Forum

Yönetmen ya da Türk...
 

Yönetmen ya da Türk Sinemasının Makus Talihi

11 Gönderi
8 Üyeler
0 Reactions
2,182 Görüntüleme
(@ayberk-olgay)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

2 yıl kadar önce çektiğimiz ve bu sene kurgusunu tamamladığımız Yönetmen ya da Türk Sinemasının Makus Talihi isimli kısa filmimiz nihayet yayında. 🙂 İyi seyirler dilerim. Sektörel bir konu ele aldığı için yorumlarınızı merak ediyorum.

 
Gönderildi : 23/03/2018 5:39 pm
(@paciente)
Gönderi: 0
 

Yönetmen efsaneymiş. Bana “neden tarkovsky olamıyorum” filmindeki karakteri hatırlattı.
Sevdim filmi. Tüm ekibi kutlarım,

 
Gönderildi : 23/03/2018 7:53 pm
(@spidervis)
Gönderi: 0
Admin
 

Foleye abanmak sizin tercihiniz olsa gerek, daha önceki filmlerinizde de böyleydi. Bana hiç gerçekçi gelmedi, hatta rahatsız oldum çoğu yerde. Mesela girişteki klavye seslerinin laptoptan çıkmadığı bariz belli. O tuşlardan çoğu zaman ses dahi çıkmaz. Dışarda cafede buluşulduğunda ortam sesi gürültüye dönmüş. Sigaranın sesi falan tercih meselesi derim ama yürürken veya araba içindeki ufak hareketlerde bile sürekli haşır huşur elbise sesi dinliyoruz. Adamın üzerinde mikrofon bağlıymış gibi bir his vermekle beraber, seslerin sonradan eklendiği de belli. Keşke gerçekten oyuncunun üzerinde bir yaka mikrofonu falan olsaydı da sadece gerçek sesleri duysaydık.

Filmde hiç müzik olmamasından dolayı da No Country for Old Men'i hatırladım. Yanılmıyorsam jenerik haricinde müzik yoktu ve neredeyse hiç elbise hışırtısı da duyduğumu hatırlamıyorum. En azından dikkatimi çekmemişti.

 
Gönderildi : 24/03/2018 1:41 am
(@bagimsiz)
Gönderi: 0
 

Yönetmen bir çok kişinin tanıdığı ya da duyduğu bir portre içinde. Çok tanıdık olmasından dolayı farklı bir anlatım aradım ama o yola pek gitmemişsiniz. Filmin anlatmak istediği şey anlaşılıyor. Dayak yemesi, tavrının tersliğinden, sette hoş görülüyor ama elin oğlu affetmiyor. Bunalım tavırları, ulvi dertleri var gibi hissedilen ama yüzeysel dertlerinin yansıması. Türkiye'de sevilmeyen ve başarılı görülen yöneticilerin oluşturduğu balonu göstermişsiniz. Üçüncü gözle izliyoruz filmi bu nedenle. Bu adamların ya da kadınların dinamiklerini görmek isterdim. Film portre koymuş ortaya, iyi de olmuş ama biraz yüzeysel kalmış.

Bu arada sevilmeyen yönetici demişken, kurtalacağız yakında inşallah birinden: Ali Koç geliyor 🙂

 
Gönderildi : 24/03/2018 2:09 am
(@ayberk-olgay)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

paciente: Teşekkürler. O filmi bir türlü izleyemedim, merak ediyorum.

spidervis: Ses işleriyle profesyonel olarak ilgilenen biri için haklı eleştiriler yapmışsın. Çoğuna katılıyorum. Yalnız klavyemden gerçekten o kadar ses çıkıyor. Belki senkronu tam tutmamış olabilir. Kafe sahnesindeki gürültülü ortam ise benim tercihimdi. Ne dedikleri anlaşılmayacak kadar gürültülü bir ortam olmasını istiyordum. Mecidiyeköy gibi bir yerde oturduklarını hayal ettiğim için ve İzmir'de öyle bir yer pek olmadığı için görüntüyle çok destekleyemedim ama sesler tam olarak böyleydi kafamda. Sigara üflemesi ve hışırtılar konusunda haklısın biraz yüksek kaldığı yerler olmuş fakat ses tasarımını yapan arkadaş gönüllü olarak çalıştığı için ve bu işleri yaptığında ben başka bir şehirde olduğumdan bazı aksaklıklar olması normal diye düşünüyorum. Yaka mikrofonumuz ne yazık ki yoktu. Keşke olsaydı. 🙂 Eleştiriler için teşekkürler.

Bağımsız: İnan ki The Square filmini izledikten sonra keşke ben de böyle daha boyutlu şekilde işleseydim bu konuyu diye düşündüm. Zaten o filme de bayıldım. Biraz yüzeysel kaldı. Fakat filmin tarzında da bir ironi yapmayı planlamıştım. Yani uzun planlar falan normal benim pek sevdiğim şeyler değil. Tabi dışardan birinin bunu anlaması zor. 🙂

 
Gönderildi : 24/03/2018 3:08 am
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

film, yanlış anlamadıysam, kendi hayatlarına yabancı hikayeleri sırf ödül almak için işleyen yönetmenleri eleştiriyor. bu durumda bu filmi çeken yönetmenin böyle bir yönetmen olduğu sonucuna varabilir miyiz yoksa o da olmadığı yabancı birini mi çekti?

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 24/03/2018 3:52 am
(@desert333)
Gönderi: 0
 

Yüksek derecede ironi mi içeriyor film yoksa ben mi öyle anladım? Sanat filmi yapmak için gerçekte luks hayat içinde yaşayıp köylü insanların odun kırma sahnesini taşrayi ustalıkla kullanarak aslında yabancı olduğu bu hayattan nemalanmaya çalışıyor. Dozu fazla espri içeriyor film diyorum çünkü şu dışarısı soğukken içeride lüks araç içinde üşümemek için klima açan oyuncunun tavrı senaryoyu arabada unutan Nuri Bilge'nin Uzak filmindeki
kasabadan gelenin balkonda soğukta sigara içince içerideki kentinin kapıyı arkasından kilitledigi disaridakinin de girmek için camı tiklatmasini hatırlattı bana. Filmin sonunda alınan ödül gerçek midir yoksa o da bak bu yönetmen tayfası ödülü de hep böyle afilli cümlelerle alırlar bunlar deyip inceden bir igneleme mi? Film ciddi fakat mizahi ögelere ben çok güldüm. E rahmetli Münir Özkul "öyle deme evlat mizah çok ama çok ciddi bir iştir" dediğine göre tebrik ederim.

 
Gönderildi : 24/03/2018 9:50 am
(@desert333)
Gönderi: 0
 

Bu arada yorumları yeni okudum ironi yaptığınızı söylemişsiniz 🙂 Tekrar tebrik ederim.

 
Gönderildi : 24/03/2018 9:55 am
(@paul-newman)
Gönderi: 68
 

film, yanlış anlamadıysam, kendi hayatlarına yabancı hikayeleri sırf ödül almak için işleyen yönetmenleri eleştiriyor. bu durumda bu filmi çeken yönetmenin böyle bir yönetmen olduğu sonucuna varabilir miyiz yoksa o da olmadığı yabancı birini mi çekti?

1(kendi hayatlarına yabancı hikayeleri)
2(sırf ödül almak için işleyen)

Eleştirilen şey 1'den çok 2 gibi. Kendi hayatına yabancı olmayan şeyleri anlatacak insanın ürünleri otobiyografik olur. Dolayısıyla üretilecek şeyler kısa bir ranjda takılıp kalır. Böyle bir eleştiriyi herhangi birinin yapacağını sanmıyorum.

Türk sinemasında festivallerde ödül almak için köy hayatı anlatalım furyası var. Hollywood'da da benzer eleştiriler Oscar bait filmler için yapılıyor mesela. Orada da sosyal meseleleri politik doğrucu şekilde deşen hikayeler veya önemli şahsiyetlerin biyografileri vs. aynı nedenlerle eleştirilir.

Sorduğunuz ilk sorunun cevabı evet olsa, "Yazarın yarattığı her karakter kendi kişiliğinin yansımasıdır." gibi sonuçlara gitmiş oluruz ki, bu pek de mantıklı bir şey değil.
___________________________________
Bu arada ben de filmi The Square'e benzettim. İlginç bir rastlantı olmuş.

 
Gönderildi : 24/03/2018 7:17 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Riskli bir film.
Çünkü eleştirdiği şeyi eleştirebilmek için, kendisi de eleştirdiği şey gibi oluyor. Ama dediğim gibi eleştirebilmek için bunu yapmalı, böyle bir yol seçmiş kendine.

Square'e benzetmek konusu biraz sorunlu, mesajı benzer olsa da, square eleştirdiği şeyi eleştirdiği şeye dönüştürerek eleştirmiyordu, eleştirdiği şeyi yeniden üretmeyen, aksine yıkan, provakatif bir anlatım yolu tercih ediyordu.

Dediğim gibi riskli.
Filmin fikrine katılıyorum, sondaki konuşma o şekilde olmasa daha az göze parmak bir konuşma olsa, hatta konuşma olmasa sadece ödülü alsa film, daha iyi olabilirdi. O kısım biraz fazla direkt işaret ediyor meseleye.

 
Gönderildi : 24/03/2018 9:22 pm
(@ayberk-olgay)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

desert333: Teşekkürler. 🙂

@paul.newman: İkisi de var aslında. İlki daha çok özümsemediği, kafa yormadığı, bilgisinin olmadığı anlamında düşünürsen daha mantıklı gelir sanırım.

KEzzAP: Square konusunda işleniş olarak değil sadece fikir ve karakter olarak bir benzerlik kurmuştum. Zaten konuyu işleyişine özendim demek istedim. Ben de öyle yapmak isterdim yani. Sondaki konuşma olmadan birçok arkadaşa izlettim, az çok bu işlerden anlayan kişiler bile "Eee, yani?" dediği için o sahneyi de çekip ekledim. Yani kimine çok bariz geliyor, kimi hiç anlam veremiyor. Şu haliyle bile birçok insan anlamadı ne anlatmak istediğimi. 🙂

 
Gönderildi : 26/03/2018 11:03 pm
Paylaş: