- Bir kısa filmci olarak kısa filmi nasıl tanımlıyorsunuz?
Kısa filmci olarak görmüyorum kendimi aslında. Çünkü kısa filmci diye bir şey yok Türkiye'de; çünkü bu işten para kazanılmıyor.
- Demek istediğiniz, böyle bir mesleğin olmadığı mı?
Evet, bir meslek değil bu, bir hobi. Yani öğrencilerin yaptığı, amatörlerin, heveslilerin yaptığı, primitif bir düzeyde kalan bir hobi alanı olarak görüyorum. Yanlış anlaşılmasın, alan böyledir demiyorum. Türkiye'de maalesef durum bu.
bu bir mushraPPa mesajıdır
Mehmet Oğuz Köroğlu
- Peki, sizin için kısa film nedir?
Benim hep söylediğim bir şey var, daha önce de bir röportajda söylemiştim. Yalnızca bir kısa filmin anlatabileceğini anlattığında kısa filmdir diye tekerleme gibi bir şey var. Bu bütün sanat türleri için geçerli olan bir şey aslında. O medyumun, sadece o medyumun anlatabileceği bir şekilde bir şeyler anlatabiliyorsanız, başka bir şeye transpoze edilemiyorsa bu anlattığınız şey;bu ekonomik nedenlerle olabilir, etnik nedenlerle olabilir, aklınıza ne geliyorsa hiç fark etmez, odur. Süresiyle sınırlı değil aslında, 8-10 saatlik kısa film de olur. Bence esas önemli noktası konvansiyonel olmaması. Yani televizyonda gördüğümüz dizilere benzememesi.Maalesef üzülerek onu çok görüyorum. Televizyon dizisi gibi kısa film yapılıyor veya fıkrayı duymuş, etkilenmiş, kısa film yapmış.
bu bir mushraPPa mesajıdır
Mehmet Oğuz Köroğlu
- Kısa filmi iyi yapan ne?
Bu, şiiri iyi yapan ne?Romanı iyi yapan ne gibi bir soru.Zor bir soru.Bilemiyorum,bir fikriniz var mı?Tam olarak cevabı yok aslında Şu iyidir deseydik alırdık,reçeteye göre yapardık.
- Ben daha çok sizin yorumlarınızı merak ediyorum. Mesela bir film çekiyorsunuz, bu film iyi oldu diyorsunuz.Şöyle mi diyorsunuz?Ben burada kendimi iyi anlatabilmişim demek ki bu film iyi.
Evet. Bir de fotoğraf makinenizi elinize aldığınızda, vizörden baktığınızda, fotoğraf çektiğinizde ya da film çektiğinizde , müthiş bir araç var elinizde.çünkü dünyanın anlamını değiştiriyorsunuz.Kalem de öyledir.baktığınız zaman çok önemli bir araç değildir; yazdığımız şeyler ürün olarak da çok değerli değildir.Ama dünyayı başka bir anlama sokar.Birisi için eğer bugüne kadar varolmayan bir kapı açabiliyorsanız, herhangi bir şey olabilir, o güne kadar düşünmediği bir şey, görmediği bir resim, gitmediği bir yer, hissetmediği bir duygu�bunu aktarabiliyorsanız ben ona başarı diyorum işte.
bu bir mushraPPa mesajıdır
Mehmet Oğuz Köroğlu
- Sizinde amacınız bu mu? Bir film yaparken farklı bir dünya yaratmak ve onu insanlara sunmak mı?
Farklı bir dünya diyemem aslında, kendi dünyam.
- Ama onlar için farklı bir dünya.
Evet.
Yabancılaşma mesela. Bu çok ciddi bir sorun. Bu sorunu bir şekilde aşmak gerek ve bende kendimce bu soruna dair bir şeyler yapmak isterim.Ama bir yandan da çekinerek ilerlerim. Çünkü o klişelerden korkarım.Hep belirli göstergeler kullanılır, hep belirli bir tarzla ifade edilir.Dolayısıyla klişeleri anlatmak çok cesurca gelir bana. Çünkü çok farklı bir şey ortaya koymak zorundasınızdır.Bu sizi hiç korkutmadı mı?( ya yapamazsam?) Diğerlerinden ayıran bir yönü olmak zorunda çünkü.
Tam olarak değil.Anlattığınız şeyin bir önemi yok.Klişe bir şeyi anlatabilirsiniz ama o güne kadar hiç görülmemiş bir şekilde anlatırsınız.
bu bir mushraPPa mesajıdır
Mehmet Oğuz Köroğlu
Peki bunu önceden görebiliyor musunuz?
Bunu hissediyorsunuz, inanıyorsunuz.Belki de anlatamıyorumdur. Başkasına sorsanız �yok canım gayet klişe filmler� diyecektir.Ama ben kendi bildiğim,yani sonuçta herkes kendi aklıyla sınırlı,ben kendim hakkında çok da objektif yorumlar yapamam. İlker Canikligil çok iyi filmler yapıyor ya da berbat filmler yapıyor diyemem. Çünkü ben şunu biliyorum.Bence düşünürken de yaparken de yaptıktan sonra da iyi filmler değil,yani buna dikkat etmek lazım,kendime ait filmler yaptığımı düşünüyorum.Ama dediğim gibi,buna inanmak zorundayım.
bu bir mushraPPa mesajıdır
Mehmet Oğuz Köroğlu
Ben yine tekniğe dönmek istiyorum.Teknikle çok fazla oynuyorsunuz. Film tekniği Türkiye�de çok fazla gelişmedi.Gelişmediği için anlaşılması da zor.Bu yönde eleştiriler de almışsınızdır.Elinize yüzünüze bulaştırmak diyeyim korkutmadı mı sizi?
İyi bilmiyorsanız evet, korkmalısınız.Ama böyle bir sorun yok benim için.Dünyada ne oluyorsa takip ediyorum.Yani tekniği çok iyi çözdüm.Tabii bunların bir bedeli var.Geceleri dışarı çıkmıyorum.Eğlenmeye kırk yılda bir giderim.Ya oturup kitap okurum ya da internete giriyorum. Ama bir teknofetişistlikle suçlanma riski her zaman var.O hep vardır zaten.Yani görüntüler güzel ses güzel fakat içerik yok diye suçlanabilirsiniz ki ben de suçlandım zaman zaman.
bu bir mushraPPa mesajıdır
Mehmet Oğuz Köroğlu
Ben yine tekniğe dönmek istiyorum.Teknikle çok fazla oynuyorsunuz. Film tekniği Türkiye�de çok fazla gelişmedi.Gelişmediği için anlaşılması da zor.Bu yönde eleştiriler de almışsınızdır.Elinize yüzünüze bulaştırmak diyeyim korkutmadı mı sizi?
İyi bilmiyorsanız evet, korkmalısınız.Ama böyle bir sorun yok benim için.Dünyada ne oluyorsa takip ediyorum.Yani tekniği çok iyi çözdüm.Tabii bunların bir bedeli var.Geceleri dışarı çıkmıyorum.Eğlenmeye kırk yılda bir giderim.Ya oturup kitap okurum ya da internete giriyorum. Ama bir teknofetişistlikle suçlanma riski her zaman var.O hep vardır zaten.Yani görüntüler güzel ses güzel fakat içerik yok diye suçlanabilirsiniz ki ben de suçlandım zaman zaman.
bu bir mushraPPa mesajıdır
Mehmet Oğuz Köroğlu
- Peki sizin bu değerlendirmelerinizin temelinde gelenekselliğe duyulan özlem mi yatıyor?
Teknolojiyi çok seviyorum.
- Ama bazı şeyleri tükettiğini de söylüyorsunuz.
Evet,kesinlikle.Yani insanlar bence, (70'leri çok kabaca hatırlıyorum.72 doğumluyum.)70'lerdeki kadar mutlu değiller.Bir sürü şey çok kolaylaştı,ama o zaman sanki daha mutluyduk gibi geliyor veya 80'lerde bile nerdeyse,Şimdi çok daha kaotik bir dünya var gibi geliyor.Ama belki de tamamen bir nostalji dediğimiz gibi boş bir şey belki de.Beni götürüp 70'lere koysanız ağlayarak kaçabilirim belki,bilemiyorum.
- Peki tekrar kısa filme dönersek,Türkiye'de kısa film nasıl gelişecek.Ne zaman Türkiye'de iyi kısa filmler yapılacak?
Açıkçası ben onu göremeyeceğime inanıyorum.Şöyle bir örnek vereyim: 2002de Fransa'ya gittik.Clermont Film Festivaline.Dünyanın en büyük kısa film festivallerinden biri.350 bin kişinin yaşadığı bir şehirde yapılıyor.120 bin bilet satıldı,kısa film festivalinde.Ve aynı günler (bu 9-10 gün süren bir festival) şehirde dolaşıp normal sinemalara da bakıyordum.onlara da talep oldukça fazlaydı.350 bin kişilik bir şehir, 120 bin bilet satılıyor ve sinemaya talep halen bitmiş değil.Türkiye'ye baktığımızda Hilmi Etikan'ın festivali yanılmıyorsam 10 bin bilet satıyor,12 milyonluk bir şehirde.Bu tabloyu çizdiğimiz zaman Hilmi Etikan bedavaya satıyor.Fransa'da 2-2,5 euroydu giriş,bu korkunç bir tablo.
bu bir mushraPPa mesajıdır
Mehmet Oğuz Köroğlu
- Genel olarak bir sinema kültürünün olmayışından mı kaynaklanıyor?
Hiçbir şeyin kültürü yok ki.En çok satan kitap bile 500-1000 satıyor. Bestselleri saymazsak, böyle bir ülkede hiçbir şey yeşermez maalesef.Karamsar olmak istemem ama...
- Kısa filmin kısa filmciliğin gelişmesi için bir örgütlülüğün olması gerektiğini söylüyorsunuz.Bu bir gerçek.Ama hemen ardından şöyle bir şey söyleniyor. Bir sektör haline gelmeli.Ben şöyle düşünüyorum:Kısa film bir sektör haline gelirse�
Ölür.
- Evet.
Ve benim dediklerimle tamamen çatışmış olur.Evet ama sektörleşmekle tam olarak o kastedilmiyor galiba.Sonuçta bir şeylerin yeşerebilmesi için birilerinin fedakarlık yapması ve özen göstermesi gerekiyor.Fransa örneğinden gidersek,Fransa dünyanın en büyük kısa film ülkesi.En çok kısa film orada üretiliyor bildiğimiz kadarıyla ve merkezi orası.Amerika�dan çok Fransa.Ne oluyor yılda 500 tane 35 mm, 16 mm, kısa film üretiliyor Fransa'da.Türkiye'de hiç yok bildiğim kadarıyla.Bunlardan bazıları doğal olarak ne yapıyorlar. Uzun metraja geçiyorlar.Teklif geliyor bu insanlara.Bir kısmı tv'lere bir şeyler çekiyorlar. Dolayısıyla bir geçişkenlik oluyor. Yani yeni insanlar kısa film yapmaya başlıyorlar. İnsanlar bir kariyer basamağı olarak görüyorlar.Ben de bir kısa film yapıp şansımı deneyeyim diyorlar.Onların yine bir kısmı yapıyor yine bir kısmı yapamıyor.Onun için bir devir daim mekanizması oluşuyor ve bunların mesela 500 tane film yaptığınız zaman içinden 50 iyi film çıkabiliyor.Ya da 5-10 tane iyi film çıkabiliyor.Ama Türkiye gibi 100 tane film yaparsanız ya da hiç yapmazsınız 35 mm için konuşuyorum.Hiç de iyi filminiz yoktur.Yani o devir daimi siz sağlayamıyorsunuz.Sektörden kastedilen belki biraz o.O devir daimi sağlayabilmek bir takım insanların kısa film yapması,daha çok insanın kısa film yapması, şirketlerin bu işe yatırım yapmaları, yatırım yapmak derken ille para yardımı değil; imkan vermek.Ben 95�te çekmek istediğim filmi telesine etmek istedim.Videoya aktarmak istedim 1200 dolar para istediler.Ben bunu bulup buluşturup verebilirim ama bu çok saçma olur.Ben verebilirim ama bir başkası veremeyebilir.Dolayısıyla bunların bir sisteme oturması yani kime ne kadar destek verilecek; bunlar o kadar boş işler değil ve korkunuzu anlıyorum ama olması gerekiyor.Başka da yolu yok.Yoksa tamamen amatör bir çaba olarak kalır.Film amatörce yapılamayacak kadar zor bir şey.
bu bir mushraPPa mesajıdır
Mehmet Oğuz Köroğlu
- Ama kısa filmi uzun metrajdan ayıran, kendi başına bir alan olarak var eden şey birazda amatör oluşu değil mi?Yoğun bir destek sağlansa bile o ruhunu kaybetmeyecek mi?
Burada varolmakla olmamak arasında bir tercih yapılması gerekiyorsa varolmasını tercih ederim.Dediğinizi çok iyi anlıyorum ve bir noktaya kadar katılıyorum ama ben kendi adıma öyle yapıyorum.Ne destek alıyorum,devletten öğrenciyken destek alıyordum ama onu bir kenara koyarsanız; genelde hep kendim yapmayı tercih ettim.Kimse bana çıkarıp para vermedi.Alet edevat desteği aldım.Ama bu doğru bir metot değil.Bu bizi hiçbir yere götürmez.Ben çok iyi bir film yapabilirim, siz de çok iyi bir kısa film yapabilirsiniz.Ama Türkiye�de kısa film diye bir olguyu doğurmaz, doğuramaz.Doğası itibariyle mümkün değil böyle bir şey.
- Eğer gelişmeyecekse, gelişmezse kendi kendini yok eder.
Zaten öyle şu anda yok.
- Ne söylemek istersiniz, ne yapmak gerekir.
Film yapın derim.Bu işin başka çıkar yolu olduğunu düşünmüyorum.Çok fazla konuşabilirim.Biz Türkiye�de zaten yeterince konuştuk.Oluşumlar kurmaya çalıştık.Hilmi Etikan, ben de bazen kıyısından katıldım.
bu bir mushraPPa mesajıdır
Mehmet Oğuz Köroğlu
- İmkanı yok mu kısa filmcilerin bir araya gelip �tamam devlet desteği olmayabilir.Ama biz hiç değilse bir arada duralım.� gibi bir şey hiç gündeme gelmedi mi?
Sorun şu kısa filmci yok ki Türkiye�de.Kısa filmi yapan insanların % 90-95�i öğrencilerden oluşuyor.Öğrencilerde doğaları itibariyle parasız pulsuz insanlar.Dolayısıyla zaten bir araya gelmemeleri çok bir şey ifade etmiyor.Biz de Hilmi Etikan, ben ve tanıdığım diğer kısa filmciler de zaten hayatımızı bir şekilde idame ettirmeye çalışıyoruz.Hiç birimiz zengin değiliz, bildiğim kadarıyla. Nuri Bilge Ceylan biraz zengindi. O da uzun metraja geçti.Dolayısıyla böyle bir hayat mücadelesinin içinde üç beş kişi bir araya gelir.Ve tamamı geçici olan öğrencilerden bahsediyorum:İlk iki yıl zaten bir şey yapmıyorlar.3. yıl bir şey yapmak lazım diyorlar.4. yıl bir film yapıyorlar.Sonra okul bitiyor ve onlarda bu hayat mücadelesinin içine giriyorlar. N�oluyor TV�ye giriyor, gazeteye giriyor... yapıyor bir şekilde bir daha yapmaz oluyor. Biz 5-6 kişi Türkiye�de demirbaş gibi duruyoruz orada.Ama diğer insanlar devamlı geçim gidiyorlar.Böyle bir yapıda bir örgütlülük kuramayız ki.O zaman bizim çok özveride bulunmamız gerekiyor.İşimizi gücümüzü bırakıp,bir miktar para koyup böyle bir yer açmamız lazım.
bu bir mushraPPa mesajıdır
Mehmet Oğuz Köroğlu
- Uzun metraja geçenleri kısa filmi bir basamak olarak kullananlar diye nitelendiriyoruz. Gerçekten böyle bir araç mı kısa film?
Bence gayet makul, mantıklı ve akıllıca bir davranış. Bu şu demek değil; uzun metraja geçtiler artık bir daha kısa film yapmayacaklarsa o kötü tabii ama sonuçta film roman yazmak gibi.İllaki her kısa film yapan uzun metrajda yapar denilemez.Chris Marker,ünlü fansız kısa filmci,bildiğim kadarıyla uzun metraj yapmadı.Ama 60�ta yaptığı kısa filmleri bugün hala ben öğrencilere gösteriyorum.Bir daha öyle bir şans yok.Ama geçeni de kınamam yani.Oradaki duyarlılığı orada bulduğu bir şeyi uzun metraja taşıyabiliyorsa ne güzel.Ama önce bir kısa film yapayım sonra uzuna geçerim diye yapıyorsanız, onun olacağına inanmıyorum.
- Ama belgesel için bunları söyleyemiyoruz.Belgesel biraz daha profesyonelleşmiş diyebiliriz.Daha kendine özel bir alan,kendi alanını oluşturmuş.Ama belgesel de çok fazla talep edilen bir tür değil. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Belgesel alanını oluşturmuş mu hakikaten? Belgesel konusunda çok cahilim.
- Belgeselcilerin en azından ortak bir duruşları var.Kendi alanlarını daha net belirlemişler. Belgeseli dramadan daha gelişmiş görüyorum.
Türkiye�de gerçeğe talebin fazla olması belgesele de talebin fazla olmasını beraberinde getiriyor.Gerçeği anlatan şeylere talep daha fazla.Gelişmekte olan bir ülke olarak, çok acı gerçekler olduğu için etrafta açlık, yoksulluk, sosyal çatışma vs. böyle ülkelerde öncelik her zaman gerçeğedir diye düşünüyorum.
bu bir mushraPPa mesajıdır
Mehmet Oğuz Köroğlu
- Bizlere önerileriniz nelerdir?
Bol bol film üretmek lazım. Ben ender film yapan bir insanım. Çünkü ancak gücümü toplayabiliyorum. Hem maddi olarak hem manevi olarak.çünkü her film beni yıkıyor.Maddi olarak kazandığım da oldu, ödül kazandığım da oldu.Ama genelde cebimden, oradan buradan harcadım.Dolayısıyla biraz güç toplayıp teknik kaliteyi belli bir standarda oturtup,çünkü artık dünya standardına gelmek lazım. Görüntüsü, sesi her şeyi temiz olacak.İyi filmler yapmak lazım ve bir yerlere göndermek lazım.Dünyaya göndermek lazım.Sadece Ankara film Festivali, İFSAK�a değil.O zaman çok başka bir açılım oluyor.Kültür Bakanlığı bunu henüz anlayamadı ama bu çok önemli. Bir tane Türk Kısa Filminin bile başka bir ülkede gösterilmesi çok önemli bir şey.Çünkü Hamburg�daki, Fransa�daki adam Türk Filmini, Türkiye�yi tanımıyor ama talep de var. Gönderilse gösterilecek ama onu bile göndermek için paraya ihtiyaç var. Sektörleşmek de bunun için gerekli.Sektörleşirsen yurtiçinde ödül almış belli filmleri alır, devlet gönderir.Gönderme masraflarını alır, DVD basar, VHS basar,onu yurtdışına gönderir.Fransa�da bu böyleydi�.? Film Festivalinde her ülkenin standartları vardı.O standartlarda kısa filmlerini tanıtıyorlardı; satmaya çalışıyorlardı; kokteyller düzenliyorlardı.Yani büyük ve yoğun lobi faaliyetleri vardı.Bu işler öyle olmaz:Hadi ikimiz bir araya gelelim,bir film çekelim, dünyayı fethedelim, diye olmuyor.Hayat öyle bir şey değil.Dolayısıyla tıkanılacak yer burası.Gönderemiyorsunuz ya da gönderiyorsunuz oradaki lobiden geçemiyor.Bunlar zor.Ama çok film üretmek lazım.Yani 100 film olmaz, ayıp yani özellikle 25 tane sinema-TV bölümünün olduğu bir ülkede her yıl en azından 1000 tane film çıkmalı, diye düşünüyorum ben ya.
bu bir mushraPPa mesajıdır
Mehmet Oğuz Köroğlu
- Nicelik olarak eminim vardır, ama herhalde...
Tabi belki 10 bin film yapılıyor ama festivallere gelen filmlerden bahsediyorum.Gerçekten ortaya çıkabilecek kaliteli 1000 film çıkmalı ki onların içerisinden 10 tanesi dünyada da ses getirsin.Sonuçta filminizi tanıtırsanız basın da daha çok ilgi göstermeye başlar.Bunlar artsa 10 kişi daha ödül alsa, 20 kişi daha ödül alsa bir kanal der ki getirin bunları yayınlayalım.Şu an o kadar güdüğüz ki yani bir kanala gitsek desek ki son on yılın iyi kısa filmlerinden sana program yapacağız desek, üçüncü bölümde program biter.Kimseyi aşağılamak ya da suçlamak için söylemiyorum.Gerçek bu.Böyle bir durumda da senden kimse böyle bir program yapmanı istemez.Uzattım biraz.İyi filmler yapmak lazım.Bunun yolunu da herkes kendi bulacak.
Teşekkürler�
Röportaj: Zerrin EFE
bu bir mushraPPa mesajıdır
Mehmet Oğuz Köroğlu
ilker abi biraz umutsuz konuşmuş Türkiyedeki kısa film çalışmalarıyla ilgili...
sanırım ff'de yapılan heves kırıcı yorumlar da buradaki durumdan kaynaklanıyor 🙂