Forum

ANİMASYON ÇİZGİ FİL...
 

ANİMASYON ÇİZGİ FİLM SENARYOM

1 Gönderi
1 Üyeler
0 Reactions
776 Görüntüleme
(@kaptaniderya)
Gönderi: 5
Başlığı açan
 

arkadaşlar öncelikle herkese merhaba.Akademik bir çalışma için önüme gelen ders kitabı metnini senaryolaştırmam istendi.İlk kez böyle bir şeye girdim ve değerli yorumlarınız ile kendimi geliştirmek isterim.Eğer bu sitede yada başka bir yerde benzeri çizgi film senaryosunu incelemem için yönlendirecek arkadaşlara şimdiden teşekkür ederim.Bu arada seyirci kitlesi 9 yaştır ve konu ders kitabından alınarak öğrencinin okumak dışında birde izleyerek hedef davranış ve bilgiye ulaşmasını sağlamaktır.( belki sonuna kadar okumak sizi sıkabilir ama özellikle kurallar ve teknikler açısından küçük tüyolar verebilecek kadar baksanız yeter.teşekkürler.)

FARKLILIKLARIMIZ VE BENZERLİKLERİMİZ
1.OLAY

ÖZET: Ahmet ve mert basketbolu çok severler.onları bir araya getiren bu ortak zevkleridir.Ancak Mert’in ahmet’ten farklı olan bir fiziksel engeli vardır; Mert yürüyemiyor ve tekerlekli sandalye kullanmaktadır.Ancak bu bariz fark bile onları onların birbirleri ile iyi arkadaş olmalarına ve çok sevdikleri basketbolu beraber oynamalarına herhangi bir engel teşkil etmemektedir, hatta Mert’in fiziksel engeline rağmen çok iyi denecek derecede basketbol oynayabilmesi Ahmet’te büyük bir hayranlık uyandırır ve Mert’e hayranlık duymasını sağlar.

SAHNE 1
_ Ahmet ve Mert’in telefon görüşmeleri_

İÇ-ODA-GÜNDÜZ
Mert odasında çalışma masasının önünde oturmakta ve kafasını masaya yatırmış olduğu sağ kolun üzerine bırakarak sol eli ile tepesinde halkalar çizdiği kupasının oval yan yüzeyindeki komik aksini izlemektedir.Kamera Mert’in belden aşağısını almayarak fiziksel bir engele sahip olan Mert’i bu durumunu tam olarak izleyici ile paylaşmaz. Mert için üzerinde parmağını gezdirdiği kupasının ayrı bir anlamı vardır; En iyi arkadaşı ile aralarında neredeyse her hafta el değiştiren bu kupa gayet zevkli bir rekabetin yegane ödülüdür.Yavaş yavaş dışarıdan içeriye doğru bir ses artarak ilerler, Mert kısaca tıklanan kapısına dik bir pozisyon alarak hazırlanmıştır.

ANNE: Mert arkadaşın seninle konuşmak istiyor.

MERT: Kim???
Mertin sesinden şaşkınlık ve merak hissedilir

ANNE: Al da kendin duy bakalım.

Anne yumuşak bir sesle telefonu uzatıp yavaşça geri çekilir ve gülümseyerek kendi kendine memnuniyet hissettirir bir tonla mırıldanır.

ANNE: Kim olabilir acaba!!!
Mert heyecanla aldığı telefonu sol elinde kulağına götürürken sağ eli ise masanın üzerinde duran çantasının ancak yarısını kadarını sokmuş olduğu formasının üzerindedir.

MERT: Alo. Ahmet sen misin yoksaaa.
Mert’in sesinde hem şaşkınlık hem de telefondakinin Ahmet olmasını istercesine bir ifade vardır.”sen misin yoksaaaaa” kısmını bu yüzden biraz daha uzatarak ve “biliyorum bu Ahmet” dercesine samimi bir üslupla bastırarak söyler.

AHMET ( telefonda): Tabi ki benim dostum.Seni sabah sabah kim rahatsız eder böyle! , hı bu arada günaydın.
Ahmet neşeli,enerjik ve mutlu bir ruh haline sahiptir bu sesinden çok rahat anlaşılır.

MERT: Sana da günaydın dostum.Dur tahmin edeyim yeni formanı almayı unutma diyeceksin kesin.
Karşı taraftan bir gülme sesi duyulur ve nereden bildin dercesine şakacı bir tavırla Ahmet konuşu:

AHMET ( telefonda): Evet aynen öyle,bu gün sıkı bir kapışma seni bekliyor ona göre, geçen haftanın rövanşını fena alacam senden.
Ahmet’ten tekrar sıkı bir kahkaha gelir.

MERT: Dostum bu kadar emin konuşma istersen, sen dereyi görmeden paçaları çoktaaannnnnn sıvamışsın.Hem ben bu filmi daha önce de izlemiştim sanki.
Gülme sırası Mert’e gelmiştir.
Kısa süreli bir sesizlik ve söyleyecek söz düşünme nidası, Ahmet’in telefonundan seyirciye ulaşır.
AHMET:eeeeeee… Doğru söylüyosun!!! (istemeden kabul etme durumu hissettirilir) ama sen en iyisi geçmişi bir kenara bırak ve benim bugünkü inanılmaz üçlüklerime bak.Tamam mı dostummm!

MERT: Pekiiiii tamammmmm tamammmmm anlaşıldı.Seninle telefonda baş edemeyeceğimden eminim.En iyisi kozlarımızı sahada paylaşalım seninle.

(Mert in sesinde “tamam tamam anladık” dercesine bir hava vardır ancak arkadaşının bu halinden de gayet memnun olduğu hissettirilir.Bu tatlı atışmayı kendi de isteyerek sürdürmektedir.

AHMET: Paylaşalım paylaşalım tabi mesela tüm üçlükler benim tek sayılar senin olsun heeeeeeeeee.

Ahmet kahkahayı patlatır.Ve artık yeter çok uzadı bu muhabbet dercesine görüşmeyi sonlandırır.

AHMET: Neyse bu kadar sohbet yeter enerjimizi boşa harcamayalım, formanı unutma sakın,

MERT: Hala mı forma ya, tamam unutmammmmm.

AHMET: İyi o zaman görüşürüüzzz.

MERT: Görüşmek üzere Ahmet…

Bu gün bakalım neler olacak.
Mert bu son cümlesini söylerken sandalyesine sağlamca yaslanır ilk kez bu sandalyeye yaslanma esnasında kamera Mert’in tekerlekli sandalye de olduğunu(yani iki saattir Ahmet’i yenenin bir engelli olduğu bilgisini seyirciye verir).Bu kamera geçişi Ahmet’in son diyalogundan şimdiye kadar ikiye bölük olan ekranın teke yani Mert e düşmesi ile başlar ve her saniye açı genişleyerek Mert in son diyalogu başlarken (Görüşmek üzere Ahmet… ) den itibaren seyirciye verilir.
Kendinden emin bir ifade ile konuşan mert son cümlesinin son iki kelimesini(Bu gün bakalım neler olacak.) yavaşça zamana yayarak söylerken artık tamamen geniş açıya geçen kamera seyirciye Mert in özel durumunu uzak bir köşeden bakarak verir ve mertin kararlı ifadesinden masası üzerinde duran çantaya doğru akar( bu akış gayet hızlı ve çantada küt! Diye duruveren bir akıştır) “neler olacak” kelimeleri ağızdan çıktıktan sonra hala çantanın yarı içerisinde duran mert in eli formayı çantaya tam olarak yerleştirmiş ve fermuarı çekmeye başlamıştır.CIIIIIIIIIRRRRRTTTTT diye bir fermuar sesi duyulur ve sahne bu ses ve ağzı kapanmış çanta görüntüsü ile sonlanır.
Efekt: Mert çantanın fermuarını çekerken ekranından fermuarı çekilerek sahne sonlandırılır.

SAHNE 2
_ Ahmet ve Mert’in Spor salonunda bir araya gelişleri_

İÇ-SPOR SALONU-GÜNDÜZ

Kalabalık bir öğrenci gurubu ( 20 kişi…) ve bir beden eğitimi öğretmeni sahada düzenli şekilde durmaktadırlar.Kamera tribünün üst arka kısmından geniş açı görür diyaloglar burada oturup dinleyen birinin kulağından seyirciye duyurulur (uzaklık hissettirilir).Kalabalık detaya girilmeden görüntülenir.

Öğretmenin sırtı bize dönük öğrenciler ise tek sıra haldedirler yüzleri belli belirsiz anlaşılır.Sıranın sağ başında Ahmet ve mert vardır.Öğretmen düdüğüne üfler:

ÖĞRETMEN: (düüüütttt!) Arkadaşlar, antrenmanımız bitmiştir.Şimdi herkes kendi ilgi branşında serbest çalışma yapabilir.

Bunu duyan tüm öğrenciler 2’şerli 3’erli 5’erli dağılırlar ve saha içerisinde kimi futbol topu ile minyatür kalelerin önüne kimi voleybol filesinin önüne kimi de minderlerin bulunduğu yere ilerleyerek uygun hareketleri yaparlar.Tüm bu olup bitenler tepe kameraya geçilerek görülür burada amaç her öğrencinin yani her bireyin farklı zevkleri ve alanları tercih edebildiğini ve bu faklılıkların gayet düzenli bir şekilde sorunsuzca kullanılabildiğini göstermektir.Bu hareketliliğin içinde bizim ikili ise yavaş yavaş kendilerine uzakta duran potaya doğru giderler.

Ahmet NBA den kaçmış gibi yaylana yaylana yürür ellerini sürekli sağa sola oynatarak hararetle bir şeyler anlatır. Mert ise bir eli ile sandalyesinin tekerini çevirirken öteki eli ile de basket topunu çevirerek potanın yanına varır.Üçlük çizgisini geçer geçmez :

Mert:Atan başlar.

Ahmet: Tamam dostummm hadi göreyim seniiii.!!!! diye bağırır.
Ahmet in cümlelerinin yarısına kadar kamera iki kişiyi çeşitili açıdan alır öteki yarısında ise topun havada gidişini gösterir.Top çembere ulaşır döner döner döner ve basket olurken sahne de dönerek girdap şeklinde sonlanır.

2.OLAY

ÖZET: Yavuz ve Elif sınıfın en zeki çocuklarındandır. Bazı zamanlar tartışsalar da ortak hobileri olan satranç onların bir araya gelmelerini ve eğlenceli vakit geçirmelerini sağlar.

SAHNE 1
_ Yavuz ve Elif in sınıftaki tartışmaları_

İÇ-SINIF-GÜNDÜZ
( Ders zil çalmış ve sınıf arkadaşlarına oturmalarını söyleyen Elif’i neredeyse tüm herkes dinlerken Yavuz karşı çıkar.)

ELİF:Arkadaşlar herkes yerlerine otursun lütfen zil çaldı öğretmenimiz gelmek üzere.
Elif’in dikkatini tahtanın önünden ağır adımlarla yerine ilerleyen arkadaşı Yavuz çekmiştir.Yavuz işi gayet ağırdan almakta ve sağa sola bir şeyler söylerken bir anda Elif ile göz göze gelmektedir.Elif dayanamaz

ELİF: Galiba bazı arkadaşlarımızın duyma ile ilgili ya da sınıf kurallarını anlama ile ilgili bir takım sıkıntıları var.
Elif’ten gelen bu iğneli sözün tabi ki her zaman olduğu gibi yine kendisine olmasına pekte şaşırmayan Yavuz karşılık verirken ne heyecanlanır ne de gecikir.

YAVUZ : Birincisi kulaklarım gayet iyi duyuyor, ikincisi sınıf kurallarını çok iyi biliyorum ve üçüncüsü bu kuralları sadece ben değil tüm sınıf arkadaşlarımda çok iyi biliyor o yüzden zil çalınca birisinin ortada dolaşarak yerinize oturun, zil çaldı, öğretmen geliyor gibi uyarılar ile en büyük gürültüyü kendisinin yapmasına hiç gerek yok bence.
Bu sözlere büyük bir hışımla karşılık vermeye başlayan Elif de kendi iddiasını dile getirmeye başlar ancak öğretmenin girişi ile maalesef sonunu getiremez.

ELİF: Ben de senin dediklerini biliyorum tabi ki Yavuz ama ben de bu gün nöbetçiyim ve her şeyin gayet yolunda gitmesini istiyorum.

YAVUZ: Bu gereksiz bir endişe
Elif kızgın bir ifade ile karşılık verecekken öğretmen içeri girer ve tüm sınıf ayağa kalkar

ÖĞRETMEN: buyurun çocuklar.
tüm sınıf düzenli bir şekilde oturur

ÖĞRETMEN: Evet arkadaşlar bugün derse geçmeden önce size bir duyurum olacak bildiğiniz gibi sınıf başkanımız Görkem taşındıkları için okulumuzdan kaydını aldırdı.Haliyle bize yeni bir başkan gerekmekte.Bu konuyu önce biraz düşünmenizi ve aday olmak isteyenlerin parmak kaldırmalarını istiyorum.

Bunu duyar duymaz parmaklar yavaş yavaş kalkacaktır ancak Elif ve Yavuz aynı anda birbirleri ile rekabet edercesine göz göze gelerek parmaklarını kaldırırlar

ÖĞRETMEN: Bu görev önemli bir sorumluluk gerektirmekte çocuklar, bu yüzden bu gün düşünmenizi ve kesinleşen fikirlerinizi yarın ki dersinizde sınıfa ve bana ilan etmenizin daha doğru olacağını düşünüyorum.
Tüm sınıfta küçük bir sessizlik ve kısa süre içersinde onay ifadesi hissettirilir

ÖĞRETMEN: Şimdi dersimize geçebiliriz.
Bu saniyeden sonra duvardaki saat yavaş yavaş dönerken arkada belirli birkaç fon müziği eşliğinde sayfalar döner- parmaklar kalkar- öğrenciler tahtaya kalkıp oturur ve öğretmen sınıfı adımlar.Bazen öğrencilerin sıralarının farklı açılarından onların kitap okuma vesairesi görülür.Elif ve Yavuz ise başarı hissi veren bir diklik- kararlılık- saygı ve düzen içerisinde vücut dillerini kullanırlar.

ZİL ÇALAR

ÖĞRETMEN: Çıkabilirsiniz çocuklar, hı bu arada başkanlık meselesini öğle arasında da düşünmeye başlayabilirsiniz.

Der ve çantasını alır zaman kaybetmeden kapıya yönelir.Ardından sınıf düzen içersinde ilerlerken Elif ve Yavuz farkında olmadan aynı anda kapıya ulaşır ve çıkmak isterler.Bu durum da kısa süreli bir elektriğe sebep olur, vukuatsız biter.

Tenefüs yoktur ve öğle arasına gelinmiştir.Çocuklar koridora doğru ilerlerken çeşitli aktivitelere yönlenirler ve aralarında bu konuları konuşurlar.

EFE: Can bu haftaki maçların listesi asılmış.
CAN: Neeee! Sahi mi diyosun!! Koş Koş koş çok merak ediyorum ya. Bize kim çıktı acaba .
EFE: Yaşasın koşşşşşş.
Can ve Efe hızla ilerlerler.

MURAT: Bahar okul gazetesi için harika bir fıkra buldum.
BAHAR:Oooo süper bende zaten Eda’nın sağlık köşesi için hazırladığı haberi Türkçe öğretmenimize götürüyordum seninkini de alayım tam olsun.
Murat:Peki sayın editörüm siz nasıl istersiniz.(sesinde bir ima ve takılma hissettirir.)
Üç arkadaş da gülüşürler.Murat’ın son dediği cümle uzaklaşırlarken sırtları seyirciye dönük halde duyulur ve gülüşmelerle koridoru dönerler.

ALİ: Ben kütüphanedeyim Cansu haberin olsun.
Cansu: Tamam ben kantine iniyorum birazdan gelirim.

Tüm bunlar olurken yani sınıftaki 18 kişi ikişerli üçerli kendi ilgi ve zevklerine göre dağılırken bizim ikili ise ( Yavuz ve Elif) kapının önünde durmuş ve çevreyi izlemektedirler neredeyse boşalan sınıf ve koridor onları baş başa bırakır ve göz göze geldikleri anda ansız bir gülümseme ile bakışırlar.)İlk teklif hafiften meydan okuma ve “haydi ateşkes ilan edelim” dercesine sıcak bir tavırla Yavuz’dan gelir

YAVUZ: Var mısın?
Kısa süreli bir sessizlik olur.Tansiyon yükselir.Seyirci burada “acaba ne olacak şimdi” demelidir.Seyirci ne olacağını kestiremezken bizim ikili ne olacağını çok iyi bilir ve bunu vücut dilleri ve yüz ifadeleri ile hissettirirler: Onlar her gün ne kadar anlaşamasalar da satranç konusunda tüm farklılıklarını unutan iki kadim satranç dostudur çünkü.

ELİF: Tabi ki varım.Böyle bir fırsat hiç kaçar mı hiç.
YAVUZ: O zaman sizi şöyle alalım sevgili rakibim.
ELİF: Büyük bir memnuniyetle efendimmmmm.

*Sınıfın dışında koridorun ortasında bulunan T şeklinde bir girinti ve girintinin olduğu kısımda satranç masası vardır.İkili Elif’in hareketlenmesi ve Yavuz’un takip etmesi sonucu ilerlerler.Yavuz, Elif’in sandalyesini çeker ve nazikçe oturmasını bekler.

YAVUZ: Buyrunnnn.
ELİF: Teşekkür ederim.
YAVUZ:Beyazlar mı, Siyahlar mı?
ELİF: Yo yo bu sefer de sen seç lütfen arkadaşım.
YAVUZ: Peki o zaman bu sefer de ben beyazları alayım.

Maça başlarken iki tarafta eski mevzuları rafa kaldırmış hatta çoktan unutmuştur.Artık onlar iki eski dost, çok sevdikleri ortak ilgi alanları ile yeniden bir araya gelmiş iki satranç sever arkadaştırlar.

YAVUZ: Başarılar.Umarım iyi bir maç olur.
ELİF: Sana da başarılar.Eminim ki çok güzel bir maç olacak.

Bu son iki diyalogda artık kişiler gösterilmez.Kamera satranç tahtasına ve taşlara kayar.Taraflardan birinin oynadığı piyon bir anda gülümseyen bir piyona dönüşür ve daralan daire ile sahne sonlanırken son görüntü göz kırpan bir piyon ve piyano tiz tuş sesidir.Neşeli bir müziğin bitimidir bu aynı zamanda.

3.OLAY

SAHNE 1
_ Ders öncesi öğretmenin sınıfta beklenişi_

İÇ-SINIF-GÜNDÜZ
Son ders resimdir.Sınıf tenefüstedir ancak mevzuu Ahmet ve mertin basketbol kapışmasıdır.

AHMET: Eeee, Mert bu günkü maçın bir yorumunu alabilir miyiz senden.Mesela kaç kaç bitti , kim yeni, Ahmet ve Mert’in sayı ortalamaları nedir?
MERT: Anlaşıldı dostum, anlaşıldı.Tamam bu hafta da kupa senin olsun bakalım.Ben kimin yendiğinden daha çok ne kadar eğlendiğimize bakmayı tercih ediyorum.
YAVUZ: Bence Ahmet de senin gibi düşünüyor Mert.
ELİF: Bence de öyle ama Ahmet hem işin eğlence hem de rekabet tarafında biraz.
AHMET: Aynen öyle Elif hem eğlenmeyi hem de basket atmayı seviyorum desek daha iyi olacak galiba.

Engin tüm bu diyalogları takip eder ve sürekli gülümser.Tam konuşmalar hararetle sürerken kapıda Gizem görünür hızla topluluğa yaklaşır

GİZEM: Heyyyyyy arkadaşlar haydi bırakın artık sohbeti, şimdi dersimiz resim Engin de buradadır kesin.
Bu nu derken elini çakması için havaya kaldırarak en iyi arkadaşı olan Engin’ e uzatır ve Engin de bu hareketi karşılıksız bırakmaz.

ENGİN: E tabi ki buradayım sayın Picasso, ben burada olmasam sizin o paha biçilemez sulu boyalarınızı kim üfleye üfleye kurutacak.

Tüm kalabalık gülüşür, en çok da Engin

GİZEM: Eeee o kadar da olsun artık, böyle ünlü bir ressamsın resimleri için birkaç nefesin lafı mı olurmuş.

Bu tatlı atışma Engin ve Gizem’in resim dersine olan ortak ilgilerinin rutin sonuçlarındandır.Bol bol gülüşen öğrenci grubu ve bizim ikili (Engin ve Gizem) öğretmenin kapıdan girmesi ile yerlerine geçer.Öğretmenin direktifi ile düzenli bir şekilde otururlar.
ÖĞRETMEN: Buyurun oturun çocuklar.

Bu dakikadan sonra yeniden fon müziği eşliğinde tüm sınıf uyumla çalışmalarını yapar.Boyalar, resimler, her öğrenciden çeşitli kareler ekranın parçalarında olur.Sonra müzik değişir bizim ikilinin olduğu sıra tek kare olur ve konuşma yoktur ancak mutlu bir gülümsemeye sahip engin güler ve arkadaşı gizem ise onun resmine bakarak yorumlar yapar.
Kamera öğretmendedir.Masanın önünde duran öğretmen bu mutlu ikiliyi gözlemler ve merak ile yanlarına adımlar.Enginin kafasını okşar ve resmine bakar bu sırada kamera resme döner resim ise tüm sınıf arkadaşlarının ayrı şeyleri yapışını anlatır.(Ahmet le mert in pota altında kapışması, yavuz ve Elif in satranç maçı, Gizem ve kendisinin bir masa da oturarak resim çizişi.Bu resim aynı zamanda tüm öyküyü tek bir kompozisyonda birleştirerek klasik bir kamera açısı ile bitirmeye davet eder.

 
Gönderildi : 17/01/2013 3:43 pm
Paylaş: