Fazla didaktik olmasından çekindim biraz, mümkün olduğunca seyreltmeye çalıştım. Birkaç kelimeyi de değiştirmek gerek gibi geldi tekrar okuduğumda. Artık mantık hataları falan da vardır gözümden kaçan. Neyse buyrunuz! Senaryo arayan varsa çekebilir de...
SEDA’nın sokağı. Gece.
Sokağın başından bir araba yaklaşır. Durur. Burak arabadan iner. Cep telefonuyla konuşuyordur.
BURAK: Canım geldim şu anda evin önündeyim.
SEDA: (duymuyoruz) Şarap aldın mı?
Burak arabanın arka koltuğundan şarabı alır. Arabasını kilitler.
BURAK: Hıhı aldım. Birazdan geliyorum.
SEDA’nın yemek odası:
Seda masa üzerindeki şamdanda bir mum yakar.
Aynı zamanda telefonla konuşmaktadır.
SEDA: Tamam canım hadi!
Seda şamdandaki diğer mumu da yakar.
SEDA’nın apartmanı zemin kat:
Burak apartmana girer. Asansör kapısını açar. Hasan’ı görür.
Hasan yerde oturmaktadır. Üstü başı yırtıktır. Yanında bir de
Şarap şişesi vardır. Hafif sarhoştur.
BURAK(şaşkın) : Eee! Şey! Çalışıyor mu?
Hasan yavaşça başını kaldırır.
HASAN: Geç, geç!
Hasan ayaklarını toplar,
Burak asansöre biner.
Burak 8.karın düğmesine basar.
HASAN: Bas! Biraz daha sert bas.
Burak düğmeye sertçe basar. Asansör hareket eder.
Burak asansörde gözlerini boşluğa diker. Asansör bir süre
Hareket ettikten sonra durur. Burak tedirgin gözlerle sağına soluna
Bakar.
BURAK: Ne oldu?
HASAN: Durdu! Bu hep durur ya!
BURAK: Niye söylemedin o zaman ya? Binmezdik.
HASAN:Onu mu düşünecem amına koyim.
BURAK:Eee! Nolcak şimdi!
HASAN:Gider birazdan.
Burak sağına soluna bakar. Asansör kapısına vurur.
BURAK: Duyan yok mu?
HASAN: (Bağırır!) Vurma laaan! Duymaz kimse!
Burak cebinden cep telefonunu alır. Seda’yı arar.
BURAK: Hay anasını satayım telefon da çekmiyor ki burada.
Ne oldu yani şimdi kaldık mı burada?
HASAN: Abicim korkma gider dedik ya birazdan.
Hasan Burak’a sigara uzatır.
HASAN: Al yak bir tane!
BURAK:Yok sağol!
HASAN:Yak yak sinirini alır.
Burak sigarayı alır.
SEDA’nın yemek odası:
Seda camdan dışarı bakmaktadır. Telefonu eline alır.
Burak’ı arar. “Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor” sesi duyulur.
ASANSÖR:
Burak sinirli bir şekilde sigara içmektedir.
Asansör kapısına vurur.
HASAN: Vurma dedik ya! Beni yakalatacaksın.
BURAK: Kapıcısı mapıcısı yok mu buranın? Nasıl duymuyori bilmiyor ya?
HASAN: Yok! Kapıcı olsa ben napacam burada!
BURAK: Allah Allah! Bu nasıl iş ya?
Bekleyeceğiz burada o zaman yapacak bir şey yok!
HASAN: Geç abicim otur ya! Biz hep kalıyoruz. Dedik, gider birazdan.
YEMEK ODASI:
Seda telefonla Burak’ı aramaktadır.
“Aradığınız kişiye…”
Seda camdan dışarı bakar!
ASANSÖR:
Burak yerde oturmaktadır. Sinirlidir.
Dizini sallamaktadır. Bir yandan telefonuyla Seda’yı aramaya çalışır.
Teledon çekmez.
HASAN: Bu hep böyle! Duruyo bu!
Biri binsin hemen duruyo. Kimse binmiyor zaten ne zamandır. İlk sen!
BURAK: Şimdi bu çalışmazsa ben sabah kadar burada mı duracağım?
HASAN: Abicim dedik ya gider diye. Biz de ineceğiz.
Bir süre sessizlik. Hasan şarabından bir yudum alır.
HASAN: Sabahları gidiyorum ben erkenden. Geceleri geliyorum kalmaya.
BURAK: Fark etmiyor mu kimse?
HASAN:Yok abicim binmiyo ki hiç kimse. Duruyor anasını satayım.
BURAK: Niye yaptırmıyorlar?
HASAN: Asansörcü Faik abi var aşağıda. Bir yapıyor asansörü beş gün sonra bozuluyor.
Bir yapıyor on gün sonra bozuluyor. Hangi asansör bozuksa mahallede ben orada kalıyorum.
Hasan güler.
Burak gülümser.
Hasan şarabından bir yudum alır.
Şarap biter.
Hasan eliyle Burak’ın elindeki şişeyi gösterir.
HASAN:Şarap mı o?
BURAK: Hı hı!
HASAN: İçelim madem. Bak bitti!
BURAK: Nasıl açacaksın mantar bu?
HASAN:Sen ver hele ver!
Hasan cebinden bir çakı çıkarır. Mantarı kazımaya başlar.
SEDA’NIN EVİ:
Seda acil bir şekilde paltosunu giyer. Evden çıkar.
Koşarak merdivenlerden iner. Duran asansörü görmez.
ASANSÖR:
Burak cep telefonuyla uğraşmaktadır.
Hasan şarabın mantarını açmaya çalışmaktadır.
Mantar bir yerden delinir.
HASAN: Bak açıldı işte biraz.
Hasan şişeyi kafasına diker.
HASAN:Kıyakmış haa!
Şişeyi Burak’a uzatır.
HASAN: Çek!
Burak’a şişeye bakar.
Şişeyi alır diker.
BURAK: Merak edecek şimdi kız ya!
HASAN: Ya abicim rahat ol ya! Açmışız şarabımızı keyif al ya! Sikme ortamı bi!
BURAK: İyi hoş diyosun da bekleyen var bizi. Merak edecek.
HASAN:Ulan ne sikindirik bir hayat bu amına koyim,
bir dakika geç kalıyonuz herkes merak ediyo.
Hasan Burak’tan şişeyi alır.
HASAN: Bir rahat ol abicim iki dakika ya! Kaç kere kalacan bir daha asansörde. Çeeek!
BURAK’ın arabasının yanı:
Seda tedirgin bir şekilde etrafına bakınır. Arabanın yanından uzaklaşır.
ASANSÖR:
HASAN: Yazın bazen oluyor, işçi alıyorlar. Çalışıyorum. Ama bu yaz olmadı. Çakozladılar vaziyeti
BURAK: Ne vaziyeti?
HASAN: Anla işte. Kafamız bir dünya hesabı…
BURAK: Hııı!
HASAN: Sonra ben oradan oraya zaten. Olursa bir iş oluyor ya da cepcilik yapacan.
Sen ne ediyon?
BURAK: Efendim?
HASAN: Ne ediyon ne ediyon?
BURAK: İş olarak mı*
HASAN: Heee!
BURAK: Mühendisim ben. Bilgisayar mühendisi.
HASAN: Vaay ağır işler ha!
Burak gülümser.
SOKAK:
Seda Burak’ı aramaktadır.
SEDA: Buraaaak!
ASANSÖR:
HASAN: Sonra abicim attı benim kayış tabi, aldım biladeri çıktım evden.
Salim abi var bizim balık taşır Trabzon’dan Rize’den. Atladık balıkların arasına, geldik.
Bizi bir tamirciye koydu Salim abi burada. Mehmet pezevengi. İş atmış bizim biladere. Ben de deştim godoşu. Sonra yerimiz burası işte.
Burak yutkunur.
BURAK: Nerde peki kardeşin şimdi?
HASAN: Ne bileyim abi ben olaydan sonra hemen topuk zaten, bilmiyorum
bile o Mehmet puştu ölmüş mü?
BURAK: Eee bulalım kardeşini o zaman polis falan?
HASAN:Yok abicim aman. Polis bize uzak olsun. Bulsalar ilk önce beni atarlar içeri. Ben bulacam onu zaten. Arıyorum.
SOKAK:
Seda sokakta dolaşıp etrafına bakınmaktadır.
SEDA: Ooof aşkım ya! Nerdesin ya?
Seda uzaklaşır.
ASANSÖR:
HASAN: Yalnız ben de var ya, şahane ressamım. Bir balık çizerim aslından ayıramazsın. Var mı kalemin?
Burak güler. Ceplerine bakar.
BURAK: Yok vallaha ya! Ben daha çok gelirim buraya o zaman çizersin.
HASAN: O zamana ben burada durmam belki.
Bizde sanatçılık aileden. Dayımda bir ses vardı.
Oooof bir söyledi mi yayla inlerdi.
BURAK: Senin güzel değil mi sesin?
HASAN: Yok kardeşiminki güzel o dayıma çekmiş. Aslında ben de söylerim ama ses olur.
Burak şarabı kaldırır.
Dibinde çok az kalmıştır.
İçer, bitirir.
BURAK: Eee bitti şarabımız da!
HASAN: Biter o!
BURAK: Çalışmadı da hala asansör. Kalacağız herhalde sabaha kadar burada.
Bağırtmıyorsun da.
Hasan yavaşça ayağa kalkar. Asansörün ortasına geçer ve zıplar. Asansör çalışmaya başlar
BURAK: Biliyor muyudn başında beri?
HASAN: Burası bizim yuvamız bilecez tabi. Lakin bir şey vardır bizim oralarda biri içkiyle ortama gelince bitirilmeden sofradan kalkılmaz.
BURAK: Adet yerine geldi o zaman.
HASAN:Hee!
Asansör 8.kata varır.
HASAN: De hadi! Bir dahakine asansöre binmezsin merdivenden inip çıkarsın.
BURAK: Yok ya asansörde durmak da güzel oluyormuş. Ben birdahakine de asansöre binerim.
HASAN: O zaman yanında kalem de getir. Balık çizcem sana.
BURAK:Tamam peki! hadi eyvallah.
Burak üzüntülü bir şekilde asansörden çıkar.Seda’nın kapısının önüne gelir. Zile basar.
Kimse açmaz.Bir süre sonra Seda gelir.
SEDA: Nerdesin aşkım ya? Öldüm meraktan.
BURAK: Şarabı düşürdüm de yenisini aradım, açık market bulamadım yakınlarda.
SEDA: Cebine de ulaşamadım.
BURAK: Şarjım bitti…
SEDA: Aman Buraaaak! Neyse geç, balık yaptım bugüne özel, sen seversin…
Eğlenceli bir hikaye ama çok beğenmedim doğrusu.Biraz sıradan gibi geldi bana.Tabii eminim daha iyilerini yazabilirsin.Başarılar...
dostum hikaye özgün ama senaryoyu okurken aklıma bi şey geldi. hani hasan güzel balık çiziyor ya. burak eve gelince evde duvarda asılı bi balık resmi görse ve şaşırsa daha güzel olurdu.(yani sedayla hasanın ilişkisi olduğu anlaşılırdı.) en azından bi şeyler anlatmış olurdun.
SÖZ UÇAR YAZI KALIR!
Öncelikle teşekkürler.
Hikayenin sıradan olduğunu ben de düşünüyorum yönetmenbey...
Fakat bu zaten ortaya çıkışı olsun, yazılışı olsun sıradan olmayı hedefleyen bir hikayeydi. Yani biraraya gelmesi genelde mümkün olmayan iki insanı asansör gibi metaforik bir ortamda birleştirmek dışında bir amacı yoktu. Bir araya gelselerdi nasıl olurdu diye düşünmüştüm. Yani oldukça sıradan bir düşünceydi...
ACR "en azından bir şeyler anlatmış" olurdun diyerek "bir şeyler anlatmadığımı" ima ediyorsun sanırım 🙂 Ben bir şeyler anlattım falan asla demem. Demek ki anlatamamışım ki böyle bir şey söyledin. Ama bana da "seda'yla hasan'ın ilişkisi olması" bir şey anlatmadı açıkçası. Anlayamadım ne demek istediğini? Yukarıda da belirttiğim gibi bir özgünlük amaçlamamıştım ama özgün bir hikaye yakaladığımı söylemen de beni sevindirdi. Çok teşekkürler...
Kezzap,ben çok kötü senaryolar okudum senin ki onlardan biri değil ama seninde kabul ettiğin gibi sıradan ama çok eğlenceli.İki farklı insanı bir asansörde buluşturup ne çıkacağını denemek de tabi ki çok iyi.Sakın yanlış anlama beni.Tabi ki bütün yazdıklarımız birer şaheser olmayacak.Senaryonu okuduktan sonra senin daha farklı hikayeler yazabilecek potansiyele sahip olduğunu düşündüm.Mutlaka yazacaksındır da zaten,bunları benimle paylaşırsan çok sevinirim.Başarılar...
Kezzap,ben çok kötü senaryolar okudum senin ki onlardan biri değil ama seninde kabul ettiğin gibi sıradan ama çok eğlenceli.İki farklı insanı bir asansörde buluşturup ne çıkacağını denemek de tabi ki çok iyi.Sakın yanlış anlama beni.Tabi ki bütün yazdıklarımız birer şaheser olmayacak.Senaryonu okuduktan sonra senin daha farklı hikayeler yazabilecek potansiyele sahip olduğunu düşündüm.Mutlaka yazacaksındır da zaten,bunları benimle paylaşırsan çok sevinirim.Başarılar...
Yönetmenbey, söylediklerini olumsuz algıladığımı sanma kesinlikle öyle anlamadım. (Öyle olsa da sorun olmazdı gerçi.)
Elbetteki üzerinde çalıştığım senaryolar var -ki bu zaten üzerinde bir çalışma yapılarak ortaya çıkmadı, anlı bir fikirdi sadece- paylaşmayı da isterim...
Sağolasın!
senin ve arkadaşlarında dediği gibi sıradan bir hikaye. Zaten okurken bile üzerinde çok çalışılmadığı, birazda öylesine yazıldığı izlenimine kapıldım. Genelde senaryolarda şaşırtıcı birşey beklediğim için sonu biraz hüsranla bitti benim için. Ama yinede emeğine sağlık..
kolay gelsin...
"Söz gider, yazı kalır... Aha bunu da buraya yazıyorum..."
söylediğimi tekrara söylüyorum. bir şeyler anlatmış olurdun yukarıda bir şey bulamadım ben. sıradan konular hiç bir zaman bir filme konu olmaz. öyle olsaydı bakkala ekmek almaya giden bi çocuğu çeksek film olurdu. yani sıradan güncel şeyler genelde filmlerde bulunmaaz. filmlerde izleyinin merak ettiği onu heycanlandıran, sıradan olmayan konuşlar ele alınır. işte senaryo yazmakta bu yüzden zordur.
özgünlüğü amaçlamamıştım demiştim. böyle bir cümle olmaz arkadaşım. özgünsen özgünsündür. değilsen değilsindir. özgünlüğü amaçlamasaydın taklit etmiş olurdun ki bunu hakayede görmedim ben. yani senaryonun başına geçip ben bugün özgün oliyim deyip özgün olunmaz. hikayeni daha önce kimse senin gibi yazmamışsa özgünsündğür zaten.
SÖZ UÇAR YAZI KALIR!
Ben de şu şekilde cevaplıyorum.
Senin bu hikayede bir şey bulamamış olman bu hikayede bir şey olmadığı anlamına gelmez.
Özgünlük amaçlanılarak elde edilen bir şeydir. Ama bu amaç anlık bir amaç değil uzun süreli bir çalışmayı gerektirir. Bu çalışma için söylediğim özgünlüğü amaçlamamıştım lafının izahı şudur. Canın sıkılır. Aklına bir fikir gelir. Orjinal olup olmadığıyla ilgilenmezsin, sadece yapmak istersin!
Artı olarak aslında kimse tam anlamıyla özgün de değildir...
başlangıç olarak gerçekten harika bir senaryo ama devam etmelisin
bence sedayı hiç aşağı indirmeyip, asansördeki an ve sohbetleri bir bu kadar daha uzatıp sadece 1-2 kere sedanın endişeli olduğundan bahsedersen, harika film çıkar.
senaryo kesinlikle sıradan değil hatta marjinal bile. bir asansörde farklı kesimlerden insanların karşılaşması, gecesini asarsörde geçiren bir insan vs... bunlar bana hiç sıradan gelmedi. ayrıca duygu sömürüsü falanda yok. sanırım sıradanlıkla sadeliği karıştırıyoruz. en azından ben çok sade ve hoş bir senaryo olduğunu düşünüyorum. hatta birazda ileri giderek harika bir senaryoda diyebilirim.
saygılar
başarılar...
söylediğimi tekrara söylüyorum. bir şeyler anlatmış olurdun yukarıda bir şey bulamadım ben. sıradan konular hiç bir zaman bir filme konu olmaz. öyle olsaydı bakkala ekmek almaya giden bi çocuğu çeksek film olurdu. yani sıradan güncel şeyler genelde filmlerde bulunmaaz. filmlerde izleyinin merak ettiği onu heycanlandıran, sıradan olmayan konuşlar ele alınır. işte senaryo yazmakta bu yüzden zordur.
özgünlüğü amaçlamamıştım demiştim. böyle bir cümle olmaz arkadaşım. özgünsen özgünsündür. değilsen değilsindir. özgünlüğü amaçlamasaydın taklit etmiş olurdun ki bunu hakayede görmedim ben. yani senaryonun başına geçip ben bugün özgün oliyim deyip özgün olunmaz. hikayeni daha önce kimse senin gibi yazmamışsa özgünsündğür zaten.
Bu tartismayi yeni gordum ama ne kadar gerceklikten ve bilgiden yoksun sozler bunlar? kurmaca hollywood filmlerini 'sinema' sanip herseyi ona gore mi oranliyorsunuz? bakkala ekmek almaya giden cocugu kendinize uygun bir sekilde cekerseniz cok da guzel olur,sinema illa ki buyuk seyler anlatmak, olay sirasi takip etmek,buyuk ve balon replikler bulundurmak zorunda degildir.Lutfen sinema bilgileriniz yeterli duzeye erismeden yeni gercekci,minimalist,deneysel gibi ana akimlari ogrenmeden sinema nedir ne degildir hakkinda hukumler vermeyin,cunku yanlis olmaktan oteye gitmez.
Arkadaşlar ben şunu merak ettim şimdi.Arkadaşın senaryosu hoş ve akıcı geldi bana.Ama güzel diyebileceğimiz bir filmde senaryonun etkisi,ya da oyunculuk,kurgu,yönetmenlik v.s içinde % olarak ağırlığı nedir?
bir garip ölmüş diyeler,üç günden sonra duyalar,kısa film ile yuğalar,şöyle garip bencileyin
bu tur,yapim sekli vs gibi konularla direk alakali,yani direk hikayeye dayali repliklerle donen film cekiyorsan senaryo orani cok yukselir,yok efekt bollugu olan yada minimalist tarz konudan cok duruma onem veren tarzda cekiyorsan senaryo o kadar yuksek onem tasimiyor.
Ama her zaman en iyi hatta mukemmel senaryolardan berbat filmler cikabildigi gibi bundan adam olmaz denilen senaryolarla basyapitlar ortaya koyulabiliyor.Kisacasi yonetmen en onemli faktor bu oranlarda.