Forum

A wonderful Journey with a Sparrow Hawk ( Havada Panik )

3 Gönderi
3 Üyeler
0 Reactions
1,552 Görüntüleme
(@tmmchn)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Senaryo olmasada , bir kısa hikayem:

A wonderful Journey with a Sparrow Hawk ( Havada Panik )

------------ --------- ------ Bölüm 1 ------------ --------- --------- --------- --------- --------- --------- ------

Hasan Hüseyin varlıklı bir ailenin oğlu olmasına rağmen zor bir gençlik dönemi geçirmişti.
Henüz 12 yaşına yeni girmişti ki İsviçre'de özel bir okulda yatılı okumak üzere evinden ayrıldı.
Lise eğitiminin ardından sırası ile Oxford'da makine mühendisliği, North Dakota'da üretim planlama eğitimi gördü.
10 yıllık yurtdışı macerasının ardından ülkesine dönerek babasının işlerini devraldı.
"Artık kolları sıvamanın zamanı geldi" demişti babası ilk iş gününde.
2 sene içerisinde aynı iş gücü ile üretimi %40 artırdı, maliyetleri de %20 oranında azalttı.
Böylelikle fabrikayı eskisinden çok daha verimli bir halde üretim yapan bir tesis haline getirdi.
Artık o da babası gibi tanınmış bir işadamı olmuştu.
Herkes ondan ve bu kısa sürede başardığı işlerden söz ediyordu.
Hasan Hüseyin ise bu başarılarla yetinecek karakterde değildi. Çok daha fazlasını hedeflemişti.
Onun esas amacı aynı iş gücü ile üretimde %10 luk bir artış daha yakalamaktı.
Bu düşüncesini çevresindekilere açtığında bu hayallerinin imkansız olduğunu duymak onu yıldırmaktan ziyade adeta kamçılıyordu.
Bankadan ihtiyacı olan krediyi alması ve yeni makineleri fabrikaya getirmesi fazla zamanını almamıştı.

---------

Hasan Hüseyin'in kredi almasının üzerinden fazla bir zaman geçmemişti ki, tüm dünyada ekonomik bir kriz baş gösterdi.
Makineler stop etti, tüm üretim durdu. Gelir tablosunda yukarıya doğru ivmelenen çizgi bir anda sıfır noktasına yaklaştı.
Alınan kredinin ilk taksidinin ödenme vakti gelmişti ama fabrikanın likidetisi tam anlamıyla yerlerde sürünüyordu.
Hasan Hüseyin bir sabah kalktı ve evinin bulunduğu terasa çıktı.
Son kez etrafına baktı ve "herkesten özür dilerim" yazan bir not bıraktı.
Kendisini 15. kattan aşağı doğru bıraktığında yağmur henüz dinmiş ve güneş bulutları delercesine ışıldıyordu, Hasan Hüseyin ise hızla aşağı doğru düşmeye başlamıştı bile.

------------ --------- ------ Bölüm 2 ------------ --------- --------- -------

Sezen yirmili yaşlarında çok güzel bir genç kızdı.
Babası ünlü şarkıcının hayranıydı, her sabah uyandığında onun şarkılarını dinleyerek güne başlardı. Bu yüzden kızına da onun ismini vermişti.
Yıllar yılı kamyoneti ile evden eve nakliyat işlerinde çalışmış, kazandıklarının hemen hemen hepsini kızının eğitimine harcamıştı.
Deniz mahsulleri bölümünden mezun olan Sezen henüz iş bulamamıştı.
Bu yüzden arada harçlık çıkarmak üzere, küçüklükten beri üzerinden inmediği kamyonetin direksiyonuna geçti ve babasına hafta sonlarında yardım etmeye başladı.
Başka ne yapabilir di ki? Çok sevdiği babası onun için senelerce gece gündüz demeden çalışmıştı. Artık onun da taşın altına elini koyma vakti gelmişti.
"Tüm taşınacaklar bu kadar mı?" diye sordu Sezen
"Evet" dedi yeni satın aldıkları eve eşyalarını taşıtmak isteyen genç çift. Züppe bir tavırları vardı. "Tamı tamına 148 yastık var, bunların hepsini şu yazılı olan adrese taşıyacaksınız bayan Sezen"
Sezenin yastıkları kamyonetin arkasına yüklemesi tüm öğleden sonrasını almıştı.
Yükleme tamamlandıktan sonra teslim adresine doğru yola çıktı.
Direksiyonun başında bir yandan radyoda çalan lirik ezgileri dinliyor bir yandan da hayallere dalıyordu.
İleride düzenli bir iş bulduğunda herşey çok güzel olacak, babasının hiç çalışmasına gerek kalmayacaktı.
Hem de her gün eve dönerken mağazanın vitrininde gördüğü o güzel kırmızı elbiseyi de alabilirdi artık.
Sezen bu rüyadan irkilerek uyandı . Kamyonetin üzerine düşmekte olan bir cisim görmüştü.
Bu binanın terasından atlamış bir insandı.

------------ --------- --------- --------- --------- --------- --------- ---------

Hasan Hüseyin binanın terasından kendisini bırakmasının ilk saniyesinde pişman olmuştu bile.
"Biraz bekleseydim üretime tekrar başlar, kredi borcunu yavaş yavaş öderdik" diye düşünmeye başlamıştı.
Vücudu hızla yere doğru yaklaşıyor, yerçekimi adeta onu yıllardır görüşmeyen aşıklar gibi kendisine çekiyordu.
"Tili li li" sesiyle irkildi Hasan Hüseyin
Çalan cep telefonuydu.
Telefonunu cebinden çıkardı ve ürkek bir ses tonuyla "Alo?" dedi.
Arayan kredi aldığı bankanın müdürüydü.
"Hasan bey merhaba, ödeme ne durumda onu öğrenmek için rahatsız ettim" dedi karşıdaki ses.
"Rica ederim ne rahatsızlığı" dedi Hasan Hüseyin, "Ödemede ufak bir pürüz çıktı eğer bana onbeş gün verir iseniz para sizde olacak"
"Bakın bayım, bankamızın ödemelerin gününde yapılması ile ilgili çok hassas kuralları vardır ve bunu gerçekleştiremeyen müşterilerimize gerekli yasal yaptırımlar en ağır şekilde uygulanır bunun farkındasınız değil mi?" dedi sert bir ses tonuyla
Hasan Hüseyin bir yandan aşağı doğru hızla düşmenin etkisi, bir yandan da banka müdürünün taviz vermez konuşmaları nedeni ile içinde tarifi imkansız sıkıntılar hissetmeye başladı.
Fakat düşmekte olduğu yere yaklaşan yastık dolu kamyoneti gördüğünde bu ümitsizlik bulutları dağılmaya başlamıştı bile.
Yoksa talih bu gün yüzüne mi gülüyordu?

------------ --------- ------- Bölüm 3 ------------ --------- --------- --------
Madagaskar adaları vahşi doğa koşulları ve türü tükenmekte bulunan hayvanlara ev sahipliği ile bilinir.
Daha doğrusu bilinir idi.
1940 larda Madagaskardaki birbiri ardına kurulan fabrikaların doğayı kirletmesi sonrasında, adada yaşayan canlı türleri de büyük bir tehlike ile karşı karşıya kaldılar.
Hava ve su kirlendi, naturel ortam giderek bozuldu.
Madagaskar atmacalarının soyu ise tükenme noktasına geldi.
İşte bu ağır koşullarda türünün son örneklerinden biri olan atmaca henüz yeni yavrulamıştı.
Yavruları için gerekli olan besinleri adada bulamamış, son bir deneme maksadı ile normal uçuş yüksekliğinin 2 kilometre yukarı seviyesine kadar yükselmişti.
Daha önce hiç çıkmadığı bu yükseklikte fırtınaya yakalandı.
Fırtına çok şiddetliydi.
Saatlerce sürdü.
Fırtına kendisi ile beraber bir canlıyı da sürüklediğinin farkında olmadan iki kıta aştı.
Dindiğinde atmaca artık hiç bilmediği bir yerde idi.
Bu zorlu yolculuğun elbette bir de mükafatı olacaktı. Tam karşısında bir av hızla aşağı doğru düşüyordu.

------------ --------- -------- Bölüm 4 ------------ --------- --------- ---------

Hasan Hüseyin bir yandan banka müdürü ile konuşuyor bir yandan da düştüğünde yastık dolu kamyonetin üzerine denk gelmesi için bildiği tüm duaları okuyordu.
O anda aslında hiç bir duayı tam olarak bilmediğini farketti.
Ezbere bildiği tek şey isviçre'de eğitim gördüğü günlerde dinlediği bir şarkının sözleri idi.
"Er hatte Schulden denn er trank, Doch ihn liebten alle Frauen, Amadeus Amadeus, oh oh oh Amadeus" diye geçirdi içinden
işte o anda hiç beklenmeyen bir şey oldu.
İki adet güçlü pençe , Hasan Hüseyin'in tam kamyonetin üzerine düşeceği anda onu sıkıca yakaladı ve tekrar havalandırdı.
"Hasan bey beni duyuyor musunuz, bu parayı en geç yarın yarın ödemeniz gerekiyor yoksa faiz işlemeye başlayacak" dedi banka müdürü.
"Evet sizi gayet net duyuyorum, ödemeyi hangi şubenize yaparsak hiç işlem masrafı ödemeyiz?" diye sordu Hasan Hüseyin
Devir hesap devriydi ve ufak bir yüzde de olsa işlem masrafının fabrikası için ek bir külfet getireceğinin farkındaydı.
Atmaca Hasan Hüseyin'i iyice havalandırmıştı, güçlü kanatları ile onu hızla Madagaskar adalarına doğru uçuruyor, bir yandan da yavrularının durumunu düşünüyordu.
"Telefon aniden kesilir ise şaşırmayın, kapsama alanının dışına çıkabilirim biraz sonra" dedi Hasan Hüseyin.
"Bırakın bu numaraları ..."
Evet telefon hattı gerçekten de kesilmişti.
Karanlık gökyüzünde uzun bir yolculuğun daha başlarındaydılar.
Sezen ise direksiyonun başındaydı ve ağzından hayretle "Anaa adamı havada kuş kaptı" sözleri çıktı

------------ --------- ------- Bölüm 5 ------------ --------- --------- --------- ----

Yavru atmacalar yuvalarında avazları çıktığı kadar bağırıyorlardı.
Hasan Hüseyin bu sesleri duymamak için kulaklarını tıkadı.
Yuvadaki beşinci günüydü.
İlk günlerde kendisini kaçırıp Madagaskar adalarına getiren atmacaya karşı duyduğu kin ve öfke gün geçtikçe yerini Stockholm sendromuna bırakmıştı. ( *Stockholm sendromu : Rehin alınanın rehin alana sempati beslemesi durumu. Adını İsveç'in başkenti Stockholm'da meydana gelen bir banka soygunu ve rehinelerin soygunculara duydugu meyilden alır. )
Bu esnada cep telefonu çaldı.
Bankadan arıyorlardı
"Hasan bey merhaba, ben bankadan arıyorum, tüm müşterilerimizin ev adres bilgilerini düzenliyoruz, sistemimizde gözüken adresiniz Faik bey mescidi sokak, apartman no 34, kat 3, daire no 8. Bu bilgi doğru mudur teyid edebilir misiniz lütfen " dedi iç gıdıklayıcı bir ses tonu ile.
Hasan Hüseyin derin bir nefes aldı. O anda çığlık çığlığa bağırmakta olan atmaca yavrularına parmaklarının ucu ile " Bi susun amına koyim" dercesine bir hareket yaptı ve ağzından şu laflar döküldü
"İnsanın kendisini iyi hissettiği her yer evidir."

 
Gönderildi : 21/03/2009 4:26 pm
(@baco)
Gönderi: 0
 

Çok güldüm 🙂 Eline sağlık..

- baço

 
Gönderildi : 21/03/2009 4:43 pm
(@watcher)
Gönderi: 25
 

Güzel hikaye, güldürdü 🙂

 
Gönderildi : 02/04/2009 7:07 am
Paylaş: