Bence bu hikayede bir tespitte bulunulmuş. Elbette ki bazı sorunlar var. Ama aslında odaklanmamız gereken yer orası değil bence. Bir tespitte bulunuyoruz ancak bir çözüm yok. Bu türk sinemasını artık kronikleşmiş bir hastalığıdır malesef. Ve burada da -bence- bunun en basitinden bir örneğini görüyoruz.
Artık tespitte bulunmaktan vazgeçip bir çözüm üretmeliyiz. Burada 'çözüm' derken toplumsal bir mesajdan bahsetmiyorum illa ki. Tabii gerekiyorsa o da olsun.Kısacası filmlerdeki hikayelere bir çözüm üretmeliyiz artık.
ürettiğimiz çözümlere kendimiz de inanmayınca oluyor o öyle 🙂
Sonunda bebek bezini alıp gelse. Bebeğin ihtiyacı olmadığını görüp bir daha almayacağı için sevinse. Bezi ne yapacaklarını düşünürken de bebek kaynanaya verse 😀
Sonunda bebek bezini alıp gelse. Bebeğin ihtiyacı olmadığını görüp bir daha almayacağı için sevinse. Bezi ne yapacaklarını düşünürken de bebek kaynanaya verse 😀
benim düşündüğüm son da buna benzer bi şeydi,
şimdi benzer düşündüğümüze sevinsem mi yoksa o kadar yorum yaptık okumamışsın diye üzülsem mi bilemedim 😀
not: kaynana detayı çok iyi, sevdim 🙂
Benzer düşündüğümüze sevinelim abi 🙂 gözümden kaçtığı için üzüleyim 🙂
Benzer düşündüğümüze sevinelim abi 🙂 gözümden kaçtığı için üzüleyim 🙂
tamamdır 😉
bu arada en son neye karar verdi karatasa kardeşimiz acaba 🙂
Hala uzerinde calismaya devam ediyorum. Bu ayin 20'sine kadar bitirebilirsem iyi olacak. Bence hikayedeki bebek bezini arama motivasyonu artmali, bu sebeple babanin bezi bulmasini daha onemli hale getiriyorum. Soyle ki,
- Kocasindan beklediklerini bir turlu goremeyen karisi daha bebege bez bile alamiyoruz, boyle devam ederse cocugu da alip annemin yanina gidiyorum.
Diyerek restini cekince, adamin eve bez ile donmesinin onemi artacak.
Hikayeyi anlatan karsi apartmanda oturan yasli bir amcanin sesini dis ses olarak dusundum ancak henuz karar veremedim.
Hikayenin sonunda adam eve supermarketin coplugunden buldugu yirtik paketli bir bez ile donecek ama bu bez bebege gore olmayacak.
En sonda da ciftin tanistiklari yer olan bir deniz kiyisina tasinip mutlu olduklari bir sekilde bitirmek istiyorum. Bu hikayede ciftin tanistiklari yerde mutlu olma ihtimallerinin daha cok oldugunu dusundugum icin, ilk tanistiklari yerde bitirmek istiyorum ama o zaman da hikaye bebek bezinden cikip baska bir yere dogru gidiyor.
babanın bezi bulmasını daha önemli hale getirme fikrini beğendim ama yöntem çok klişe geldi...kadının daha bez bile alamıyoz tavrı bana arabesk Türk filmlerini anımsattı...hoşuma gelmedi yani o kısım...babanın bezle ilgili ısrarı kendinden kaynaklanmalı bence...kadın senin çizdiğin bir kadın gibi olmamalı asla!
erkek bu bez meselesini erkeklik gururuna yediremeyip büyütürken, kadın onu sakinleştirmeye çalışmalı...adamın bu gurur yapma meselesi yüzünden başına bela gelmeli! ve sonrasında kadınını anlamalı 🙂
sonuç olarak sen yazmazsan böyle bi senaryoyu ben yazacam artık karatasa 😀
not: asla lı maslalı konuştum kusura bakmayasın ama bebek bezi alamadı diye kocasını aşağılayan bir anneden sonra adamın samimi bir şekilde o bezi arayacağını düşünemem...
kadın kocasını bu sebebten aşağılayacaksa adam da elinde yıka o zaman or.spu diye kavgaya dökmeli işi bence 🙂
neyse işte, kafana göre takılcan zaten sen niye şeyapıyorsam 😀
🙂
Hikaye ile ugrasa ugrasa bu hale geldi. Eger 4 sayfa okuyacak vakit ve sabir bulabilirseniz goruslerinizi almak isterim.
Bebek Bezi
Sahne 1 - Ev - Akşam
- bez lazım -
Sami mutfakta yemek yapmaktadır. Mutfakta beliren çocuğu kucaklar, ceketini çıkarır. Ellerindeki çantalarla içeri giren kadın, çantadan çıkardığı kağıtları masanın üzerine koyar.
EVA - Bezleri alamadım, bez lazım.
SAMİ - Nasıl?
EVA - Enfeksiyon riski varmış, kremleri aldım. Doktor yıkanan bezleri kullanmayın dedi. Bezleri alamadım, para yetmedi. Bez almamız lazım.
Eva çocuğun önlüğünü takıp, sandelyesine oturtur. Masaya tabakları yerleştirir. Sami bir tencere ile masaya oturur. Servis yapılırken Eva çocuğun ellerini siler. Yemek yemeye başlarlar.
EVA: Kredi kartımın da limiti dolmuş.
Sami bir şey demeden, yüzünü şakağındaki eline yaslayıp dinlemeye devam eder.
EVA: Doktorun verdiği bezi bağladım bütün yol boyunca uyudu. Bu gece eski bezlerden takarsak yine bütün gece ağlayacak...
Sami, iştahla makarnaları yiyen çocuğu izlemektedir.
EVA: Sami! Bez diyorum? Çocuğa bez almamız lazım.
Sami yemek yemeyi bırakıp, masadan kalkar.
SAMİ - Hayırevine gideyim.
Sahne 2 - Hayırevi - Akşam
- o kadar kolay değil -
Hayırevinde duvarlar raflarla kaplıdır. Raflar konserve kutuları, un, yağ, pirinç, makarna gibi temel gıdalarla doludur. İçeride uzun boylu zayıf bir kadın Sami'yi karşılar.
SAMİ - İyi akşamlar, çocuk bezi var mı acaba?
GÖNÜLLÜ - Malesef, hiç bez kalmadı zaten çok az geliyor. İhtiyaç olduğunu bildirdik.
Sahne 3 - Ev - Akşam
- bi ihtimal... -
Sami eve döner.
SAMİ - Yokmuş.
Masada topladığı tüm parayı işaret eden Eva,
EVA - Tüm para bu...
Paraları alan Sami evden çıkar.
Sahne 4 - Market - Akşam
- bile bile -
Reyonda bebek bezlerinin fiyatına bakarak, avcundaki paraya bakar.
Sahne 5 - Sokak - Akşam
- yüzük -
Sami boş sokaklarda eve doğru yürüyerek düşünmektedir. Uzaklardaki ışıklara, gökyüzündeki yıldızlara bakar. İleride bir sokak lambası yanıp sönmektedir. Lambaya doğru ilerler. Lambanın altına geldiğinde, yumrukların sıkar. Lambanın ışığı ile parlayan parmağındaki yüzüğü farkeder. Lamba kesintisiz yanmaya, parmağındaki yüzüğü parlatmaya başlar.
Sahne 6 - Kuyumcu - Akşam
- zorlama -
Kuyumcunun kapısına vardığında, parmağındaki yüzüğe bakıp, içeri girer. Dükkan vitrindeki ışıklar, dükkanın içine loş bir hava vermektedir. İçeride yıllardır, dükkanda olduğu belli olan epey yaşlı bir kadın vardır. Yüzündeki kırışıklıklar sert gölgeler ile ortaya çıkmaktadır. Yıpranmış sarı saçları, eskimiş pahalı giyisileri ile davetkarlıktan uzak, itici bir görünümdedir. İçeri giren Sami'yi tartan bakışlarla süzerek, yüzüne bakar.
SAMİ - İyi akşamlar, altının gramını ne kadara alıyorsunuz?
KUYUMCU KADIN - Ne olduğuna bağlı
Sami parmağından çıkardığı yüzüğü tezgaha bırakarak,
SAMİ - Bu yüzüğü satmak istiyorum.
Kuyumcu kadın yüzüğe bakmadan,
KUYUMCU KADIN - Kimliğiniz var mı?
SAMİ - Oturum kartım var.
KUYUMCU KADIN - Kimlik gerekiyor.
Sami elini cebindeki cüzdana götürerek,
SAMİ - Bu kart var, buyrun bakın
Kadın sinirli bir tavırla, tekrar eder.
KUYUMCU KADIN - Tekrar söyleyeyim, kimlik gerekli.
SAMİ - Pasaport?
Kuyumcu kadın kaşlarını çatıp, sesini yükselterek,
KUYUMCU KADIN - Yasalar böyle beyefendi, yabancılardan altın almıyoruz. Ben ne yapabilirim, neden anlamak istemiyorsunuz?! Neden ısrar ediyorsunuz!?
