Mış gibi ve Gerçekten Fazlası Değil'de oyunculuklar çok sade, çok samimi, çok gerçek ve dolayısıyla da çok başarılı. Bu filmler dışında oyunculuğu tavan yapmış kısa filmleri pek izleyemediğimi söyleyebilirim(unuttuklarım elbette vardır, affınıza...). Peki bu kıvamı tutturan Erkan ve Bilal oyuncularına nasıl yaklaştılar, onlara ne dediler, kamerayı yerleştirdikten sonra onların nasıl davranmalarını istediler? Doğaç mı? Yoksa oyuncunun ağzından çıkan her kelime önceden tasarlanmış mıydı? Oyuncularınızı nasıl yönetiyorsunuz?
Not: Bu soru sadece Erkan ve Bilal’ e yöneltilmemiştir. Bu başlık; bilgisi, tecrübesi olan ya da kendince oyuncuların nasıl yöneltilmesi gerektiğine ilişkin fikirleri olan bütün arkadaşları bağlar.
Benim filmdeki oyunculukları yapay bulan bir çok kişi olduğu için o konuda kendimi başarılı bulamıyorum ama kendimce bir kaç cevap vereyim:
Filmde 3 ana karakter vardı. Zaten kafamda filmi onlara göre kuruyordum. 10 yıllık arkadaşlarım olmalarının ilk riski, ciddiye almamalarıydı ama öyle bir şey yaşamadım. Söylediğimde seve seve kabul ettiler. Ardından iki arkadaş ile deneme çekimi yaptık. O çekimleri onlara ulaştırıp izlemelerini sağladım. İzledikten sonra kendi kendilerine hatalarını buldular zaten. Aslında şöyle deseymişim daha iyi olurmuş, şunu yapmamalıymışım gibi sonuçlar çıkardılar ve kafamdaki kıvama kendi kendilerine geldiler. Bu algıyla ilgili bir konu. Oyuncuların algısı yüksek olursa rahatça anlıyorlar. Ortada yazılı bir metin yoktu. Sadece notlarım vardı elimde, oraya bakıp şimdi şöyle şöyle şeyler söylüyorsun, beni ikna etmeye çalış gibisinden şeyler söyledim hep. Çekerken dünyayı kurtarma, para kazanma vs.. gibi kaygılarımız olmadığı için rahattık. Buradan şu sonuç çıkmasın çekerken çat diye çektik filmi. Hayır, çekerken de hatalar oldu ama en doğrusunu bulana kadar uğraştık. DVD ye koyduğum bölümleri izlerseniz daha iyi anlayacaksınız zaten. Kafamıza göre takıldık biz. Bundan sonra bir film daha çekersem yine doğaçlamaya özen göstereceğim. Yine kafamıza göre takılacağız 🙂
Not: Bahsettiğim film bu linkte: http://filmfabrikasi.com/forum/viewtopic.php?f=14&t=5258 " onclick="window.open(this.href);return false;
...mış gibi filminde çalıştığım oyuncular profesyonel oyunculardı zaten...ama o mereti hayatlarında hiç kullanmamışlardı. nasıl içmeleri nasıl sarmaları konusunda eğitim vermek durumunda kaldım tabii. çekimlerden önce biraz prova yaptık. replikleri tamamen benimsediler ve ezbelediler. Aralara doğaçlama replikler de attılar. Senaryoda olmayan üç beş replik var filmde..Filmin dokusunu anlatımını bozmadığı için çıkarmadım...aslında aslolan oyuncuya oyun alanı bırakabilmek...oynayacağı oyunla ilgili hiçbir fikri olmayan oyuncuya yapacak çok fazla şey yok. Oyuncu role hazırlanacak en az yönetmen kadar, ama kendi alanında tabiiki...ya takım olayı işte herkes kendi üzerine düşen görevi yapacak...Uzun uzun çalışmak lazım metin üzerinde...oyuncuya doğru gelmeyen replikleri senarist ya da yönetmen denetiminde oyuuncunun ağzına göre çekmek lazım ne farkederki "kalk hadi gidiyoruz" dese ya da "hadi kalk yürü gidiyoruz" dese. Oyuncu bunu söyleyerek daha rahat hissediyorsa filmin akışını emir cümlesi olmaklığını ya da temsil etmesi gereken karakteri bozmuyorsa söyleyebilir.
daha aklıma geldikçe yazmak istiyorum ...servis unabilibili ler izin verirse tabii
şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...
Daha çok film çeken arkadaşlar da tecrübelerini yazarsa ne güzel olur.
Abiler, ben de bu işe yeni yeni merak sardım ve başlamak istiyorum kameramı aldım internette harıl harıl araştırma yapıyorum. Bildikleriniz ve tecrübeleriniz benim için çok önemli paylaşırsanız benim için çok büyük değeri var.
Teşekkürler...
Abiler, ben de bu işe yeni yeni merak sardım ve başlamak istiyorum kameramı aldım internette harıl harıl araştırma yapıyorum. Bildikleriniz ve tecrübeleriniz benim için çok önemli paylaşırsanız benim için çok büyük değeri var.
Teşekkürler...
Tabii ki paylaşırız. Zaten paylaşılmış olan çok fazla da bilgi var, onları aratıp bulabilirsin site içinden. Merak ettiğin konularda da ilgili başlıklarda sorular sorabilirsin. Herkes elinden geldiğince yardım etmeye çalışacaktır.
Kolay gelsin.
Oyuncu Yönetimi, Oyuncu yönetmen ilişkisi, Oyuncu set ekibiyle ilişkisi, Oyuncunun senaryoyla ilişkisi vs.. vs.. böyle gider...
Oyuncuyu herşeyden soru sorandır. İrdeleyen, hiç düşünmediğiniz soruların geleceği kişilerdir. Asıl önemli olan onların cevaplarına mantıklı/mantıksız cevap verip oyuncuyu ikna etmektir. Sürekli sorar bunu neden diyorum, burda bunu demesem, bu tonlama olurmu... Oyuncu yeni doğmuş gibi hisseder çekim sırasında. Yönetmeni babası, Set ekibini derdini acabileceği yoldaşı olarak görür. Yönetmene sürekli sorar, sonra set ekibiyle rahatlar...
En önemli şey oyuncunun kasılması... Genel bir problemdir. Oyuncu bir kere kasıldımı, Oynayacağı rolu çıkartmakta inanılmaz sancılar çeker. Hem yönetmen hem ekip hemde oyuncu artık projeden soğumaya, oyuncu kendini kötü hissedip dibe vurmaya başlar. Artık hazin durum oluşur ve set onun için çok zorlayıcı istemeyerek gitti yer olur. Hele onun sahneleri dışında hiç bir problem yoksa ve onun sahneleri geldiğinde set kesilip sürekli yönetmen birşeyler söylüyorsa, o oyuncuda hayır beklemeyin de diyebilirim. Bu olayın sonunda Oyuncu " ben artık oyunculuğu bırakabilirim, meğer yapamıyormuşun, meğer olmuyor" a kadar gider...
Oyuncunun rolu iyi oynaması, sete severek gelmesi, isteyerek çalışması herşey tamamen yönetmene bağlıdır. başka kimseye değil...
Oyuncu yönetmen ilişkisi ne gelirsek;
Tamamen oyuncuyu tanımasına bağlıdır. Bazı oyuncular vardır rolu sadece 1 kere okumaya çıkartık, bazı oyuncular vardır çekim başlayana kadar karakterin K sini veremez Motor dendiğinde içindeki cevher çıkar, bazılarıda gerçekten tabiri caizse Yontula yontula çıkarır. Bunlarda önemli olan yönetmenin oyuncuya yaklaşımıdır.
Yaklaşım şekilleri, genelde oyuncu rahat bırakılır... Tamamen yanlış oynasa bile, aslında yaptığının doğru olduğu, çok güzel oynadığı söylenir. İşin açıkcası bu pohpoh lamadan sonra oyuncunun özgüveni yerine gelir ve kendi içinde " evet ilk prova güzel geçti, ben aslında yapabiliyormuşun, bu kadar kasmama gerek yok. " sonra yavaş yavaş arada sırada karakterle ilgili anlatımlar yapılır ve oyuncu bunları karakterine ekler...
En önemlisi oyuncunun doğaçlamasına izin verilir. Getirdiği karakterle ilgili " hocam bunları buldum, hocam şöyle oynasam olurmu " gibi şeyler hem yönetmeni hem oyuncuyu heyecanlandırır. her ne kadar yanlış şeylerde getirmiş olsa Yönetmen burda " bak getirdiğin çok güzel fakat bu adam şöyle olduğu için bunu kullanamayız, bunu kaldıralım" gibi şeyler söylemesi, oyuncunun getirdiği şeylerin neden yapılmadığını bilmesi demektir. Buda hiç olmadığı kadar oyuncuyu rahatlatır...
Oyuncu rahat oldu mu beklenmeyecek performanslar çıkar...
Ama en önemlisi prova vss başlamadan yönetmenin oyuncuyla zaman geçirmesine kalıyor.. [ tabii eve gidip PS oynamaktan bahsetmiyorum sohbet çay vs.." ona önemli olduğunu hissettirmel, rolden korkmaması gerektiğini söylenmeli...
Tabi dediğim gibi bazıları ilk okumaya çıkartır rolünü. onada bunu koruması gerektiği söylenir.
Yukarıda yazdıklrım tamamen benim düşüncelerimdir. Yanlış olabilir doğru olabilir. Herkes gibi okuyarak yaşayarak öğrendimiz için sizlerin fikilreriyle yeni şeyler öğrenip bilgilerimizi tazeleyeceğiz...
Normal olanı ise yönetmen oyuncu koçu na söyler, hepsini oyuncu koçu aktarır oyuncuya... Bazı başlıklarda sürekli OYUNCU OYUNCU diye diretmemin sebebide bunlardır. Eğer oyuncu, oyunculuk mesleğini yapmak isteyen insanlar olursa, sette yönetmene değer verir ve sürekli çalışır, sürekli yeni şeyler için çalışır. Fakat Oyuncu değil ise zaten yönetmeni çok dinlemez, setin önemli birşey olduğunu, yönetmenin dış göz olarak çok önemli bir şey olduğunu bilmez... çünkü üçüncü göz ün önemini bilmezler.. Eğer oyuncuya yönetmen OLMUYOR diyorsa oyuncu bilirki yönetmen diyorsa doğrudur. görmüştür... Fakat işi bilmeyen kişi " ben yapıyorum bence oluyor ne alaka ya allah allah" diye düşünür genelde...
Yönetmenlerin iyi oyuncu çıkartması [ oyunculuk mesleğini ] az çok bilmesiylede ilgilidir. EN ÖNEMLİ KURAL ŞUDUR ki hiç uygulanmaz;
Örneğin Ahmet karakteri var ve bunu oynayan kişi Yunus diyelim... Önemli olan YUNUSTAKİ AHMET karakterini çıkartmaktır. doğrusu da budur ve inanamayacağınız performanslar çıkar ortaya.. Tekrar söylüyorum oynayan oyuncunun oynadığı karakterdir önemli olan... Yunus oynuyorsa YUNUSUN İÇİNDEN ÇIKAN AHMET doğrudur... O yüzden Hamlet vs.. bunlar sürekli oynanır. Al Pacino nun oynadığı hamlet onun hamletidir, tardu nun oynadığı hamlet onun hamletidir..
Dediğim gibi tamamen benim düşüncelerimdir...
TEŞEKKÜRLER.. saygılar...
[ Tamamen kendi düşüncelerimi aktarıyorum..... Ben kimim... Sıradan izleyici... ]
Lütfen yazdıklarım bu şekilde değerlendirilsin...
Dikkate değer şeyler yazmışsın. Eline sağlık....
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Çok faydalı bir yazı olmuş, özellikle yönetmenliğe yeni heveslenenler için.
Bu bağlamda daha öncede foruma yazdığım (başka bir yazıdan alınmıştır) şöyle bir yazı vardı:
"Genelde yeni film çekmeye başlayıp, yönetmen rolünü üstlenen arkadaşlarda; yönetmenin oyuncudan beklentisi, kafasındaki karakteri birebir canlandırması, onun gibi konuşup, onun gibi hareket etmesi oluyor. Zamanla yönetmen bu durumun yanlışlığını anlıyor."
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)
ben 6 7 yıldır kazandıklarımı nacizane aktarmak isterim. aslında pek doğru bulmama rağmen oyuncuları ister istemez çevremden temin ediyorum. ilk başladığım zamanlar önüme gelene hadi sende gel. diyordum ama sonuçları görmeye başlayınca artık elemeye başladım tabiiki. şimdi tüm imkanlar var senaryoda var ama oyuncu dediğim eşi dostu bi oturtuyorsun olmuyor. istediğin çıkmıyor. tabiri caizse tam kalas kalıyor kadrajda. zorla bişeyler söyletiyormuşsun gibi. şimdi ben kendimce şu taktikleri uyguluyorum. oyuncumla zaten eski dost isek samimiyetimi ve sevecenli,ğimi biliyor ve benden çekinmiyor. dolayısıyla ne istesem rahatça yapıyor. sonradan tanışdığım yeni arkadaşlar zaten beni tanımıyor iken hele birde rol verince heyecan artı çekinme duygusu kilitliyor adamı. önceden samimiyeti tamamen sağlamak şart(mesafe azda olsa olmalı) 2.si seçtiğim oyuncu özellikle gerçek yaşamında geveze ağzı iyi laf yapan erkeğinde bayanında azıcık kaşarı 🙂 kaba bir tabir belki ama tutuk değil yani. rahat relax tipler seçmek gerekiyor. adaptasyon daha kolay oluyor oyun açısından. aslındason zamanlarda bulduum bir ikioyuncu hiçte fena işçıkarmadılar. bayan bir oyuncu buldum ve deneme çekimi için istanbula kalktı geldi. kıza direk geceliği verdim ve bunu giy ve yatakta ağla dedim. 🙂 (tecavüz sonrası bir sahne değil) kız çekinmeden giydi geldi olmuşmu dedi dedim süper. bürünmesi gereken kişiliği anlattım. önce sordum erkek arkadaşın varmı?
-var
-adı ne?
-kaan_
kaan şimdi seni aldattığını söyledi, ve seni artık sevmediğini anlayıp yüzüğü çıkarıp verdi eline bugüne kadar yaşadığın herşey artık bitti. artık başka birini bul kendine. hem çokta güzel değilsin işin zor ne yapıcanda onun gibi birini bulucan hiç bir fikrim yok ama şu fizik ve suratla şansında pek yok gibi üzgünüm ama burnunda biraz yüzüne büyük gibi neyse çekime geçeyim ben dedim. hadi kaan seni bıraktı ağlıyormuş gibi yap dedim ve sonuç:
kız planı tek seferde çıkardı. rec düğmesine basıp stopladığımda banada bir mendil verin dedim.
tabi çekim sonunda hiç birinin doğru olmadığınıda söyledim. ben biraz çekimlerde gerçek yapılabilecek şeyler az emekte zorlukta içerse yapılması taraftarıyım. ağlaması gerekiyorsa ağzına geleni say. kan gerekti mesela şiringayla kendim verdim yaklaşık 60cc kadar ve acaba gerçekçi durdumu tasası yok. gerçek abi.rengide kıvamıda 🙂 dayak sahnesimi abartmayacak kadar asıl tokadı yumruğu . tiremesi gerekiyorsa 15 dakıka dolapta dursun 🙂
Fikirlerinize saygı duyuyorum. Fakat bence çok yanlış bir şey yapıyorsunuz. Hemde haddinden fazla !
Oyuncu dediğimiz insan, Gerçek ve Yalan, Yaşam ve Ölüm, Depresyon ve Normal, Eğlence ve dibe vurmuş hayatlar arasındaki ince çizgide yaşar. O çizgiyi biraz geçersen Ölüm, depresyon, melankoli vs.. vs.. durumuna, tamtersi durumunda da hayattan bağı kopup oyunculuğu yapamaz. Oyuncu dediğimiz kişi bu sınırı çok iyi koruyan, kollayan insandır. Bir anlık çizgi aşımı hayatına mal olabilir...
Şimdi Oyuncu dediğimiz şahsa " abi karakter nasıl biliyormusun mesela sevgilin seni terk etti, ama farklı olan şey hayatında hiç terkedilmemişsin bunu oyna, terk edilmişlik değil, ilk defa terk edilmişliği oyna" Dersen, oyuncu işin içinden çıkar.
Fakat bunu normal bir insana, eğitim almamış bir oyuncuya yaparsanız, sonucunda Büyük depresif sonuçlar çıkabilir. Bazılarında hemen görülür, bazılarında bilinçaltına çöker ve ilerde hiç beklemediği bir anda Beyin kanamasına kadar gider.Sadece sizin söylediğiniz " Sevgilin seni terk ediyor" lafı bunları tetikleyebilir.
Olay parapsikolojiye kadar gider ki doğrusuda budur.
"tiremesi gerekiyorsa 15 dakıka dolapta dursun"
Ne kadar ayıp ve çirkin bir şey. İki kilometre koşmuş sadece kameraya girip OHHH demesi gereken oyuncu iki kilometre koşması mı gerekiyor? Yapmayın lütfen. Oyunculuk diye bir meslek neden var. iki kilometre koşmasını beklemesin diye var. Mış gibi yapmakda budur işte.
"dayak sahnesimi abartmayacak kadar asıl tokadı yumruğu" Bunu okulda o kadar çok tartıştımki bende sizin gibi düşünüyordum.
Fakat hoca bir gün derse bana bir kavga sahnesi yap dedi. Konu verin hocam dedim, Okadar serbestsinki dedi ne istiyorsan canın nasıl isterse hatta konu bile olmasa olur dedi. Peki dedim.
Ben aksine çalıştım ve bildiğiniz koreografi şeklinde kavga sahnesi yaptık. Malesef üzücü olay patlak verdi. Sahne sırası bize geldi, herşey normaldi, vurması gereken hızın [ ki değmiyordu bile] çok çok az hızlısını yaptı [ bakın arkadaşınıza şaka yaptığınız hız vardırya omuzuna vurursunuz] karşıdaki oyuncu bayıldı. Olay sonradan anlaşıldı, gece prova yaptığımız için kan akışı hızlandığı ve ısındığı için bir problem olmamış gece [ ki daha sertlerinide vurmuştu] fakat ders sabah olduğu için ve ısınmadan çıktıkları için Ters bir darbe bayılmasına, şuurun kapanmasına neden oldu.
Sonra hoca sadece bana, çalışmanın ve bunları bilip hareket etmenin ne kadar önemli birşey olduğunu anladın mı dedi..
Psikoloji olarak ağlamam ben, çok gülerim, hep dalga geçerim diyen ne insanları harcadık sahne psikoloji dersinde 🙂 ama bunun hocası, eğitmeni vardı. Aynı şeyi ben yapsam karşımdaki bir daha çıkamaz.
" kan gerekti mesela şiringayla kendim verdim yaklaşık 60cc kadar ve acaba gerçekçi durdumu tasası yok"
Dekor kostüm bölümüne girer bu konu. Olabilir o sahne için özel istemiş olabilirsiniz. bu konuda sizin tercihiniz. ama ben yine de zarar görmemeniz için hayvan kanı kullanın derim. var satılıyordu sanırım. Hani bir sahne için sağlığınızdan olmanızı istemem. sadece tavsiye.
Dediğim gibi Oyuncu insana bu dediklerinizi yapmak çok mantıklı, doğrudur. Mesela hapishane sahnesi oynanıcaktı, Oyuncu bir türlü Anlayamadı durumu [ bakın anlayamadı diyorum, role giremedi değil ] Hoca dayanamadı oyuncu arkadaşa gerçekten bir gardiyanmış gibi davrandı, itti filan, durumu yavaş yavaş kavradı oyuncu.
Ama bu olayı siz tutup arkadaşım dediğiniz kişiye yaparsanız sonucu gerçekten sakıncalı olabilir.
"oyuncumla zaten eski dost isek samimiyetimi ve sevecenli,ğimi biliyor ve benden çekinmiyor. dolayısıyla ne istesem rahatça yapıyor. sonradan tanışdığım yeni arkadaşlar zaten beni tanımıyor iken hele birde rol verince heyecan artı çekinme duygusu kilitliyor adamı. önceden samimiyeti tamamen sağlamak şart(mesafe azda olsa olmalı) 2.si seçtiğim oyuncu özellikle gerçek yaşamında geveze ağzı iyi laf yapan erkeğinde bayanında azıcık kaşarı kaba bir tabir belki ama tutuk değil yani. rahat relax tipler seçmek gerekiyor. adaptasyon daha kolay oluyor oyun açısından. aslındason zamanlarda bulduum bir ikioyuncu hiçte fena işçıkarmadılar. "
Sadece "oyuncu" bulursanız bunların hiiiiiç birine gerek kalmaz merak etmeyin.
" bayan bir oyuncu buldum ve deneme çekimi için istanbula kalktı geldi. kıza direk geceliği verdim ve bunu giy ve yatakta ağla dedim."
Asla Profesyonel bir oyuncuya hatta bir bayana bunu söylemeyin. Durumu anlatın, irdeleyin, neden ağladığını anlatın, ağlamanın gerek olmadığını sadece o havayı istediğinizi söyleyin [ zaten gözyaşı otomatik olarak gelir ] terk ettiği erkeği anlatın, neden aralarının bozuk olabileceğinizi anlatın, devamlı anlatın, iki üç prova alın, yetmedimi 10 kere alın, sonunda KAYIT dediğinizde tereyağından kıl çeker gibi tertemiz bir sahne olmuş olucak. Hem oyuncu kendini yıpratmamış [ fiziksel duygusal] olucak, hemde oyuncu size inanamayağınız kadar saygı duyacak. Artık o oyuncuyla ne zaman isterseniz çalışabilirsiniz.
"ağlaması gerekiyorsa ağzına geleni say"
Neden? çünkü ağlaması gerekiyor. Bakın bu yollara başvurmak tehlikeli olabilir. Eğer "Oyuncu" ile çalışırsanız bunların hiç birine gerçekten gerek kalmıyor. Ona durumu anlatmanız yetebiliyor. yetmezse bu yollara başvurucaksanızda OYUNCU üzerinde vurun. Anlayışlıdır, sizin söylediğiniz lafları karakterine söylendiğini anlar ve kabul eder. Fakat sıradan birisi karaktere değil kişisel algılar....
Genel bir istektir. Oyuncu psikolojik bir iştir. Hemen olmasa, bilinçaltı yaptıklarınızı kaydeder. İnce çizgiyi asla aşmayın. Tüm hayatını etkiler...
Düşünüyorumda, buzdolabıona koyup titrememin, yumruk yememin, annemin öldüğünü babamın öldüğünü söyletip oyuncuyu ağlatan ve bunun doğru olduğunu savunan bir eğitim sistemi olsa heralde oyuncu değil şizofren olurdu oyuncular.
Lütfen dikkat. Oyuncu Psikolojik bir iştir. Psikolojilerini tüm hayatını zadeleyecek izler bırakmayalım.
TEKRAR SÖYLÜYORUm bu dedikleriniz tabii hepsi değil bir çoğunu oyuncu üstünde yaparsanız çok fazla problem olacağını düşünmüyorum. ama eş dost yeni oyuncu amator vs.. yaparsanız ciddi sonuçlar çıkabilir.
Edit: İmlâ
[ Tamamen kendi düşüncelerimi aktarıyorum..... Ben kimim... Sıradan izleyici... ]
Lütfen yazdıklarım bu şekilde değerlendirilsin...
işte buuuuuuuu teşekkür ederim. bunların bir ikisine teşebbüs ettim basit olanlara aslında. diğerlerini bir arkadaşım çok savunuyor. yanılmıyorsam tam hatırlamıyorum ama snab yada snap gibi bir tarz diyordu adına. bazı ünlü yönetmenlerin çekimde kişilerin gerçek üşüyor hissi vermesi için özel soğutucular yerleştirilmiş sete bunun bir tarz olduğunu ve gerçek olduğu içinde sıkıntı olmadan temiz iş çıkarabildiğini söylemişti. bunun uzun uzun tartışmasını yaptık ve bu yazıyı yazmak zorunda kaldım. muhakkak yanlış olduğuna dair bir mesaj alacağımı biliyordum ve bu mesajı göstereceğim teşekkür ederim bende tam bir çizgiden döndüm diyebilirim çünkü bunları denemeyi düşünüyordum. 🙂
işte buuuuuuuu teşekkür ederim. bunların bir ikisine teşebbüs ettim basit olanlara aslında. diğerlerini bir arkadaşım çok savunuyor. yanılmıyorsam tam hatırlamıyorum ama snab yada snap gibi bir tarz diyordu adına. bazı ünlü yönetmenlerin çekimde kişilerin gerçek üşüyor hissi vermesi için özel soğutucular yerleştirilmiş sete bunun bir tarz olduğunu ve gerçek olduğu içinde sıkıntı olmadan temiz iş çıkarabildiğini söylemişti. bunun uzun uzun tartışmasını yaptık ve bu yazıyı yazmak zorunda kaldım. muhakkak yanlış olduğuna dair bir mesaj alacağımı biliyordum ve bu mesajı göstereceğim teşekkür ederim bende tam bir çizgiden döndüm diyebilirim çünkü bunları denemeyi düşünüyordum. 🙂
Size gerçekten çok içten minnettarlığımı sunuyorum. Söylediklerimi yanlış anlamadığınız için. Ters tepki alacağım diye bekledim. Gerçekten çok mutlu ettiniz beni.
Tekrar teşekkür ederim.
[ Tamamen kendi düşüncelerimi aktarıyorum..... Ben kimim... Sıradan izleyici... ]
Lütfen yazdıklarım bu şekilde değerlendirilsin...
ben teşekkür ederim asıl. bu tarz söylenimlere tepkiniz koyduğunuz içn.
Başlığa yararı dokunacak bir alıntı paylaşayım;
Ferzan Özpetek: Hamam’dan beri senaryolarıma son halini oyuncularla birlikte veririm. Evde toplanıp senaryoyu okuruz. Film sırasında hiç karşılaşmayacak, ortak sahneleri olmayan oyuncular da oluyor. Birlikte okurken benim yazdığım cümleler ölüyor, oyuncunun okumasıyla başka şekilde yeniden doğuyor. Oyuncunun okuması, tabii, yazıyı doğal, yaşayan bir dile çeviriyor. Gerçi Türkiye’de o doğal dil yok oluyor. Çünkü altyazıyla oynuyor filmler. Bazen filmlerime İtalya’da daha sıcak bakılmasının nedenlerinden bir tanesi de o olabilir, diye düşünüyorum.
Tıpkı Ertem Eğilmez gibi; Eğilmez de tüm oyuncularını eve toplar senaryo üzerinde bol bol konuşulurmuş. Hatta filmlerin isminin ne olacağı bile Eğilmez ve oyuncuların ortak kararı olarak çıkarmış. Film isimleri olayında; Eğilmez'in yönettiği bir çok filme Adile Naşit isim vermiş.
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)