Genç bir arkadaşımız bana "kurgu öğrenmek, bu alanda kendimi geliştirmek istiyorum, hangi programı seçmeliyim" sorusunu sordu. Eğitim almayı da düşünüyor ancak ilk etapta ucundan başlamak istiyor. Ben bu soruya cevabı bu forumda vermek istedim, bunun iki sebebi var. İlk sebebi benim bu alanda bir uzman olmamam. Verebileceğim cevap olsa olsa ancak felsefik ve genelgeçer olabilir, ancak bu başlığın altına beni de düzeltecek, bu soruya daha sağlıklı ve teknik cevaplar verecek çok daha yetkin forum sakinleri var. İkinci sebep, kendisine yüz yüze cevap verme fırsatım olmadı, aslında iyi bir şeye vesile oldu, bu soruyu merak eden başka insanlar da olabilir, bu başlık onlara da ışık tutabilir, söz uçar, yazı kalır ne de olsa. Cevabı kendisine hitap eden bir formatta yazacağım.
Bu biraz aslında "hangi kamerayı almalıyım" sorusuna benzeyen bir soru. Kendimce cevaplayacağım. Zaten en bilinen, en profesyonel 6 program var, her biri için de ayrı ayrı başlık açılmış durumda forumda: Premiere Pro, DaVinci Resolve, Final Cut, Avid, Vegas ve Edius. Aslında yaşadığın ülkeye ve çalışacağın sektöre göre vermen gereken bir karar bu. Türkiye'de televizyon sektöründe Edius çok yaygın kullanılırken, Hollywood'da Avid çok yaygın kullanılıyor. Ancak bunun tabii ki evrensel bir dili var, o da an itibariyle Premiere Pro. Herkes tercih etmiyor, ancak herkes biliyor, çünkü genele vurduğunda (video ile işi olan tüm sektörel iş kollarına) en yaygın kullanılan program o. Dolayısıyla bir kere eğer post-prodüksiyon üzerine bir kariyer inşa edeceksen, Premiere Pro'yu kesinlikle öğrenmen lazım. Ona ek olarak öğreneceğin ikinci bir program, seni tercih edilme sebebi yapar; ya da kendi projelerinde, kısa filmlerinde falan Premiere Pro'yu tercih etmiyorsundur, atıyorum DaVinci seviyorsundur, ek olarak onu öğrenip kullanırsın. Bu arada bu zamanla da çok ilgili bir konu. Bundan 10 sene önce kesinlikle Premiere Pro bu kadar kullanılmıyordu, belki 10 sene sonra herkes Final Cut ya da henüz piyasada olmayan yeni bir programı kullanıyor olacak, ancak sen bugün bu konuya kafa yoracağın için, Premiere Pro ile başlaman gerekiyor. Bu arada yanlış anlama, Premiere Pro benim özellikle sevdiğim, kullandığım ya da tavsiye ettiğim bir program değil, şu an seni ve senin durumunda olan insanlar için önerdiğim yol.
Mesela fotoğrafçılık kariyeri için konuşalım, mantığı daha iyi anlarsın; Capture One (ne olduğunu bilmiyorsan araştır) kullanmayı biliyor olman çok faydalı olabilir duruma göre, ancak Photoshop'a ek olarak biliyorsan bir anlamı var. Photoshop, fotoğraf konusunda "endüstri standardı" olarak kabul ettiğimiz program olduğundan, kurumsal ya da freelance kariyer yapan her profesyonel fotoğrafçının bilmek zorunda olduğu program. Bir firma ortamında ya da bir proje üzerinde başka fotoğrafçılarla freelance çalışırken sana "al kardeş devam et buradan" diye Photoshop dosyası (PSD) yollayacaklar çünkü. Eğer bir firma ya da proje için bir eleman seçilecekse, iki aday arasında kalındıysa, bu adaylardan biri "% 70 Photoshop ve % 100 Capture One" bilirken, diğeri "% 100 Photoshop ve % 0 Capture One" biliyorsa, her zaman ikinci aday seçilir. İstisnalar olabilir, ancak çoğunlukla ikinci aday seçilir. Dediğim gibi, bu da bir kariyer örneğiydi, hobi amaçlı ya da sanatsal amaçlarla ya da kendi adına çalışan biriysen, istersen Photoshop hiç kullanma, sayısız alternatif var; hatta hiç program kullanma yapabiliyorsan, tamamen sana kalmış.
Bu arada ben kurumsal bir kariyer çizmek istediğini varsayarak tavsiyelerde bulunuyorum. Kendi adına çalışacaksan (ticari ya da sanatsal), işini görecek asgari programla başlamanı, o program sana yeterli gelmediğinde daha profesyonel bir seçeneğe yönelmeni şiddetle tavsiye ederim. Bazı insanlar gerçekten hem sanatsal hem de ticari projelerinde inanamayacağın kadar basit programlarla hayatını rahatça sürdürüyor. Eğer sen de bu kategoriye giriyorsan (ya da gireceksen), ilk etapta dipsiz kuyu olan profesyonel programlardan 3 basit nedenden ötürü uzak dur.
1) Program profesyonelleştikçe fiyatı artıyor. Kullanmayacağın özellikleri olan bir programa gereksiz bir para ödemene gerek yok. "Korsan yüklerim" diye düşünme, getirisinden çok götürüsü olur sana; bu sözüme inan. Bedava diye bir şey yok, farkında olmadan en az programın ücreti kadar parayı dolaylı olarak senden çıkarıyor dünya düzeni. "Burası Türkiye, cezası mı var sanki" deme, sen farkında olmadan bilgisayarının içine edecek o korsan.
2) Program profesyonelleştikçe karmaşıklaşıyor ve öğrenme süresi uzuyor, özellikle bu işlere yeni başlayan, yeni ilgi duyan insanlarda bir bıkkınlık, bir soğuma yaratabiliyor. Programı açıp, tek bir tık atana kadar önce saatlerce YouTube eğitim videoları izlemek zorunda kalabilirsin.
3) Program profesyonelleştikçe, çalışacağı bilgisayar da profesyonelleşmek zorunda kalıyor. Üst düzey bir program için yine üst düzey bir bilgisayar satın alman gerekecek, bu da çok ciddi bir maliyet.
Alternatifleri sorabilirsin, çok sayıda var. Corel, Cyberlink, Magix, Wondershare, Pinnacle, Movavi gibi markaların programları var. Aşağı yukarı hepsi de birbirine benzeyen programlar. Bu tarz programların çok belirgin bir dezavantajı da var tabii ki. Ondan bahsedeceğim şimdi. Post-prodüksiyon kurguyla bitmiyor. Profesyonel olarak "editör" olacaksan, renk ve ses düzeltmeleri/düzenlemeleri de yapman gerekecek, o yüzden üç ayağı olan (kurgu-ses-renk) bir program seçmen gerekiyor, Premiere Pro ve DaVinci Resolve gibi profesyonel programlar böyle zaten. Ama demin saydıklarımda renk ve ses seçenekleri çok sınırlı. Daha çok giriş seviyesi ya da yarı-profesyonel programlar olduklarından, bu markalar "meraklısına" ekstra/ayrı olarak ses ve renk programları sunuyorlar; onlar da zaten çok profesyonel olmadığı gibi, üç işi tek bir programda halledene kadar, üç ayrı programda halletmene neden olup, hem öğrenme sürecini hem de iş akışını yavaşlatıyor.
Farz edelim ki sen Premiere Pro ya da DaVinci uzmanı oldun, bir firmada maaşlı işe başladın, sana dediler ki "kardeş hoşgeldin de bizde herkes Vegas kullanıyor". Olmaz böyle bir şey de, haydi diyelim oldu, yine sorun değil; çünkü prensipler aynı olduğu için kısa sürede arayüze alışırsın, dünyanın sonu değil. Çok iyi BMW yarış arabası kullanan birisi, bir gün altına Audi yarış arabası verildiğinde afallamaz; kısa sürede onu da çok iyi kullanır; çünkü kendisi bir kere profesyonel yarışçıdır. Ya da daha sektörel bir örnek vereyim, çok iyi Nikon kullanıyorsun ama hayatın boyunca başka marka makine kullanmamışsın; işe girdiğin yer de Canon kullanıyor sadece; alışman ne kadar sürer? Çok sürmez bence.
Bu arada duruma, isteklerine ve kariyerine göre üç ayaklı bir kurgu programına ekstra olarak bir görsel efekt programı da öğrenmek ve kullanmak isteyebilirsin. Bence bu da önemli bir konu. Premiere Pro için (uyumlu olarak) After Effects, DaVinci Resolve için (uyumlu olarak) Fusion gibi... Çünkü artık herkesten çok var ve farkı yaratacak olan şey çeşitlilik, çok yönlülük.
Belki de en önemli konu zaten fark yaratmak. O da zaten zanaatkar ile sanatkar arasındaki fark; yani yaratıcılık. Çünkü şu an öyle bir piyasadayız ki, gerçekten elini sallasan editöre, grafik tasarımcıya çarpıyor, herkes her programın uzmanı ama çoğu insanda yaratıcılık yok. İnşaat işçisi gibi önüne konan işi standart bir kalitede ve çok ucuza yapma moduna girmiş bir yığın yaratıldı piyasada. 10 liraya firma logosu tasarlayan da var, 100-200 liraya katalog hazırlayan da var, 200-300 liraya kurgu yapan da var; hem de dolu var. Teknik öğrenmekte bir şey yok, öğrenilir; onun üzerine ne koyacağın önemli. Yoksa sadece teknisyen olursun. Tekniğini öğrenen herkes düzgün senaryo yazabilir, peki hikaye yazabilir mi? O bambaşka bir konu işte. Çok iyi bir hikayesi olan, gerekirse öğrenir senaryo yazma tekniğini kendisi yazar, gerekirse teknisyen gibi yaşayan ve çalışan bir senarist bulur, verir kaç paraysa, ona yazdırır. Bence ilk etapta sen herhangi bir gömlek seç, sana arayüzü güzel gelen, rahat gelen... Haftalarca kendini parçalayana kadar yarım saatte uzmanı olacağın bir program seç, tamamen yaratıcılık çalış. O seçtiğin gömlek sana dar gelince (gelirse), o zaman git değiştir.
Ben mesela renk ya da ses düzeltmesi/düzenlemesi bilmiyorum; biliyorum da çok asgari derecede biliyorum. Öğrenebilirim, öğreniyorum da son zamanlarda biraz, ancak öğrensem de kendim yapamam, çünkü ilgilenmem gereken başka bir sürü iş ve sorumluluk var; dolayısıyla bir iş teslim edeceğim zaman kaba kurgusunu, montajını kendim yapıyorum, elimin altındaki freelance renk ve ses bilen arkadaşlara yolluyorum; onlar bana bitmiş işi geri gönderiyor. Ne benim gibi ol, ne de bu bahsettiğim arkadaşlar gibi... Kendini öyle bir yere konumlandırmaya çalış ki, hedefini öyle bir noktaya koy ki, insanlar "bize editör lazım" demek yerine, "bize o lazım" desinler. Biliyorum söyleyince hem havalı hem de inandırıcı olmayan klişe bir algı yaratıyor, ancak biraz o çizgide olmak lazım.