Arkadan yaşlı bir adam elinde telsiz bir telefon ile ön tarafa doğru gelir. Adam Sami'ye bakarak,
KUYUMCU ADAM - Ne oluyor?
KUYUMCU KADIN - Sanırım dilimizi anlamıyor. Kaçıncı tekrar ettim, hala ısrar
KUYUMCU KADIN - Yok para.
Sami tedirgin olup, bir şey demeden dışarı çıkar. Dışarı çıkmasının ardından, kadın kapıdaki panonun KAPALI yüzünü çevirir. Sami'nin bir kaç adım ilerlemesinden sonra dükkanın vitrin ışıkları kapanır. Yüzüğü içeride unuttuğunu farkeden Sami, geri dönüp vitrinin camını tıklatır. İçeriden bakan kadın ve adama yüzük parmağını işaret edip, içerideki yüzüğü gösterir. İçeriden yüzüğü alan kadın, kapı aralığından yüzüğü dışarı fırlatır. Sami yüzüğün peşinden koşar.
Sahne 7 - Sokak - Akşam
- evsiz -
Yüzüğü evsiz bir adam yakalar. Uzaktan yaklaşan Sami'ye doğru, yüzüğü elinde tutarak Sami'ye bakar. Dişsiz ağzıyla, elindeki yüzüğü ısırır. Uyuşmuş ağzıyla zorlukla konuşarak,
EVSİZ - Ne vericen, bana?
SAMİ - Ver!
EVSİZ - Para, para lazım
SAMİ - Bana da lazım
EVSİZ - Napcan?
Sami bir şey demeden adama tehditkar bakışlar atar. Adam tekrar eder,
EVSİZ - Ne?
SAMİ - Bez alcam, bebek bezi
Adamın meraklı gözleri, derinleşir. Sami eliyle yüzüğü vermesini işaret ederek,
SAMİ - Ver hadi
Parmaklarındaki yüzüğü avcuna alan adam. Sami'ye yaklaşır.
EVSİZ - çöpler ... market ... herşeyi atıyorlar
Sami adamın yumruğunu yakalar, kendine çeker. Adam yumruğunu sıkar.
EVSİZ - Çöpler, marketin arkasında, herşeyi atıyorlar. (bağırarak)Heeey!
Adam diğer eliyle Sami'yi iktirir. Bir adım gerileyen Sami'ye avcunu açıp yüzüğü uzatır.
EVSİZ - Marketteki çöpler, herşeyi atıyorlar...
Yüzüğü alan Sami oradan uzaklaşır. Evsiz adam arkasından bağırır.
EVSİZ - Dikkat, güvenlikçi...
Sami etrafına bakınıp, uzaklaşır.
Sahne 8 - Market - Akşam
- sınırlar -
Market kapanmış, boş park alanının ışıkları yarı yarıya sönmüştür. Marketin önünde bir güvenlikçi köpeğiyle volta atmaktadır. Karanlık marketin arka tarafına dolanan yolu takip ederek bariyerlerin yanına yaklaşır. Duvardaki güvenlik kamerasını görüp yüzünü yere eğer. Tellere tırmanıp içeriye atlar.
Konteynırlara yaklaşıp yavaşca kapağı aralar. Açılan kapağı ses çıkarmadan bırakır. Konteynırın için sebze, meyve ile doludur. Diğer konteynırın kapağını yavaşca açar. Kapak bir yerde sıkışır. Sami kapağı zorlayınca, kapak büyük bir gürültü ile açılır. Gürültünün ardından köpek havlama sesi duyulur. Konteynırların arasına saklanan Sami bir müddet bekleyip, köpek havlamayı bıraktıktan sonra etrafı kolaçan eder. Kimsenin olmadığından emin olduktan sonra konteynıra eğilir.
Konteynırda, kartonlar, paketler vardır. Konteynırı karışıtırınca diplerde bir paket bulur. Paketi çıkarmaya uğraşırken, güvenlik görevlisinin el fenerinin ışığı yüzüne vurur. Samiyi gören görevlinin köpeği sahibinin elinden kurtulup Sami'ye doğru koşmaya başlar. Bez paketini kapan Sami bariyerlere doğru koşmaya başlar. Elindeki paketi bariyerlerin üstünden diğer tarafa fırlatır. Peşinden gelen köpeğe yakalanmadan bariyerlere tırmanıp kendini dışarı atar. Köpek tellerin diğer tarafından tüm gücüyle havlamaktadır.
Tellerin arkasında rahat bir nefes alır. Arkasını dönen Sami, dev gibi bir adamla karşı karşıya kalır. Adam'ın bakışları saldırmaya hazır vahşi köpeklere benzemektedir. Paketi tutan adam diğer eliyle Sami'nin omzunu tutar. Pakete hamle yapan Sami paketi adamın elinden çeker. Adam paketi bırakmaz, paketin bir kısmı yırtılır. Sami yırtık paketle koşmaya başlar. Otopark boyunca arkasındaki adam mesafeyi git gide kapatır. Otoparkın sonunda yolun ortasında, güvenlikçinin arkadan uzanan eli tam Sami'yi yakalayacakken, bir araba güvenlikçi adama çarpar.
Kafasından kanlar akan adam yerden kalkıp, arabanın sürücü koltuğuna yönelir. Kapalı kapının içinde kuyumcu kadın ve kocası görülür. Haykırarak arabayı sallayan güvenlikçinin yanına köpekli güvenlikçi de gelir. Sami karanlığa karışır.
Sahne 9 - Ev - Akşam
- final -
Eve vardığında elindeki bezi karısına verir. Karısı pakete bakıp,
EVA - Öfff bu koku ... yırtık bu?
Bir şey demeden banyoya yönelen Sami, lavobada ellerini yıkarken çıplak içeri koşan çocuğa gülümser. Babasının ayağına sarılan çocuk, lazımlığa gider. Lazımlığa oturan çocuk babasına gülümseyerek işemeye başlar. Buz kesilen Sami çocuğu izler. Gülerek lazımlıkta oturan çocuk
ÇOCUK - Pipi
deyince, Sami kocaman bir gülümsemeyle çocuğu havaya kaldırıp, bağırarak,
SAMİ - Aslan oğlum benim!
İçeri giren EVA, ne olduğunu anlamadan ikiliye bakar. Sevinçle lazımlığı gösteren Sami
SAMİ - Oğlum çişini kendi yaptı, artık beze gerek yok!
diyerek sevinçle Eva'ya bakıp güler. Eva'nın endişeli yüz ifadesine anlam veremeden ffşşş diye bir ses duyar. Elleri arasında işeyen çocuğu bir refleksle Eva'ya çevirir. Yağan yağmurdan Eva'da nasibini alır.
Sami'nin maceraları =)
Aslında konu itibariyle, üzerinde çalışılırsa komedi olabilir. Konu yiyecek olsaydı, sağlam bir drama olurdu.
Bir altın bozdurmanın bir sürü yolu vardır. Eğer kendine yeni ütopya oluşturuyorsan, sağlam bir sebep ver. Bir cümlede de olsa.
Fakirlik varsa, evin ilk planda gösterilmesi lazım.
Sami bir sürü olaydan sonra eve geldiğinde az biraz öfkeli ve korku içinde olması gerekir. Davranışları Eva'nın dikkatini çekmesi lazım.
Senaryo yazıyorsan, adım adım olması gerekir, mesela
Paraları alan Sami evden çıkar. yerine. Sami paraları alır, evden çıkar. İki fiil iki plan.
Ben edebi yönünü daha çok ifadeleri durum belirtmede kullanıyorum,
Aslında fena sayılmaz, fakat, konuyu seçtikten sonra, komedi ya da drama ve temasını belirtmezsen, bu senaryo bitmez.
Kuyumcu olayını garipsemekte haklısınız. Hikayenin Fransa'da geçtiğini belirtmeyi unuttuğum için kusura bakmayın.
şimdi hikayeye baktım tekrar da sorun sidik mi bok mu çizgisini hiç hesaba katmamışız onu farkettim 😀
hikaye sürükleyici, güzel olmuş aslında,hikaye fransa da geçince de 2. sınıf durumlar vurgusu ayrı bir derinlik katmış olaya 🙂
not:iran filmleriyle ilgili bi başlık açınca jafar panahi tavsiyesi geldi, bi filmini izleyim dedim meğerse orada tam benim verdiğim fikri işlemişler...adam evleneceği kadına mücevher alamadığı için gurur yapıyor, mücevher dükkanında kovulma muamelesi görünce yıkılıyor resmen(gidin pazardan bütçenize uygun bi şey alın tavrıyla),
kadın mücevherin umrunda olmadığını söylüyor, ikna etmeye, rahatlatmaya çalışıyor, olmadı bir iki kiralar geri veririz diyor...anlamaya çalışıyor...ama adam neticede o mücevherciyi öldürüyor 😀
neyse film enteresan özellikle 42-55 dk arasını izlemeni tavsiye ediyorum, senin kısa filminde de benzer bi sahne var neticede:
http://www.sine-goz.com/iran/kanli-altin-talaye-sorkh-2003/#more-1124
(yönetmen tavsiyesi için serkanoca ya teşekkürler 😀 )
demekki ben bir iranlı gibi düşünüyorum, tevekkeli değil sinemaları hoşuma gidiyor 😀