Forum

PANOPTIKON Short Fi...
 

PANOPTIKON Short Film Teaser

41 Gönderi
8 Üyeler
0 Reactions
5,594 Görüntüleme
(@paciente)
Gönderi: 0
 

Sevdim ben de.
Sonu bana da açık kalmış gibi. Ya eğer bunu dizi olarak düzenlersen ilk bölümden ciddi ciddi sarar valla.
Mevcut konuyu devam ettirmek zor olur mu? Kesinlikle evet ama TR’de ilkler arasına girer.
Beni heyecanlandırdı.
Görüntü yönetimi ve renkler de çok tatlı bu arada.
Sesler de öyle. Söylemeden geçemem spidervis hepimiz için büyük şans.
Tüm ekibin ellerine emeğine sağlık.
Yürekten kutlarım.

 
Gönderildi : 25/02/2018 4:00 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Ya eğer bunu dizi olarak düzenlersen ilk bölümden ciddi ciddi sarar valla.
Mevcut konuyu devam ettirmek zor olur mu? Kesinlikle evet ama TR’de ilkler arasına girer.

Katılmıyorum, kesinlikle ana akım bir iş değil ve o nedenle tutmaz.
Öyle bir hedef varsa diye söylüyorum.
Bu kötü olduğu anlamına gelmiyor.
Belirli bir izleyici kitlesi oluşur o kadar, onun da nicelik olarak az olacağını düşünüyorum.

 
Gönderildi : 25/02/2018 4:20 pm
(@spidervis)
Gönderi: 0
Admin
 

Saygılar paciente hocam. Teveccüh göstermişsiniz.

Katılmıyorum, kesinlikle ana akım bir iş değil ve o nedenle tutmaz.

Bence de tam tersi, aslında bu türdeki işler ana akım oluyorlar. Malum tv'deki aptal karakterlerin, tesadüflerle ve sahte gerilimlerle dolu hikayeleri izleniyor fakat insanların başka çaresi yok. Ya o dizilerden biri, ya da Acun. Akşam evine gelip tv karşına oturan kişi için başka alternatif yok. Seyreden de biliyor karakterin aptallık ettiğini veya mantıksal hataların olduğunu ama üzerinde durmuyor. İzleyici yaş ortalaması biraz daha düşünce netflix gibi platformlara ilgi artıyor. Bu bir kaçış oluyor insanlar için.

Nitekim sıfır bir örneği, normalde çoluk çocuk işi, 3-5 genç aralarında eğlenmişler işte vb. yorumlar yapılıp küçümsenecek bir iş olabilirdi ama olmadı. Dizideki birçok hata izleyici tarafından görmezden gelindi. Farklı bir şey olduğu için sevildi, buna yatırım yapılsın bu çocuklar para kazansın istediler. Geçenlerde gördüm, youtube'daki filmler ve filimler kanalını yapanlar dizi yapmaya da başlamışlar. 4 bölüm seyredebildim. Temeli mantıksız olan, sonrası kolayca tahmin edilebilen çok basit bir iş. Benim ilgimi çekmedi ama aldığı yorumlar %90 olumlu. Ufak bir tartışmada denmiş ki, enes batur veya recep ivedik izleyeceğime bunu izlerim. Yani aslında böylesi küçümsenecek işlerin revaçta olup sarmaşık gibi her yeri sardığı bir dönemde kalbur üstü bir iş yapıp öne çıkmak kolay olmalı. Her insan aynı yemeği yemekten bıkıyor.

 
Gönderildi : 25/02/2018 4:47 pm
(@anonymous)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

teşekkürler yorumlar için. bu dizi olarak planlanmamış bir şey. bundan önce öyle bir şeye kalkıştım siz de biliyorsunuz ama ne vakit ne de insan bulabiliyorum o yoğunlukta bir şey için. burada kimilerini tam olarak tatmin etmemesi finalin zayıflığı olarak görülebilir. bu bence de diziye evrilse ve youtube'a konulsa az bir kitlesi olur. bu da çok normal. artık o mecra için yapacak olursam farklı bir yapı kurarım. üreteceğim şeyin dilinden, coğrafyasından içinde bulunduğum toplumun durumundan ötürü. bunu türk festivallere göndermeyi bile düşünmüyordum yazarken. buradaki insanların olumlu yorumları youtube'da gelecek nicelik olarak fazla olumlu yorumdan çok daha değerli. benim görüşüm böyle.

 
Gönderildi : 25/02/2018 6:05 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Söylemek istediğimi anlatamadım. Ana akım'ı açmak lazım, zira sorun buradan kaynaklanıyor. İçine birçok şeyin girebileceği bir torba gibi bu anaakım ifadesi. Yani ne bileyim Arka Sokaklar da ana akım - La Casa de Papel de. İkisi de çok izleniyor farklı kesimler tarafından, ikisi de ana akım sayılır benim gözümde her ne kadar seyircileri birbirlerinden çok farklı olsalar da. Yani evet ana akım'ın hiç olmadığı kadar çeşitlendiğinden bahsediyoruz aslında. Fakat kalite bakımından, içerik bakımından, teknik bakımlardan farklılıklar arz etseler de, Arka Sokaklar, Enes Batur, La Casa de Papel, Star Wars, Breaking Bad benim gözümde aynı torbadalar. Ve şunu da söyleyeyim ben de bir şey yapacaksam bu torba içinde olmayı tercih ederim. Ama Arka Sokaklar tarafında değil de Breaking Bad tarafında olmayı.

Bunu açıkladıktan sonra ne demek istediğimi şimdi yineleyeyim. Bu film yukarıda geniş bir yelpazede açıkladığım ana akımın dışında bana kalırsa ve öyle olduğu için de çok kısıtlı bir seyirciye ulaşır. Zira farklı bir şeyler izlemek isteyen seyirci de en nihayetinde gidip Bela Tarr, Nuri Bilge Ceylan izlemiyor, (bu kişilerin kemik bir kitlesi var, ve hiçbir zaman popüler bir alternatif olamayacaklar), yine ana akım sınırları içinde tarif edilebilecek şeyler izliyor. Birkaçını yukarıda saydım. Bu filme gelince de ben baya baya, her ne kadar bu laftan hoşlanmasam da, anlaşılmak için kullanacağım mecburen, 'sanat filmi' tarzında bir şey izlediğimi düşünüyorum. Bu sebeple de çok sevemedim. Ve bu anlamda da anaakıma girmez diyorum. İsteyen olursa ne demek istediğimi daha detaylı anlatırım, ama en genel fikrim bu.

 
Gönderildi : 25/02/2018 7:43 pm
(@factotum)
Gönderi: 27
 

JeanG ellerinize sağlık. Teknik olarak gayet başarılı bir film olmuş. Ben, bir Türkiye alegorisi olarak okudum filmi. Ve bu yüzden alegorinin imgelerle değil de konuşularak oluşturulması, benim için filmin değerini birazcık seyreltti. Okumam yanlışsa affolsun. Sesler gayet başarılı olmasına karşın müzik kullanımının fazlalığıyla, hem savaş seslerinin vuruculuğuna hem de oyunculara haksızlık edildiğini düşünüyorum. Bir de gözleyen kameranın yapaylığı ve bu sahnelerin filmin anlatım dilindeki işlevsizliği yüzünden kaldırılıp tekrardan kurgulanmasının bir problem yaratmayacağını düşünüyorum(bu çok kişisel tabii). Son olarak sen görüntü işini bitirmişsin hali hazırda. Daha güzel fotoğraflar aramak yerine artık fotoğraflarla hikaye anlatma üzerine kafa patlatman gerekiyor diye düşünüyorum.

Festivallerde rahatlıkla gösterim alabilecek kalitede bir iş bence. Bunun dışında bir yapımcı tarafından para emanet edilebilecek bir yönetmen olduğunun kanıtı bu iş. O yüzden yabana atma bu işi derim. Tekrardan ellerinize sağlık.

KEzzAP Kurgu ritmi, müzik kullanımı ve hikaye anlatımında konuşmanın ön plana çıkması filmin seyirci için tasarlanmış bir film olduğunu düşündürdü bana. Neden ancak niş bir kitleye gösterilebilecek bir iş olduğunu düşündün? Diyalogların çok göze parmak olması mı? Yoksa ağdalı olması durumu mu? Ya da bambaşka bir şey mi? Düşüncelerini gerçekten merak ediyorum.

 
Gönderildi : 27/02/2018 9:08 pm
(@desert333)
Gönderi: 0
 

Senaryo metnini okuma şansımız var mıdır? Konu ilgi çekici aslında ama kullandığım tabir doğru mu bilmiyorum 'apokaliptik' bir film olmasına karşın çok içeride geçmiş. Savaşın o derin yok ediciligi dışarıda görünen vahşetle anlaşılır bişey olduğundan olsa gerek bir odadaki ağır politik/psikolojik diyaloglar-ambians sanat filmi nitelemesine sebebiyet vermiş diye düşünüyorum. Ben sevdim gerçekten görsel olarak olmuş ve çekici bir film. Kamera arkası, senaryo, teknik bilgi, masa başında kurgu aşaması ekipmanlar vs. gibi bilgilerden ben dahil forum yararlanacaktir. Elinize sağlık

 
Gönderildi : 27/02/2018 10:03 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Bir kez daha izledim.
Kurgu ve kurgu ritmi konusunda aynı fikirde değiliz belli ki.
Filmin alegorik bir yönü olduğu aşikar. Ve belki de en hoşuma giden yönü bu filmin.

Dışarıda, uzaklardan sesini duyduğumuz, ama doğrudan maruz kalmadığımız, fakat buna rağmen varlığı varlığımızı belirleyecek kadar baskın bir savaşın bizleri esir etmesi durumu. Üzerine panoptikon mevzusu da koyularak daha da detaylı bir incelemesi, okuması yapılabilir.
Bir başlangıç fikri olarak çok iyi. Filmin ilk 5-6 dakikasında bu fikir de film de beni tatmin ediyor.

Fakat daha sonra, bu fikrin üzerine aslında çok da yeni bir şey söylemeden, bu fikrin yarattığı hissiyatı genişletmeye, yaymaya çalışan bir 10 dakika izliyoruz. Filmin ritmi haliyle ağırlaşıyor. Zaten çok fazla gidebilecek yerimiz yok. Tek güvencemiz sarılabileceğimiz şey dialoglar. Belki burada bizi dışarıya çıkarabilecek çok kuvvetli bir hikaye anlatılmasına ihtiyacımız var. Dialoglardan istediğimi alamıyorum. Dialoglar bana çok kuvvetli yeni bir kapı açmak yerine, filmin ana mevzusu üzerinde tefekküre zorluyor.
Ama aşılamayan bir eşik var filmde, duvara tosluyor. 5 yıl sonra ilk kez bir insanla karşılaşmış iki insandan daha öte bir şeyler çıkarmak, bir yeni sorunsal, yeni bir düğüm çıkarmak yerine, film var olan sorunsalının etrafında dönüyor, onu daha da derinleştirmek istiyor. İsteyebilir. Ama işte bu filmi genelde, yine sevmediğim halde kullanacağım, buna yeni bir ifade bulmak şart, 'sanat filmlerinin' anlatısına yakın hale getiriyor. Bütünüyle böyle diyemem. Ama o düzeye daha yakın.
Belki de yanlış kategorilendiriyor da olabilirim, ama söylediklerimi söyleme sebebim aşağı yukarı bunlar.

 
Gönderildi : 27/02/2018 10:56 pm
(@factotum)
Gönderi: 27
 

Filmle ilgili söylediğin her şeye katılıyorum. İlave olarak sinemanın bir bilgi(mesela panoptikon'un ne olduğu bilgisine sahip olmayan bir kişi için ona bir şey ifade etmemesi durumu) sanatı olmadığı, aksine bir imge sanatı olduğu kanısındayım. Bu sebeple, bu filmin kesinlikle "sanat filmi" olduğunu düşünmüyorum. Ha! "sanat filmi" demekteki kasıt, bir otör'e öykünen sentetik bir sanat filmi gibi bir şey demekse şayet bu bambaşka bir tartışma konusu olacaktır.

Amerika'daki dizi sektörü ana akımın en başarılı örneğidir sanırım. Bilgi kısmı, tüketicilerinin spekülasyonlar yaratıp diziyi viralleştirmesi için aktif olarak kullanılan yöntemlerden birisi. Gizem kısmı da keza spekülasyonlar yaratıyor (ulan bu adamlar neden burada 5 senedir?). E distopyası temel güdü olarak korkuya da dokunuyor. Görseller bütçe için yeteri kadar güzel. Konuşmalar geçerli düzeyde havalı. Bu coğrafyada tutmayabilecek olması ya da tutması için yeterli bütçe harcanmamış olması, bence bu filmi ana akım olmaktan çıkartmaz. Ve nicelik, %90 güçlü yayıncıların manipüle ettiği bir durum. Mesela Panoptikon MARS grubunun 700 salonda gösterime soktuğu ve gümbür gümbür reklam harcaması yapılan bir film olsaydı ya da Netflix işi olsaydı çok daha fazla kişiye ulaşacağı tartışılmaz.

Aslında tam olarak söylemek istediğim "sanat filmi" tabiri ana akımla bazı durumlarda örtüşebilir. Fakat bu film bir art house'da ya da sinematekte gösterilebilecek imajinel entelektüeliteyi taşımıyor. Fakat para kazandırabilecek bir ana akım iş olama potansiyeli mevcut.

 
Gönderildi : 28/02/2018 8:08 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

işte o kavramı kullanmak istemememin sebebi bu.
" Fakat bu film bir art house'da ya da sinematekte gösterilebilecek imajinel entelektüeliteyi taşımıyor"

Çok haklısınız. Bunu iddia etmiyorum zaten.

Kategorileri boşverelim o halde çünkü gerçekten söylemek istediklerimin önüne geçiyor. Sizin tanımınız gibi yaparsak bi kesişim alanında olduğunu söyleyerek bu hiç sevmedigim, ama tuhaf bir biçimde de kendim açtığım sanat filmi ana-akım bahsini kapatalım. Ben açtım ben kapatıyorum. 🙂

Neticede iyi film, ama daha kapsayıcı olabilir miydi bunu anlamaya sorgulamaya çalışıyorum.

 
Gönderildi : 28/02/2018 12:54 pm
(@anonymous)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Güzel bir tartışma olmuş. Filmin buna vesile olması benim için sevindirici. yorumlar için de teşekkür ederim. Önce desert3333'e yanıt verip oradan ilerleyeyim. Bu film aslında benim artık bir tane çekeceğim deyip eldeki imkanlara göre oluşturduğum bir formül. Senaryoyu buna göre yazdım ve ortaya çıkan senaryoya göre dekor yaptım. Burada tartışmaya sebep olan nokta da aslında benim yazmadan önceki tartışmamın filmi oturttuğu noktadan kaynaklanıyor. O da şuydu; bu film izleyici ve mecra olarak neyi hedefliyor? tr festivalleri olsaydı farklı olacaktı, internet olsaydı farklı olacaktı. benim tercihim uluslararası festivallerdi. planlananın ve nihai ürünün tutarlı olup olmadığı da tartışılabilir. finalin biraz zayıf kaldığı düşünülebilir, ben de düşünüyordum ancak filmin ilgilendiği noktayı içerisi olarak kurdum. karakter oradan çıkıyor ve film için çıktıktan sonrası önemli değil. karakter ve izleyici için önemli. yine de flashback sahneleri koymayı provalar esnasında düşündüm ve sonrasında gerek olmadığına karar verdim. bana biraz süsleme gibi göründü.

Panoptikon bilgisinin bilgi olarak filmde bir işlevi yok. oranın bir panoptikon olup olmadığını bilmiyoruz. bu sadece histerik bir halde yarı bilinçli duruma gelmiş karakterin bir yorumu. benim içinse bir motif. anlatımımı güçlendiriyor, kullanıyorum.

yalnızca diyalog konusunda katılmıyorum ve yanlış değerlendirildiğini düşünüyorum. elimizde sadece diyalog var argümanı çoğu durumda haklı olur ama burada değil. filmin ögelerini yapısına göre değerlendirmek gerek. burada sanat filmi nitelemesine de bu yapı nedeniyle düştüğünüzü düşünüyorum. Demek istediğim şu; film bir odada geçiyor ve durumlar birbirini takip ediyor. bu durumlar mekan ve ana durum çerçevesinde şekilleniyor. dolayısıyla bu durumlar "durgun" durumlar. ritmi düşük olan her sahneye sanat filmi denirse yanlış olur. o filmlerde de böyle durumlar işleniyor. film komple bu durumlardan oluştuğunda duran, bakan adamların filmi olarak niteleniyor. siz sevmiyorsunuz anladığım kadarıyla ama ben seviyorum o filmleri. fakat yaptığımın onunla hiç ilgisi olmadığını düşünüyorum. bu odanın içerisinde zaten durumun niteliğine göre oldukça büyük sayılabilecek olaylar yaşanıyor. ritmin düşmesi yine benim tercihimdi. aksi halde filmin odağı başka bir yerde olacaktı. tekrar ediyorum planladığım şey yurtdışı festivallerdi ve buna göre hazırladım her şeyi. bakış açıma göre.

daha önce de dediğim gibi ben bunun internet ortamında türkçe olduğu için türkiye'de ilgi çekeceğini sanmıyorum. o seyirciyi hedefleseydim başka bir şey yapardım. bir sonrakinde onu yapacağım sanırım.

teknik kısma devam edeyim. a7s kamera ile çekildi. 35, 85 ve 20mm lensler kullanıldı. iki adet icelight ile bütün ışık yapıldı. ses h4n ve rode videomic pro ile kaydedildi. zhiyun crane kullanıldı zaman zaman. ekip de sadece bendim. 🙂 bi elimle boom, diğer elimle icelight tutup monitörden oyunu izledim genelde.

filmin kusurları var, bunlar benim de bildiğim kusurlar ama amacıma ulaştım. bu film beni bir sonrakine taşıyacak.

 
Gönderildi : 28/02/2018 1:27 pm
Sayfa 3 / 3
Paylaş: