Yeni bir yazı dizisine başlıyorum. Uzun süredir yazmıyordum, ve uzun süredir yazmama sebebim olan yoğunluğum bu yazı dizisinin sıklığını da etkileyebilir, ne kadar sık yazabilirim bilemiyorum.
Sinemaya dair değişmekte, fakat değişirken daha oturaklı olmaya başlamış fikirlerimi paylaşacağım bir yazı dizisi olacak bu.
Fakat basit bir yazı dizisi olmanın ötesinde geliştirmekte olduğum tezimin hem teorik altyapısından beslenecek, hem de almayı umduğum geri-bildirimler sayesinde tezimi destekleyecek bir şeyler ortaya çıkarmayı amaçlıyorum. Bir çekirdekten besleniyor olmasından dolayı da, kendi içinde elbette bir bütünlüğü olacak. Bir tez aşamasında fikirlerin değişmesi normal elbette ki, o nedenle değişen fikirlerim olabilir, çünkü çok eksiğim daha, ama temeli kurduğumu düşündüğümden ve o temelin değişmeyeceğini varsaydığımdan artık başlamanın zamanı geldi diye düşünüyorum.
Bu aynı zamanda bundan sonra bana bir film değerlendirme / film yapma teorisi sunacağından, her filmi, her olayı bu çerçevenin içinden değerlendirmeyi amaçlıyorum. Yani şu dakikadan sonra, bu yazı dizisi dışında benden okuyacağınız şeyler de burada paylaşacağım fikirlerin gölgesinde beslenecek diye umuyorum.
Bir çekirdekten bahsettim, nedir bu? Kısaca ve doğrudan söyleyeyim:
Adına şimdilik, "Kültürel Marksist Devrimci Sinema" diyebileceğim teorik, aynı zamanda pratik olmayı amaçlayan bir fikirler ve eylemler silsilesi... Aslında hiç de yeni olmayan bir amacı, sosyalist bir devrimin ve de düzenin sinemasını yapmak sorunsalına yönlendireceğim sorular ve bulmaya çalışacağım cevaplardan oluşacak. Ve tüm bunların hiç unutulmaması gerekiyor. Çünkü birçoğuna saçma gelebilecek fikirlerin saçma gelmesinin sebebi asıl amacımın saçma gelmesi olacak çoğu noktada.
Bu, bir anlamda çok kendine has, sosyalist olmayanı ilgilendirmeyecek fikirler olarak algılanabilir, fakat kültürel marksizm'in özelliğiyle alakalı olarak temas ettiği noktaların öyle herkese çok da uzak şeyler olmadığı fark edilince biraz daha sempatiyle yaklaşılabilir diye düşünüyorum.
Uzun uzadıya bu teorinin ne olduğunu anlatmaya kalkamayacağım, yazılarımı yazdıkça kendiliğinden şekillenecek bir şeyler ortaya çıkacak diye umuyorum.
Burada amacım sosyalizm'i tartışmak falan değil, ama tartışmak isteyen olursa özgürdür tabi, ama böyle bir tartışmaanın taraftarı olmayacağımı belirtmek isterim, tabi tartışmaların kendisi zaman zaman bunu gerektirebilir, bu da ayrı bir konu.
Neticede olabildiğince çabuk başlamak istiyorum. Bazı yorumlarıma aldığım tepkilerden değişen fikrime yönelik oluşan kısmen de olsa bir merak sezinliyorum, biraz da o merakı karşılamak istiyorum. Umarım çok vakit bulabilirim. Az da olsa, ilgi çeker umarım.
Not: Avatarı bundan değiştirdim. Avatardaki abimiz tezimin en temel teorik esin kaynağıdır. Walter Benjamin.
Daha önceleri bahsettiğin Frankfurt Okulu Ekolünden besleneceksin yani. Hadi bakalım.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
Besleyici olacağı kesin. 🙂
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Daha önceleri bahsettiğin Frankfurt Okulu Ekolünden besleneceksin yani. Hadi bakalım.
Kısmen. Yani o okulu doğrudan sevmiyorum, zaten Benjamin'in bağları da zayıf o okulla.
Ama tabi kültürel teoriye çok fazla şey katmışlardır, o anlamda bir beslenme var.
Benjamin-Bloch-Gramsci temelli olacak.
@Görkem
Çok kavga edeceğiz belki de Görkem. 🙂
Bu da besleycilik demektir sanırım.
Çok kavga edeceğiz belki de Görkem. 🙂
Bu da besleycilik demektir sanırım.
(Her ikisine de)
Olabilir. 🙂
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Beklemedeyiz.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.