Esenlikler arkadaşlar kendi animasyon ve video çalışmalarım için bazı müzikler üretiyorum. Yakın çevremden video çalışmaları için isteyen arkadaşlara ücretsiz verdiğim de oluyor. Ancak çektiği bir filmden 50-60 bin tl gelir elde etmiş bir film şirketi benim iznim olmadan bu müziklerden birini filmlerinde kullanmış. İletişime geçeceğim ancak bunun telif ücreti olarak ne istemem gerekir bu konuda herhangi bir piyasa bilgim yok. 100 dakikayı geçen bir film. Benim müziğimin arka fonda apaçık ve kesintisiz kullanıldığı üç dakikaya yakın bir sahne var. Bu işlerin bir standardı var mı, yoksa pazarlık üzerine mi işliyor. Resmi bir teliflendirme anlaşması mı düzenlemek gerekiyor. Sağolun.
Hakkınızı hukuki olarak arayın. Bir avukatla görüşün. Hangi şehirdesiniz?
MSG veya MESAM'a üyeliğiniz de yok galiba? Olsaydı onlar uğraşırdı ama böyle bir durumda kendiniz veya avukatınız doğrudan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri’ne başvurarak dava açacak. Pazarlık kısmı genelde daha sonra başlar. Davayı kaybedeceği belli olan taraf, adı lekelenmesin diye davacıyla anlaşır. Bu işlerin bir standardı yok. Eser sahibi istediği fiyatı koyar fakat 1 milyon dersen tabii ki karşı taraf ödeyemez, hakim de bunu kabul etmez ve filmin gelirine göre bir yüzde belirler. Bunlar benim tahminlerim, mahkeme süreci değişebilir.
Ayrıca 5846 sayılı FSEK madde 71'e dayanarak da savcılığa başvurup, suç duyurusunda bulunabilirsiniz.
// Bu arada başlık yanlış yere açılmıştı, müzik ve ses miksajı forumuna taşındı.
Bence hukuki yollardan önce makul bir bedel talep edin örneğin 3000-5000 TL. adamı da çok zorlamaz, mahkemeyle davalarla avukat masraflarıyla uğraşmak istemezse kabul eder, avukattı davaydı onların tavırlarına göre sonrasında hareket edersiniz. 3 dakikalık müzik için bu kadar para istenir mi diyebilir, evet izinsiz kullanıldığı için dilediğin miktarı talep etme hakkın var, izinle kullansaydı bu kadar olmayabilirdi fiyat...
"Cahille girme münakaşaya. Ya sinirini zıplatır tavana, ya da yazık olur adabına.” Mevlâna 8)
bir diğer soru: O eserin kendine ait olduğunu kanıtlayabiliyor musun?
"Cahille girme münakaşaya. Ya sinirini zıplatır tavana, ya da yazık olur adabına.” Mevlâna 8)
Türkiye’de telif ihlali, intihal ve fikri hırsızlık konularında maalesef direkt olarak hukuki süreç başlatamıyorsun. Mahkemenin açılabilmesi için iki tarafın avukatlarının arabuluculuk girişiminde bulunması ve bu girişimin başarısızlıkla (yani anlaşmazlıkla) sonuçlanması gerekiyor.
İzlemen gereken yol şu:
Eserini gasp edenlerle iletişime geç. Bu daha sonra kanıtlayabileceğin, kayıtlara geçecek ve delil olarak mahkemede sunulabilecek bir yol olsun. Örneğin bir e-posta at. Bu e-postada kullanılan eserin sana ait olduğunun kanıtı, normal şartlarda bir filmin telifi için istediğin paranın ne kadar olduğu da yazsın. Örneğin bu adamlar izinsiz kullanmak yerine sana gelmiş olsalardı, ne kadar ücret talep ederdin? Diyelim ki bu para senin için 3.000 TL + Vergiler. Mailde direk olarak bunu belirtip, o parayı talep et. Eğer ödemezlerse uzun, ancak sonunda muhakkak kaybedecekleri bir hukuki süreç var, bunu uygun bir dille anlatman lazım. Evet mahkeme belki 2 sene sürer, ancak sen kazandığında sadece bu sürecin tüm masraflarını değil, o 3.000 lirayı faiziyle beraber ödeyecekler, üstüne üstlük manevi tazminata da mahkum olacaklar. Kısacası bu filmden kazandıkları paradan fazlasını sana verecekler. Genelde bu tarz herifler “Mahkemeye ver kardeşim, çok da ipimizdeydi, sanki burası İngiltere, sanki hukuk var” diyen tipler olurlar. Ancak bunu diyen işverenler de var, haksız yere kıdem tazminatsız işçi kovan. (Kıdem tazminatımı vermedi diye de patronuna mahkeme açamıyorsun, aynı arabuculu süreç işliyor). Aynı 2 senelik süreçleri yaşatıyorlar işçilerine ve %99 işçinin kazandığı ve işverenin oyulduğu kararlar çıkıyor mahkemelerden. Bu arada bir şarkının telif ücreti filmin uzunluğu ya da yapımcısına kazandırdığı parayla ölçülmez, bu değeri eser sahibi belirler. Sen MFÖ’ye “şarkınızı çaldım ama ben bu filmden 60.000 lira kazandım” ya da “topu topu üç dakikalık bir telifti” diyemezsin. O zaman MFÖ’nün menajeri de sana “kusura bakma o zaman telifi ucuz bir şarkı çalsaydın ya da milyonlar kazansaysın, beni bağlamaz” der. Sanatçının emeğinin pazarlığını kimse yapamaz, sanatçının eserine kendisinden başka kimse değer biçemez. Bir filmde geçen 3 dakikalık MFÖ şarkısının değerini, MFÖ’nün menajeri 1 milyon lira olarak belirlediyse, bu fiyattan hali hazırda piyasada işlem görüyorsa, o telifin değeri 1 milyondur. Aynı şekilde sen 3.000 dediysen 3.000, 10.000 dediysen 10.000’dir. Tabii ki mahkeme karar aşamasında senin istediğin telif ücretini ve manevi tazminatı revize edebilir, o noktada piyasa fiyatlarını bilen bilirkişilerden alınan görüşler de etkili oluyor. Tabii ki 3.000 lira maddi, 500.000 lira manevi tazminat istersen mahkeme vermez, ama atıyorum 3.000 lira maddi, 50.000 lira manevi tazminata pekala hükmedebilir. Kısacası eserinle ilgili ücret talep ederken bunun belli bir standartı yok. Bir piyasası var ve buna göre ücret talep ediyorsun, tabii ki karşı taraf pazarlık yapabilir ama günün sonunda bir anlaşmaya varıp paranı alıyorsun, onlar da filmlerinde kullanıyorlar.
Konuya dönecek olursak, sana e-posta at dedim ancak muhtemelen e-postana cevap vermeyip, kulağının üzerine yatabilir herif. Bu noktada biraz ısrarcı olman gerekiyor hakkını almak konusunda. Noter ihtarı, işlerin ciddiyete bindiğinin ve senin “Allah’ından bul!” diyip geçmediğinin göstergesi olduğundan her zaman korkutur. Biliyorum şu an için sana her şey uzun ve can sıkıcı geliyor, belki moralin de bozulmuştur, muhtemelen haklı sebeplerle hukuka da güvenmiyor olabilirsin ama bu gerçekten senin halledebileceğin bir mesele. Medya sektörü maalesef kuralsız, etik değerlerden yoksun ve sömürünün artık diz boyu olduğu bir piyasa. Eğer bu yasal sürece girmek istemezsen, onların dilinde de tepkini ortaya koyabilirsin. Bunun yeri ve adresi belli olan bir prodüksiyon şirketi olduğunu varsayıyorum. Google Haritalar’da var olduklarını düşünüyorum. Google’da o firmaya tek yıldız ver ve kısaca hırsız olduklarını yaz. Bütün arkadaşlarından rica et ve herkes tek yıldız vererek hırsız olduklarını yazsınlar. Eğer kurumsal kimlikse, uykuları kaçar. “Paramı verin, yorumları sildireyim” de. Paranı aldıktan sonra silip silmemek sana kalmış. İfşa et burada, tek yıldızlı bir hırsız yorumun da benden. Aynı şekilde tüm sosyal medya platformlarında benzer yorumlar yazabilir ve yazdırabilirsin. Ekşi’ye bile düşerler. Televizyon kanallarının ihbar hatlarına biraz allayıp pullayıp yollasan haberini yaparlar. Ya da filmin bir kopyasını indir bilgisayarına, yönetmen olarak yaz adını, YouTube’da yayınla, onları da “fake” diye ihbar et. 🙂 Yani pisliğin sonu yok.
Bu son dediğim olmaz tabii, işe yaramaz ama ben örnek uydurdum, bir şekilde tepki koymak lazım. Çok uzattım biliyorum, sabırla okuyanlara teşekkür ederim.
Arkadaşlar şu an hukuksal, maddi ve duygusal olarak hissettiğim ne kadar kaygı varsa en ufak ayrıntısına kadar dile getirmişsiniz. Sağ olun. İhtarnameyi çekmiştik. 15 gün sonra nasıl oluyorsa bütün sosyal medya hesaplarımı bulup döndüler. E mail attım ancak bir-iki cevaptan sonra iletişimi kestiler. ''Bizi telefondan arayın'' şeklinde gülücüklü mesajlar attılar. Müziğin tüm beste notları, vokal dosyaları bende. Ayrıca Distrokid üzerinden label işlemini yaptım. İşin vahimi, tanıdığım bazı arkadaşlarımın amatör çekimlerinden dahi alıntılar yapmışlar ve onların youtube kanallarına da utanmadan telif atmışlar. Onları da harekete geçireceğim. Bunlar Youtube üzerinden reklam da alıyorlar, bunun gelirinden de hak talep ettim. En azından şimdi aklımda bir fiyat oluştu sayılır. Sonuçta Hans Zimmer değilim. Beni sinirlendiren şey emeğimi gasp etme şekilleriydi.
Tekrar geçmiş olsun, çok haklısın sinirlenmekte. Sadece sana yapmamış olmamaları, bu konuda yalnız olmaman elini güçlendiriyor. Birlikten kuvvet doğar, hepiniz darlayın herifleri. Bir şekilde bu adamların huzurunu kaçırman gerekiyor. Bu davayı kaybederlerse (ki kaybetmemeleri inkansız), YouTube üzerinden kazandıklarından da verecekler tabii ki. Bunlar meydanı boş bulmuşlar, bu heriflerden çok var zaten. Hans Zimmer olmaman, emeğinin kolayca çalınabilecek olması anlamına gelmez, bence hukuki sürecin yanı sıra itibarlarını ve gelirlerini etkileyecek bir karalama kampanyası üzerinde çalışın derim. Dizi/Sinema/Reklam maalesef mide bulandıran, hırsızlığın ve gaspın kol gezdiği bir sektör bu ülkede; maalesef hukukun işlememesinin ötesinde, insanların haklarını arama kültürü olmamasına güvenen bir sektör anlayışı var. Ben de bu saydığım piyasalara 4 senemi verdim, dayanamayıp bıraktım uzun yıllar önce, forumda eminim benden çok daha tecrübeli arkadaşlar, benim gördüklerimden çok daha pis şeyler görmüş olanlar vardır, çoğu zaman hakkını alamıyorsun ama bir teselli olarak belki bir zarar verebilirsin.
Tekrar olacak ancak direkt dava açmak söz konusu değil. Öncelikle Arabulucuya başvurmak gerekiyor. 2018'den buyana fikri mülkiyet uyuşmazlıkları için arabuluculuk bir dava şartı. Dava aşamasında istenebilecek rakkamın teorik olarak bir sınırı yok ancak uygulamada elbette var. Bunu da esas olarak hesap bilirkişisi belirliyor. Bilirkişi hesap yaparken, eser kullanımından elde edilen haksız kazanç kadar asıl eser sahibinin kaşesini de değerlendiriyor. Yani somutlayacak olursak Fazıl Say'ın bir eseri ile konservatuar öğrencisinin eseri aynı mali değerde kabul edilmiyor. Bir diğer kıstas ise yüksek yargı kararları. Özellikle benzer davalar için Yargıtay/İstinaf tarafından verilmiş içtihatlar/kararlar oldukça belirleyici. Son yıllarda fikri mülkiyet ihlallerinde iyi kararlar çıkmakla birlikte yine de gerçekçi rakkamlar talep etmek lazım. Zira aşırı taleplerde reddedilen tutar üzerinden karşı tarafa avukatlık ücreti ödemek zorunda kalınabilir.
"Ben istiyorum ki; film, siz sinema salonunu terk ettikten sonra başlasın." Jacues Tati
Müziğimi hiç tanımadığım birisi kendi bestelemiş gibi yapımcı firmaya satmış. Onlarda filmle birlikte bakanlığa tescil ettirmişler. Firma ''biz de başkasından satın aldık bize dava açamazsınız'' diyor. Şebeke gibi bir şey bunlar sanırım.
Açarsın! Eser sahibi olarak kendini tanıtan kişi ile aralarında bir sözleşme olması lazım. Yoksa zaten kendilerini kurtaramazlar. Şayet sözleşme varsa onlar eseri aldıklarını iddia ettiği 3. kişiye rücu ederler. Bir diğer seçenek: satan kişi ve firmayı birlikte dava edersin.
"Ben istiyorum ki; film, siz sinema salonunu terk ettikten sonra başlasın." Jacues Tati
Firma doğru söylüyor da olsa yalan söylüyor da olsa belli ki işi yokuşa sürecek ve sana ödeme yapmayacak. Hem firmayı, hem filmi, hem de eğer birisi senin eserini çalıp sattıysa onu ifşa etmelisin, itibarlarını zedelemelisin. Ben olsam öyle yapardım. Seni "prim kasmaya çalışmakla" suçlayacaklar, suçlasınlar; ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Ya adamları inanılmaz derecede rahatsız edecek bir karalama, çamur atma kampanyası yürüt İnternet üzerinden, ya da bu durumu avantajına çevir. "Falanca eserimi filanca filme sattım" diye kendi reklamını yap, kaşeni yükselt, hali hazırdaki eserlerinin ve yaratacağın yeni eserlerinin piyasa değerlerini yükselt. Çaldıkları için seslerini çıkaramazlar.