Herkesin bildiği gibi, kurgu kavrami sinemanin en büyük buluşlaridan birtanesidir. Sinema tarihi boyunca dünyanin önde gelen taninmiş sinema yönetmenleri (özellikle Sovyetler Birliği'nin yönetmenleri), kurgu kavrami üzerine çeşitli araştirmalar yaparak deneyimlerini sinema dilinde ortaya koymuşlardir. Her yönetmen, kurguyu kendi sanat anlayişi çerçevesinde ele almiş yorumlamiş ve sinema dilinde ortaya koymuştur. İşte bu kisa anlatimdan sonra, burada, SSCB dönemine ait doğru düzgün yönetmenlerin sinemaya kurgu bağlaminda kattiği değerleri, kurgu ve yönetmen ilişkisi bağlaminda anlatmaya çalişacağim (tabi, başka yönetmenlerede değinmek gerek) . Bilirsiniz; kurgu kavrami ni çözmeden sinema yapmak, okuma yazma bilmeden bir kitabin ne anlattiğini çözmeye çalişmak gibi, cahilce bir davraniş olur.
Fatih SELÇUK
Kezzap gelir şidi hepsini büyük yazmışsın diye.
Zamanında az düzeltmedi mesajlarımı, tamamı koyu tamamı renkli bıdı bıdı diye 🙂
Harfleri küçültüp ilettim ben kendisine, düzeltir gelince sanırım :).
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Arkadaşlar uyarıyı yapmışlar zaten.
Yazılarını da bekliyoruz.
Bir filmin kurgusunu birincil olarak yönetmen yapmıyorsa (programı kendi kullanmak zorunda değil fakat emir ondan çıkacak ) o filmin yönetmeni o değildir ...
Sinemayı diğer sanatlardan ayıran şey kurgudur. Kurgu bilmiyorsak içgüdüsel olarak bu işler yürümez...
eraydinc.com
vimeo.com/eraydinc
Çok doğru söylemişsin.
Sovyetler dönemi Rusya'sında sinema adına çok ciddi çalışmalar yapılmış. Vertov, Eisenstein gibi yönetmenler günlerce odalarına kapanıp film üzerine deneme yapmışlar. "Saniye başına düşen kare sayısı kaç olmalı?" gibi bir soru üzerinde bile günlerce tartışmışlar. Sinemanın gelişmesinde çok katkıları vardır.
Bir filmin kurgusunu birincil olarak yönetmen yapmıyorsa (programı kendi kullanmak zorunda değil fakat emir ondan çıkacak ) o filmin yönetmeni o değildir ...
Sinemayı diğer sanatlardan ayıran şey kurgudur. Kurgu bilmiyorsak içgüdüsel olarak bu işler yürümez...
İşte buna tamamiyle katılıyorum, ilginç değil mi eray 🙂
Aynı cümleleri ben kurardım.
Bir filmin kurgusunu birincil olarak yönetmen yapmıyorsa (programı kendi kullanmak zorunda değil fakat emir ondan çıkacak ) o filmin yönetmeni o değildir ...
Sinemayı diğer sanatlardan ayıran şey kurgudur. Kurgu bilmiyorsak içgüdüsel olarak bu işler yürümez...
İşte buna tamamiyle katılıyorum, ilginç değil mi eray 🙂
Aynı cümleleri ben kurardım.
İşte buna sevindim yoldaş 😀
eraydinc.com
vimeo.com/eraydinc
Kurgunun k'sini bilmiyorsam, en yakın arkadaşıma bir hikayeyi anlattığım gibi filmi yaparsam. Ardından kurgu odasına girmez filmi güvendiğim birine teslim edersem. Bu iş yürümemiş mi oluyor, yoksa film benim olmamış mı oluyor ?
Bir kısa film gösterimine gitmiştim 3 kısa film çekmiş ve muhtemelen iyi niyetli birisine mikrofonu vermişler. Bu arkadaş "storybordsuz bu iş olmaz" diyordu. Bu işin nasıl olacağını öğretmeye kalkan arkadaşımız pek çok şey daha söyledi. Kendi söylediklerini başkasından duysaydı, "bu iş böyle olmuyormuş demekki story çizmem lazım" mı diyecekti ?
Haydi gelin sinemaya, sanata kurallar koyalım. Etrafını kalın çizgilerle çizelim, bu işi böyle yaparsak daha iyiye gider, böyle yapmazsak olmaz diyelim. Biz mi karlı çıkarız ?
Yemeği ben yapmaya karar verdiysem ama yaprak sarmasını annem sarıp tencerelere doldurduysa ,ben sadece pişirdiysem,o yemeği ben mi yapmış oluyorum ??...
eraydinc.com
vimeo.com/eraydinc
Benim görüşüm kısaca şurdan kaynaklanıyor.
Filmin kurgusu masada değil, büyük ölçüde film çekilirken yapılır. Akılda, yönetmenin aklında. Ama bilinç demiyorum bak akıl diyorum. Bu aklın bilince dönüşmesi için aklın kurgu yaparken masada olması gerekiyor.
Yani benim deneyimlediğim budur. Ötesi manalı gelmiyor.
Yönetmen dediğimiz kişi, çektiği filmin herşeyine hakim olması gereken ve de olabilen kişidir. Herşeyi bizzat yapmaz mutlaka ama neyin nasıl olması gerektiğini bilir. Kendisi yapmadığı şeye de karışabilir (ki bu genelde can sıkar ama olması gereken budur). Kurgu ise bunun biraz daha ötesinde birşeydir.
Bir filmin yapımında görev alan hemen herkes için bu başlığın benzeri açılabilir ama bence hemen hepsi için de benzer şeyler söylenecektir. Kurgu için de aynı şey söyleyebilir:
1- Kötü ekip yönetmenin istediklerini/beklediklerini gerçekleştiremeyen ekiptir.
2- İyi ekip yönetmenin istediklerini/beklediklerini gerçekleştirebilen ekiptir.
3- Çok iyi ekip yönetmenin istediklerini/beklediklerini geliştirebilen ekiptir.
İŞte kurgucu, ekibi, kötüden iyiden "çok iyi"ye çekmede görüntü yönetmeniyle birlikte başı çeken ikinci isimdir. Yönetmene fikir vermede, yönetmeni yönlendirmede akla gelecek ilk iki isimden biridir. Mutlaka yönetmen filmi kafasında çoktan çekmiş, yönetirken sette kurgulamıştır. İyi kurgucu yönetmenin istediği aynen yapabilir ama mutlaka yönetmene çeşitli seçenekler sunabilmelidir. Sonuçta kararı yine yönetmen verir belki ama yönetmen için hiçbir ekip elemanı bu iki isim kadar önem arz etmez.
Filmini çekip, güvendiği kurgucusuna verip, "sen işin yap, sonuca birlikte bakarız" diyen yönetmenlerde vardır belki. Ama bence kurguda yönetmenle kurgucunun bilikte oturup içeceklerini alıp işe girişmeleri en iyi sonucu verecek yöntemdir.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Kurgu nedir? Kurgunun ne olduğunun aşağı yukarı herkes bilincinde diye düşünüyorum: Örneğin deniz kenarında yürüyen bir insanın çekimi yapılacak. Güneş yeni doğmakta ve bir Temmuz ayındayız, Yürüyen insanı tam olarak 4 kamera simultane (eş zamanlı çekmekte) kameranın biri arkadan, ikincisi önden, üçüncüsü deniz tarafından, dördüncüsü dağ tarafından çekmekte. Yani bu kişinin aynı anda 4 farklı kamerayla aynı anda çekimi yapılmakta. İşte yönetmen bu çekimleri alır, kafasında yarattığı anlam yani storyboard yani tiyatroya göre tamamlanmış optik yorumu yada kendi tekniği neyse ona göre, görüntü seçimini yapıp, seçtiği görüntüleri birleştirir ve kendi anlamını yaratır... yönetmen belki bize güneşin doğuşuna karşı yürüyen birini gösterir, belki güneşi arkasına alan birini gösterir, belki güneşin doğmasına rağmen dünyayı red eden bir inançsızı gösterir... anlam yaratamak size kalmış...
Kuleshov etkisi bile kurgunun gücünü ortaya koyar. Minimal sinemanın bile en önemli silahıdır kurgu ama öyle kolay kolay kavranacak bir şey değil (ben kavradım anlamında demiyorum). Hakikaten bambaşka bir dünya..
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.