Foley işi bu işlemi ilk defa uygulayan Jack Foley'den geliyor. Özetle anlatmak gerekirse bir filmde olması gereken sesleri studyo ortamında üretip kaydetme işlemine foley deniliyor. Yani yürüyen kişinin ayak seslerinden kapı seslerine, en ufak bir anahtar sesinden saçını kaşımasına kadar her şey sonradan kaydediliyor. Bu işlem film post prodüksiyonlarının ses aşamasının en önemli işlemlerinden birisi olmakla beraber bu işi yapan kişilere de "Foley Artist" yani foley sanatçısı deniliyor. Sinema işi içerisindeki dallardan çok azında bu "artist-sanatçı" ibaresi mevcut. Bu da işin ehemmiyetine yapılan bir vurgu oluyor haliyle.
Yurtdışında özellikle Hollywood'da sırf bu işi yapan studyolar ve bunlara verilen oldukça büyük bütçeler mevcut ama ülkemizde henüz foley'le uğraşan bir yer yok. Yakında ben açacağım umuyorum, eheh.
Gary Hecker ise olayı videoyla açıklamış buyurun izleyin.
[vimeo] http://www.vimeo.com/11436985 [/vimeo]
Müthiş.. Buralara da uğrar umarım böylesi kapsamlı sinemacılık. Bu işte iyi olanlar da alır payını.
What the hell are you doing on there!
Şu "ses yerelleştirme" (sound localization) olayı da adamakıllı olsa ve öyle bir arşiv yapılsa çok güzel olurdu.
Reha Erdem ile NBC dışında fazla önem veren yok, Erdem de pek beceremiyor, ses tasarımı işini bir bilene bırakması şart, sesi gelen ama kendi gelmeyen jet seslerinden bıktım.
Benim yıllardır foley stüdyosu kurma hayallerim var, ilk filmlerimizde yapıyorduk saçma saçma, sonra Sickman'le falan da konuştuk "açalım mı lan" diye gaza getirmeye çalıştım ama Türkiye'de hâlen daha bu işten kuruş kazanmak pek mümkün değil, erteledik :).
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Şu "ses yerelleştirme" (sound localization) olayı da adamakıllı olsa ve öyle bir arşiv yapılsa çok güzel olurdu.
Ben düşünüyordum aslında öyle bir şeye hobi olarak başlamayı. Hala da vardır planlarım arasında o tür bir arşiv yapmak. Belli mi olur kanallara studyolara satabilirim bile öyle bir arşivi. Mesela dizide pazar ambiyansı lazım, pat diye giriyorsun pazar klasörüne yakın-uzak-dışardan-içerden alayının sesi var. Ne güzel olur. Aslında bunu hobi olarak geliştirmem lazım benim biraz, öne almam lazım.
Bir de foley studyosu işi var. Muhtemelen kurarsak biz Dude ile beraber orada öyle gürültü kaydede kaydede yaşlanacağız artık. Çok zevkli iş bence.
Bir de foley studyosu işi var. Muhtemelen kurarsak biz Dude ile beraber orada öyle gürültü kaydede kaydede yaşlanacağız artık. Çok zevkli iş bence.
Bir stüdyoda kocarım ben seninle orada. Film işinin en zevkli bölümü olabilir :).
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Tek kelime mükemmel
Yaş, milliyet yada özgeçmiş önemli değil; önemli olan söyleyecek bir şeyin olması.
^^KYKGM^^
İlk basmaklarında süründüğüm sinema dünyasının bir muhteşem yanına daha şahit oldum... Gerçekten emek ve özen kelimesinin anlamı...
why so serious?
Radyoculuk için de önemli bir kavram. TRT radyolarında temsiller, arkası yarınlar olurdu. Şimdi var mı bilmiyorum. Efektleri nasıl yaptıklarından bahsetmişlerdi. Mesela teyp kasetlerinin şeritlerinin hışırtısından o kadar çok farklı anlama gelecek ses alıyorlardı ki, şaşırtıcıydı. Tabi dönem analog dönemiydi henüz.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
Aah o radyo tiyatroları aah, hayalgücümün yarısını onlara borçluyum, radyo sevgimin de tamamını. Ama kalmadı artık öyle radyolar. Bir ara arabada giderken gündüz vakti bir radyoda temsil oynandığına şahit oldum geçen sene falan. Doğu klasiklerinden bir şeydi, masal türünden herhalde. Ama çok zamansızdı tabi saati. Radyo da sanırım Samanyolu grubundan bir radyoydu. Bir ara Açık Radyo'da vardı ama hala varmı bilmiyorum.
Hayalgücünü çok geliştirdiğine ben de katılıyorum. Seslerden kişileri, mekanı ve atmosferi kendiniz tasarlardınız. Müziğinde dengeli kullanılıp, ana seslerin önüne geçmediğini düşünürsek kaliteli işlerdi diyebiliriz. Her şeyde geçerli olan kural; eldeki malzemeyi dengeli kullanmak, kısıtlı imkanlarla -her an her şey kısıtlıdır diyebiliriz kusurlu evrende- en iyisini ortaya çıkarabilmek. Rüştü Asyalı'yı minnetle anarım mesela. Çocukluğumun kahramanlarından biriydi ve ben yüzünü gençliğimde gördüm.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
Orson Welles uzaylılar dünyayı istila etti diye koca ülkeyi bildiğin ayağa kaldırmıştı yıllar evel. Çok güçlü bir şeydi radyo, biz hiç yetişemedik, FRP ile falan yetindik :).
http://en.wikipedia.org/wiki/Orson_Welles#The_War_of_the_Worlds_broadcast " onclick="window.open(this.href);return false;
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Ben hala iyi bir radyo dinleyicisiyim. Radyo kanallarını, müzik türlerini, dj'lerini, programlarını takip ederim. Tabi eskisi kadar değil ama hala dinliyorum. Arabada falan cd md dinlemem misal. Radyo var aslanlar gibi. En çok özlediğim şey de Kaybedenler Klübü. Gerçek bir radyo efsanesiydi. Dinlemeyenler gerçekten şanssız.
Ben hala iyi bir radyo dinleyicisiyim. Radyo kanallarını, müzik türlerini, dj'lerini, programlarını takip ederim. Tabi eskisi kadar değil ama hala dinliyorum. Arabada falan cd md dinlemem misal. Radyo var aslanlar gibi. En çok özlediğim şey de Kaybedenler Klübü. Gerçek bir radyo efsanesiydi. Dinlemeyenler gerçekten şanssız.
Kent FM benim de en çok dinlediğim radyoydu. Misal Nirvana'yı ilk kez "Lithium" parçası ile bu kanalda duydum ve "olamaz böyle bir parça ve grup" deyip peşine düştüm. Kurt 94'de intihar ettiğine göre 91-92 yılları falandı herhalde. Azıdişi Kerpeteni diye bir program vardı Metal müzik çalarlardı. Kronik grubunun üyeleri sunardı. Aptülika, Kece ve adını hatırlamadığım bir kişinin daha hazırlayıp sunduğu bir program daha vardı. Kafaları devamlı dumanlıydı arkadaşların. Diğer türler için ise en iyi müzikleri Number One FM çalardı.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
Azı Dişi Kerpeteni süperdi ya. Ben de o zamanlar çalan şarkıları kasetlere kaydederdim, öyle geliştirdim müzik bilgimi valla. Şimdiki gibi internete yaz şaak hemen dinle nerdee. Aptülika'nın yaptığı programı hatırlayamadım ama mesela yine o zamanlar kaçırmadığım radyo tiyatrosu kıvamına yakın olan Posta Arabası vardı. Levent Ünsal yapardı onu, çok kral programdı hikayeler müzikler. Ayrıca Türk Radyo tarihindeki en kral drive time programı olan Tekila vardı. Heyt be.