar. Babası oğlunun kendisine sarılacağını zannederek çömelip, kollarını açıp oğlunun kucağına gelmesini bekler. Çocuk ise babasına yaklaşınca, ağlayarak ve bağırarak, babasını tekmelemeye ve yumruklamaya başlar.

Deccal, gördüm seni sobe.

 
Gönderildi : 08/06/2012 1:54 pm
(@goldera)
Gönderi: 0
 

Bahsettiğiniz konu, en azından bir senarist açısından çok banall 🙂

Ancak, benzer mekan ve imkanlarla aşağıda sunduğum hikayenin çekilebileceğini düşünüyorum.
Takdirlerinize saygılarımla arz ederim.

I-
VESAYETLİ OYUNCAK

Bir oyuncakçı dükkânı. Bir baba ve oğlu oyuncaklara bakmaktadır. Baba, oğluna önce bir kılıç uzatır. Oğlu kılıcı beğenmez ittirir. Sonra baba, raftan oyuncak bir silah alıp oğluna gösterir. Oğlu arkasını dönüp yürümeye başlar, bebeklerin bulunduğu rafın önüne gelir. Bir tane Barbie bebek alıp babasına gösterir. Babası sinirlenerek çocuğun elinden bebeği alıp, rafa yerine koyar, sonra oğlunu kolundan tutup, oyuncak silahların bulunduğu rafın önüne getirir. Çocuk babasının elinden kurtulup, yeniden bebeklerin bulunduğu rafın önüne gelir. Babası sinirle çocuğunun kolundan tutup, oyuncak dükkanından çıkartır. Biraz sonra, baba ve oğlu tekrar dükkana döner. Çocuk avazı çıktığı kadar bağırarak ağlamaktadır. Baba sinirle çocuğu oyuncak bebeklerin bulunduğu rafın önüne getirir. Çocuk ağlamasını birden keser. Biraz önce beğendiği bebeği eline alır. Babası oğlunun elinden tutarak kasaya götürür. Kasada ödeme işlemini yaptıktan sonra dükkândan çıkarlar.

Akşam, evlerinde, çocuk odasında bebeği inceler. Sonra bir makas alıp, masasının arkasındaki sandalyeye oturup, bebeğin sağ bacağını makas ile kesmeye çalışır. O sırada odaya çocuğun annesi gelir ve çocuğun bebeği makas ile kestiğini görünce, çocuğuna kızar. Hışımla çocuğun elinden makası ve bebeği alır. Makası dolabın üstüne koyarken, bebeği sinirle yere atar. Oğlu ağlamaya başlayınca, annesi çocuğuna ite kaka pijamalarını giydirip, yatağına yatırır. Işıkları söndürüp odadan çıkar.

Çocuk yatağında uyuma numarası yapıp gece olmasını bekler. Anne ve babası yattıktan sonra, yerden bebeğini alıp, mutfağa gider. Mutfaktaki çekmeceden çıkarttığı büyük bir bıçak ile tezgahın üstünde bebeğin sağ bacağını keser. Bıçağı yerine koyar. Sessizce mutfaktan çıkar. Holdeki portmantoda asılı olan paltosunun iç cebine bebeğini koyar. Odasına gidip yatar.

Sabah, olunca çocuk babası ile beraber evden çıkıp parka gider. Çocuk salıncağa binip sallanırken, babası arka tarafta salıncağı itmektedir. Parka, tekerlekli iskemlede sağ bacağı kesik bir kız çocuğu ile çocuğun tekerlekli sandalyesini iten babası girer. Çocuk birden neşeyle, salıncağını durdurup, neşeyle onlara doğru koşmaya başlar. Kızın önüne gelince durup, paltosunun iç cebinden çıkarttığı, sağ bacağı kesik bebeği kıza verir. Kız, sevinerek, bebeği alır. Kızın babası ise bebeğin sağ bacağını olmadığını görünce sinirlenip, bebeği, kızının elinden alır ve yere atar. Kız ağlamaya başlarken, kızın babası sinirle kızını parktan çıkartır. Oğlanın gözleri dolar ve bir süre yerinden kıpırdayamaz. Birden sinirle arkasına döner. Babasına doğru ağlayarak, koşmaya başlar. Babası oğlunun kendisine sarılacağını zannederek çömelip, kollarını açıp oğlunun kucağına gelmesini bekler. Çocuk ise babasına yaklaşınca, ağlayarak ve bağırarak, babasını tekmelemeye ve yumruklamaya başlar.

Hocam bebeği çıkarıp kıza verdiği an süper bir yere gidiyor çok iyi bir iş çıkmış sanırım ortaya dedim.Babası sinirlendi attı kız ağladı tamam.Ama sonunu anlayamadım ?

 
Gönderildi : 08/06/2012 10:26 pm
(@lvntbrkngzn)
Gönderi: 28
Başlığı açan
 

okumaya başladığımda hoş bir şeye benzettim ama ilgimi çekmedi sonra tabi zevkler farklı olabilir.. bana hiç çekici gelmedi

sanat aşk,sanatçı aşıktır...

 
Gönderildi : 19/06/2012 4:05 pm
(@onucuncu_1605504554)
Gönderi: 0
 

Bahsettiğiniz konu, en azından bir senarist açısından çok banall 🙂

Ancak, benzer mekan ve imkanlarla aşağıda sunduğum hikayenin çekilebileceğini düşünüyorum.
Takdirlerinize saygılarımla arz ederim.

I-
VESAYETLİ OYUNCAK

Bir oyuncakçı dükkânı. Bir baba ve oğlu oyuncaklara bakmaktadır. Baba, oğluna önce bir kılıç uzatır. Oğlu kılıcı beğenmez ittirir. Sonra baba, raftan oyuncak bir silah alıp oğluna gösterir. Oğlu arkasını dönüp yürümeye başlar, bebeklerin bulunduğu rafın önüne gelir. Bir tane Barbie bebek alıp babasına gösterir. Babası sinirlenerek çocuğun elinden bebeği alıp, rafa yerine koyar, sonra oğlunu kolundan tutup, oyuncak silahların bulunduğu rafın önüne getirir. Çocuk babasının elinden kurtulup, yeniden bebeklerin bulunduğu rafın önüne gelir. Babası sinirle çocuğunun kolundan tutup, oyuncak dükkanından çıkartır. Biraz sonra, baba ve oğlu tekrar dükkana döner. Çocuk avazı çıktığı kadar bağırarak ağlamaktadır. Baba sinirle çocuğu oyuncak bebeklerin bulunduğu rafın önüne getirir. Çocuk ağlamasını birden keser. Biraz önce beğendiği bebeği eline alır. Babası oğlunun elinden tutarak kasaya götürür. Kasada ödeme işlemini yaptıktan sonra dükkândan çıkarlar.

Akşam, evlerinde, çocuk odasında bebeği inceler. Sonra bir makas alıp, masasının arkasındaki sandalyeye oturup, bebeğin sağ bacağını makas ile kesmeye çalışır. O sırada odaya çocuğun annesi gelir ve çocuğun bebeği makas ile kestiğini görünce, çocuğuna kızar. Hışımla çocuğun elinden makası ve bebeği alır. Makası dolabın üstüne koyarken, bebeği sinirle yere atar. Oğlu ağlamaya başlayınca, annesi çocuğuna ite kaka pijamalarını giydirip, yatağına yatırır. Işıkları söndürüp odadan çıkar.

Çocuk yatağında uyuma numarası yapıp gece olmasını bekler. Anne ve babası yattıktan sonra, yerden bebeğini alıp, mutfağa gider. Mutfaktaki çekmeceden çıkarttığı büyük bir bıçak ile tezgahın üstünde bebeğin sağ bacağını keser. Bıçağı yerine koyar. Sessizce mutfaktan çıkar. Holdeki portmantoda asılı olan paltosunun iç cebine bebeğini koyar. Odasına gidip yatar.

Sabah, olunca çocuk babası ile beraber evden çıkıp parka gider. Çocuk salıncağa binip sallanırken, babası arka tarafta salıncağı itmektedir. Parka, tekerlekli iskemlede sağ bacağı kesik bir kız çocuğu ile çocuğun tekerlekli sandalyesini iten babası girer. Çocuk birden neşeyle, salıncağını durdurup, neşeyle onlara doğru koşmaya başlar. Kızın önüne gelince durup, paltosunun iç cebinden çıkarttığı, sağ bacağı kesik bebeği kıza verir. Kız, sevinerek, bebeği alır. Kızın babası ise bebeğin sağ bacağını olmadığını görünce sinirlenip, bebeği, kızının elinden alır ve yere atar. Kız ağlamaya başlarken, kızın babası sinirle kızını parktan çıkartır. Oğlanın gözleri dolar ve bir süre yerinden kıpırdayamaz. Birden sinirle arkasına döner. Babasına doğru ağlayarak, koşmaya başlar. Babası oğlunun kendisine sarılacağını zannederek çömelip, kollarını açıp oğlunun kucağına gelmesini bekler. Çocuk ise babasına yaklaşınca, ağlayarak ve bağırarak, babasını tekmelemeye ve yumruklamaya başlar.

Hocam bebeği çıkarıp kıza verdiği an süper bir yere gidiyor çok iyi bir iş çıkmış sanırım ortaya dedim.Babası sinirlendi attı kız ağladı tamam.Ama sonunu anlayamadım ?

İlginiz için teşekkür ederim.
Sonu; her vesayet ve kontrol kurma çabaları şiddeti doğurur.
Ben genelde ve de özellikle de final sahnelerinde, izleyicileri şok eden türde bir sinemayı yeğliyorum. Elbette bu kişisel tercihtir, bu senaryoyu çekmek isteyen olursa, elbette istediği revizyonları ve ilaveleri de yapabilirim. Saygılarımla,

Deccal, gördüm seni sobe.

 
Gönderildi : 19/06/2012 4:32 pm
Sayfa 1 / 2
Paylaş: