aslında bunun yanında bazılarımız bazen neden oynayamaz da olabilir soru...buna geri dönücem..
Şimdi etrafınızdaki insanları inceleyiniz, doğal hayatlarında ne kadar da doğaldırlar değil mi? Mesela bir garsonu (haberi olmadan) kameraya kaydettiğinizi düşünün veya bir dolmuş soförünü onu bu halde beyaz perde de izlediğinizi düşünsenize, ne kadar iyi oynuyor lan adam demez miydiniz? Ama bu arkadaşa deseniz ki "abi şimdi seni kameraya kaydedecem bu da senaryo sadece işini yapıcaksın burda yazanları okuyacaksın" deseniz motor dediğiniz de adeta o adam gitmiş yerine başka bir adam gelivermiştir..bu çoğu zaman böyledir..bunun nedeni nedir? Öyle adamlar vardır ki..oyuncu olma hevesiyle gelen o derece uğraşırsınız ama o röle bürünemez kendi mesleği olsa bile...acaba burada yönetmen faktörü mü önemlidir yoksa gerçekten yeterli oyunculuk mu? Siz bir yönetmen olarak hiç olmayacak bir rolde bir adamı oynatabilir misiniz? Zorla da olsa onu o rolün içine tekme tokat sokabilir misini? konu sapmış gibi gözükebilir. Ama neden bazıları oynayamaz? Yoksa herkes oynayabilir de yönetmen mi oynatamaz?
teşekkürler
şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...
çok deneyimli değilim bu konuda ama cevap vermeye çalışayım kendimce.
sanki herkes oyuncu olabilir, herkes doğuştan oyuncudur gibi bir iddia var bu sorduğun sorunun temelinde. ben de oynayamam mesela. en basitinden kamera karşısında heyecanlanırım, ne yapmam gerektiğini şaşırırım. bir role bürünmek o rolün gerektirdiklerini yapmak vs. öyle göründüğü kadar kolay değil.
kendini oynamak bile o kadar kolay değil. örneğin garson normalde bilinçdışı yapıyor tüm hareketlerini. otomatiğe bağlamış artık nasıl garsonluk yaptığının farkında bile değil. sen ona "garson ol, doğal ol, kendin gibi ol" da desen oynarken bilinç giriyor artık devreye. yaptığı hareketleri düşünerek yapmaya başlıyor ve yapay, tutuk bir görüntü oluşuyor haliyle.
yani nerden baksan çoğu amatörün "oyuncu" olabilmesi için eğitim ve pratik gerekiyor. ya da doğal olarak kamera önünde isteneni verebilen oyuncular bulmak lazım sanırım.
- zaman ne çabuk geçiyor.
- zaman duruyor da içinden biz geçiyoruz galiba.
Güzel başlık olmuş enceksiyon, tecrübeli arkadaşlar deneyimlerini anlatırsa altın kıymetinde olur bu başlık.
Bazılarının neden oynayamadığını bazılarınınsa neden çok iyi oynadıklarına dair kafa yorduğumda kendimce üç sonuca ulaşıyorum. Birincisi, bazı insanların önüne kamerayı değil Obama'yı koy yine de istifini bozmaz ve gayet rahattır, takılır kafasına göre... Bu tip insanların iyi oyun çıkarmaları içten bile değildir. İkincisi, yönetmenin öyle bi yetisi vardır ki her kim olursa olsun onu rahatlatır, oynayacağı karaktere adapte eder, kaçarı yoktur. Üçüncüsü, bazı adamlar (yönetmenler) bi adamı görünce, biraz izleyince(günlük hayatında) ha budur işte deyiverir. Ör: Kader-Ufuk Bayraktar. Bu da yönetmenin gözlemi, bilgi birikimine ve tecrübesine dalalettir, yani yanılmayacağına eminidr. Ama tüm bunlardan öte naçizane düşüncem; oynayacak her kimse eğer azıcık, ucundan kıyısından yetenekli olmalıdır. Ha yetenek nedir derseniz açamam belki ama, pek kalas olmamalı yani. Bir kaç deneyimden sonra bunu zamanla hissedebildiğinizi söyleyebilirim.
Kısaca en önemlisi oynayacak olanın "rahat" olabilmesi sonra "azıcık yetenek" ve sonra "yönetmen". İlk koşul tutmazsa belki Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge dahi oynatamaz o adamı.
Şimdi bu mevzuuya girişmişken, örnek göstereceğim bir kaç filmi çeken arkadaşlara direk sorularım olacak. Ama bu başlık sapmasın, başka başlık açayım.
Her şeyden önce yönetmen ne istediğini bilecek. Onu iyi açıklayacak ve karşısına aktaracak. Ondan sonra oyuncunun algısı çok önemli. Oyuncunun algısı yüksek düzeyde olursa ondan sonra da istek giriyor işin içine. Oynayacak adam istekli de olacak, seni ciddiye alacak. Ondan sonra kamyon şöförünü banker, emekliyi mafya babası, mafya babasını otistik bir adam rollerine büründürebilirsiniz kanaatimce.
Zeki Demirkubuz "kötü oyuncu yok, kötü yönetmen var" demişti sanırım bir yerlerde.
oyuncu olanları bir rolün içine sokmaktan öteye, oyuncu olmayanları br role sokmak daha da zor bir şey. Elbette herkes doğuştan oyuncudur demiyorum. Fakat "oynama lan" diye tabir ettiğimiz; bir rolü oynarken çirkin bir biçimde abartıya kaçan komik duruma düşen oyunculuklar da var. Ben de yönetmen faktörünün önemli olduğunu düşünüyorum aslında. Yaptığımız işin sinema olduğunu düşünürsek, kurduğumuz oyunun sorumlusu bizizdir. Hayatında hiç oyunculuk yapmamış birini öyle bir yönlendirmek lazımdır ki, doğal olsun en azından rahatsız etmesin..Ben diyorumki eğer yazdığınız şeyi oyunculukla ilgisi bulunmayan birine oynatmanız gerekiyorsa, kişiyi role sokmak yerine kişinin özelliklerini kavrayabilip onun karaktersitik özellikleriyle rolü yaratmak gerekir. eğer bu ikisi birbirine hiç uymuyorsa zannımca yapacak pek bir şey yok...Çünkü bunu yapabilmek zaten oyunculuk mesleğine giriyor. Oyunculuk eğitimi alanlar kendileriyle alakasız da olsa bir karakteri nasıl oynayacaklarını öğreniyorlar. bura da işin içine eğitim ve doğal yetenek giriyor. Ama ben yine diyorum ki oynatılaca kişiyle rol arasında küçücükte olsa bir bağlantı kurabilmek ve onun üzerine gidebilmektir asıl yönetmenin başarısı. Sinemada allahtan diksiyon ses tonu gibi zorunluluklar olmadığından ve belirli bir karakteri canlandırmanın değişmez kuralları olmadığından daha özgürsünüzdür. Öte yandan ben bunların hepsini tiyatroda da kırmıştım. Bu dediklerimi tiyatroda da yapmaya çalıştım..oluyor sadece yönetmenin oynayacak kişiyle karakter arasında bir çıkış noktası yakalayabilmesi gerekir. Yakalayamıyorsa profesyonel oyuncunda olsa iyi bir sonuç çıkacağını sanmıyorum...
şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...
Bir de şu var, seti kurup herşeyi hazırlayıp oyun dediğimiz ilk an en zoru. Yani ilk sahne ilk plan. Orda kasılırsa adam sonra toparlaması çok zor oluyor. Bir kere gereksiz adamları dışarı atmak lazım. Sonra biraz rahatlatıcı, kakara kikiri felan yapmak, espriler vs. ortamı yumuşatıyor. Ayrıca ekipteki diğer insanların tutumu da önemli. Benim kanım oyun demeden önce bir soluklanmak, ortamın gerginliğini almak, oyunculara aceleniz olmadığını (olsa bile) söylemek, arkadaş arasında gibi bir ortam kurmak çok işe yarıyor... Naçizhane ben de deneyimlerimden yazmak istedim ukalalık olmasın da.
- baço
Bence hepsi yalan söyleyebilme kabiliyetiyle doğru orantılı.
Konuyu saptırmak gibi olmasın. Birde tiyatro oyuncularını oynattığınız zaman, tiyatro deneyiminden kalma abartılı mimik yapma eğilimi gibi bir sorun ortaya çıkıyor. Burada da yine en büyük görev yönetmene düşüyor. Bence yönetmen tiyatro deneyimi olan ve sinemaya çok fazla aşinalığı olmayan bir oyuncu ile çalışacaksa, çekim öncesi bu konu hakkında gerekli açıklamaları yapmalı (özellikle mimikler konusunda)
Dünyanın en iyi yönetmeni de olsanız, o oyuncuyla sadece sette ilgileniyorsanız o iş olmayacaktır.
Set bu, saati para yakıyor, gün düşüyor, görüntü yönetmeninin istediği güneş açıcıs tehlikeye giriyor, bir sonraki sahnede oynayacak oyuncunun bir yere yetişmesi lazım falan filan... Yani bir harale gürele durumu var ortada, öyle sakin sakil bir ortam değil ki set! O yüzden bu iş okuma provalarında çözülecek. Başka yolu yok bunun. Unutmamak lazım oyunculuk meslektir. Adam işini yapacak. Tokatlı bir kahveciyi oynacaksa, biraz bilgi toplayacak yakın arkadaşlarımdan biliyorum sivas düğününü konu alan bir filmde oynayacak (Murat Cemcir) adam 30 küsür tane sivas düğün kasedi bulup tek tek izledi, sivaslı arkadaşlarıyla konuştu, annesi tokatlı sordu soruşturdu sivaslı akraba ve aile dostları buldu, onlardan birinin düğününe sivasa gidecek şimdi. Ve sivasta uzun bir süre vakit geçirme niyetinde. Şivesi yamacık olmasın diye oradaki kahvelerde takılmam gerekli diyor ve ekliyor adam - Bu benim işim oğlum-
Şimdi bu kadar ciddi bir mesleği amatör oyuncularla yapmaya kalkmak, eğer ciddi (gizli) yetenekler değilse bu adamlar ve yaptıkları işe saygılara yoksa başlı başına problemdir. Zeki demirkubuzun kahveci güzeli dediği adamı kaderde düzgün oynatabilmek için kronolojik sırayla çektiğini biliyorsunuz değil mi filmi? Sırf o uyanma sahnesi için bilmem kaç saat adamı uyutmayıp akabinde uyanma anını oyun değil gerçek olarak çektiğini ve ASLA BÖYLE BİR ŞEYİ BİR DAHA YAPMAM diye altın portakalda söyleşide dert yandığını... Zeki abi kader için, benim tüm filmlerimin toplamından daha masraflı oldu diye de ekledi ve kıskanmak HD çekildi falan. Sinema da aslında deneyimler bütünü, biraz ders çıkartabilmek ve egolarımızı bir kenara koymak lazım. Adam zeki demirkubuz da olsa bu iş böyle olmuyor diyebiliyor ( Gerçi bu yüzden o adam Zeki Demirkubuz ).
Olaya şöyle bakmak lazım, siz büyük bir şirketin (Set) genel müdürüsünüz (Yönetmen), o şirketin bir sahibi var (Yapımcı). Ve sizin insan kaynakları uzmanınız (Cast Direktörü) sizden aldığı brif ve onaylarla işe adam alıyor (Oyuncular) neden kalifiye adam aldırmıyorsunuz? Neden deneyimine güvendiğiniz insanlar dururken sektör tecrübesi olmayan hatta farklı sektörlerde çalışmış bir takım kuruyorsunuz Mühendislikle de alakası olabilir ama ben olaya böyle bakarım. Amatör oyuncuyu sevmem, bu bir meslektir bu yüzden herkes oynayamaz deyip son cümlede yazıyı toparlar cevabımı vermeye çalışırım. (Amatör oyuncuyla tecrübesiz oyuncu farklı şeylerdir aman karışmasın)
Evlat öyle deme,mizah çok ama çok ciddi bir iştir!
Münir Özkul
Her şeyden önce yönetmen ne istediğini bilecek. Onu iyi açıklayacak ve karşısına aktaracak. Ondan sonra oyuncunun algısı çok önemli. Oyuncunun algısı yüksek düzeyde olursa ondan sonra da istek giriyor işin içine. Oynayacak adam istekli de olacak, seni ciddiye alacak. Ondan sonra kamyon şöförünü banker, emekliyi mafya babası, mafya babasını otistik bir adam rollerine büründürebilirsiniz kanaatimce.
Zeki Demirkubuz "kötü oyuncu yok, kötü yönetmen var" demişti sanırım bir yerlerde.
Çok doğru! Bir arabada sadece motorun olması yetmez, direksiyon da olmalıdır.
"Boşa sallanan kürek dalga yaratmaz."
Erkan, sen kendi filmlerini hem yazıyorsun, hem yönetiyorsun hem de ounculuk yapıyorsun. Yazarlığın ve yönetmenliğin şüphe götürebilir ama oyunculuğun bana göre gerçekten iyidir.
İşte sen iyi bir oyuncu olduğun için, oynarken ya da bir karakteri ele alırken nasıl hareket edeceğini bildiğin için bunun birçok kişinin yapabileceğini düşünüyorsun.
Hadi bir karakteri oynamayı bir kenara atalım. İnsanın en azından kendini rahatça oynayabileceğini, bu yolla da oyunculuk yapabileceğini düşünüyorsun ama bu olanaklı değil. 2 açıdan:
1- Garsonu, garsonluk yaparken çekersen onun adı oyunculuk olmaz, garsonluk olur. Senin yaptığın işe de belgeselcilik denir. Onun bundan haberi olursa da ondan nasıl birşey isteyeceğin fark yaratır.
2- Bu durumda "kendini oyna" dersen, muhtemelen ya birçok kişi tarafından izleneceğini bildiği için ve o an için kendisini tekrardan inşa etme şansını yakaadığını fark ettiği için olduğundan daha çekici görünmeye çalışacaktır. Bu durumda kendini oynamıyordur ve o an için ...gibi görünmekten keyif alacağı kişiyi de tanımadığı için zırvalayacaktır. İZleyicinin bu tripleri kıskıvrak yakalayacağını bilmez, bilse oyuncu olurdu zaten.
Bunun gibi bir kaygısı olmayacaksa da, doğal olma çabasıyla muhtemelen abartılı doğal olacaktır. Bunun ayarını tutturamayacaktır çünkü bu da oyunculuğun kendisidir.
Yok eğer sen ona "kendini değil bir garsonu oyna" dersen de o hiçbir zaman "garsonluğu incelememiştir" çünkü bir garsondur, oyuncu değil. Ya yine görünmeyi istediği gibi bir garsonu oynar, ya "abartılı doğal insan ve garson" olur ya da "yapamam" der. Çünkü bir garsonun nasıl göründüğünü bilmiyordur, hiç düşünmemiştir.
Her şekilde, kameranın yokluğunu ona kabul ettirmek çok zordur.
İşte sen bunu rahatça yapabildiğin için birçok kişinin yapabilmesini bekliyorsun ve bu ayırımı merak ediyorsun. Kimler oynayamaz? Benim, Brazil üzerine yazdığım 6 sayfalık incelemeye neden "çok iyi yazmışsın abi!" diyorsan, ben de o yüzden sana "harika oynamışsın" diyorum. Çünkü sen, karmaşık bir karakteri nasıl oynaman gerektiğini biliyorsun, ben bilmiyorum, sana hayranlık duyuyorum. Ben de karmaşık, derin bir filmi nasıl incelemem gerektiğini bir ölçü de olsa senden daha iyi biliyorum, sen de bu yüzden "çok iyi yazmışsın" diyorsun. Çalışma, uğraşma, araştırma vs. gerekli ve şart tabi. Ama işin içinde küçük de olsa bir "yetenek ve beceri" katkısı var. Ve bu yeteneğin hiçbir şartı, ortaya çıkış sebebi/kaynağı vs. yok. Çalışırsan zevkle kullanırsın, çalışmazsan heba eder harcarsın, bu kadar.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Yönetmenliğimin ve senaristliğimin şüphe götürürlüğünü bir kenara bırakarak oyunculuk kısmına geçeyim hemen 😀 Aslında ben iyi oyuncu değilim. Nedenleri var bunun. Çünkü önüme konan her rolü çıkartamam. Sadece kendime yakın olan rolleri iyi benimsersem o kimliğe bürünebiliyorum. Ya da bazen günümde ya da anımda oluyorum bazen olamıyorum. Ezberim çok kötüdür. Ezber olan hiçbirşeyi benimseyemiyorum. Sırf bu ezber yüzünden sahneleyeceğim oyunların rejisini kendim yapıp metni kuşa çevirirdim. Konuşma oyunculuğundan hiç hazetmiyorum. Başka birşey var bu işte. İnsanların hiç eğitim almadan çok garip bir şekilde iyi oynadıklarını gördüm. İlginç bulduğum tarafı budur. Asıl konuşmak istediğimse bazı insanların kendilerine uygun olsa da olmasa da yapması gereken şeyleri (oynarken) ısrarla yapamıyor olması. Aceba kötü oyunculuğun doğası oynayan kişiden mi geliyor yoksa oynatan kişiden mi? Güzel açıklamışsın Görkem eline sağlık. Ben aslında karmaşık bir karakteri nasıl oynayacağımı bilmektense onu hissediyorum, duyuyorum. "Bilme" dediğin şey olayın sonradan öğrenilen kısmı, ben apriori kısmındayım?
şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...
Kötü oynayan oyunculuğun doğası oynayandan mı oynatandan mı diye sormuşsun ya Erkan. Bu iki tarafın da hatasından ileri gelebilir, bunun bir kesinliği yok. Bazı yönetmenler oyuncularını çok iyi yönetir, bazıları ise bu açıdan zayıftır. Ama bu zayıflık da kronik bir sorun olmaz çoğu zaman. Örnek vereyim diyeceğim ama uzun uuzn yazmam lazım, kısaca özetlersek: çok iyi oyuncular iyi yönetime ihtiyaç duymaz. Çok iyi yönetim iyi oyuncuya (hiç beceremeyene değil tabi) ihtiyaç duymaz. Kötü oyunculuk hem oyuncudan (karakteri ve an'ı iyi kavrayamamış ya da beceremiyor) hem yönetmenden (karakteri ve an'ı iyi kavrayamamış oyuncuyu fark etmiyor) kaynaklanır.
Sen mutlaka oyunculuğunu ayrıntılı biçimde değerlendiriyorsundur ama şu kadarını söyleyeyim: seni izlediğim ve "oynayamamış" dediğim tek bir an olmadı.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Güzel sohbet.. Daha sonra ben de katılıcam.
What the hell are you doing on there!
Bana göre burada doğallık değil oynamaktır önemli olan. Birine ağlaması gerektiğini söylersiniz, ağlamazsa küfür hakaret tokat v.s işe yarayabilir. Ama oyuncunun algısı düşükse oynatmanın ne anlamı var? Anlatmaktan çok göstermek önemli. Bu da yönetmenin yeteğiyle oyuncunun yeteneğinin birleşmesiyle olacağını düşünüyorum. Bir garsonun yaptığı şey siparişleri getirip götürmek olduğunu düşünürsek eli ayağı tutan herkes garson olabilir. Ne olacağından çok nasıl oynacağı önemli