Forum

...Bir Sevgililer Günü Hikayesi...

5 Gönderi
5 Üyeler
0 Reactions
2,031 Görüntüleme
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Çevreme bakıyorum, televizyonlara bakıyorum, herkesi bir heyecan aldı malum günden ötürü...
Ben de bir hikaye karaladım...
İleride senaryolaştırır çekerim belki...
Ya da çekmek isteyen olursa buyursun...

Neyse işte...

TÜM KAYBEDENLERE, ERKEN BİR SEVGİLİLER GÜNÜ ARMAĞANI

DİKKAT! KÜFÜR İÇERİR...

“Salih abi neden ağlıyorsun?” dedim.
“Sevdik be amına koyiim” dedi. “Çok sevdik”

Ben daha o zamanlar küçüktüm. Belimden aşağısını işemek için kullandığımdan, am ve koymak kelimelerini henüz cümle içinde kullanmamıştım, okuldaki Türkçe derslerinde de böyle bir talep yoktu. Ama sevmek ne, az çok biliyordum. Salih Abi’den…

Size biraz Salih Abi’yi anlatayım. Salih Abi askerliğini Tokat-Zile’de yapmış bir abimizdir. Ne alaka, neden buradan daldın konuya demeyin. Salih Abi bir muhabbet olduğu zaman konuya hep buradan dalardı çünkü. Çok fazla kişiye anlattığı için artık kime anlattığını unuttuğundan herkese bir kere daha bir kere daha anlatırdı askerliğini. Üç gün takılırsan Salih Abi’nin yanında rüyanda Beyşehirli Yusuf Çavuş’la, her çarşı izninde takıldığı Bilardocu Akif’in dükkanını görmeye başlarsın. O denli sever, sayar, hatırlar Salih Abi kendisini adam ettiğini söylediği yeri. “Bir makas tutuşturdular bir gün elime” derdi Salih Abi. “O gün bugündür kesiyoruz işte.”

Bir dönem çırak olarak takıldım Salih Abi’nin yanında. Aklım havadaydı. Salih Abi’ninki de öyle. İş olsun diye yapardı berberliği. O yüzden rahattım. Çıraklığımda bir işin ucundan tuttuğumu hatırlamam. Sadece dinlerdim. Salih Abi konuşur, ben dinlerdim. O anlatır, ben susardım. Salih Abi’nin konuştukça yukarı aşağı inen bıyıklarına bakardım. Bir süre sonra mahallede, ergenliğe yeni ermiş sivilceli abilerimiz, berberlerin değdirmelerine dair espriler yapmaya başladıktan sonra, bıyıklarını değil başka yerlerini incelemeye başladım Salih Abi’nin değdiriyor mu hakkatten diye. Bir süre sonra mahalledeki ağabeylerle bir olup “ehüe ehüe Salih Abi değdiriyor” diye gülmeye başlamıştım, bir de baktım ki Salih Abi ağlamaya başlamıştı. Her gece milletin saçını başını yıkadığı, hani şu çekince uzayan musluklardan beyazlatıyordu rakısını. Boşalmış jöle kutusunun içine koyduğu beyaz peynir mezesi... Fiyakalı ağlıyordu Salih abi. “Kimi jöleyi briyantini kafasına sürer fiyaka yapar, kimi böyle yüreğine” der, ağzına bir peynir atar, içer, ağlardı. Anlamazdım. Salih abiler de ağlarmış derdim kendi kendime sadece. O hareketli bıyıklar da ıslanırmış.

“Salih abi neden ağlıyorsun?” dedim.
“Sevdik be amına koyiim” dedi. “Çok sevdik”

Bir kız sevmişti Salih Abi mahalleden. Gelip geçerdi bizim kirli camekanın önünden. Canan’dı ismi. “İsmine kurban” derdi Salih Abi. Dikerdi kafasına rakıyı, Nejat Alp dinlerdi. Zaten yankılı olan sesi, daha da yankılanırdı Nejat Alp’in, bizim kutu gibi berber dükkanında. “Canımdan can iste” derdi. “Ömrümden ömür”

Kız üniversiteli… İki arkadaşıyla kalıyor, her akşam başka ortamlara takılıyor. Anası babası gibi Salih Abi, “ulan bu kızın dersi yok mu niye her akşam dışarı çıkıyor” diye düşünüyor. “Evde kalsın ben onun odasının ışığına bakayım, içeyim” diyor. Ama kız her akşam ev arkadaşlarıyla güle güle evden çıkıyor, akşam hani sanki kafası da biraz güzel, yine güle güle, gecenin bir yarısı eve dönüyor. “Ters bir durum bu bize” diyor Salih Abi ama ekliyor arkasından. “Yok” diyor. “Bu kız sağlam kız. Yanındaki ikisi civelek, ama bu kızın yüreği temiz” diyor.

Bir gün laf edecek oldu mahalledeki yakın arkadaşlarından biri kıza. Salih Abi kafasını bir geri bir ileri oynatarak, ağzındaki iple yanak üzerindeki fazla kıllarını alıyor arkadaşının. Birden su dolu tası kafasına geçiriyor Salih Abi. “Ulan” diyor. “Benim sevdiğim kıza laf etmeyin. Kıza değil, benim sevdiğim kıza laf etmeyin. Sevgime laf ettirmem” diyor.

Kimse anlamıyor Salih Abi’yi. Ama büyük laf ettiğini anlıyorlar az çok. Sonra bir daha bu mevzu açılmıyor mahallede.

Bir gün kafası güzel bizim Salih Abi’nin. Kızı görüyor. Arkadaşlarıyla yine güle güle bir yerlere gidiyor. Kafası atıyor Salih Abi’nin. Kızı takip edecek, bakacak nerelere takılıyor. Atlıyor kızın peşinden otobüse. Gidiyor, giriyor mekana. Bar. Uzun saçlı kü peli çocuklar, simsiyah giyinmiş çoğu, arada bir mor, yeşil giyenleri de var, bağcıkları renkli kızlar, üstleri başları çoğunun kirli… İçiyorlar. Bira ve sigara içiyorlar. Salih Abi mekanda at sikinde kelebek takılıyor. Rakı söylüyor. Peynir yok mekanda, çerez söylüyor… Bakıyor gençler Salih Abi’ye. Salih Abi kıza bakıyor. Kız konuşuyor arkadaşlarıyla. Bir tersosu yok Salih Abi’ye göre. Ara sıra göz göze geliyorlar. Bir iki saniye… Salih Abi daha uzun bakıyor. “İki dubleden sonra kafam sikildi müzikten kalktım” diyor Salih Abi ertesi gün dükkanda. Ama kızın bir tersosunu görmedim” diyor. “Konuşuyordu arkadaşlarıyla, bir de güzel gülüyor ki” diyor.

Bir gün Salih Abi berberin önüne, hani şu rüzgardan sudan paslanmış tel askıların üstüne havluları asıyor. Kızı görüyor. Yanında daha önce hiç görmediği bir oğlan… Kızın eli oğlanın elinin içinde. El ele tutuşmak böyle bir şey olsa gerek diyor Salih Abi içinden. Duyuyorum. Berberin önünde duruyorlar. Çocuk, “aşkım sen geç eve ben bir sakal tıraşı olayım, geleyim” diyor. Çocuk, bizim kıza, Canan’a yani, “aşkım” diyor. Salih Abi’yi bundan ziyade şu yaralıyor:
“Tamam aşkım. Çabuk ol.”

Salih Abi zar zor tıraş ediyor çocuğu. Elinde ustura var. Taaak bir çekse çocuk orada mort. Ama delikanlı adamdır Salih Abi. Hiç bozuntuya vermiyor, işini yapıyor. Belki de ilk kez işini bu kadar güzel yapıyor Salih Abi. Dikkatle kesiyor, özenle… Müşterisiyle paso geyik yapan Salih Abi bu sefer susuyor. Ne Beyşehirli Çavuş Yusuf’tan bahsediyor, ne de Bilardocu Akif’ten… Bir tek kelime etmiyor. Sadece işini yapıyor.

Çocuk aşkının yanına gidiyor. Salih Abi yığılıyor berber koltuğuna, bir sigara yakıyor. Benim sırtımı sıvazlıyor. Daha bir iki sene kadar orada, o şekilde oturuyor neredeyse Salih Abi. Kız, geceleri artık dışarı çıkmıyor, çocuk kıza geliyor, elinde bira şişeleri. Salih Abi kızın odasının ışığına bakı p içiyor, iki sene böyle geçiyor.

İki sene sonra kızın okulu mu ne bitiyor, anlamıyor Salih Abi o işlerden, boşaltıyor evi. Kız eşyalarını yüklerken bir arabanın arkasına, Salih Abi yardım ediyor nakliye görevlilerine. Sonra eksoz dumanının arkasından bakakalıyor Salih Abi. Kamyon mahallede maç yapan çocukların oyununu bölerek gözden kayboluyor.

Yalnız kalıyor Salih Abi. Gerçi hep yalnızdı ya. Bu sefer daha bir alengirli yalnız kalıyor. Ne ışık yanıyor karşısında dükkanın, ne de güle güle giden var ne de dönen. Hep içiyor. Hep anlatıyor. Kendi kendine konuşuyor Salih Abi. Nasıl derler, şizoya bağlıyor. Anlatıyor bana, ağlıyor…

“Salih abi neden ağlıyorsun?” diyorum.
“Sevdik be amına koyiim” diyor. “Çok sevdik”

 
Gönderildi : 11/02/2008 5:44 pm
(@mordevrim)
Gönderi: 0
 

Senaryo olarak formata sokması ve anlatması oldukça zor görünse de çok güzel bir hikaye bu Kezzap. Ve kişisel olarak söylersem hikaye olarak kalması daha uygun.

Oldukça sevdim. Eline sağlık.

Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...

 
Gönderildi : 11/02/2008 6:23 pm
(@payitaht)
Gönderi: 0
 

"Kaybeden" kelimesini duydum, koştum geldim.
Hikaye gerçek mi yoksa hayal ürünü mu yoksa her ikiside mi anlayamadım ama beslendiğin kaynaklar, her ne ise çok hoşuma gidiyor. Kaybeden hikayeleri ise ayrıca hoşuma gidiyor.
Bu hikayeyi ajitasyona kaçmadan tarafsız bir gözle ve hafif bir dille aktardığın için çok hoşuma gitti.

Tencerinin dibini kazır gibi kazı zihnini, bakalım daha neler çıkacak. Başarılar.

 
Gönderildi : 11/02/2008 10:51 pm
(@omega_works)
Gönderi: 0
 

Kezzap güzel bir hikaye eline fikrine sağlık. Belki alakasız ama bana Uğur Aslan ın "Karagümrük Yanıyor" şarkısındaki hikayeyi anımsattı.

Tek noktaları sevmedim hiç... Benim için sadece üç nokta vardır... Çünkü tek nokta son'u, Üç nokta sonsuzluğu anlatır...

 
Gönderildi : 12/02/2008 12:37 am
(@ercin)
Gönderi: 0
 

Fıratcım, harikasın..
Müthiş bi haz aldım okurken.
Bunu senaryo formatına sokmak, biraz zor gibi görünüyor ama bu haliyle çok hoş bir öykü.
Tebrik ederim.

 
Gönderildi : 12/02/2008 2:16 am
Paylaş: