Forum

Bilim Kurgu Dizi/Film Senaryo

13 Gönderi
5 Üyeler
0 Reactions
3,379 Görüntüleme
(@yasinozdemir)
Gönderi: 11
Başlığı açan
 

Öncelikle merhaba abilerim/ablalarım ben bilim kurgu ve fantastik kurgu hayranı 18 yaşında bir gencim. Bu iki türde Türkiye'de ciddi yapım eksiklikleri varolduğunda (en son yayınlanan Türkün Uzayla İmtihanı dizisi) sinema/televizyon sektörüne yöneldim. Sözü fazla uzatmadan senaryoma geçeyim. (Senaryoyu bitirmediğim den senaryoyu 8 sahnelik kısımlar halinde atacağım. Umuyorum ki yorumlarınızı benden esirgemezsiniz)

Proje Adı: İsimsiz: Hiçlikte Saklanan(FİLM)

SAHNE-1 DIŞ-SABAH-ORMAN

MERT ORMANLIK BİR ALANDA
KOŞMAKTAYDI. ARADA BİRDE KAFASINI
ARKASINA ÇEVİRİP ARKASINA
BAKMAKTAYDI. BİRDEN AYAĞI BİR ŞEYE
TAKILDI VE TÖKEZLEDİ AMA DÜŞMEDİ.
KOŞMAYA DEVAM ETTİ. BİRKAÇ SANİYE
SONRA DURDU. NEFES NEFESEYDİ.
ELLERİNİ DİZİNİN ÜZERİNE KOYDU VE
HAFİF ÖNE EĞİLDİ VE BİRKAÇ SANİYE
SOLUKLANDI. ARDINDAN KOŞMAYA DEVAM
ETTİ. MERT AĞAÇ DALLARINDAN,
ÇALILARDAN KENDİNİ KORUYARAK
OLABİLDİĞİNCE HIZLI KOŞUYORDU.
BİRDEN DURDU NEFES NEFESEYDİ VE
YÜZÜ KORKUYLA KASILMIŞTI.
YUTKUNDU.

MERT: Lütfen, lütfen merhamet
et.

BİR ERKEK SESİ DUYULDU.

ERKEK TAAL: Öldür.

MERT’İN KORKUSU İYİCE ARTMIŞTI.
ELİ AYAĞI BİRBİRİNE DOLAŞMIŞTI.
NE YAPACAĞINI HİÇ BİLMİYORDU.
YALVARMAYA BAŞLADI.

MERT: Yapma, yapma lütfen.
Merhamet et. İçinde bir yerlerde
ufak bir merhamet kırıntısı
kalmış olmalı.

BİR LAZER IŞINI MERT’E İSABET
EDER. MERT ACI İÇİNDE BAĞIRARAK
YERE YIĞILIR. MERT’İN ÖLÜ BEDENİNİ
ERKEK TAAL SÜRÜKLEYEREK GÖTÜRMEYE
BAŞLAR.

SAHNE-2 İÇ-BELİRSİZ-UZİB KONTROL ODASI

GÜVERTENİN ORTALARINA
YERLEŞTİRİLMİŞ GENİŞ, DİKDÖRTGEN,
ÜZERİNDE BİRÇOK DÜĞME, KOL,
LAMBA VE EKRANIN OLDUĞU BİR PANEL,
PANELİN ARKASINDA ELEKTRONİK BİR
KAPI, KAPININ HEMEN SAĞINDA YUKARI
KATA ÇIKAN BİR MERDİVEN VE
KONSOLUN SOL TARAFINDA, KONSOLDAN
BİRKAÇ METRE UZAKTA KONSOLUN
ALTINA GİDEN BİR MERDİVEN DAHA
VARDI. ESRA KONSOL ODASINI ÜSTTEN
GÖREN ASMA KATA YAVAŞÇA YÜRÜYEREK
GELDİ. KORKULUKLARA YAKLAŞTI VE
KENDİNİ AŞAĞI SARKITTI. DAHA SONRA
MERDİVENLERE DOĞRU YÜRÜDÜ.
MERDİVENLERDEN İNERKEN

ESRA: (BAĞIRARAK) İsimsiz!

İSİMSİZ: (SESİ DUYULUR.
BAĞIRARAK) Ne oldu Esra?

ESRA: (BAĞIRARAK) Neredesin?

İSİMSİZ: (BAĞIRARAK) Konsolun
altında ufak bir işim vardı da.
Birkaç saniyeye biter ama merak
etme.

ESRA MERDİVENLERDEN İNER VE
KONSOLUN ALTINA İNEN MERDİVENLERE
DOĞRU YÜRÜR. KONSOLUN YANINDAN
GEÇERKEN ELİNİ KONSOLUN ÜZERİNE
KOYAR VE HAFİFÇE GÜLÜMSER.
ARDINDAN YÜRÜMESİNE DEVAM EDER.
KONSOLUN ALTINA İNEN MERDİVENLERİN
BAŞINA GELEN ESRA YAVAŞÇA KONSOLUN
ALTINA İNER.

SAHNE-3 İÇ-BELİRSİZ-KONSOLUN ALTI

MERDİVENDEN İNİNCE HEMEN KARŞINIZA
BİRBİRİNE GİRMİŞ İRİLİ UFAKLI
KABLOLAR VE DUVARA MONTE EDİLMİŞ
ÜZERİNDE YANIP SÖNEN LAMBALARIN
OLDUĞU DEVRELER ÇIKARDI.
MERDİVENİN HEMEN ARKASINDA İSE BİR
KAPAK VARDI. KAPAĞIN BİRKAÇ SANTİM
SAĞINDA İSE BİR SANDIK VARDI.
SANDIĞIN HEMEN KARŞISINDA İSE İKİ
KİŞİNİN RAHATÇA SIĞACAĞI BİR
OTURAK VARDI. SANDIĞIN KAPAĞI
AÇIKTI. İSİMSİZ’DE BANKA OTURMUŞ
ELİNDEKİ KİMİ SİYAH BEYAZ, KİMİ
RENKLİ, KİMİ ZAMANLA YIPRANMIŞ
OLAN BİRÇOK FOTOĞRAFA ÖZLEMLE
BAKIYORDU. HEMEN YANINDA DA
RESİMLERİN OLDUĞU BİR KUTU VARDI.
İSİMSİZ, ESRA’NIN GELDİĞİNİ BİLE
FARK ETMEMİŞTİ. ESRA, İSİMSİZ’İN
YANINA GELDİ VE OTURAĞIN ÜZERİNDE
DURAN FOTOĞRAFLARA ŞÖYLE BİR
BAKTI. ARDINDAN DA BAKIŞLARINI
İSİMSİZ’İN ELİNDEKİ FOTOĞRAFA
ÇEVİRDİ.

ESRA: Bunlarda kim?

İSİMSİZ: (İÇ GEÇİREREK) Eski
dostlar.

ESRA: Onlara ne oldu?

İSİMSİZ: (ÜZGÜN) Kimi beni
bıraktı, kimi hayatı. Çoğunu
bir daha göremem de.

HÜZÜNLE ELİNDE TUTTUĞU, BİR KADIN
VE BİR ERKEĞİN BULUNDUĞU SİYAH
BEYAZ FOTOĞRAFA BAKAR. BİRDEN
KENDİNİ TOPARLAYARAK

Neyse

DER VE RESİMLERİ HIZLA TOPLAYARAK
KUTUYA KOYAR. ARDINDAN KUTUYU ALIR
VE AYAĞA KALKIP SANDIĞA DOĞRU
YÜRÜRKEN

Bu kadar nostalji yeter. Birazda
eğlenelim.

DER VE ELİNDEKİ KUTUYU SANDIĞA KOYAR
VE SANDIĞI KAPATIR. DAHA SONRA
MERDİVENLERE DOĞRU YÜRÜR VE
MERDİVENLERDEN ÇIKAR. PEŞİNDEN DE
ESRA MERDİVENLERE DOĞRU YÜRÜR VE
MERDİVENLERDEN ÇIKAR.

SAHNE-4 İÇ-BELİRSİZ-KONTROL ODASI

İSİMSİZ KONTROL PANELİNİN BAŞINDA
BİR ELİYLE ENSESİNİ KAŞIYARAK
ÖYLECE DURMAKTAYDI. BİRKAÇ SANİYE
SONRA KONSOLUN ALTINDAN ESRA
KONTROL ODASINA GELİR VE İSİMSİZ’E
DOĞRU YÜRÜR. İSİMSİZ’İN YANINA
GELDİĞİNDE

ESRA: Nereye gidiyoruz?

İSİMSİZ: (KAFASINI ESRA’YA
ÇEVİRİR) Bilmem sen nereye
gitmek istersin?

ESRA: Osmanlı Dönemi olabilir.

İSİMSİZ: Tamam olur. Özellikle
görmek istediğin bir padişah
var mı?

ESRA: Fatih Sultan Mehmet’i
görmeyi çok istiyorum.
İSİMSİZ: (KAFASINI KONSOLA
ÇEVİRİR) Tamam o zaman. Osmanlı
Dönemi, Fatih Sultan Mehmet Han
zamanı 1453 yılı. (KAFASINI
TEKRAR ESRA’YA ÇEVİRİR) Bakalım
padişahımızın aklına gemileri
karadan yürütme fikri nereden
gelmiş?

DER VE PARMAĞINI BİR DÜĞMEYE DOĞRU
YAVAŞÇA UZATIR. TAM DÜĞMEYE
BASACAĞI SIRA UZİB SALLANMAYA
BAŞLAR. İSİMSİZ VE ESRA
SARSINTININ ETKİSİYLE YERE
DÜŞERLER. KAFALARINI YERE SERT
ÇARPTIKLARI İÇİN BAYILIRLAR.

SAHNE-5 DIŞ-BELİRSİZ-UZAY BOŞLUĞU

UZAY BOŞLUĞUNDA ÖYLECE SAVRULAN
KIRMIZI, YAKLAŞIK BEŞ METRE
GENİŞLİĞİNDE, ON METRE
YÜKSEKLİĞİNDE, TAHTADAN YAPILMA
BİR KUTU VARDI. BİRDEN YANIP SÖNEN
BİR LAMBA GİBİ YANIP SÖNMEYE
BAŞLADI. BUNU YAPARKEN DE YAVAŞÇA
GÖZDEN KAYBOLUYORDU.

SAHNE-6 İÇ-SABAH-BİR LABORATUAR

LABORATUARDA BİRÇOK EKRAN VE
BİRÇOK PANEL VARDI. GENİŞ BİR
MASANIN ÜZERİNDE İRİLİ UFAKLI,
İÇLERİ RENKLİ SIVILARLA DOLU OLAN
DENEY TÜPLERİ VE BEHERGLASLAR
VARDI. LABORATUARIN ORTALARINA
YERLEŞTİRİLMİŞ İÇİ GÖRÜNMEYEN,
NORMAL BİR İNSANIN SIĞABİLECEĞİ
GENİŞLİKTE OLAN BİR KUTU VARDI.
KUTUNUN ÜSTÜNDEN İKİ TANE BİR
PARMAK KALINLIĞINDA SAYDAM İKİ
BORU ÇIKIYOR VE DOĞRUCA GENİŞ,
İÇİNDE RENKLİ SIVILARIN OLDUĞU İKİ
DENEY TÜPÜNE GİDİYORDU. KUTUNUN
ALT TARAFINDAN İSE KALIN BİR KABLO
ÇIKIYOR VE DOĞRUCA PRİZE
GİDİYORDU. KUTUNUN TAM KARŞISINDA
İSE DİKDÖRTGEN, ÜZERİNDE BİRÇOK
DÜĞME VE KOLUN BULUNDUĞU BİR
PANEL, BU PANELE BİRLEŞİK ÜZERİNDE
BİRÇOK EKRANIN OLDUĞU BAŞKA BİR
PANEL DAHA VARDI. BİRKAÇ SANİYE
SONRA ÜZERİNDE BEYAZ BİR TULUM
GİYEN, GÖZLERİNİ FAZLA IŞIKTAN
KORUMAK İÇİNDE SİYAH KALIN
LABORATUAR GÖZLÜKLERİ TAKAN TELOS
YAVAŞÇA KUTUNUN ÖNÜNDEKİ PANELİN
BAŞINA GELİR. PANELDEN BİRKAÇ TUŞA
BASAR. ARDINDAN BİRKAÇ UFAK KOLU
AŞAĞI İNDİRİR DAHA SONRADA BİR
DÜĞMEYİ BİRKAÇ DERECE SAĞ TARAFA
ÇEVİRİR. KUTU YAVAŞÇA PARLAMAYA VE
VIZILDAMAYA BAŞLAR. HER GEÇEN
SANİYE KUTUNUN PARLAKLIĞI VE
VIZILDAMASI ARTMAKTADIR. PARLAKLIK
VE VIZILTILAR İYİCE ARTTIĞINDA
PARLAKLIK VE VIZILTILAR YAVAŞÇA
AZALIR. KUTUNUN PARLAKLIĞI VE
VIZILTISI DURUNCA TELOS KUTUYA
DOĞRU YÜRÜR. YÜRÜRKEN DE GÖZÜNDEKİ
GÖZLÜKLERİ ÇIKARIR VE BOYNUNDA
AŞAĞI BIRAKIR. TELOS KUTUNUN
YANINA GELDİĞİNDE KUTUNUN SAĞ
TARAFINDA BULUNAN TUŞ TAKIMINDAN
BİRKAÇ TUŞA BASAR. KUTUNUN KAPAĞI
YILAN TISLAMASINA BENZER BİR SESLE
YAVAŞÇA AÇILIR. KAPAK AÇILIRKEN DE
ODAYA HAFİF DUMAN GELMEYE BAŞLAR.
KUTUNUN KAPAĞI TAM AÇILDIĞINDA VE
DUMAN ORTADAN KAYBOLDUĞUNDA
KUTUNUN İÇİNDE ÖYLECE DURAN MERT
GÖRÜLÜR. MERT GÖZLERİNİ BİRDEN
AÇAR.

SAHNE-7 DIŞ-SABAH-ORMANLIK BİR ALAN

KIRMIZI KUTU YANIP SÖNEREK
ORMANLIK BİR ALANDA BELİRMEYE
BAŞLAR.

SAHNE-8 İÇ-SABAH-LABORATUAR

LABORATUARIN ELEKTRONİK KAPISI
YILAN TISLAMASINI ANDIRAN BİR
SESLE AÇILDI. İÇERİ TÜM
PARMAKLARINA METAL BİR BORU
GEÇİRİLMİŞ VE BU METAL BORULARDAN
İNCE BİR KABLO ÇIKMAKTA VE
GÖĞSÜNÜN ÜZERİNDE DURAN BİR
ÜNİTEYE GİRMEKTE OLAN VE KAFASININ
SAĞINDA VE SOLUNDA BİRER ÇİPİN
BULUNDUĞU BİR KADIN YALPALAYAN BİR
YÜRÜYÜŞLE ODAYA GELDİ. YÜZÜ TÜM
DUYGULARDAN YOKSUNDU VE GÖZLERİ
BOŞ BOŞ BAKIYORDU. SESİ DE YÜZÜ
GİBİ TÜM DUYGULARDAN YOKSUNDU.

KADIN TAAL: İsimsiz’in gemisi
Ragganos’a iniş yaptı.

TELOS BİRDEN KADIN TAAL’LA DÖNDÜ.
YÜZÜNDEN KORKU OKUNUYORDU.

TELOS: (SİNİRLE) Kahretsin!
İsimsiz’i yakalayın ve bana
getirin. Ayrıca DNA motorunu
ve Latorn Tuzağı’nı hazırlayın.

KADIN TAAL YAVAŞÇA ARKASINI DÖNDÜ.
LABORATUARIN KAPISI YİNE YILAN
TISLAMASINI ANDIRAN BİR SESLE
AÇILDI. KADIN TAAL YALPALAYAN BİR
YÜRÜYÜŞLE YAVAŞÇA ODADAN ÇIKTI.
ODANIN KAPISI YAVAŞÇA VE YİNE AYNI
SESİ ÇIKARARAK KAPANDI. TELOS
ODADA YENİ DOĞMUŞ GİBİ DOLAŞAN
MERT’E DÖNDÜ. YÜZÜNDE HINZIR BİR
GÜLÜMSEME BELİRDİ.

 
Gönderildi : 19/04/2015 1:50 am
(@anonymous)
Gönderi: 0
 

Bir tane örnek bulup, biçimsel olarak inceleseniz iyi olur.

 
Gönderildi : 19/04/2015 2:30 am
(@yasinozdemir)
Gönderi: 11
Başlığı açan
 

Biçimsel derken? Anlatım bakımından mı yoksa format bakımından mı? Zira word'de Fransız formatında yazıyorum senaryoyu

 
Gönderildi : 19/04/2015 2:40 am
(@anonymous)
Gönderi: 0
 

Geniş zaman kullanılır. Birilerine sunacaksanız bu haliyle amatör olduğunuz düşünülür. Ayrıca "yüzünde korku okunuyordu" "yılan tıslaması gibi bir sesle açıldı" gibi ifadeler öykü dilidir. Senaryoda bunlar kullanılmaz. Fransız ya da Amerikan formatı önemli değil.

 
Gönderildi : 19/04/2015 3:10 am
(@yasinozdemir)
Gönderi: 11
Başlığı açan
 

Tamam bunlara dikkat ederim. Yazımı bir kenara bırakırsak konu ve içeri bakımından nasıl olmuş? Sizce Türkiye'de böyle bir dizi/film izlenir mi?

 
Gönderildi : 19/04/2015 3:19 am
(@anonymous)
Gönderi: 0
 

türkiye'de fantastik olarak niteleyebileceğimiz şubat diye bir dizi yapıldı. Ne kadar izlendiğini görebilirsiniz.

 
Gönderildi : 19/04/2015 7:42 pm
(@alfred-hitch-chicken)
Gönderi: 0
 

Sinopsisi var mı ?

"Sinema tüm sanatların içinde bizim için en önemli olanıdır."
-Vladimir İlyiç LENİN

 
Gönderildi : 20/04/2015 3:39 am
(@yasinozdemir)
Gönderi: 11
Başlığı açan
 

Aslında ben hiç sinopsis yazmam. Direkt senaryo yazmaya başlarım. Doğal gelişen şeylerin daha iyi olacağını düşünmekteyim. Sinopsis isterlerse senaryoyu bitirdikten sonra yazarım açıkcası.

 
Gönderildi : 21/04/2015 3:50 pm
(@alfred-hitch-chicken)
Gönderi: 0
 

Aslında sinopsis senaryoya yardımcı bir etmendir. Tavşanın yuvaya nasıl gideceğini gösterir. Uzun soluklu ve yersiz uzun olan yerli dizilerimizin bizim tabirimizle "bozmasının" sebebi bir varış noktalarının olmaması. Bence bir dizi nasıl başladıysa derdini, tasasını aktardıktan sonra sırf para kazandırıyor diye gereksiz yere uzatılmamalı. Bitirilmeli ve yeni projelere başlanmalı. Sinopsisin de en büyük yararı bu olacaktır sana. Neyi, nerde, nasıl anlatacağını bilirsen -yani senaryonu gelişigüzel yazmazsan- eminim ki senaryonu okuyanlar hikayenin sağlam bir temeli olduğuna inanacaklardır.

"Sinema tüm sanatların içinde bizim için en önemli olanıdır."
-Vladimir İlyiç LENİN

 
Gönderildi : 21/04/2015 5:53 pm
(@anonymous)
Gönderi: 0
 

Dünya üzerinde hiçbir yazar bu şekilde çalışmıyor arkadaşlar. Böyle bir çalışma stili yok. Dramatik yazarlık denklemlerle ilerleyen bir çalışma süreci gerektirir. Bir romana başladığınız gibi başlayamazsınız ki böyle roman da yazılmaz. Bir senaryo önce maddelerle ve bir çok değişkenin birbirleriyle olan tutarlı ilişkilerinin kağıt üzerinde belirlenmesiyle yazılır. Her karakterin karakter öyküsü yazılır, hedef, engel, motivasyon belirlenir. Bu kadar kolay değil bu işler. Shakespeare bile böyle yazmıyordu. Deha olmak da yetmez.

 
Gönderildi : 21/04/2015 7:33 pm
(@seddata)
Gönderi: 0
 

Ben de bir Örnek vereyim, biraz boş bir senaryo, gelişigüzel uyduruyorum şimdilik:

IÇ. GÜN. ODA

Serkan, kapıyı yavaşça gıcırdayarak açar. Serkan, sadece gözlerinin içeriği görebileceği kadar kafasını çıkarır, içeriye bakar. Ömer, elinde kalemle kağıda bir şeyler karalamaya çalışmaktadır, Ömer'in masası dağınıktır, etrafta birçok çizilip yazılıp atılmış kağıtlar vardır.

Serkan, kapıdan Ömer'i dikizlerken birden şov yapar gibi kapıyı açar, içeriye girer.

SERKAN
Ne yapıyon len!

Ömer, hem cevap verme isteği hem de yorgunlukla karışık anlaşılmayan bir şeyler geveler.

SERKAN
Ne diyon len? Bi bakam...

Serkan, Ömer'in yanına gelir, Ömer'in yazdıklarına bakmaya çalışır, bir şey anlamaz ve hafif kırışmış karalanmış bir kağıdı eline alır, kağıdı sağa dola çevirerek okumaya çalışır.

SERKAN
Ölüm, Ölüm, ney, ne yazmışın lan burda?

Ömer kafasını kaldırır, Serkan'a umutsuz bir gülümseme atar. Serkan, tekrar kağıda odaklanır ve okumaya çalışır.

SERKAN
Ölüm ölüm dediğin nedir gülüm. Bu ne lan
modası geçmedi mi bu lafın!

Ömer, elinde hali hazırda yazdığı kağıdı Serkan'a uzatır.

ÖMER
(Yorgunlukla)
Onu geç, bu kağıttakini oku.

SERKAN
Hah okunaklı bu.

Bu gece stand up gösterime, çok ciddi bir konuyla başlayacağım,
daha artık yok buraya gülmeye geldik, bu konudan da bahsedilir mi diyeceksiniz...

Serkan, Ömer'e döner.

SERKAN
Dün akşamdan beri bunu mu yazıyon, kendi mesleğini mi bitireceksin.

ÖMER
Farklı şeyler denemekten korkmamak lazım...

https://www.youtube.com/@seddata

 
Gönderildi : 21/04/2015 9:16 pm
(@yasinozdemir)
Gönderi: 11
Başlığı açan
 

Aslında ben bu senaryoyu "İSİMSİZ" başlığı altında dizi olarak planlamıştım. Sonra TRT'nin projesini öğrendim ona göndermek için filme çevirmeye başladım. Neyse madem sinopsis istiyorsunuz buyurun size sinopsis.

Oritron yıldız sisteminin 4. gezegeni olan Nebulanova'da yaşayan zaman şövalyeleri dış görünüşleriyle tıpatıp insanlara benzemelerine karşın kalplerinin olmamasıyla insanlardan farklılık gösteren bir ırktır. Zaman şövalyelerinde hem kalp görevini hem de solunum görevini üstlenen akciğerlerdir. Bu yüzden bir zaman şövalyesinin göğüs kafesi bir insanınkinden on-on beş kat daha kuvvetlidir. Zaman şövalyesi her nefes aldığında vücudundaki kirli kanı toplayan ve akciğere giren toplar damar kapaçığı açılır ve akciğerler belli bir miktar kirli kan ile dolar. Ardından nefes borusundan gelen oksijen, oksijen keseciklerinde toplanır ve kirli kan bu keseciklere eşit miktarda dağıtılarak kan temizlenir. Zaman şövalyesi nefes verdiğinde ise akciğerden çıkan atar damar kapakçıkları açılır ve kan vücuda pompalanır. Zaman şövalyesi yarım saniye boyunca nefes almazsa toplar damar kapaçığı açılır ve akciğerler belli bir miktarda kirli kan ile dolar. Daha önceden oksijen keseciklerine depolanan oksijenle kirli kan temizlenir. Oluşan karbonmonoksit gazı ise Akiton keseciği adı verilen bir kesecikte depolanır. Akiton keseciğinde depolanan karbonmonoksit gazı bu kesecikte karbon ve oksijen atomlarına ayrılır ve oluşan yeni oksijen atomları akciğerlere yollanır. Akiton keseciği dolduğunda ise bizim yellenme diye tabir ettiğimiz olay sonucunda bu kesecik boşaltılır ve bu süreç zaman şövalyesi nefes alana kadar devam eder. Ayrıca zaman şövalyeleri genetik alanında oldukça ilerlemiş bir uygarlıktır. Bu sayede zaman şövalyelerinin yaşlanma süreci oldukça yavaş işler ve ölümcül bir yara aldıklarında ise tüm görünüşlerini değiştirmelerini sağlayan bir de DNA zincirine sahiptirler. Bütün bunlara ek olarak zaman şövalyeleri zamanda yolculuk yapabilmektedir. Zamanda yolculuk yapmalarını sağlayan içi dışından daha geniş olan U.Z.İ.B. (Uzay Zamanın İzafi Boyutu kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kelime) adını verdikleri birde zaman makinesine sahiptirler. İsimsiz lakaplı baş karakterimizde bir zaman şövalyesidir. Ona göre isimler bir sınıf etiketinden başka bir şey değildir. Bu yüzden ailesinin ona verdiği ismi asla dile getirmez. Bu düşüncesine etki eden bir diğer şeyde solucan deliğinde geçirdiği bir haftada gördüğü bir takım olaylardır. Solucan deliğinde bir hafta geçirmesinin sebebi de on yaşına gelen her zaman şövalyesi akademiye girebilmek için bir hafta boyunca solucan deliğinde kalması gerekmektedir. İsimsiz dahi denilebilecek kadar zekidir ve ne zaman ne yapacağı belli olamaz. Bazen bir çocuk gibi davranabilir, bazende sert ve acımasız biri gibi davranabilir.

Taallar ise Telos tarafından genetik olarak kodlanmış ve bir cyborga dönüştürülmüş bir ırktır. Göğüslerinde tüm bedenlerini çepe çevre saran bir kalkan yaratan ve tüm parmaklarını kaplayan lazer silahlarını da besleyen sonsuz bir güç kaynağına da sahiptirler. Telos Taallaarı kendilerinden başka her canlıyı hor görecek şekilde ve kendisine sorgusuz sulasiz itaat edecek şekilde programlamıştır ve kendisinin evreni ele geçirme planına da yarımcı olacaklardır.

Evrende anlatılan çok eski bir efsaneye göre boşlukta (evrenimizin ve diğer paralel evrenlerin içinde bulunduğu varsayılan ve hiç bir şeyin varolmadığı alan) bulunan Beyaz Küp Labirenti adı verilen küp şeklindeki labirentte saklanan Her Şeyin Özü adlı parşömende bir evrenin baştan nasıl yaratılacağından tutunda zamanda yolculuğa kadar akla ve hayale gelebilecek her şeyi içinde barındırmaktadır.

Telos bu efsaneyi duyduğunda gözlerden uzak olan Ragganos adlı gezegene gelir. Bu gezegene gelmesindeki amaç ise hem kendi için yeni Taallar yaratmak hemde bir boşluk gemisi inşa edip boşluğa gitmek ve Beyaz Küp Labirenti'ni bulup içine girerek yarattığı Taalların yardımıyla Her Şeyin Özü parşömenini ele geçirmek ve evreni ele geçirme hedefine ulaşmaktır. Ama hiç bir şey Telos'un istediği gibi olmayacaktır. Kendi yarattığı Taallar, Telos'a baş kaldıracak ve işler iyice çığırından çıkacaktır.

 
Gönderildi : 22/04/2015 1:48 am
(@lightshadow)
Gönderi: 0
 

öncelikle yazdığın sinopsis değil. karakterlerin dolaşım sistemlerini anlatmayı boşver. bilim kurgu zor bir alan. bir çok bilimsel alan üzerine asgari bilgi sahibi olmadan bilim kurgu yazılamaz.

daha basit hikayeler anlat. sonra bu hikayeleri birleştir. bu arada uzayda parşomenin ne işi var, yok muydu bi mikroçip falan?

“The first draft of anything is shit.” Ernest Hemingway

 
Gönderildi : 25/04/2015 2:12 am
Paylaş: