Yeni bir yazı. Genelde burada da zaman zaman paylaştığım fikirlerin daha derli toplu bir şekilde yazıya dökülmüş hali:
http://esekcinneti.wordpress.com/2010/10/21/soyutlamalarla-konusmak-sinema-yapmak/ " onclick="window.open(this.href);return false;
Oğlum yazının kendisi yine kendisiyle çelişiyor 🙂
Diyosun ki Nuri'nin kasabada geçen filmlerini kaç kasabalı anlar, e senin bu yazını okuyan kaç kişi ne anlar?
Ben pek bir şey anlamadım valla. Kim nerden nereye dönüyo anlamadım ki.
Çelişmiyor.
Ben bunu "sizlere" yazdım. Kasabalı, köylü ya da ne bileyim işçiye değil.
Onların yazıya ihtiyacı yok bence zaten. Karışılıklı konuşmaya ihtiyacı var.
Yazıyla falan olacak kadar basit bir iş değil çünkü bence.
Ama Nuri'nin filmini eleştiriyorum çünkü kullandığı hedefle, sonunda vardığı hedef arasında çelişki var.
Nuri de köydeki adama yapmıyor ki filmi, sana bana yapıyor. Onu kastetmiştim. Köylü sadece oradaki tema, senin de yazında olduğu gibi.
Çelişmiyor.
Ben bunu "sizlere" yazdım. Kasabalı, köylü ya da ne bileyim işçiye değil.
Onların yazıya ihtiyacı yok bence zaten. Karışılıklı konuşmaya ihtiyacı var.
Yazıyla falan olacak kadar basit bir iş değil çünkü bence.
Ama Nuri'nin filmini eleştiriyorum çünkü kullandığı hedefle, sonunda vardığı hedef arasında çelişki var.
Benim yazımın teması "köylü vs." değil abi, nerden çıkardın?
Yazımın teması onlarla ilgili soyutlama düzeyinde film yapanlar.
Ben köylüyle ne bileyim, yoksulla, işçiyle vs. irtibat kurmak istediğim zaman çıkartır sazımı türkü söylerim, yazı yazmam.
Hele internette hiç yazmam.
Nuri ve diğerlerinin yaptığı işte ahlaki bir sorun ortaya çıkıyor bana göre.
Al köylüyü yoksulu "alla pulla, kendisine yabancılaştır" ki Türkiye'nin, Avrupa'nın enteli beğensin.
Ben bunu ahlaki bulmuyorum. Bu filmlerinin "benim için" iyi oldukları gerçeğini değiştirmez.
Ama ben filmlerinin sadece benim için iyi olmalarını ahlaki bulmuyorum zaten.
Benim yazımın teması "köylü vs." değil abi, nerden çıkardın?
Yazımın teması onlarla ilgili soyutlama düzeyinde film yapanlar.
Ben köylüyle ne bileyim, yoksulla, işçiyle vs. irtibat kurmak istediğim zaman çıkartır sazımı türkü söylerim, yazı yazmam.
Hele internette hiç yazmam.
Nuri ve diğerlerinin yaptığı işte ahlaki bir sorun ortaya çıkıyor bana göre.
Al köylüyü yoksulu "alla pulla, kendisine yabancılaştır" ki Türkiye'nin, Avrupa'nın enteli beğensin.
Ben bunu ahlaki bulmuyorum. Bu filmlerinin "benim için" iyi oldukları gerçeğini değiştirmez.
Ama ben filmlerinin sadece benim için iyi olmalarını ahlaki bulmuyorum zaten.
Sen yazının merkezine köylünün bilmem neyin hakkını koyuyorsun ve derdini anlatıyorsun, gocunduğun şeyi, o adam da köylünün durumunu alıp kendi derdini anlatıyor. Yani herkes kendini anlatıyor. Sen de kendini anlatıyorsun, derdini bilmem ne.
Nuri de gelir sana ne lan elalemin derdinden der, olur biter panpa. Yani Nuri köylünün filmini çekip köyde mi yaşasın. Sorun ne tam olarak onu bi açıkla 🙂 Ya da köyde yaşamayan adam köylü filmi çekmesin mi? Ya da kötü mü çeksin napsın 🙂
Köylü milletin efendisidir ama bunu köylüye söylemeyin diyor.
Aydınlatıcı, güzel bir yazı olmuş. Yazının can alıcı ve anlamını bütünleyen yeri şurası:
"........Anlattığım sorun yoksulluk ile ilgili bir sorunsa ve ben onu, hiçbir yoksulun bütünüyle kavrayamayacağı bir biçimde anlatıyorsam, bilmem hangi festivalde birilerinin “aman yoksullukla ilgili ne kadar mükemmel bir soyutlama bu! al bu da ödülün!” cümlesini kurmasının benim için her şeyden önce ahlaki bir sorunu vardır. (Bu konunun üretim boyutuyla ilgili kısmına daha sonra değineceğim.) Bu sadece “yoksulluk şöyle şöyle bir sorundur” demektir, yoksullarla ilgili konuşmaktır, oraya geri dönmemek asıl dinlenmesi gerekenleri dinlememek, sorunu estetik hale getirip, çözümsüz bırakmaktır. ...."
Senin daha önce buna benzer yorumlar yazdığını bilerek ve oradan da aydınlanarak bu durumdan ben de bahsetmiştim korsan ile ilgili olan yazıda. Bahsettiğin yönetmenlerin böyle davranmasında ki en büyük etken, bu şekilde filmler çeken Avrupalı yönetmenleri kendilerine örnek aldıkları içindir bence. Mesela Haneke'nin filmlerinin sonları da böyledir. Bir yere bağlamaz, çözüm sunmaz, birdenbire bitiverir. Bkz: "Saklı". Avrupa'nın gelişimine, tarihine bakıldığında, halkın genelinin yavaş yavaş bu değerlerle donandığı, bunları anlar hale geldiği görülür. Orta çağın sefilliğindeki halklar kanlı Fransız devrimiyle uyanışa geçmişler ve sosyolojik anlamda kendilerinin farkına varmışlardır. Yani bugün bir İsveç köylüsü bu filmlerden daha çok tatlar alabilir ve filmi daha fazla kavrayabilir. Bizim bu tür yönetmenlerimizin dramı da burada. Halk yığınları tarafından anlaşılamamak. Sanatın genelinde var bu. Sanatı geç, bir satanist bile bundan dert yanması bakımından aynı kaderi paylaşmaktadır. Yani bu değerlerle bir şeyler ortaya çıkarmak kabul görmek, saygınlık görmek için yetmiyor. Ya bütün bunları toparlayıp, anlaşılır bir şekilde sonuca gitmeniz lazım. Ya da daha basit ve sıradan olmayı göze alıp, halkı aydınlatarak sanat yapmanız lazım. Mesela ideolojik sinema bu yönüyle yararlıdır ve belki de uygulanması gerekir.
Çok güzel bir tartışma konusu. Daha yoğun bir katılımla üzerinden gitmek lazım.
.......
Ama Nuri'nin filmini eleştiriyorum çünkü kullandığı hedefle, sonunda vardığı hedef arasında çelişki var.
Artık NBC gibi yönetmenlerin filmlerine de itirazlar başladı. Çünkü format, piyasaya giren yeni yönetmenlerle birlikte kabak çiçeği gibi açılmaya başladı. "Çoğunluk" mesela. Ben ısınamıyorum bu filmlere bir türlü. "Kara Köpekler Havlarken" tarzı filmler. Gerçekçi olsun diye o kadar kasıyorlar ki, bir türlü gerçekçi olmuyor. O ortamda setin kokusunu alıyorsunuz istemeye istemeye.
Bir eleştiri de şurada var:
"Veysel Atayman, Nuri Bilge Ceylan ve Semih Kaplanoğlu sinemasını deşifre ediyor ve kısaca bize bunu "sanat sineması" diye yutturamazsınız diyor
Yeni mi, Yerli mi? Bizden olan Ne?
Film (metin)-Söz/Yazı
......"
Devamı için: http://www.felsefeforumu.com/viewtopic.php?f=16&t=1849 " onclick="window.open(this.href);return false;
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
Benim yazımın teması "köylü vs." değil abi, nerden çıkardın?
Yazımın teması onlarla ilgili soyutlama düzeyinde film yapanlar.
Ben köylüyle ne bileyim, yoksulla, işçiyle vs. irtibat kurmak istediğim zaman çıkartır sazımı türkü söylerim, yazı yazmam.
Hele internette hiç yazmam.
Nuri ve diğerlerinin yaptığı işte ahlaki bir sorun ortaya çıkıyor bana göre.
Al köylüyü yoksulu "alla pulla, kendisine yabancılaştır" ki Türkiye'nin, Avrupa'nın enteli beğensin.
Ben bunu ahlaki bulmuyorum. Bu filmlerinin "benim için" iyi oldukları gerçeğini değiştirmez.
Ama ben filmlerinin sadece benim için iyi olmalarını ahlaki bulmuyorum zaten.
Sen yazının merkezine köylünün bilmem neyin hakkını koyuyorsun ve derdini anlatıyorsun, gocunduğun şeyi, o adam da köylünün durumunu alıp kendi derdini anlatıyor. Yani herkes kendini anlatıyor. Sen de kendini anlatıyorsun, derdini bilmem ne.
Nuri de gelir sana ne lan elalemin derdinden der, olur biter panpa. Yani Nuri köylünün filmini çekip köyde mi yaşasın. Sorun ne tam olarak onu bi açıkla 🙂 Ya da köyde yaşamayan adam köylü filmi çekmesin mi? Ya da kötü mü çeksin napsın 🙂
Hayır, minimal çekecekse İklimler'i çeksin. Köylü filmi çekecekse de minimal çekmesin.
Atıf Yılmaz gibi çeksin. Çünkü hiçbir köylü Nuri Bilge'nin filmini tam olarak izleyemez. Ama Atıf'ı izler. İzlemiştir.
Ben her şeyi kabul ederim belki, ama kendi hesabıma çalıştığımı kabul etmem.
Nuri de bana "sana ne elalemin derdinden" derse ben de ona ben Marksist'im arkadaş "benim derdim elalemle zaten" derim.
O yüzden sabahın köründe dizi setlerine gidip, set işçileriyle konuşuyor, prodüksüyon asistanıyla konuşuyor sonra gidiyor onların sendiklarıyla konuşuyor, ortamı düzeltmek için, mevzuyu biraz daha eşitlikçi bir hale getirmek için kasıyorum.
Uzar gider konu...
İdeolojik mi bakıyorum? Evet.
Onun içinde de Nuri Bilge'ye pek yer yok.
Ama bu yine de onun "iyi" bir yönetmen olduğu gerçeğini değiştirmeyecek benim için, sadece "doğru" bir yönetmen değil.
Bu arada tüm bu tartışmaların içinde bazı filmlerinden ötürü Reha Erdem'i biraz dışarıda tutmak lazım.
Y
Olum nasıl öyle film çekmesin dersin la 🙂 Şunun gibi çeksin falan. Şaştım. Faşizan bir bakışa kaçmış senin tutumun.
Marks da öyle kitap yazmasın o zaman, ben de ona kızıyorum şu an. Gitsin traş da olsun. Ne öyle armut gibi. Hadi bakalım. Bu da faşizan?
Ya ben derim, film çekmesini engellersem faşizan olur.
Derim, eleştiririm. Bu kadar.
Çeksin filmini o kafasına göre.
Recep İvedik çekilmesin diyenler faşist mi oluyor, ya da Mahsun film çekmesin diyenler?
Yo. Kendilerince fikir beyan ediyorlar, ama çeken çekiyor.
Benim dediğim de öyle bir şey zaten.
Heh. Herkes istediğini istediği gibi çeksin panpa. Sorun yok o zaman.
cCc Reha Erdem - Kosmos cCc