Forum

müzik hakkında

33 Gönderi
9 Üyeler
0 Reactions
9,565 Görüntüleme
(@msaricay)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

son versiyon professional demosunu kurdum..(90mb)present ve diğer eklentileri download edemiyor sanırım boş.
bunların indirmede sıkıntı yaşıyorum.

option kısmından installion yaparken ordan paketleri çekliyorum ama indirmede sıkıntı çıkıyor
audition ayırma olayıda aşagıdaki linkde anlatıyor

 
Gönderildi : 28/01/2016 6:25 pm
(@spidervis)
Gönderi: 0
Admin
 

İlk resimdeki presence XT olan eklentiler ücretli hocam, demo versiyon olduğu için siz indiremiyorsunuzdur. https://my.presonus.com üzerinden giriş yaptıktan sonra get all contents diye bir kısım görürsünüz. Oraya tıkladıktan sonra indirebileceğiniz soundsetler göreceksiniz. Göremezseniz, demoyu indirdiğiniz sayfaya yeniden bakın, alt kısımda extra downloads vardır. Kullanabileceğiniz enstrümanlar onlar. İkinci resminizdeki missing file hatası da bunları yüklediğinizde gidecektir. XT enstrümanlarsa yine dosya bulunamadı derler ama.

Daha farklı ücretsiz enstrüman ve efektler için şurada güzel bir liste var.

Videoya baktım, neredeyse %100 bir başarıyla sesi ve vokali ayırdık denmiş ancak vokal halen duyuluyor ve müziğin orta frekansları yok oluyor. Siz yine de bunu yeterli görürseniz studio one'da pro eq ile 500-2000hz arasını olabildiğince aşağı çekerek yapabilirsiniz.

 
Gönderildi : 28/01/2016 7:01 pm
(@spidervis)
Gönderi: 0
Admin
 

Tam da bu konuyla ilgili. 17 dakikada tüm süreç anlatılmış.

Person of Interest dizisini takip edenler daha iyi anlayacaktır. Ben kısaca bahsedersem; kurgu, geçici müzikle tamamlanıyor ve müzisyeni (Ramin Djawadi) çağırıp birlikte izliyorlar. Nerede ne tür bir etki istediklerini anlatıyorlar. Bu arada Ramin hiç not almıyor, benim dikkatimi o çekti. Adam hakikaten dahi. Dizideki başrol karakterlerine özel müzikler hazırladığını anlatıyor. Her birine değişik ruh hallerine göre birden fazla üstelik. Konuşmaları bitince "benim için uykusuz günler başlıyor" diyor ve çalışmaya geçiyor. Merak eden olacaktır, kullandığı programlar logic ve pro tools. Tüm besteyi bitirince kayıt kısmına geçiyorlar ve yazdıkları gerçek müzisyenlerce çalınıp kaydediliyor.

 
Gönderildi : 19/03/2016 3:24 am
(@msaricay)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

digital enstrumanlarla tasarlayıp, gerçek enstrumanlarla sonuca varıyor yanlış kavramadıysam?
gariban sinemacının gerçek enstrumanlara ve böyle ekiplere ulaşması zor..bu kalite farkı kapanmaz sanırım. onlar para harcıyor, garibanlar daha fazla zaman harcamak zorunda kalıyor
biz digital ve en ucuz yoldan daha kaliteliye ulaşmanın yollarını araştırıp en iyi fikirleri aramızda paylaşmalıyız. başka türlü
bağımsız sinemacının bu kalitelere nası yaklaşır bilmiyorum

 
Gönderildi : 19/03/2016 4:09 pm
(@spidervis)
Gönderi: 0
Admin
 

Doğru demişsiniz. Teknoloji ne kadar ilerde olsa da gerçek bir müzisyen performansı tercih edilir durumda. Daha da kolay ve kısa süreli bir yöntem üstelik. Tabii maliyet de ona göre artıyor.

Sanal enstrümanların kalite eksiği yok. Onlar da aynı stüdyolarda gerçek müzisyenlerce kaydediliyorlar. Her nota ve olasılık tek tek kaydedilip programlanıyor. Fakat, bilgisayar aracılığıyla bir performansı taktil etmek kolay değil. Aynı müzisyene 2 saniye arayla aynı notayı gösterin ve çalsın, ikisi de birbirinin aynısı olmayacaktır. Biri diğerinden daha güçsüz, daha uzun veya kısa olur. Daw'larda bunu sağlamak için humanize tuşu oluyor ama yine de kontrol etmek ve tüm müzik için ek olarak farklı automation ayarları da gerekiyor. Tek besteci tüm şarkıyı yapabilse de tüm enstrümanlara hakim olamayacağından her işi uzmanına bırakmak daha iyi sonuç veriyor. O yüzden sonrasında orkestra ile çalışıyorlar. Bağımsız sinemacının veya müzisyenin bu kalitelere ulaşması dediğiniz gibi çok çalışmasına, çok vakit harcamasına bakıyor.

 
Gönderildi : 19/03/2016 8:12 pm
(@mertsever)
Gönderi: 29
 

Filmler için müzisyenlerin çalışma stilleri epey kişisel olabiliyor. Bir çok film müziğinin senfonik besteleri çıkarken müziği yapanların kapanıp baya baya aylarını hatta yıllarını buna adadıkları durumlar da epey görülen bir şey. Özellikle büyük bütçeli film müziklerinde ''abi gel benim stüdyoya şöyle bir bakıp bir beste yapalım senin filme'' denebilecek bir durum pek yok. Çünkü çok fazla enstruman içeren büyük kompozisyonlar yapılıyor.
Mesela Hans Zimmer'in (kendisi büyük bir bestecidir) hangi film için olduğunu bilmiyorum ama savaş trampetleri kaydı için dünyanın dört bir yanından stilini sevdiği 10-15 kadar davulcuyu çağırıp, büyük bir stüdyoda yuvarlak olacak şekilde dizip, ortalarına geçerek onları yönettiği ve o trampetleri eş zamanlı olarak kaydettiği bir videoyu izlediğimi hatırlıyorum. Böyle bir organizasyon bile epey zaman alır ki, trampetler o filmin müziğinin sadece küçük bir parçası.

Müzik bestelendikten sonra yine büyük bütçeli filmler için konuşuyorum, bunların çalınıp kaydedilme evresi var. Bunun için de yazılan eserin içerdiği enstrumanların partisyonları kağıda dökülür, atıyorum Viyana Senfoni Orkestrası'na çaldırılacaksa bu kağıtlar onlara önceden gönderilir. Daha sonra besteci kendi mi şeflik yapacak, yoksa bir şef ile mi anlaşacak o durum da besteciye göre değişkenlik gösterir. Bundan sonraki evre de çalınıp kaydedilme evresidir ki bu da pek kısa bir süre olmaz.

Besteleme işleminden sonraki miks işlemini besteci kendi de yapabilir, bir stüdyo ya da ses mühendisine de verebilir. Miks temel olarak sesleri dengelemek ve birleştirmek olarak algılansa da epey müzikalite içeren bir bölümdür. Dinamik işlemciler (compressor, gate, limiter vs.), eq ayarları vs. sesi tonlamak ve dinamik dengelerini ayarlamak için kullanılan miksin sadece bir bölümüdür. Bunun yanında sinyal işlemciler (efektler, bunların otomasyonları vs...) ile müziği bambaşka bir noktaya taşımaya da yarar. Ki bu da en az beste ve o bestenin çalınması kadar önemlidir. Etkili bir miks ile bir parça bambaşka bir müziğe dönüşebilir.

Mastering evresi de son derece teknik ve belli standartlara göre uygulanan bir işlemdir diyebiliriz. Mastering temel olarak miksi bitmiş müziğe son bir cila atmak gibidir. Bunun başlıca hedefi bu müziği küçük bir araba hoparlöründe de, sinema salonunda da, hi fi sistemlerde de, kulaklıklarda da birbiriyle tutarlı bir hale getirmektir. Sadece miksi bitmiş bir müzik stüdyo hoparlörlerinde tatmin edici gelecektir ya da gelebilir ancak bunu filmin içine o halde koyup bir sinema salonunda oynattığınızda sonuç hayal kırıklığı olacaktır.

Besteleme, çalma, kayıt, miks ve mastering. Bu beş evre için unutulmaması gereken tek şey, her evrenin kalitesi bir sonrakini etkiler. Mesela partisyonları kontrpuan, armoni vs. gibi müzikal faktörler gereği doğru yazılmış bir beste (yani frekansların bir araya gelmesi doğru bir koordinasyonla düşünülmüş bir beste) ilk adımdır. Bu beste iyi çalınırsa, iyi mikslenebilir. Kötü bir icrayı miksle toplarlamak bir yere kadar mümkündür. Kötü bir miks de ne kadar kaliteli cihazlar ve işi bilen bir ses mühendisiyle çalışılırsa çalışılsın, iyi bir netice veremeyecektir.

Yani Hans Zimmer, Alan Silvestri, John Williams, Danny Elfman gibi önemli bestecilerin eserleri yönetmenle bir araya gelip hızlı bir şekilde çıkabilecek besteler değil. Gerçekten büyük emekler.

Bunun yanında tabi bir film müziği illa senfonik olacak değil ya. Filmine ve tercihe göre bir heavy metal parçası da, bir elektronik parça da soundtrack olabilir. Her tarzın müzik üretiminin evresi temelde bu beş adımdan olsa da farklılıklar gösterebiliyor. Mesela bir elektronik müzik üreten prodüktör besteleme, çalma ve miks evrelerini bir arada götürebilir. Bu sık görülen bir farklılıktır mesela.

Yönetmenin iyi bir müzisyen olmasına çok gerek olmadığı ama iyi bir müzik algısına sahip olması gerektiği çok doğru. Çünkü yönetmen bir filmi yönetirken o filmin içindeki tüm öğeleri kontrol edebilecek yetiye sahip olmalıdır. Yönetmenin müzikle ilgili en önemli rol oynadığı nokta ise müziğin nerelerde ve ne kısımlarıyla kullanılacağı. Mesela bir film için bestelenen 7 dakikalık senfoninin belli bölümleri filmin belli yerlerinde parça parça kullanılabilir. Yönetmenin müzisyenle birlikte verdiği en büyük karar bu noktada olacaktır. Ve bu miks evresinden önce karar alınır ki, ona göre edit yapılıp müzik kurgusu yapılsın, ve ona göre miks ile mastering işlemleri gerçekleşsin.

Tüm bunların yanında film müziği yapacak müzisyenin de sinema konusunda biraz yüksek bir algıya sahip olması gerekiyor. Bir albüm için bir parça ya da bağımsız bir senfoni bestelemek bir film için bestelemekten çok daha farklı duygular gerektirmekte.

DAW'lar konusunda da eğer mac kullanıcısıysanız, logic pro (9 veya 10 olabilir) benim bugüne kadar gördüğüm en kullanıcı dostu daw. Gerçekten yardımcı oluyor. Başlangıç için benim çalıştıklarım içinde (Pro Tools, Cubase, Logic, Studio One) en uygunu. Pro Tools endüstri standartı olmasının yanı sıra kullanımıcı sinyal akışı ve yönlendirme konularında bilgi sahibi olmayı gerektiriyor. Cubase de Logic ile Pro Tools arasında bir noktada duruyor benim gözümde. (Kullanım kolaylığı olarak)

Spidervisin dediği gibi vokal ayırmak ancak belli frekansları keserek olur. Buna kafadan 1khz diyemeyiz, söyleyen erkek mi kadın mı, mesela kadınsa soprano mu, alto mu, erkekse tenor mu, bas mı sorularının cevapları frekans aralığındaki değişikliklerin temel parametreleridir. Bunu otomatik yapan programlar da temel anlayış olarak frekans aralığı ve dinamik yapı olarak vokal olabilecek tınıları analiz edip o frekans aralığını ters faz prensibiyle götüren programlar. Ama unutulmamalı ki bu vokali tamamen kapamaz, etkisini azaltır ve bunun yanında sadece vokali değil o frekans aralığındaki her şeyi harcar. Yani bitmiş bir miksten herhangi bir enstrumanı tamamen çıkarmak teknik olarak imkansızdır.

En özetiyle, bestecinin yükü aslında o kadar ağırdır ki, sahneyi izler ve yaşadığı duyguyu müziğe aktarır. İşin en zor kısmı ise o duyguyu izleyene de aktarabilecek bir müzik ifade etme zorunluluğudur...

Film müziği, ses tasarımı ve miks gibi konular ile ilgili her türlü yardıma açığım.
İletişim: [email protected]

 
Gönderildi : 21/03/2016 3:18 pm
(@spidervis)
Gönderi: 0
Admin
 

Yüzeysel geçtiğimiz konuları detaylandırdığın için kendi adıma teşekkür ederim.
Bir çok film müziğinin senfonik besteleri çıkarken müziği yapanların kapanıp baya baya aylarını hatta yıllarını buna adadıkları durumlar da epey görülen bir şey.

Buraya itirazım olacak. Çünkü benim bildiğim, bestecilere çok kısıtlı bir süre veriliyor ve bitiş zamanı da belirleniyor. Özellikle hollywood gibi nerdeyse paket program gibi film çıkaran sistemlerde işleyiş böyle. Dizilerde de takvim önceden belli. Müzik bitmedi o yüzden gösterim tarihi ertelendi diyemezler. Bunun neticesinde Hans Zimmer gibi başı çeken adamların yanlarında 20'ye yakın asistan çalışıyor. O sayede Zimmer senede 5 ayrı filme müzik yapabiliyor. Ancak Zimmer'ın hakkını yiyor gibi olmayayım, adam dahi :} Superman - Steel of man filminde sırf adında steel geçiyor diye pedal steel guitar denen enstrümanları kullanıp bunlardan bir topluluk oluşturuyor mesela.

Sizin örnek verdiğiniz video da şu olsa gerek:

 
Gönderildi : 21/03/2016 4:29 pm
(@mertsever)
Gönderi: 29
 

Evet, bahsettiğim bu videoydu, epey uzun süre önce izlemiştim. Savaş trampetleri diye hatırlıyorken daha geniş bir perküsyon grup kaydı olduğunu hatırlamış oldum, teşekkür ederim.

Film müziklerinde tabi ki takvimler belli, hatta bir filmin ertelenmesi için yapımcıların en son kabul edebileceği bir bahane olurdu müziğin yetişmemesi. Hans Zimmer'in gibi evrensel seviyede kabul görmüş büyük bestecilerin senede 4-5 film ortalamasına sahip oldukları doğru. Ancak bu demek olmuyor ki 12 ayı beşe bölüp her film için ayrı dönemlerde çalışıyorlar. Zaten bir çoğunda da iki besteci ortak çalışma içinde oluyorlar. (ki Hans Zimmer örneğini düşünürsek Stanley Myers ile epey işi var) Farkettim ki yıllar demem biraz abartı olmuş, evet. 🙂 ancak spesifik olarak bunun da örnekleri mevcut. Sadece bir piyano ile orman içinde klübelere inzivaya çekilen besteci örnekleri okumuştum. Müzik üreticileri hepimiz biliriz hatta yaşarız ki garip insanlar olabiliyorlar. 🙂

Paul Tonks'un yazdığı Film Müziği isimli küçük bir kitap var. Türkçe basımları da mevcut, film müziği tarihi konusunda ciddi fikirler verebilecek bir kitap. Müzikle değil, sinemayla bir şekilde ilgisi olan herkese tavsiye ederim.

Bunun yanında yukardaki uzun yazdığım yazıya ilave olarak, John Williams Holywood Strings denen bir kütüphane ile yaylıları dijital ortamda sentezliyor. (Her projesinde olmasa da uyguladıkları olduğunu söylemişliği var) Bunun yanında Vienna Symphony ve Berlin Symphony de bu amaçla kullanılabilecek iyi kütüphaneler. Cinesamples'ın Cinebrass ve Cinematic Strings kontakt (kütüphane açmaya yarayan bir plug-in) kütüphaneleri de bir segment alt olsa da iyi işler çıkartabiliyor.

Film müziği, ses tasarımı ve miks gibi konular ile ilgili her türlü yardıma açığım.
İletişim: [email protected]

 
Gönderildi : 21/03/2016 6:01 pm
(@msaricay)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

değerli ve güzel yorumlar için teşekkürler.
aklıma takılan bir soruda aşagıda ki videoda kadın vokalin çıkardığı gibi sesleri, digital ortamda elde etme şansı var mı?

 
Gönderildi : 23/03/2016 12:33 am
(@spidervis)
Gönderi: 0
Admin
 

Bu kadar ayrıntılısı yoktur. Etnik kadın vokal kütüphanelerinden biri belki buna benzer sample'lara sahiptir ancak böyle solo performanslar zor. Bunlar biraz kişiye özel oluyor. Fakat koro sesleri zor olmaz.

Buna en yakın olabilecek, bildiklerim arasında best service firmasından shevannai, belki francesca genco. Sonokinetic ürünlerinden biri de yakın olabilir.

 
Gönderildi : 23/03/2016 1:18 am
(@mertsever)
Gönderi: 29
 

Ethnoworld isimli kontakt kütüphanesine bakmanı öneririm. Belki benzer bir şey bulabilirsin.

Film müziği, ses tasarımı ve miks gibi konular ile ilgili her türlü yardıma açığım.
İletişim: [email protected]

 
Gönderildi : 23/03/2016 3:03 am
(@tarikalpat)
Gönderi: 0
 

Özür dilerim başlığı tekrar dirilttiğim için. Spidervis'in bu sayfada daha önce paylaştığı aşağıdaki videoda bir şeyi merak ettim.
Videoda 12:23' de yanlış görmediysem besteci Ramin Djawadi eş zamanlı olarak sahneyi görüp yaptığı müziğin çalışmasını da eş zamanlı olarak çalıştırabilmekte. Yeri geldiğinde bestede değişiklik yapıp eş zamanlı olarak bu değişikliği sahne üzerinde dinleyebilmekte. Bunu nasıl, hangi program ile yapıyor acaba bilgisi olan var mı?

 
Gönderildi : 05/06/2019 6:29 pm
(@spidervis)
Gönderi: 0
Admin
 

TarıkAlpat bu sorduğunuz hemen her DAW (digital audio workstation) programıyla yapılır. Ramin'in önünde açık olan program büyük ihtimal Cubase. Sağdaki monitörde de Pro Tools var.

 
Gönderildi : 05/06/2019 7:54 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Auditon’da yapılıyor ama ben yaparken bir iki kere proje hata verdi yaptığım düzeltmeleri kaybettim, o nedenle yapmıyorum artık. Adobe’ye hata bildirimi yaptım ama cevap vermediler henüz. Stabil çalışan başka bir deneyimim olmadı.

 
Gönderildi : 06/06/2019 2:33 am
(@tarikalpat)
Gönderi: 0
 

Merak ettiğim nasıl yapıldığı? Mesela Premiere ile Ableton programını eş zamanlı çalıştırabilir miyiz? Ya da Premiere'in çalışmasına da gerek yok aslında bir video oynatıcısı da olabilir.

 
Gönderildi : 06/06/2019 2:31 pm
Sayfa 2 / 3
Paylaş: