"Adam olmadığı için insanlığa vekâlet ediyordum."
İletişim Yayınları'ndan 708 sayfalık bir keyif. 1970'te TRT'nin açtığı yarışmadaki jüri üyelerinden birisi "484 sayfalık bir emeğin ve tutkunun en açık belirtisi" olarak nitelemiş Atay'ın el yazmasını. Aldığı ödülle birlikte, bugüne kadar etkisini devam ettiren enfes bir kişisel yolculuk kitabı. Turgut Özben'in, Selim Işık'la ve aslında onun nezdinde kendiyle olan çatışması, çarpışması. Kendini arıyor Turgut. Küçük burjuvalığı hatırlatılmış ona. Ama nasıl? Turgut farkına mı varıyor? Ya Selim? Turgut'un hiç sahip olamadığı arkadaşı, hem de arkadaşı olduğu halde sahip olamadığı arkadaşı Selim. Ne yapmış? Kaç yaşına gelmiş, elinden bir şey gelmemiş mi? Turgut neden Selim'in peşinde? Dediklerine göre Selim'in bu hayata bırakabildiği tek şey sadece bir kelimeymiş. Başarabildiği, ürettiği ve insanlara armağan ettiği tek bir şey; Turgut'un dahil olmak için yanıp tutuştuğu, mahkemelere başvurduğu, dilekçeler yazdığı bir şey. Turgut'un, canım insanları, canım Selimliği; bütün hayatı boyunca konuşan ama sonunda ortaya sadece tek bir kelime çıkarabilen Selimliği: Tutunamayanlar, kelimesini.
"Sen birden çökeceksin Selim. Çünkü neden? Çünkü için boş senin. Birden, kollarımın arasında için boşalarak; birden üçüncü boyutunu kaybedip bir düzlem olacaksın ve ben de seni duvarda bir çiviye asacağım."
Neden bilmiyorum ama bu kitabı 200 küsürüncü sayfasına kadar okuyup bıraktım. O vakte kadar da 3 kere duvara atıp fırlatma isteği gelmişti içime ama kitap arkadaşın olduğu için atamamıştım. Sevememiştim..
Neden bilmiyorum ama bu kitabı 200 küsürüncü sayfasına kadar okuyup bıraktım. O vakte kadar da 3 kere duvara atıp fırlatma isteği gelmişti içime ama kitap arkadaşın olduğu için atamamıştım. Sevememiştim..
Tüh. Keşke biraz daha sabretseydin diyemiyorum zira 200'e kadar gelip de sevmediysen artık sevmen zor olur. Belki bu sana ilham olur bir daha denersin 🙂
Çok severim...
Hayata bakışımı değiştiren kitaptır...
Lise'de okumuştum...
Sanırım ben hayata bakışım değiştikten sonra okuduğum için sevmedim. Yeni bir şey görememiştim kendi adıma.
Ama okuyacağım herşeye rağmen. Okuyan arkadaşlar etraflıca tartişirlarsa bende feyz almaya çalişirim.
Yusuf Atılgan babadır 🙂 (Yapma mayk reklam kokan hareketler bunlar.)
Yusuf Atılgan'ın bir kitabını uzunlaştırma projemiz var bir arkadaşla. araya sıkıştırayım dedim.
Ama tutunamayanlar candır. Candan da ötedir. Ben biraz erken yaşta okuduğum için kendi aydınlanmama büyük etkisi olan bir kitaptır. bir romandan öte içindeki ufak hikayelerle zenginleştirdiği yapısı sizi çok daha farklı yerlere götürür.
ama Tutunamayanları ben de çok zor okumuştum. payitaht'ın dediği gibi çoğu yerde kitabı bıraktığım oldu. ama bitirmeyi başardım. Ki belli bir sayfadan sonra kitabın sizi içine alması okumasını kolaylaştırıyor.
kitap hakkında uzun bir yorum yapabilmem için tekrar okumam gerekli. Çünkü 12 sene oldu okuyalı.
Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...
Yusuf Atılgan'ın bir kitabını uzunlaştırma projemiz var bir arkadaşla. araya sıkıştırayım dedim.
Canistan mı?
Ama tutunamayanlar candır. Candan da ötedir. Ben biraz erken yaşta okuduğum için kendi aydınlanmama büyük etkisi olan bir kitaptır. bir romandan öte içindeki ufak hikayelerle zenginleştirdiği yapısı sizi çok daha farklı yerlere götürür.
ama Tutunamayanları ben de çok zor okumuştum. payitaht'ın dediği gibi çoğu yerde kitabı bıraktığım oldu. ama bitirmeyi başardım. Ki belli bir sayfadan sonra kitabın sizi içine alması okumasını kolaylaştırıyor.
kitap hakkında uzun bir yorum yapabilmem için tekrar okumam gerekli. Çünkü 12 sene oldu okuyalı.
Lisedeyken ya da ortaokuldayken okunan bir kitabın, hele Tutunamayanlar gibi bir kitabın, verebileceği en büyük keyfi alabilmek için, belirli aralıklarla birer kez daha okumak faydalı olabilir. Ben 1 yıl arayla okudum, bu sonuncusunda, öncekinde hiç almadığım çok tuhaf bir zevk aldım.
İlk okuduğumda kendimi Selim yerine koyup okumuştum. Yani ilk sayfadan itibaren, durumun öğrenilmesinden itibaren "Ne yaptı Selim? Nasıl oldu Selim? Nereye Selim?" sorularını sordum. Kitabı ilk okuduğumda, yani bir sene önce, askerdeydim. Acemilikte ve ondan sonra usta birliğinin ilk iki ayı boyunca Tutunamayanlar'ı okudum. Hattâ acemilikteki üsteğmenin "sakıncasız" onayıyla okumuştum 🙂 Usta birliğinin ilk 15 günüyse, anlatamayacağım kadar karanlık bir dönemdi yazık ki. O arada, bu kitap ve bu Selim, öyle büyümüştü ki gözümde, tutunmak için Tutunamayanlar'dan başka bir dayanağım olmamıştı. Selim diyip duruyordum, onun gözüyle görmeye çalışıyordum. Kitabın içindeki Selim öyle bir karakterdir ki, onunla ilgili ilk olayı duyduğunuzda artık siz Selimsinizdir. Sizi hemen alır, kabul eder, asla reddetmez. Selim, hiç kimseyi reddetmez. Bunu hissedersiniz. Selim'in canım insanlarını, onun canını çok yakından hissedersiniz. Mühendislik bulaşmışsa eğer bir yerinize, Selim size daha bir yakın gelir. "Öldüğümde mezar taşına 'burada insanlara başka türlü hayran biri yatıyor yazın bari'" diyen bir Selim'e tutunabilirsiniz; içindeki ironiyi sezdiğinizde bambaşka hissederek.
Aradan bir yıl geçti, askerlik bitti, kitabı tekrar elime aldığımda artık Turgut Özben'dim. Selim, İzmir'deki kışlamda kalmıştı. Orada beni kurtardı, bein aldı, yalan değildi elbet ama zaman geçti, değişti biraz daha ve şimdi Turgut için düşünüyorum. Turgut, diyorum, niye bu saate kadar bekledin? Neydin Turgut, ah Turgut! Selimle aralarındaki ilişki neydi, benimle yapsan ne yapardın Turgut? Bunları soruyorum. Yani soruyorsunuz. Çiçekçilerin ve kitapçıların, özel insanlardan seçilmesi gerektiğini düşünürken Turgut, evet Turgut diyorsunuz, haklısın. Kitap alırken yanına yaklaşmayan tezgâhtarı sevmesini seviyorsunuz, evet Turgut, ben de nefret ederim yanıma yaklaşıp "şöyle bir şey var" diyen kitapçılardan, diyorsunuz. Bir anda ağzından çıkan "Seviyorum sizi insan kardeşlerim. Durup dururken seviyorum işe, sevip duruyorum. Kollarımı açıp bütün insanlığı kucaklıyorum. Papatyalar gibi sizi koparıp göğsümde tutmak istiyorum" diyişini, göğsünüze vura vura, ah Turgut, ah be Turgut, diyorsunuz. Turgut Özben, mühendis, evli ve iki kız babası Turgut, nereye ulan Turgut, diyorsunuz. Aman konuşturmayın beni daha fazla.
"Canistan mı? "
Hayır Ali. Aylak Adam. Kitaba henüz başladım. Ve arkadaşım bana uzunlaştırmak için yaptığı çalışmaları verdi. Kitap oldukça "monolog". Uzunlaştırmak da oldukça zorlayacak. Ama kitabı bitirmeden ve notları okumadan tam da bir şey diyemiyorum.
Bu arada sen tutunamayanları baya bir içselleştirmişsin. Ki bunda hayatının kalabalık içindeki en yalnız dönemlerinde bu kitabı okumanın büyük etkisi var. Benim okuyuşum bir nevi 16 yaşın "hayat çok boktan" lan "velet"liğinden ileri geliyordu. Ekmek elden su gölden bir çağda bu kitabı okuyup da içselleştirmek oldukça zordu. Ama dediğim gibi kitap aydınlanmamın büyük mihenk taşlarından birisidir. Ki şu anki kalabalık içindeki yalnızlığımda bu kitabı tekrardan okumam ihtiyaçtan ziyade gereklilik. Ama evde biriken 17 kitabım var. (20ydi 1 hafta önce, düşünün artık)
Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...
Ki bir de; aylak adam'ın mottolarından birisi olan "28 yaşındaydı ve tedirgindi" beni bu kitabı senaryolaştırmaya iten en büyük nedenlerden birisi. Çünkü 1 ay sonra 28 oluyorum. 27 yaşında bunalıma girip ölmeyi beceremedik, hiç değilse 28 yaşında tedirgin olabilelim.
Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...
Ki bir de; aylak adam'ın mottolarından birisi olan "28 yaşındaydı ve tedirgindi" beni bu kitabı senaryolaştırmaya iten en büyük nedenlerden birisi.
Ben de aklımdan hep "otobüse yetişecektim" sözünü geçiririm motto olarak. Aylak Adam benim için otobüse yetişmeye çalışan C.'dir hep. Ne olurdu acaba B.'yi yakalasaydı? O adamı dövmeseydi de B.'ye gidebilseydi. Belki sen de bunu tamamlıyorsundur.
Aylak Adam'ın yazılış tarihi 50'ler. Tutunamayanlar'ın tetikleyicisi olduğu söylenir. Yusuf Usta, Atay'ın birazcık babası oluyor bir yerde ama C., Selim Işık'tan ya da Turgut Özben'den biraz farklı. C.'deki aylaklık biraz zenginlikten, biraz uçarılıktan ve biraz da -söylemeye korkuyorum ama- şımarıklıktan kaynaklanıyor. Selim veya Turgut karakterleri, ucuzlaşmadan nasıl desem, daha "loser." Arturo Bandini (Toza Sor - John Fante) gibi misal ya da Uyuyan Adam'ın kahramanı gibi (yazarı Georges Perec). Bandini de, Selim gibidir biraz. C.'yi o yüzden ayrı bir yerde tutuyorum.
Gerçekten merak ettim tamamlama açını. Ben de bir zamanlar Kumral Ada Mavi Tuna'ya heves etmiştim. Ada'yla ilgili planlarım vardı 🙂 Olmadı.
Aslında bir Aylak Adam başlığı da yakışır buraya ne dersin?
Aslında bir Aylak Adam başlığı da yakışır buraya ne dersin?
Gayet yerinde olur ama şu an buna bir katkım olamaz Ali. Dediğim gibi yeni başlıyorum kitaba. Ve elimde bekleyen 17 kitap gözümü de pis korkutuyor (korkumun nedeni genelinin Baudrillard, Lacan ve Zizek oluşu). Benim Aylak Adam'a yorum yapabilmem için sanırım biraz süre geçmesi gerekiyor.
ama senin açmanı ve kitabı açımlamanı da merakla bekliyorum.
Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...
Benim Aylak Adam'a yorum yapabilmem için sanırım biraz süre geçmesi gerekiyor.
ama senin açmanı ve kitabı açımlamanı da merakla bekliyorum.
Bekleyelim, yerini yadırgamasın kitap.
Aylak Adam lafı geçince olaya kafa göz girerim ki ilk pası ben attim 🙂 Girme hakkı gördüm kendimde.
C. bir "loser" değil, sadece canı sıkılmış bir şımarık. Ama ben onu öyle seviyorum ve sevmiyorum..
Tutunamayanların tetikleyicisi olduğu doğrudur lakin Aylak Adam olmasaydı Oğuz Atay yine yazacaktı o kitabı. Çünkü kendisiydi o, hem Selim, hem Turgut..
Kitabı sevmememin nedenlerinden biri de bu bilinçle kitabı okuyuşumdur zira Oğuz Atay bir tutunamayan değildir aksine sıkı sıkı tutunmuş biridir. İçindeki o adam Selim dir ve Selim hiç bir zaman Oğuz Atay ın yaşayışında yer edememiştir. O, kitabı yazmasaydı belki Selim olacaktı ama o Turgut..
Heralde kitapları böyle salakça eleştiren bir insan görmemişsinizdir 🙂 Ben kitapları yazarları ile birlikte değerlediriyorum ve o yüzden ya çok seviyorum yada nefret ediyorum. Ortası yok. O yüzden Dostoyevski baştacım, Yusuf Atılgan arkadaşım. Oğuz Atay can düşmanım 🙂 O koca bir yalancı... Fight Club daki Marla Singer gibi. Beni rahatsız etti.
Evet psikolojik sorunlarım var 😀
Ali, Aylak Adam başlığını bekliyorum senden. Ben pek beceremiyorum start vermeyi.
Tutunamayanların tetikleyicisi olduğu doğrudur lakin Aylak Adam olmasaydı Oğuz Atay yine yazacaktı o kitabı. Çünkü kendisiydi o, hem Selim, hem Turgut..
Kitabı sevmememin nedenlerinden biri de bu bilinçle kitabı okuyuşumdur zira Oğuz Atay bir tutunamayan değildir aksine sıkı sıkı tutunmuş biridir. İçindeki o adam Selim dir ve Selim hiç bir zaman Oğuz Atay ın yaşayışında yer edememiştir. O, kitabı yazmasaydı belki Selim olacaktı ama o Turgut..
Yazarların yaşayışlarıyla kitaplarında yaşayışları karşılaştırmayı ben pek uygun görmedim. Çünkü asla bir yazarı kesin olarak tanıyamayız. Nereden biliyoruz Oğuz Atay'ın Selim olmadığını değil mi? Yani ilahi, düşündükçe daha da garip buldum, Oğuz Atay'ı tanımadan hayatı hakkında yorum yapmışsın, kitabı okumadan ikisi arasında bağlantı kurmuşsun 🙂 İşin ironik yani, Atay Selim olsaydı, biz Selim diye bir şeyin varlığını bilemeyecektik. Bu da belki, işin paradoks yanıdır 🙂
Ali, Aylak Adam başlığını bekliyorum senden. Ben pek beceremiyorum start vermeyi.
Tamam, kitabı alıp bir daha okuyayım. Sorumluluk ister, baştan savma yapmayayım.
Tutunamayanların tetikleyicisi olduğu doğrudur lakin Aylak Adam olmasaydı Oğuz Atay yine yazacaktı o kitabı. Çünkü kendisiydi o, hem Selim, hem Turgut..
Kitabı sevmememin nedenlerinden biri de bu bilinçle kitabı okuyuşumdur zira Oğuz Atay bir tutunamayan değildir aksine sıkı sıkı tutunmuş biridir. İçindeki o adam Selim dir ve Selim hiç bir zaman Oğuz Atay ın yaşayışında yer edememiştir. O, kitabı yazmasaydı belki Selim olacaktı ama o Turgut..
Yazarların yaşayışlarıyla kitaplarında yaşayışları karşılaştırmayı ben pek uygun görmedim. Çünkü asla bir yazarı kesin olarak tanıyamayız. Nereden biliyoruz Oğuz Atay'ın Selim olmadığını değil mi? Yani ilahi, düşündükçe daha da garip buldum, Oğuz Atay'ı tanımadan hayatı hakkında yorum yapmışsın, kitabı okumadan ikisi arasında bağlantı kurmuşsun 🙂 İşin ironik yani, Atay Selim olsaydı, biz Selim diye bir şeyin varlığını bilemeyecektik. Bu da belki, işin paradoks yanıdır 🙂
Yok zaten okumadan araştırmıştım Oğuz Atay'ı ya da okuduktan sonra da araştırsaydım kitabı yine sevmezdim 🙂
Zaten bahsettiğim şey de o paradokstur tam olarak. Ama bu demek değil ki intihar etmeden intihar eden adamı yazamaz. Yazar ama ben sevmem. Dedim ya psikolojik sorunlarım var 🙂
İntihar çok ciddi bir mevzudur.