İlk uzun metraj filmim Kimse Bizi Konuşmasın'ı paylaşmak istiyorum. Umarım beğenirsiniz.
Filmde epey ilerledim ama internetim yüzünden bitiremedim. İzlediğim kısma kadar gayet başarılı. Bitirince düşüncelerimi daha net yazarım.
Bu arada KDX LUT mu kullandınız? Beyazları yutmuş biraz.
Elinize emeğinize sağlık. Derli toplu gayet güzel film olmuş. İlgiyle izledim. Oyunculuklar da gayet başarılıydı. Özer ve Erol karakterleri sağlam olmuş gerçekten. Hayatın tam içinden.
Erol'un bağlama sahnesini çok sevdim:)
Görüntü yönetimi de ses de iyiydi.
Sadece renkle ilgili biraz sıkıntı yaşadım. Vision (?) ya da KDX gibi bir lut mu kullanıldı? Zaman zaman karakterlerin yüzündeki kırmızılık fazla geldi. Genel olarak beyazlar biraz boğulmuş gibiydi. Tonlar daha çok reklam filmlerinde görmeye alıştığımız tonlar mesela.
Onun yerine kodak film grubundan bir lut ya da doğal tonlar üzerinden mi gidilmeliydi diye düşündüm.
Bu kısmı es geçersek gayet başarılı tertemiz film olmuş. Tekrar ellerinize sağlık.
İlk on dakikasını izledim. Sıradan bir giriş geldi doğrusu ısınamadım da. Bıraktım. Ama görüntü yönetmeni işini bilen biri ilk andan belli ediyor. Ama tek başına bu yeter mi? Seste geçer not aldı benden izlediğim kadarıyla. Şunu belirtiyorum amatör bir iş değil ama sinema salonlarında izlenir mi izleyici biletine para verir mi bunlar çok zor sorular değil. "Syd Field Senaryo yazımının temelleri" kitabında okumuştum. Bunu demeden geçemeyeceğim. Filmin ilk on sayfası yani ilk on dakikasında seyirciyi tuttun tuttun tutamadın geçmiş olsun der. İlk on dakikalık kısım bittiğinde bu adam hakkında geniş bir bilgi ve bir çatışmayla başlamalıydı. Ama ben açılış sahnesi telefon geliyor "bir çatışma doğar mı abi beklentisi" doğuruyor ama o kadarla kalıyor. Çatışma yoksa izlenmede yok. Hikaye beleştir geliştirilmesi de en zordur ama. Başarılar selametle.
Oyunculukları çok beğendim. Sadece önemli rollerdekiler de değil, yan karakterler, sahnelik karakterler, yol tarif eden adam bile iyi oynamış. Ne usta sinemacıların filmlerini görüyoruz, ana karakterlerin dışında çoğu karakter sırıtıyor oyunlarıyla, bu konuda büyük bir tebrik hakediyorsunuz, topluca. Hikaye güzel, tutulacak karakteri olmayan film olması ayrı güzel, durum komedisi gibi bir durum draması türü denebilir belki. Sade ama dozunda anlatımı var, kurgu olarak elinizden geleni yapmışsınız izleyiciyi sıkmamak için ama karakterlerin ve hikayenin oturması için gereken süre her izleyiciyi tutmayabilir. Böyle az örneği olan tür film yapmanın handikapı da ön yargılarla karşı karşıya gelmek olabiliyor. Siz dramayı kötü işleyen, seyirciyi sıkan bir film yapmamışsınız. Neden festivallere filmi göndermediğinizi merak ettim, paylaşılması, arkasında durulması gereken bir film. Filmin edineceği ve sizi taşıyabileceği yer bakımından emeğinizin karşılığını almanızı umarım, tebrikler.
Neden festivallere filmi göndermediğinizi merak ettim, paylaşılması, arkasında durulması gereken bir film. Filmin edineceği ve sizi taşıyabileceği yer bakımından emeğinizin karşılığını almanızı umarım, tebrikler.
Bunu ben de merak ettim.
Elinize emeğinize sağlık. Derli toplu gayet güzel film olmuş. İlgiyle izledim. Oyunculuklar da gayet başarılıydı. Özer ve Erol karakterleri sağlam olmuş gerçekten. Hayatın tam içinden.
Erol'un bağlama sahnesini çok sevdim:)
Görüntü yönetimi de ses de iyiydi.
Sadece renkle ilgili biraz sıkıntı yaşadım. Vision (?) ya da KDX gibi bir lut mu kullanıldı? Zaman zaman karakterlerin yüzündeki kırmızılık fazla geldi. Genel olarak beyazlar biraz boğulmuş gibiydi. Tonlar daha çok reklam filmlerinde görmeye alıştığımız tonlar mesela.
Onun yerine kodak film grubundan bir lut ya da doğal tonlar üzerinden mi gidilmeliydi diye düşündüm.
Bu kısmı es geçersek gayet başarılı tertemiz film olmuş. Tekrar ellerinize sağlık.
Yorumlar için teşekkür ederim. Lut olarak KDX kullandım, aslında biraz da klişe bulmama rağmen kodak grubundan denediğim lutlardan pek tat alamadım diyebilirim. Aslında filmi çekerken ışığı bir çok farklı marka ve kaynaktan kullandığımız için, renkler birbirinden alakasız çıktı. Bir de benim color konusundaki deneyimsizliğim eklenince saturationu azaltıp kdk'le durumu kurtarma yoluna gittim.
Oyunculukları çok beğendim. Sadece önemli rollerdekiler de değil, yan karakterler, sahnelik karakterler, yol tarif eden adam bile iyi oynamış. Ne usta sinemacıların filmlerini görüyoruz, ana karakterlerin dışında çoğu karakter sırıtıyor oyunlarıyla, bu konuda büyük bir tebrik hakediyorsunuz, topluca. Hikaye güzel, tutulacak karakteri olmayan film olması ayrı güzel, durum komedisi gibi bir durum draması türü denebilir belki. Sade ama dozunda anlatımı var, kurgu olarak elinizden geleni yapmışsınız izleyiciyi sıkmamak için ama karakterlerin ve hikayenin oturması için gereken süre her izleyiciyi tutmayabilir. Böyle az örneği olan tür film yapmanın handikapı da ön yargılarla karşı karşıya gelmek olabiliyor. Siz dramayı kötü işleyen, seyirciyi sıkan bir film yapmamışsınız. Neden festivallere filmi göndermediğinizi merak ettim, paylaşılması, arkasında durulması gereken bir film. Filmin edineceği ve sizi taşıyabileceği yer bakımından emeğinizin karşılığını almanızı umarım, tebrikler.
Teşekkürler. Bazı festivallere gönderdim, 4 tane festivale seçildi (birtanesi ertelendi benim şansıma :). En son Antalya Film Festivali Film TMR'ye seçildi. Filmi çekeli bir buçuk sene oldu ve filmin salonlarda gösterilme ihtimalinin pek olmadığını da anladım bu süreçte (aslında başından beri biliyordum ya, neyse...). En son filmin seyirciyle buluşması gerektiğine karar verdim (internet üzerinden filmi tanıtmak da ayrı bir macera olacak), festival falan işlerinden de sıkışmıştım zaten... Cevap beklediğim birkaç festivalin sonucunu beklemeden Youtube'a koydum filmi... O festivallerden de davet alırsak geçici olarak blokeye alır, sonra yine kaldığı yerden devam ederim artık...
İlk on dakikasını izledim. Sıradan bir giriş geldi doğrusu ısınamadım da. Bıraktım. Ama görüntü yönetmeni işini bilen biri ilk andan belli ediyor. Ama tek başına bu yeter mi? Seste geçer not aldı benden izlediğim kadarıyla. Şunu belirtiyorum amatör bir iş değil ama sinema salonlarında izlenir mi izleyici biletine para verir mi bunlar çok zor sorular değil. "Syd Field Senaryo yazımının temelleri" kitabında okumuştum. Bunu demeden geçemeyeceğim. Filmin ilk on sayfası yani ilk on dakikasında seyirciyi tuttun tuttun tutamadın geçmiş olsun der. İlk on dakikalık kısım bittiğinde bu adam hakkında geniş bir bilgi ve bir çatışmayla başlamalıydı. Ama ben açılış sahnesi telefon geliyor "bir çatışma doğar mı abi beklentisi" doğuruyor ama o kadarla kalıyor. Çatışma yoksa izlenmede yok. Hikaye beleştir geliştirilmesi de en zordur ama. Başarılar selametle.
Teşekkürler, filmin ağır ağır yükselen, bol diyaloglu, hikaye ve karakter gelişimini ağırdan alan bir yapısı olsun istedik. Çatışma başta değil, ortalarda ortaya çıkıyor, bu durum da bazı seyirciyi sıkabiliyor... Saygılar.
İlk on dakikasını izledim. Sıradan bir giriş geldi doğrusu ısınamadım da. Bıraktım. Ama görüntü yönetmeni işini bilen biri ilk andan belli ediyor. Ama tek başına bu yeter mi? Seste geçer not aldı benden izlediğim kadarıyla. Şunu belirtiyorum amatör bir iş değil ama sinema salonlarında izlenir mi izleyici biletine para verir mi bunlar çok zor sorular değil. "Syd Field Senaryo yazımının temelleri" kitabında okumuştum. Bunu demeden geçemeyeceğim. Filmin ilk on sayfası yani ilk on dakikasında seyirciyi tuttun tuttun tutamadın geçmiş olsun der. İlk on dakikalık kısım bittiğinde bu adam hakkında geniş bir bilgi ve bir çatışmayla başlamalıydı. Ama ben açılış sahnesi telefon geliyor "bir çatışma doğar mı abi beklentisi" doğuruyor ama o kadarla kalıyor. Çatışma yoksa izlenmede yok. Hikaye beleştir geliştirilmesi de en zordur ama. Başarılar selametle.
Teşekkürler, filmin ağır ağır yükselen, bol diyaloglu, hikaye ve karakter gelişimini ağırdan alan bir yapısı olsun istedik. Çatışma başta değil, ortalarda ortaya çıkıyor, bu durum da bazı seyirciyi sıkabiliyor... Saygılar.
Çoğu fark etmemiştir. Filmin açılış sahnesi 69 saniye sürdü ve tek planda çekilmiş. Long take bir sahne yani. Uzun planların anlatımında başarılısın. Türkler uzun plan pek kullanmaz yapmaz böyle anlatım dedim. Sonra başladın kısa kısa kesmelere sende. Bunu belirtmek istedim sadece.... 🙂 Napıyım uzun planlara hastayım.
Ellerinize sağlık filminizi şimdi izledim @kbkfilm
Oyunculuk iyiydi. Bence KDX-LUT renkleri de iyidi.
Sanırım renklere ilgili ekleyebileceğim şey, set tasarım ve kostümde bitiyor.
Set tasarım ve kostüm bütçe meselesi çoğu zaman.
Fakat resimde gerçek anlamda bir fark yaratabiliriz bu iksininde uyumuyla.
Bu aynı zamanda kadraj seçimlerimizi de etkileyen bir unsur.
Set tamamen çıplak ise görüntü yönetmeninin işi çok zor.
Evet gerçek mekanlarda çekimler yapılıyor, gerçekçi olsun diye.
Fakat sinema bi görsel sanat dalı.
Estetik, renk, uyum, harmoni her sanat dalında olduğu gibi sinemada da çok önemli.
Hemde hikaye diyalog ağırlıklıysa bu sahneleri görsel anlamda zenginleştirmek zorundayız.
Yurt dışında buna "Pope in the Pool" deniyor.
Uzun metrajlı bi film bitirmişsiniz, kolay iş değildir.
Emeği geçen herkesi kutlarım. Başarılar.
Ellerinize sağlık filminizi şimdi izledim @kbkfilm
Oyunculuk iyiydi. Bence KDX-LUT renkleri de iyidi.
Sanırım renklere ilgili ekleyebileceğim şey, set tasarım ve kostümde bitiyor.
Set tasarım ve kostüm bütçe meselesi çoğu zaman.
Fakat resimde gerçek anlamda bir fark yaratabiliriz bu iksininde uyumuyla.
Bu aynı zamanda kadraj seçimlerimizi de etkileyen bir unsur.
Set tamamen çıplak ise görüntü yönetmeninin işi çok zor.
Evet gerçek mekanlarda çekimler yapılıyor, gerçekçi olsun diye.
Fakat sinema bi görsel sanat dalı.
Estetik, renk, uyum, harmoni her sanat dalında olduğu gibi sinemada da çok önemli.
Hemde hikaye diyalog ağırlıklıysa bu sahneleri görsel anlamda zenginleştirmek zorundayız.
Yurt dışında buna "Pope in the Pool" deniyor.
Uzun metrajlı bi film bitirmişsiniz, kolay iş değildir.
Emeği geçen herkesi kutlarım. Başarılar.
Kostümleri genelde sosyo-ekonomik yapıya göre seçtik. Seçtik derken eldeki malzemeyi değerlendirirken yaklaşımımız bu oldu. Mekanlar da "kimden ne bulabilirsek artık" durumu oldu. En çok dükkana özendik, diğer mekanlar için de "daha iyi nasıl gösteririz"e kafa yorduk. Yorumlar için teşekkürler...
100 dklık kısa film olmuş bu uzun metraj değil bence.
İzledim, açıkçası bir bakıp da çıkayım diye başladım ama Esnaf olsun Özer olsun karakter gelişimleri beni tuttu filmde. Pazar sabahını kahvaltı eşliğinde izleyerek geçirdim. Coen biraderlerin A Serious Man filmi geldi aklıma. Ciddiyet arayan bir esnafın hikayesi. Adamı tedirgin eden takıntıları film boyunca onu izliyor, faresi, karısı, takıntısı, çalışanları... Fazla aksiyon yok ama Nuri Bilge Ceylan'ın Kış uykusu'nda ne varsa bunda da o var. O yüzden kısa film olmuş denemez bence. NBC'den farkı ilk film olmasından gelen eksikler ve tabi görselliğiyle, oyunculuğuyla, senaryosuyla onun elbette altında ama oraya doğru gidebilecek ipuçlarını filmde yakaladım. Kış Uykusunda bir Aydın'ın iç dünyası vardı, bol diyaloglu az aksiyonlu, bunda ise esnaf var. Bu yönüyle bile daha orjinal bence. Aydın dünyasına inmek sinema ve romanda klişedir artık. oysa nikah şekeri satan bir adamın iç dünyası ve çelişkileri sadece dizilere has bir konuydu. Uzun metraj filmde hoş olmuş bence. Kış Uykusunda felsefi tartışmalar da vardı. Bir aydın üretemezse köşe yazısı yazar veya suç ve ceza gibi konularda tartışıyordu karakterler. Burda da Esnaflık ciddiyet ister konusu tartışılıyor. 🙂 Felsefi tartışma yok elbette karakterler arasında çünkü aydınlar yok filmde ama kendi içinde elbette bir düşünce var filmde tartışılan. Onlara girmeyeceğim, herkes kendi çıkarımını yapar.
tüm film bir filmin giriş sahnesi gibi. gelişme, sonuç yok filmde. film sadece şunu söylüyo: böyle bi adam var...böyle de yaşayıp gidiyo... bence bu, uzun metraj bi film için yetersiz bi söylem.
yoksa sevdim ben de filmi, ilgiyle izledim. ellerinize sağlık...