Forum

Bebek Bezi - Kisa Hikaye

28 Gönderi
8 Üyeler
0 Reactions
6,330 Görüntüleme
(@karatasa)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Asagidaki hikayeyi bir kisa film senaryosuna uyarlamak uzere olusturmaya calisiyorum. Basladigimdan beri epey evrildi. Hala uzerinde calisilmasi gerektigini dusunuyorum. Hikayeye son seklini vermeden once her turlu yorumlariniz cok isime yarayacak. Vakit ayirip, okuyan yorumlayan herkese simdiden cok tesekkurler.

BEBEK BEZİ

Küçük bir odada Sami ile oğlu oynamaktadır. Bebek iki yaşlarında tombul, beyaz tenli siyah saçlı bir erkek çocuğudur. Bebeğin babası Sami yirmi bir yaşında, zayıf, orta boylu, beyaz ten, siyah saçlı bir Akdeniz erkeğidir. Oynarken karşılıklı gülüşmektedirler. Arada sırada bebek babasının kollarından kurtulup koşmaya çalışsa da babası arkasından hemen yakalar, yatağın üzerine yatırır ve gıdıklar. Babanın cebinden düşen cüzdanı bebek yerden alır. Cüzdanda para olmadığı görünür. Cüzdanla oynama izninin olmadığını bilerek, babasına bakar. Babası cüzdanı almak ister ama bebek mızmızlayarak bırakmaz. Baba üst raftan ilginç bir oyuncağı bebeğe verip cüzdanını cebine geri koyar.

Bebek elindeki oyuncağı incelemeye başlar. Babası bebeği kucaklayıp salona götürür. Salonda eskimiş koyu yeşil renkteki koltuğuna yayılmış kaynana televizyonda zayıflama reklamları izlemektedir. Bebeğin odaya gelişine tepki vermez. Evin sahibi olan kaynana şişman, kırk beş yaşlarında, kronik depresyon belirtileri taşıyan hantal ve mayışık bir kadındır. Çocuğu bırakan baba tuvalete girer.

Kapıyı kapattıktan az sonra, arkasından gelen kayınçosu adamın içeride olduğunu bilmeden tuvalet kapısını açar. Kapının aralığından kayınçonun atletin dışına çıkıp, uzun ince boynuna kadar uzanan dövmeleri ve sıratarak bakan kararmış gözleri görünür. Adam arkadan eliyle kapıyı tutar. Ayağı klozet ile kapı arasında sıkışan baba, bağırarak kapıyı tekmeler. Çıkan seslerle birlikte bebeğin ağladığı duyulur.

Dış kapıdan gelen anahtar sesleriyle birlikte kayınço dumanla dolu odasına geri döner. Dış kapıyı kapatan anne aceleyle salona girer. Ağlayan bebeğini kucağına alıp sakinleştirir. Anne yirmi yaşında genç, biraz toplu, bir altmış boylarında kahverengi saçlı, al yanaklı, kahverengi gözlü, beyaz tenli bir kadındır. Bebeğinin bezinin dolu olduğunu fark eder. Küçük odaya götürüp, kirli bezi çıkarır. Bebeği yatağın üzerinde bırakıp, temiz bez aramaya koyulur. Bebek bu arada yataktan inip, üzerindeki body ile koşmaya başlar. Anne dolapları kontrol edip bez bulamadığını anlayınca tuvaletten çıkan babaya, bez kalmadığını söyler.

Baba bunun üzerine eskimiş ince siyah mantosunu alarak dışarıya çıkar. Yoksullara yardım malzemelerinin dağıtıldığı mekana vardığında bebek bezinin kalmadığını öğrenir. Mahalleye yeni taşınan çok çocuklu bir aile kalan son bezleri almıştır. Kapıdan çıkarken, kadının haftaya daha çok bez gelecek dediğini duyar.

Evde durumu anlattığı karısı, çantasından çıkardığı tüm bozuk paraları babaya verip, çocuğun peşinden salona gider. Kadın paraların yetmeyeceğini bilerek, çantayı ters çevirip silkeler. Yere düşen ıvır zıvırın içinden küçük bozuklukları alan adam, karısının tüm parasının bu olduğunu banka kredisini de kullandığını duyar. Yerdeki ıvır zıvıra koşan bebek, bulduklarını eline alır. Dış kapı aralığından bakan baba ve bebek göz göze gelirler, babanın muzip yüz ifadesi ile kapının arkasından kafasını çıkarmasıyla bebek gülümser.

Dış kapıdan çıkan baba, markete doğru yürürken elindeki paraları sayar. Biraz ilerideki köpekli serseri grubundan uzaklaşmak için karşı kaldırıma ilerler. Yolunda karşısından göz ucuyla gruba bakan baba köpeğin kendisine havladığını görür. Markete vardığında bez reyonunun en altındaki bez paketlerinden birini alıp kasaya gider. Bez paketini koyduktan sonra, cebindeki paraları çıkarır. Eliyle paralara bakarken, barkod okuyucusunun bip sesinden sonra kasiyer elini adama uzatır. Elindeki paraları kasiyerin avcuna döken adam, kasiyerin paranın eksik olduğunu belirtmesi üstüne ekrandaki fiyata iyice bakar. Bezi bırakıp marketten çıkar.

Yolda yürümeye başlar. Yürümeye devam edip, başka bir markete varır. Markette bez reyonuna vardığında, bez fiyatlarının daha yüksek olduğunu görür. Dışarı çıkarken bir kadının doldurduğu plastik torbayı birilerine verdiğini görür. Dışarıda kadına yetişmek için arkasından ilerleyen adamı farkeden kadın korkuyla arabasına atlayıp uzaklaşır.

Eve doğru geri dönerken, bankadan para çeken bir adamı görür. Adam paraları cüzdanına koyduktan sonra hızlı hızlı yürümeye başlar. Kısa sürede gözden kaybolan adamın ardından karanlık sokakta yalnız başına kalır. Başını ellerinin arasına alıp, belini aşağı doğru kıvırarak parayı nereden bulabileceğini düşünür.

Bebek odada annesiyle oynarken, duvardaki asılı resimlere dokunmaya başlar. Eski bir resmi gösteren kadın bu dede bu da anneanne der. Bu eski evde anne ve dayının küçüklü der. Diğer resme dokunan bebeğe, baban burda beş yaşında arkadaşlarıyla birlikte yetiştirme yurdunda der. Sonraki fotoğraftaki plajı gösteren bebek, burası babanla ilk tanıştığımız yer der. Son fotoğrafta bu da sen minicikken der.

Karanlık sokak lambasının altındaki adam, lambanın yanmasıyla, parmağında parlayan yüzüğünü görüp bir hamleyle altın yüzüğü parmağından çıkarır. Hızlı adımlarla elinde tuttuğu yüzükle kuyumcuya doğru yürümeye başlar. Köşeyi döndüğünde karşılaştığı serseriler, ellerindeki köpeğin ağzındaki şeyi çekerek köpekle uğraşmaktadırlar. Serserilerle göz göze geldiğinde köpek havlamaya başlar. Köşeyi dönüp koşmaya başlar, yeterince uzaklaştıktan sonra avcunda tuttuğu yüzüğe bakarken, tepesindeki sokak lambası temassızlık yüzünden kısa aralıklarla kararıp aydınlanır.

Altınlarınızı en uygun fiyatlarla alıyoruz, panosunun bulunduğu mağazaya girip selam verir. Tezgaha doğru yaklaşan, zayıf yaşlı kadın kendisine selam verir. Altının gramına ne kadar ücret ödediklerini sorar. Kadın altın türüne göre değişiciğini söyleyerek, ne bozdurmak istediğini sorar. Adam avcundaki yüzüğü tezgaha koyar. Kadın tezgahtan yüzüğü alıp, ışıklı bir bölümde yüzüğü kabaca incelemeye başlar. İncelemeye devam ederken, adama nüfus cüzdanı olup olmadığını sorar. Adam oturum iznim var diyerek elini cüzdanına atar ancak kadın adamın elindeki evrağa bakmadan yabancılara altın bozamadıklarını söyleyerek yüzüğü geri iade eder. Adam resmi oturum izni olduğunu söyleyerek ısrar etse de kadının yasalar böyle diyerek kesip atmasının ardından dükkandan çıkar. Adam çıktıktan sonra kadın dükkanın kapasındaki tablonun Kapalı yazan yüzünü çevirir.

Adam eve doğru sokaklarda yürürken yerdeki bir çöpe tekme sallar. Eve giren adam yere bakmaktadır. Küçük odadan gelen kadının ve bebeğin sesini duyar. Küçük adımlarla odaya vardığında lazımlığa oturan çocuğun işemeye başladığını görür. Herşeyi bir anlığına unutup, çocuğu kollarının arasına alıp havaya kaldırır. Çocuk gülümseyerek babasına bakar, babası da oğluna bakarken bir anda bebek adamın üstüne işemeye başlar. Yüzüne gelen çiş yüzünden çocuğu sağ tarafa kaydırır. Bu kez çocuğun çişi duvardaki plaj resmini ve yatağı ıslatmaya başlar. Anne yatağın kirlenmesine telaşla tepki verir.

Duvarda çişle ıslanan resim yatağa düşer. Üzerinden jenerik akmaya başladıktan sonra bir kadın ve bir adam silueti kadraja girer. Ellerindeki eşyaları plaja bırakıp oturan çiftin ortasında çıplak bir erkek çocuğu koşturmaktadır.

 
Gönderildi : 20/12/2013 1:26 pm
(@seddata)
Gönderi: 0
 

Aslında neyi anlatıyorsun?

https://www.youtube.com/@seddata

 
Gönderildi : 20/12/2013 1:58 pm
(@karatasa)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Bensimdi bu soruya cevap verirsem, diger yorumlari etkilemis olacagim. O yuzden ilk olarak siz bu hikaye ile ilgili dusundugunuzu benim yorumlarimdan once yazarsaniz, yorumlarimin etkisi altinda kalmadan elestirebilirsiniz.

 
Gönderildi : 20/12/2013 2:13 pm
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

Çaresizlik içinde, çocuğuyla avunan bir babayı izlerken şuraya nasıl geldik anlamadım: "bir kadın ve bir adam silueti kadraja girer. Ellerindeki eşyaları plaja bırakıp oturan çiftin ortasında çıplak bir erkek çocuğu koşturmaktadır."

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 20/12/2013 2:18 pm
(@karatasa)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Karakterler analizlerini, biraz da olsa akildaki sorulara cevap vermesini umarak ekliyorum.

Sami - Baba:

Sami'nin büyük siyah gözleri ve simsiyah saçlarına eklenen beyaz gülüşü, mat tenine ışık saçar. Yirmi bir yaşında olmasına rağmen, tüysüz küçük yüzünün etkisiyle daha küçük gösterir. Kısa boyu, zayıf vücudu güçsüz ve kırılgan izlenimi verir.

Kuzey Kıbrıs'da doğmuş, yetimhanede büyümüştür. Anne-babasını tanımamak kendisini derinden etkilemiştir. Cüzdanında siyah beyaz bir aktör çiftin resmini taşır. Zorla liseyi bitirmiş, üniversite giriş sınavlarını geçemeyince, bir otelde temizlikçi olarak çalışmaya başlar.

Anna ile üç yıl önce ülkesine tatile geldiğinde plajda tanışır. Tatil dönüşünden bir kaç ay sonra kendisinden hamile kaldığını ve çocuğu doğuracağını öğrenir. Bu haberin ardından Fransa'ya Anna'nın yanına taşınır. Anna, bebek, kayın biraderi ile kaynananın evinde oturur.

Fransa'da geçen üç yılda biraz Fransızca öğrenir. Genellikle başka yabancıların da çalıştığı inşaat işlerinde çalışır. Bel fıtığı dolayısıyla inşaat işlerinden ayrılmak zorunda kalır. Son dokuz ayını iş arayarak geçirir ancak bir iş bulamaz.

İnsan ilişkileri kuvvetli, hoşsohbet birisidir. Çabuk sinirlenmeyen, sabırlı bir yapıdadır. Çocukları, özellikle de kendi çocuğunu çok sever. Genç yaşının da etkisiyle, geleceğe umutla bakar.

Anna - Anne:

Beyaz teni, açık renk saçları güzel, yuvarlak yüz hatlarıyla güzel bir yüze sahiptir. Günlük kıyafetleri sade ve zariftir. Yirmi bir yaşındadır. Diplomasını almasına altı ay kalmıştır. Doğduğundan beri annesinin yanında yaşamaktadır.

Doğumundan sonra annesi ile babası arasında sorunlar çıkmıştır. Babası ülkenin diğer ucuna başka bir kadının yanına taşınmıştır. Annesinin yanında büyümüş, şimdiye kadar babasıyla nadiren görüşmüştür. Küçüklüğünde anne ve babasının ayrılığından kendinin sorumlu olduğunu düşünmüştür.

Arkadaşları ile bir yaz çalışıp biriktirdikleri paralar ile yaz sonunda internette buldukları en ucuz promosyon ile tatile gittiklerinde Sami ile tanışmıştır. Bebeğini doğurma kararını almasından sonra hayatı kendi kontrolünden çıkmıştır.

Sami'ye karşı duyduğu sevgiyi pek ifade edemez. Babasın gidişinden kalan ön yargıları Sami'ye olan bakışını etkiler. Annesinden gördüğü ilgisizliği, istem-dışı olarak, zaman zaman çocuğu ile tekrarlar. Ne yapacağını bilemediği zamanlarda sessiz kalarak olayları akışına bırakır.

Bebek:

İki yaşında bir erkek çocuğudur. Tombul, beyaz tenli, güleryüzlüdür. Hareketli ve gevezedir. Banyo yapmayı, babasıyla lego oynamayı çok sever. Geceleri ağlayarak uyanmaktadır. Bolca yemek yer, bolca kaka yapar.
Roben - Kayınço:

Roben ailenin ilk çocuğudur. Ailesinin kavgalarına ve ayrılığına şahit olmuş. Anne ve babası ile 5 yaşına kadar yaşamıştır. Babasının gidişi annesine nefret beslemesine neden olmuştur. Küçük yaşlardan itibaren okulda, evde, sokakta bu nefreti göstermiş, annesinin tepkisizliği yüzünden işin dozunu git gide arttırmıştır. Alışkanlık haline gelen bu saldırgan tutum, kendisini ifade etmenin bir yolu, karakterinin bir parçası olmuştur.

Dış görünümü içindeki nefreti dışa vurur. Vücudunu kaplayan dövmeleri, savaşçılara benzeyen kısacık saç tıraşı, ince ve yapılı vücuduyla sıkı bir erkek görünümü verir. Genç yaşlarda edindiği madde kullanımının tetiklediği uykusuzluk, gözlerinin altının kararmasına, yüzünün solmasına neden olmuştur.

Normal işlerde çalışamayacağını anladıktan sonra, girdiği yasa dışı işler nedeniyle genç yaşta hapis tecrübesi yaşamıştır. Hapishanede yaşadığı tatsız tecrübeler ve cinsel tacizler, içinde barındırdığı öfkesini daha da arttırmıştır. İnsanları zorlamaktan ve rahatsız etmekten hoşlanır. Bulunduğu her ortamda varlığını güçlü bir şekilde hissettirir.

Pascale - Kaynana:

Küçüklüğünden beri hassas olan akli ve psikolojik dengesi, iki çocuğuyla yalnız başına ücra bir köşede kaldığında iyice bozulmuştur. Yirmi yıl önce kocasından ayrılmasının ardından, şimdi yaşadıkları apartman dairesine yapılan zorunlu taşınma işi hayatının kayda değer en son olayıdır. Tüm gün oturduğu tv koltuğunda yediği hazır gıdalar, aşırı kilo almasına sebep olmuştur. Yıllardır süren fiziksel hareketsizliği günden güne, aklını ve bedenini hantallaştırmıştır.

Yıllardır, yeni insanlarla tanışmamış, bir işte çalışmamıştır. Tek maddi geliri devletin yardımlarıdır. Devletten aldığı yardımlar çocukların büyümesi ile azalmıştır. Elinde geçen cüzzi miktarda para ile minimum şekilde, devletin sosyal konutlarından birinde yaşamaktadır.

Tv'nin aklını meşgul etmesini sevmektedir. Gece uyumak için aldığı uyku ilaçları yüzünden oluşan mayışıklığı yeni doğan torununa yeteri kadar dikkat gösterememesine neden olmuştur. Bebeğe faydadan çok zarar sağladığı anlaşıldığında, çocuğun bakımını tamamen anne-babaya bırakmıştır.

Cathrine - Kuyumcu

Yıllardır sarıya boyadığı solgun saçları, kırışık zayıf ve solgun yüzü ile aynı renktedir. Giysileri ve pahalı takıları eski burjuva tarzındadır.

Serseriler

Kayın birader ile benzer görünümdedirler. İçlerinde uzun saç, sakallı, sırt çantası ve köpekleri ile dolaşan, sokakta yaşadıkları belli olanları da vardır.

 
Gönderildi : 20/12/2013 2:26 pm
(@sataman)
Gönderi: 0
 

Eline sağlık ama ,anlatmak istediğinizi anlayan bir arkadaş bizlere yardımcı olursa sevinirim.

 
Gönderildi : 20/12/2013 6:02 pm
(@morpheus)
Gönderi: 0
 

Alınganlık yapmayacağını umarak cahil cesaretimin de katkılarıyla az biraz eleştireceğim.

Konu kısa film için çok sıradan. Bu tür hikayeleri zaten diziler aracılığıyla ya da tv filmleri(ekseriyetle kanal 7 ve stv'de 🙂 ) sayesinde tv'de sık sık görüyoruz.

Konunun işlenişi de yanlış geldi bana. Şimdi, hazır bebek bezi bir aile için temel ihtiyaç değildir. Hazır bezler yaygınlaşmadan önce son derece ekonomik bi çözüm olan beyaz pamuklu kumaşlar sıvıyı emmesi için, bacaklardan bağlanmak üzere dizayn edilmiş bir çeşit ucuz naylonda sıvı akmasını önlemek için bebeklerin altına bağlanırdı. Bu pamuklu kumaş ve naylon kirlenince bebeğin altı temizlenir, pudralanır(ıslak mendilde yoktu o zamanlar tabi) sonra da anneler kirli bezleri, naylonları leğen içinde elleriyle bi güzel yıkayıp sonraki kullanıma hazır ederlerdi. Kullan at mantığı yoktu, dolayısıyla giderde yoktu. Bezler yırtılmadığı sürece bebeğin kardeşleri bile kullanabilirdi bunları. En basitinden bu forum üyelerinin 90 öncesinde doğmuş üyelerinin azımsanmayacak bir çoğunluğu hazır bebek bezine s.çmamıştır. Yapan varsa çıksın ben yaptım desin beyler 😀 Ayrıca bu yöntem yüzünden sağlık sıkıntısı yaşayan görmedim, duymadım, bilmiyorum.

Ne adamlar gördüm her gün markete gelir 50 lira verip çocuğuna mama alırlardı. Hatta öyle bi hal almış ki vaziyet, insanlar mamaya para yetiremeyip mamaları çalmaya çalışmışlar. Bu yüzden bi çok markette hazır mama reyonunda fotoğrafları vardır ürünlerin mesela. Bebek bezi içinde 2-3 günde bir gelip 30 40 liraya büyük boyundan alırlardı. İnsan gerçekten hayret ediyor. Doktorlar bile doğal anne sütü önerdiği halde anneler bebek emmiyor diye hazır mamaya yöneliyor. Hatırlıyorumda çocukluğumda kardeşlerim annemi emmedikleri zaman çok ağlarlardı ama eninde sonunda o sütü emerlerdi yani. İnsanevladı aç kalınca neleri yemiyor ki, annesinin sütünü mü içmeyecek. Bebek yaşını doldurunca falan sütün içine bisküvi ezilirdi, muhallebi ve türevleri evde yapılırdı mesela, hazırı yoktu. Uzun lafın kısası bu hazır bez, hazır mama, ıslak mendil temel ihtiyaç değildir. Temel ihtiyaç olsa zaten insan ırkının soyu bugünlere gelemeden tükenirdi.

Yorumumun özeti, karakterin motivasyonu beni ikna etmedi.

 
Gönderildi : 21/12/2013 1:00 am
(@seddata)
Gönderi: 0
 

Alınganlık yapmayacağını umarak cahil cesaretimin de katkılarıyla az biraz eleştireceğim.

Konu kısa film için çok sıradan. Bu tür hikayeleri zaten diziler aracılığıyla ya da tv filmleri(ekseriyetle kanal 7 ve stv'de 🙂 ) sayesinde tv'de sık sık görüyoruz.

Konunun işlenişi de yanlış geldi bana. Şimdi, hazır bebek bezi bir aile için temel ihtiyaç değildir. Hazır bezler yaygınlaşmadan önce son derece ekonomik bi çözüm olan beyaz pamuklu kumaşlar sıvıyı emmesi için, bacaklardan bağlanmak üzere dizayn edilmiş bir çeşit ucuz naylonda sıvı akmasını önlemek için bebeklerin altına bağlanırdı. Bu pamuklu kumaş ve naylon kirlenince bebeğin altı temizlenir, pudralanır(ıslak mendilde yoktu o zamanlar tabi) sonra da anneler kirli bezleri, naylonları leğen içinde elleriyle bi güzel yıkayıp sonraki kullanıma hazır ederlerdi. Kullan at mantığı yoktu, dolayısıyla giderde yoktu. Bezler yırtılmadığı sürece bebeğin kardeşleri bile kullanabilirdi bunları. En basitinden bu forum üyelerinin 90 öncesinde doğmuş üyelerinin azımsanmayacak bir çoğunluğu hazır bebek bezine s.çmamıştır. Yapan varsa çıksın ben yaptım desin beyler 😀 Ayrıca bu yöntem yüzünden sağlık sıkıntısı yaşayan görmedim, duymadım, bilmiyorum.

Ne adamlar gördüm her gün markete gelir 50 lira verip çocuğuna mama alırlardı. Hatta öyle bi hal almış ki vaziyet, insanlar mamaya para yetiremeyip mamaları çalmaya çalışmışlar. Bu yüzden bi çok markette hazır mama reyonunda fotoğrafları vardır ürünlerin mesela. Bebek bezi içinde 2-3 günde bir gelip 30 40 liraya büyük boyundan alırlardı. İnsan gerçekten hayret ediyor. Doktorlar bile doğal anne sütü önerdiği halde anneler bebek emmiyor diye hazır mamaya yöneliyor. Hatırlıyorumda çocukluğumda kardeşlerim annemi emmedikleri zaman çok ağlarlardı ama eninde sonunda o sütü emerlerdi yani. İnsanevladı aç kalınca neleri yemiyor ki, annesinin sütünü mü içmeyecek. Bebek yaşını doldurunca falan sütün içine bisküvi ezilirdi, muhallebi ve türevleri evde yapılırdı mesela, hazırı yoktu. Uzun lafın kısası bu hazır bez, hazır mama, ıslak mendil temel ihtiyaç değildir. Temel ihtiyaç olsa zaten insan ırkının soyu bugünlere gelemeden tükenirdi.

Yorumumun özeti, karakterin motivasyonu beni ikna etmedi.

+1

https://www.youtube.com/@seddata

 
Gönderildi : 21/12/2013 1:20 am
(@karatasa)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Alınganlık yapmayacağını umarak ... karakterin motivasyonu beni ikna etmedi.

Alınganlık ne demek, aksine vakit ayırıp yorum yazmanıza memnun oldum.

 
Gönderildi : 21/12/2013 1:31 am
(@fulgura)
Gönderi: 0
 

En başta biraz gözüme uzun gözüktüğü i,çin okuyamadım ama sonra itirazlardan sonra gerçekten merak edip okudum.

İtirazlara katılmıyorum. Öykü güzel ve çocuğuna bez alamama bir baba/aile için önemli bir eksiktir. Bunu 1990larla ya da kendi ailemizle karşılaştırmak bence doğru değil. Yoksa eskiden herkes ekmeği de kendi yapar, suyu da musluktan içerdi. Bu öyküyü kendi içinde, yani geçtiği toplumun alşışkanlıkları içinde değerlendirmek gerekli.

Yine de özellikle son kısmı konusunda biraz daha geliştirilebilir bence. Ama olayı ucuzlatmadan ve daha duygu sömürüsü haline getirmeden. Genelde sorun sanırım bu son'un bir son'a ulaşmıyor gibi görülmesinden kaynaklanıyor. Bu da bende bu öykünün ancak ve ancak görsel olarak tamamlayıcı olabilecek unsurlarla (yüz ifadeleri, vücut dil, fotoğraf vb diğer görsel unsurlar ve elbette kadraj kompozisyonu) tam anlamını bulacağı hissini uyandırdı. Buruk bir hikaye ve bunu bağıra çağıra anlatmak yerine sonuçsuz bırakmak durumundasın sanırım. Fakat burada bence en sonda Gazap Üzümleri (o kadar olmasa da) türünden bir "sonsuz son" becerisi sergilemek gerekli. O burukluğu tam olarak hissettirecek o son silüetler olacağı için, bu noktaya kadar oyunculuk çok iyi işlemeli. Cathrine ilginç bir karakter ve belki sonradan yaptığın tanıma tam uyması için onunla olan diyaloğu biraz daha arttırabilirsin. Hatta ben olsam (ama "ben" olsam), filme onunla başlardım ve sonra adamın dükkanı terk etmesi ile onun hikayesine geçerdim. Bu tür bir senaryo tekniği tercih edersen öykündeki lineer ilerleyişi biraz kırar ve izleyici açısından takibi ilginç bir hale getirirsin. Tam bir hikaye yerine daha parça parça sunman belki daha iyi olur.

Bunlar benim görüşlerim elbet. Sonuçta öykü ve anlatım senindir. Gerçekleştirmen dileğiyle...

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 21/12/2013 1:40 am
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

filmin sonunu bir kenara bırakacak olursak(anlamadığım için diyorum), bana bebeğin oyunculuğundan çok şey bekleniyor gibi geldi 🙂

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 21/12/2013 2:11 am
(@karatasa)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Yorumlarınız için çok teşekkürler. Hikaye günden güne değişiyor, gelişiyor. Hikayeden bir çok öğeyi çıkararak yazdığım sinopsis'i ve giriş sahnesini paylaşıyorum.

BEBEK BEZİ
~ Sinopsis ~

Yirmili yaşlarda genç bir baba ve iki yaşındaki oğlu yaşadıkları küçücük apartman dairesinde oynamaktadır. Babası bebeği salonun köşesindeki parmaklıklı, çocuk parkına bırakıp tuvalete gider. Tuvallette kaka yaparken ağlayan bebeğini sakinleştirmek için kapı aralığından ıkınarak şarkı söylemeye çalışır. Eve gelen anne, yatağında ağlayan çocuğu kucaklayıp sakinleştirir. Tuvaletteki babadan gelen kokuya, bebeğin altından çıkan kaka dolu bezin kokusunun eklenmesiyle, yüzünü ekşiten anne camı açar. Bebeğe bağlamak için temiz bez kalmadığını farkeden anne, kocasını bez almaya yollar.

Hayırevine giden baba, bez kalmadığını öğrenip eve eli boş döner. Karısının çantasındaki son bozuk paraları alıp markete gider. Parası gittiği iki marketten de bez almaya yetmez. Market çıkışı karşılaştığı insanların yanına yaklaşıp para istemeye çalışır. Akşam karanlığında insanların kendisinden hızla uzaklaşmasıyla bu fikirden vazgeçer. Boş sokaklarda düşünerek yürürken, yolunu kesen köpekli serseriler yolunu kesip para isterler. Elindeki bozuk paraları gösterip başka parası olmadığını söyleyen adamın yüzüğünü farkeden serseriler yüzüğü almak isterler.

Serserilerin elinden kurtulan adam, köpeği de atlattıktan sonra bir sokak lambasının altında soluklanırken parmağındaki parlayan yüzüğe bakar. Kuyumcunun kapısına vardığında, parmağındaki yüzüğü çıkarıp, içeri girer. Kuyumcunun yabancılara altın bozamadıklarını söylemesiyle son umudunu da kaybeder. Çaresizce eve döndüğünde karısının ilk defa lazımlığa çiş yapan bebeğini mutlulukla izlediğini görür. Herşeyi bir anlığına unutan baba, büyük bir sevinçle bebeğini kucaklayıp havaya kaldırır. Babasının elleri arasında havada gülümseyen bebek, babasının yüzüne doğru işemeye başlar. Babasının çıkardığı seslere gülen bebeğe annesinin de kahkahaları eşlik eder.

 
Gönderildi : 21/12/2013 5:15 pm
(@karatasa)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

BEBEK BEZİ
~ Senaryo ~

Salon / Akşamüstü
Sami - Can / Oyun

Mutfağa giren iki yaşındaki bir erkek çocuk, tedirgin gözlerle mutfağa göz atar. Mutfak tezgahındaki ekmek bıcağından, yansıyan zayıf güneş ışığı çocuğun gözünü alır. Mutfaktan çıkıp salona ardından tuvalete bakar. Banyo kapısını açar, karanlık banyonun içine girmeden kapı eşiğinden içeriyi kontrol eder. Banyonun karanlığında perdenin arkasındaki gölgeye dikkat etmeden dışarı çıkar. Dışarı çıkmasıyla birlikte perdenin arkasındaki karanlık gölge hareketlenir. Büyük bir yetişkin eli, içeriden perdeyi yavaşca açar. Kocaman ayaklar sessizce çocuğun gittiği yöne doğru ilerler. Kulvardan salona doğru yürüyen çocuğun arkasında bir gölge belirir. Çocuk olduğu yerde durup arkasına bakmak için hafifce kafasını çevirmeye başlar. Çocuğun arkasında 'BÖÖÖ' diye bağıran adam iki koluyla çocuğu kapıp, kanepenin üstüne atar. Kanepede gülmeye başlayan çocuk, babasının gıdıklamaya başlamasıyla, kahkahalar atarak kaçmaya başlar. Babası da gülerek peşinden koşturur.

Koşturmaktan kan ter içinde kalan ikili, alt kattan gelen sese kulak verir. Alt kattaki yaşlı adamın tavana vurmasıyla, babası kendini kanepeye bırakır. Koşturmaya devam eden çocuk, işaretlerle babasını çağırır. Hareket etmeyen babasına bırakıp, koşturmaya devam eder. Koşturmasıyla alt kattan tekrar, sopa sesleri duyulur. Sancıyla karnını tutan babası salonun köşesinden aldığı bir hikaye kitabını çocuğa gösterir. Yanına gelen çocukla, birlikte kitabı açan baba,

- Haydi sana güzel bir hikaye bulalım.

diyerek, resimli hikaye kitabından seçtiği bir sayfayı açar. Kitaptaki resme ilgiyle bakan çocuğun kucağına kitabı bırakır. Ayağa kalkıp, acıyla karnını tutarak tuvalete yönelir. Biraz önceki koşuşturmayla kan ter içinde kalan yüzü kapı aralığından görünmektedir. Ikınmaktan biraz daha kızaran yüzü, bir düşme sesi ile irkilir. Ağlamaya başlayan çocuğuna, konuşmakta zorlanarak,

- Oğlum iyi misin?

dediği anda dış kapıdan anahtar sesleri duyulur. Açılan kapıdan gelen kadın, düşen çocuğu kucaklayıp, öperek sakinleştirir. Annenin gelmesiyle rahatlayıp son bir ıkınma için güç bulan baba, bu eforun sonucunda zafere ulaşan babanın, kan ter içindeki kıpkırmızı yüzünde mutlu bir gülümseme belirir.

Anne - Baban nerede oğlum
Bebek - Kaka

Kulvardan tuvalete doğru yürüyüp, eliyle yüzünün etrafındaki kötü kokuyu dağıtmak için sallayan anne, aralık kapıdan kocasını görür.

Baba - Hoşgeldin karıcım,

diyerek dudaklarını uzatan babaya ters ters bakan anne, kapıyı adamın suratına kapatır.

 
Gönderildi : 21/12/2013 5:16 pm
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

Yorumlarınız için çok teşekkürler. Hikaye günden güne değişiyor, gelişiyor. Hikayeden bir çok öğeyi çıkararak yazdığım sinopsis'i ve giriş sahnesini paylaşıyorum.

BEBEK BEZİ
~ Sinopsis ~

Yirmili yaşlarda genç bir baba ve iki yaşındaki oğlu yaşadıkları küçücük apartman dairesinde oynamaktadır. Babası bebeği salonun köşesindeki parmaklıklı, çocuk parkına bırakıp tuvalete gider. Tuvallette kaka yaparken ağlayan bebeğini sakinleştirmek için kapı aralığından ıkınarak şarkı söylemeye çalışır. Eve gelen anne, yatağında ağlayan çocuğu kucaklayıp sakinleştirir. Tuvaletteki babadan gelen kokuya, bebeğin altından çıkan kaka dolu bezin kokusunun eklenmesiyle, yüzünü ekşiten anne camı açar. Bebeğe bağlamak için temiz bez kalmadığını farkeden anne, kocasını bez almaya yollar.

Hayırevine giden baba, bez kalmadığını öğrenip eve eli boş döner. Karısının çantasındaki son bozuk paraları alıp markete gider. Parası gittiği iki marketten de bez almaya yetmez. Market çıkışı karşılaştığı insanların yanına yaklaşıp para istemeye çalışır. Akşam karanlığında insanların kendisinden hızla uzaklaşmasıyla bu fikirden vazgeçer. Boş sokaklarda düşünerek yürürken, yolunu kesen köpekli serseriler yolunu kesip para isterler. Elindeki bozuk paraları gösterip başka parası olmadığını söyleyen adamın yüzüğünü farkeden serseriler yüzüğü almak isterler.

Serserilerin elinden kurtulan adam, köpeği de atlattıktan sonra bir sokak lambasının altında soluklanırken parmağındaki parlayan yüzüğe bakar. Kuyumcunun kapısına vardığında, parmağındaki yüzüğü çıkarıp, içeri girer. Kuyumcunun yabancılara altın bozamadıklarını söylemesiyle son umudunu da kaybeder. Çaresizce eve döndüğünde karısının ilk defa lazımlığa çiş yapan bebeğini mutlulukla izlediğini görür. Herşeyi bir anlığına unutan baba, büyük bir sevinçle bebeğini kucaklayıp havaya kaldırır. Babasının elleri arasında havada gülümseyen bebek, babasının yüzüne doğru işemeye başlar. Babasının çıkardığı seslere gülen bebeğe annesinin de kahkahaları eşlik eder.
güzel bence serseriler ve yüzüğünü satmaya çalışma kısmını at gitsin...(senaryonun ritmini zayıflatıyor oralar bence)
yüzüğü daha önce satmış olsun, o yüzden o çaresizlik anında yüzüğün iz yaptığı yeri oynuyor olsun...(yüzük gitmiş izi kalmış)
sonra soğukta montuna sarınsın ve montunu satmak aklına gelsin...gitsin montunu satsın ve bezi alsın...
yüzü kızarmış, soğuktan tir tir titrerken eve gelsin ve çocuğun artık beze ihtiyacı olmadığını görüp sevinsin...kucağına alsın çocuğu, çocuk yüzüne işesin...sıcacık çiş babanın soğuk yüzünde dumanlar çıkarsın...anne telaş yaparken baba bu durumdan memnun olsun...

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 21/12/2013 5:51 pm
(@morpheus)
Gönderi: 0
 

En başta biraz gözüme uzun gözüktüğü i,çin okuyamadım ama sonra itirazlardan sonra gerçekten merak edip okudum.

İtirazlara katılmıyorum. Öykü güzel ve çocuğuna bez alamama bir baba/aile için önemli bir eksiktir. Bunu 1990larla ya da kendi ailemizle karşılaştırmak bence doğru değil. Yoksa eskiden herkes ekmeği de kendi yapar, suyu da musluktan içerdi. Bu öyküyü kendi içinde, yani geçtiği toplumun alşışkanlıkları içinde değerlendirmek gerekli.

Yine de özellikle son kısmı konusunda biraz daha geliştirilebilir bence. Ama olayı ucuzlatmadan ve daha duygu sömürüsü haline getirmeden. Genelde sorun sanırım bu son'un bir son'a ulaşmıyor gibi görülmesinden kaynaklanıyor. Bu da bende bu öykünün ancak ve ancak görsel olarak tamamlayıcı olabilecek unsurlarla (yüz ifadeleri, vücut dil, fotoğraf vb diğer görsel unsurlar ve elbette kadraj kompozisyonu) tam anlamını bulacağı hissini uyandırdı. Buruk bir hikaye ve bunu bağıra çağıra anlatmak yerine sonuçsuz bırakmak durumundasın sanırım. Fakat burada bence en sonda Gazap Üzümleri (o kadar olmasa da) türünden bir "sonsuz son" becerisi sergilemek gerekli. O burukluğu tam olarak hissettirecek o son silüetler olacağı için, bu noktaya kadar oyunculuk çok iyi işlemeli. Cathrine ilginç bir karakter ve belki sonradan yaptığın tanıma tam uyması için onunla olan diyaloğu biraz daha arttırabilirsin. Hatta ben olsam (ama "ben" olsam), filme onunla başlardım ve sonra adamın dükkanı terk etmesi ile onun hikayesine geçerdim. Bu tür bir senaryo tekniği tercih edersen öykündeki lineer ilerleyişi biraz kırar ve izleyici açısından takibi ilginç bir hale getirirsin. Tam bir hikaye yerine daha parça parça sunman belki daha iyi olur.

Bunlar benim görüşlerim elbet. Sonuçta öykü ve anlatım senindir. Gerçekleştirmen dileğiyle...

Günümüz koşullarında bez alamamak baba ya da aile için önemli bi eksiktir kabul, baba olsam elbette bende hazır bez alırdım. Değinmek istediğim nokta satın almanın opsiyonel olması, motivasyon sıkıntısından kasıt buydu. Sorunun çözümü hem opsiyonel hem de başka bi sorun ortaya çıkarıyor. Ben bu filmi izleseydim karakter bende negatif etki oluştururdu, bu nasıl bi adam ki manevi anlamlar yüklenmiş bu kadar değerli bi eşyayı satıyor derdim(evet oğlu için sattığını pek dikkate almazdım). Ve bu karı kocanın ilerleyen yıllarda boşanacaklarını düşünürdüm. Finaldeki ufak mutluluksa "ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar" izlenimini oluşturamazdı.

Konuyla alakası yok ama aklıma geldi de, lisede bi arkadaş vardı, aylardır önünden geçemediği tekelciye olan borcunu ödemek için annesinin yüzüğünü çalıp satmıştı. Bunu öğrenince 2 hafta boyunca aramızda para toplayıp başka bi yüzük almıştık, annesi yüzüğün kaybolduğunu anlamadan yerine koymuştu çocuk. O teyze sonradan koyulan yüzüğün farklı bi yüzük olduğunu anladı mı hala merak ederim 😀

 
Gönderildi : 22/12/2013 12:29 am
Sayfa 1 / 2
Paylaş: