kacmayarak konuya dönüyorum.
Neo --> yeni
Post --> sonrası
akademik terimlerimizi ele geçirmişler, hadi kurtaralım...
ama dur franc diyor ki; sallayın gitsin. post-neo, yeni- sonrası, ne fark eder? önemli olan denildiğinde hepimizin aynı şeyi anlamamız.
bir şey mi duydum?
Akademik terimlerimiz diye bir şey yok, akademik terimler var.
Neo-Marksizme, Yeni-Marksizm dersen ne diyor bu derler?
Ama yönetmene director yazarsan, o zaman ben ne yapıyor derim.
Çünkü director uluslararası kabul görmüş bir bilimsel terim değildir.
Bu aradaki farkı idrak etmek gerekiyor.
Dilin işgalinden bahsederken çok daha özel alanlardan bahsediyorum.
Bir kültürün kendi "özgür" yaşam alanı içerisinde geliştirmiş olduğu bir dilin (burada akademik dilin öznel bir kültürel yaşam alanında gelişmediğini hatırlatmam gerekiyor, onun gelişim alanı daha evrenseldir.) kendi kültürel yaşam alanına ait olmayan bir ifade tarafından ele geçirilmesinden bahsediyorum.
Anlaşmak dilden benim için de önce gelir.
Fakat burada anlaşmakdan değil, anlaşamamadan bahsediyorum.
Yani senin "anlaşıyorsak ne gerek var istediğim dili kullanırım sözün" bir süre sonra benim kendi yaşam alanımda ortaya karman çorman bir şey çıkarıyor. Bu da tamamiyle iletişimden ortaya çıkmış olan bir şeyin iletişimsizliğe dönmesine neden oluyor.
Anlamak için verdiğim çaba yüzünden konuşmaya gücüm kalmıyor.
Saf temiz, "ari" bir Türkçe'nin faşizan savunusu değil bu.
Zaten böyle bir Türkçe'nin varlığını da bilimsel düzeyde iddia edebiliriz.
Hayatın kendisi böyle değil.
Farklı lehçeler, şiveler var.
Bunları reddetmek değil derdim.
Aksine bunlar "özgür" kültürel yaşam alanının bir parçası olduğundan savunulması gereken şeyler, çünkü dili fazlasıyla geliştiriyorlar. Örnek: Yaşar Kemal
Neticede konu bir dilin "özgür" üretimine bağlanıyor yani.
Yani işgal mevcut dilin içerisinde "yabancı" kelimlerin özgür bir etkileşimin sonucuyla dile girmemesinden, belli bir kültürel saldırının sonucuyla girmesinden kaynaklanıyor. Bunun "Küçük Amerika" haline getirilmeye çalışılan 80 sonrası Türkiye'yle alakası var. "Dil"in bu saldırı içerisinde neden önemli olduğunun cevabı ise, yapısalcı ve post-yapısalcı abilerimizde, ablalarımızda.
Yani ortada özgür bir etkileşim olsa, Türkçe'nin içinde İspanyolca kelimler de olur, Felmenkçe de. Etkileşim özgür bir sürecin sonucu olduğundan kulağı tırmalamaz zaten. Akademik alan nispeten özgür bir etkileşim alanı olduğundan terimler kulağı o kadar tırmalamıyor zaten.
Diller arasinda etkilesim hep olmustur. Su an konusmus oldugumuz dil "ari Turkce" degildir. Zaten ari Turkce diye bir sey yoktur. Hic bir dil ari degildir. Guncel hayatimizda konusurken kullandigimiz sozcuklerin kucumsenmeyecek bir kismi Farsca, Arapca ve Fransizca'dir. Farscayla arapcayi gecelim cunku bunlardan emperyalizm iddiasi bulunulamayacaktir. Peki Fransizca sozcukler? Hepimizin kullandigi "lise" kelimesi ornegin Fransizcadir ama kimse bu kelimeleri emperyalizm olarak gormemektedir. Niye? Belki de emperyal donemden once dilimize girdigi icin, belki de sadece Amerika ve Amerikan degerlerin emperyalizmle ozdeslestirildigi icin.
Simdi bu " lan dile sen istesen de istemesen de yabanci sozcukler giriyor, o zaman sok sopayi gitsin" demek mi? Tabi ki degil. Ucuz entellektuel numara olsun diye sacma sapan yerlerde ingilizce, fransizca kelime kullanmaktan baska bir sey degildir su an Turkiye de yapilan.
Ama kullanilan terimleri de Turkceye ceviricek kadar dile dort elle sarilmak fasizanliktan baska bir sey degildir. Ucuz entellektuel gecinemeye calisanlarin ingilizce kullanmasindan da hic bir farki yoktur bu sekilde dile sarilmanin. Sonucta "otobus" yerine "kaldirgacli goturgec" demek gibi bir sey olur bu ya da "neo-Marksizm" e "yeni-Marksizm" demek gibi bir sey olur.
Son olarak da kendi dillerine bu kadar sahip cikanlar baskalarinin dillerine de keske bunca yildir sahip ciksalardi da, insanlar kendi dillerini konusup ogrenebilselerdi madem dil bu kadar onemli.
Bir kaç mesaj önce beni "kafadan sıkmakla" itham ettin. Sonrasında bir şeyleri bilmemekle itham ettin. Sonra kaçmakla, cinlik yapmakla.
Birincisi hariç diğerlerinde "Post" kelimesi üzerinden bu ithamlarda bulundun. Sonrasında;
Neo-Marksizme, Yeni-Marksizm dersen ne diyor bu derler?
Lise 1'e kadar Mevlana'yı kadın sanan bir aptal olarak, kendisinden alıntı yapmadan önce, tekrar özür diliyorum.
"Ya göründüğün gibi ol, yada olduğun gibi görün"
Başkası kullanınca;
Boşuna uğraşıyoruz abi. Kültürel emperyalizm falan diye boşuna yırtıyoruz bir tarafımızı.
Birden hiç oluverir işte. Zaten böyle düşündüğün için kendi dilini de doğru kullanamıyorsun.
Sen kullanınca, "böyle dersen olmuyor, Ama yönetmene director yazarsan, o zaman ben ne yapıyor derim." oluyor.
Yooooooo ben neoda yazsan, yenide yazsan anlarım. Bence gayette oluyor. Sandığın gibi "cinlik" yapmam. Bu konuda da halktan gelen bir değimi kullanacam, "Cin olmadan, adam çarpmaya" çalışmam. Çok idialı oldu sanırım, varsın öyle olim biraz. Az önce terimleri bilmeyen cahildim, biraz kendimi övim. Egoist olacam şimdi ama varsın onuda olim: )
Akademik terimlerimiz diye bir şey yok, akademik terimler var.
Her şeyi Türkçe yapıp Türkçe'leştirdik, Akademik terimleri mi değiştirmeyecez. Türkçe yapıp sahiplenmeyecez. Çok ayıp...
akademik alan nispeten özgür bir etkileşim alanı olduğundan terimler kulağı o kadar tırmalamıyor zaten.
Tabi canım kesin öyle, sen öyle dedin ya, biz bilmiyoruz zaten, kabul edecez. Kulağı tırmalamayan serbest arkadaşlar..............
Nedir orada sorun? "Post" ön-eki mi?
Gülerim o zaman. İki sebepten ötürü:
Terim kullanımını bilmediğin için bir, tartışmadan bu kadar ucuz bir şekilde kaçtığın için iki.
Terim olarak, Neo ve post kullanımları "akademik" alan içerisinde genelleştirilmiştir.
Neo-Marksizm, Neo-Liberalism, Neo-Con'lar, Post-Modernizm, Post-Marksizm, Post-Yapısalcılık vs.
Bana terim öğretiyordun. Şimdi "Neo-Marksizm"'i yanlış kullanan, tabi "post" da var, kişileri, başta kendinden başlayarak uyarmaya çağırıyorum seni.
Herkeze Türkçe öğretiyoruz ya,
Neo-Marksizme, Yeni-Marksizm dersen ne diyor bu derler?
Oturup bunu öğret, "Yeni-Marksizm" derken, Türkçe'yi kurtarmaya çalıştığını anlat... Bana terimleri anlatmaktan, beni cinlikle suçlamaktan, kafadan sıktığımı ima etmekten seni daha ileriye götürür...
Bu tartışma umarım forum kuralları ile uygulamaya çalıştığımız biçime gölge düşürmez. Franc daha önce yazmayacağım büyük harfle demiş ama bu son mesajında vazgeçmiş gözüküyor :). Peşin söyleyeyim forum kurallarına aykırı davranmayı bir başka şeyi protesto ediyor olsanız bile, direttiğiniz taktirde hoş karşılayamayız. Evet bir çok insan büyük harfle başlamıyor yazıya ben delirdikçe uyarıyorum ara ara. Ama "ben bir daha küfürsüz yazı yazmam çünkü küfür farzdır dinimizde" gibi bir başka mevzuyu buraya taşımaya çalışmak olmaz, yemezler onu.
Gelelim öteki kısıma, ilkokul okumuş insan düzgün yazı yazabilir. Gerisi boş benim için. Yanlış yazanların çoğu bilmiyor Türkçe'yi asıl beni üzen bu. Bunun ne demek olduğunu gerçekten anlayabilen 3. numaralı forum kuralına karşı bir tek kelime laf etmez. Dilin sömürgecilik ile olan bağı, toplumsal kopukluklar falan işin sonraki kısmı. O konuda da tek bir şey söyleyeyim. Türkiye sınırlarından çıkamıyorsanız çıkanları dinleyin. Avrupa ülkeleri atıyorum İspanya, Fransa ile Cezayir'in Hindistan'ın farkını anlayın yeter.
Yaklaşık 7 yıldır çeviri yapıyorum. Şu âna kadar, bir Amerikalı ya da İngiliz tarafından İngilizce yazılmış bir metinde ne dendiğini anlamadığım için yazanına danıştığım bir ya da ikidir. Ama bir Türk tarafından yazılmış Türkçe metni anlamadığım için müşterisine "Burada ne demek istediniz?" dediğim gırla. Yalnız ve güzel ülkem kendi yalnızlığı içinde anlaşamadığı sürece, yazdığı dilin kurallarını bilmediği sürece, iki elini doğrultup de'yı da'yi ayıramadığı sürece, anlaşılmaya dair nasıl bir dilekte bulunabilir ki?
Dilin korunmasını savunmakla milliyetçi olunmaz. Tam tersine, yerellikten evrenselliğe ulaşacaksanız eğer, böyle bir düstur ediniyorsanız, önce yerelinize sahip çıkacaksınız ki zengin bir dil ve kültür birliği için, hepimiz, yani bütün insanlar, gelecekte sınırsız ve sınıfsız bir Dünya'da varsın İngilizce konuşalım. Sorun bu değil, sorun asla bu olmadı. Ben oturduğum yerden İtalya'nın kasabasındaki şiveli İtalyancanın da korunması için uğraşmazsam, bir Fransız Türkçenin bozulmaması için uğraşmazsa, aynı dilin getirdiği aynı kültürün yapıştığı tıpkıbasım insanlarla hangi zenginliğe ulaşabiliriz? Niye bir İngiliz, "yönetmen" kelimesini öğrenmesin. Turistler Türkçe konuşarak soru sormaya çalışırken, ona İngilizce yanıt vermeye çalışanlar gördüm. Bunun iyi niyetten kaynaklandığına asla şüphem yok ancak bir türlü şirazeyi kuramıyoruz.
İngilizce öğrenilirken söylenen ilk şey "İngilizce düşünmeyi öğrenmektir." Dilin, kültürle bağının en açık göstergesidir bu. Ayıramazsınız. Kaçıncı yüzyılda olursanız olun, her an insanlarla etkileşim içinde olduğunuz sürece, dili kullandığınız sürece bu gelişime katkı yaparsınız. Her dilin güzelliği, kullanıldığı sürece güzel. Çünkü anlaşılmak çok güzel. Türkçeyi de İngilizceyi de, bana bu şansı verdikleri için seviyorum.
Kimse İngilizce öğrenmek zorunda değil. Kimse Türkçe konuşmak zorunda da değil. Yeter ki anlaşabilelim.
[dusun]Ah be Özgürcüğüm, kaç kere dedik yapalım artık şu sunucu işini diye. Yıl olacak yav neredeyse. Söyle, toplayalım aramızda, geçelim başka bir yere, korkmayalım artık şu Submit'e basmaktan. N'olur be gözüm. 21 kere basılmaz ki bir tuşa![/dusun]
Yooooooo ben neoda yazsan, yenide yazsan anlarım. Bence gayette oluyor. Sandığın gibi "cinlik" yapmam. Bu konuda da halktan gelen bir değimi kullanacam, "Cin olmadan, adam çarpmaya" çalışmam. Çok idialı oldu sanırım, varsın öyle olim biraz. Az önce terimleri bilmeyen cahildim, biraz kendimi övim. Egoist olacam şimdi ama varsın onuda olim: )
Ben senin mantigini anlayabilmis degilim. Bunlari senin ya da baskasinin anlamis olmasi sorun degil, bunlar terimdir ve bu sekilde kullanilir. O zaman, madem biz kulturel emperyalizmden bahsediyoruz, sana gore futbol terimlerini cevirmeliyiz. "Out", "tac", "penalti"... Gordugun gibi bunlari kullanmak celiski degilmis, sadece terim kullanimiyla ilgili bir durum. Sorun olan dilimize gecmemis ingilizce ya da baska bir dildeki sozcukleri turkce karsiligi yerine kullanmak.
http://w9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=0&tarih=21.06.2009&Newsid=141071&Categoryid=7 " onclick="window.open(this.href);return false;
İyide amagi ben bu terimleri çevirelim demiyorum ki, ama her şeyi Türkçe'ye çevirmeye kararlı olunursa. O zaman bende terimleri Türkçe'ye çevirelim derim. Çünkü çok komik oluyor yani. Türkçe'yi tartışırken "Post- yapısalcı" demek.
Sonra, herkeze Türkçe öğretmeyi bırakıp, terim öğretme işine soyununca millet, olay artık Türkçe'den çıkıp farklı mecralara geliyor. "şu kadar yıl çeviri yapıyorum" "franc Post-yapısalcılıkta sorun ne?" diyince, olayın, terimin Türkçe ile ilgili olmaması değil, farklı niyetle olaya yaklaşıldığını su götürmez bir hale getiriyor.
İyide amagi ben bu terimleri çevirelim demiyorum ki, ama her şeyi Türkçe'ye çevirmeye kararlı olunursa. O zaman bende terimleri Türkçe'ye çevirelim derim. Çünkü çok komik oluyor yani. Türkçe'yi tartışırken "Post- yapısalcı" demek.
Sonra, herkeze Türkçe öğretmeyi bırakıp, terim öğretme işine soyununca millet, olay artık Türkçe'den çıkıp farklı mecralara geliyor. "şu kadar yıl çeviri yapıyorum" "franc Post-yapısalcılıkta sorun ne?" diyince, olayın, terimin Türkçe ile ilgili olmaması değil, farklı niyetle olaya yaklaşıldığını su götürmez bir hale getiriyor.
Burada kimse herseyi Turkceye cevirelim diye bir iddiada bulunmadi zaten. Ama Turkce'de karsiligi zaten varolan kelimelerin yerlerine ingilizce sozcuk kullanmanin sacmaligindan bahsedildi.
Olaya kimsenin de farkli niyetle yaklastigini dusunmuyorum. Cunku gercekten de post-yapisalcilikta sorun ne? Ya da en guzeli ben sana soyle sorayim "penalti" da sorun ne?
Bence hiç bir sorun yok, yani ceza sahasında rakibe kural dışı yaplan bir şeyi kastettik sonra, penaltı diyelim, belaltı diyelim veya X, Y, Z diyelim, fark etmez.
İngilizce sözcüğün, karşılığı varsa kullanalımsa, tamam bende var diyorum, olmayanada bulalım o zaman diyorum. Yok diye pes etmeyelim yani, her şeyi Türkçe'leştiriyorsak, o da kaçmaz elimizden yani...
Post-yapısalcılığın karşılığı var, ve sen diyorsun ki, karşılığı varsa kullanmamak, saçma. Bende o zaman "Niye Post-yapısalcılık" diyorum. Şimdi ortadaki çelişkiyi anlıyor musun?
Bence hiç bir sorun yok, yani ceza sahasında rakibe kural dışı yaplan bir şeyi kastettik sonra, penaltı diyelim, belaltı diyelim veya X, Y, Z diyelim, fark etmez.
İngilizce sözcüğün, karşılığı varsa kullanalımsa, tamam bende var diyorum, olmayanada bulalım o zaman diyorum. Yok diye pes etmeyelim yani, her şeyi Türkçe'leştiriyorsak, o da kaçmaz elimizden yani...
Post-yapısalcılığın karşılığı var, ve sen diyorsun ki, karşılığı varsa kullanmamak, saçma. Bende o zaman "Niye Post-yapısalcılık" diyorum. Şimdi ortadaki çelişkiyi anlıyor musun?
Iyi de post-yapisalcik zaten Turkcesi, inglizcesi post-structuralism. Sen dili biraz zorlama cabasi icine giriyorsun. Ben de sana diyorum ki akademik dilde "post" un bir karsiligi yoktur, cunku o bir terimdir. Kelime anlami olarak bakiyorsun sen, bense sana terim olarak bak diyorum. Eger kelime olarak bakacaksak, "out" -disaridir, "penalti"-cezadir, "sut" vurustur. Ortada hic bir celiski yok kisacasi.
komik oluyor
Komik olan ne biliyor musun ?
Belçika'nın Flaman bölgesine Flamanca öğrenmek için gidip, Flaman olan Flamanca öğretmeninin kendi dilini tanıtırken
İngilizce + Almanca = Flamanca
dediğini duymaktır. Bu mantıkla devam edersen
Fransızca + Arapça bir dile sahip olacaksın. Hali hazırda dilimizde
Arapça 6505, Fransızca 5412, Farsca 1371 ve dahası...
yabancı sözcük bulunmaktadır. Kaynak ;
http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBulAyrintili.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF31C7A21930E7131C " onclick="window.open(this.href);return false;
(Sol menüden arama yaparak sonuçlara ulaşabilrsin)
Ayrıca düşüncelerimiz sözcüklerin başı çektiği bir şekilde çalışır. Bir konuda düşünürken beynimiz "bildiğimiz sözcükler kadar hayal edebilir" (sözel sanatlar ve sözlü iletişim) bu bağlamda bir insanın kendini ifade edebilmesi için en azından bir dile hakim olması gereklidir.
Ne olduğunu anlayamadığımız sözcüklerle dolu, yabancı sözcüklerle varolan bir dil istemiyorsak, dil konusuna hassasiyet göstermeliyiz.
Ek olarak TDK'nın tespitlerinin "iyimser" olduğunu düşünüyorum. Bu rakamlardan daha fazlası farklı araştırmaların sonucunda çıkabilir.
Iyi de post-yapisalcik zaten Turkcesi, inglizcesi post-structuralism. Sen dili biraz zorlama cabasi icine giriyorsun. Ben de sana diyorum ki akademik dilde "post" un bir karsiligi yoktur, cunku o bir terimdir. Kelime anlami olarak bakiyorsun sen, bense sana terim olarak bak diyorum. Eger kelime olarak bakacaksak, "out" -disaridir, "penalti"-cezadir, "sut" vurustur. Ortada hic bir celiski yok kisacasi.
Bak amiga, ben zorlamıyorum konuyu. Post-structuralism diğelim dersen tamam derim. Post-yapısalcılık dersende tamam derim. Yapısalcılıktan sonrasında diğelim dersende tamam derim. Benim için bir önemi yok kelimenin, ama "bu çok önemli, memleket elden gidiyor, dil elden gidiyor Türkçe'yi doğru kullanmazsak" gibi bir yaklaşım sergiliyen birinden "Yapısalcılıktan sonrasını" duymayı beklerim. Hem eleştirip hemde Post-yapısalcılık derse, bana kimse post'un terim olduğunu anlatmasın.
Post'u ben çevirmiyorum, veya dile Türkçe'sini ben sokmadım. Götümden kelime uydurmuyorum yani. Post-yapısalcılık yerine, yapısalcılıktan sonrası kullanılması, aynı anlamı verir ve Türkçe olur diyorum. Ha post terimdir, kalsın dersen, tamam derim. Ama sonra kimse çıkıp "vay efendim, dil önemlidir, olmazsa olmazdır, kültür elden gider" derse işte o zaman, gerçekten gülerim....
Mesele onun karşılığı var bunun yok, onu da Türkçe'leştirelim bunu kullanmayalım tükaka meselesi değil aslında. Konu oraya gelmiş ama orası iyi bir yer değil. Franc gereksiz yere Kezzap'ın mesajından çıkarmış orayı almış, ondan sonra konu dağılmış. Mesele Post-Neo meselesinden çok daha önemli. Ben Türkçe yazalım konuşalım diyorum ama böyle ayrıntılara takılırsak kimse yazıp konuşamaz herkese bir kulp takılır sürahi forumu olur burası. O yüzden bu detaylara çok takılmamak lazım gelir ki konunun aslını kaçırmayalım.
Filmlerde yönetmen yerine director yazıyorsa bunu bir şekilde anlayabilirim ancak o da yurtdışı festivallerinden birine gönderilen kopya olursa. Onun haricinde bunu böyle yazmak tamamen şahsi fikrimdir özentilikten, aşağılık kompleksinden başka bir şey değildir. İsterse babam yapsın farketmez. Şimdi bunu böyle yazdım diye konunun buraya taşındığı yerdeki filmini yayınlayan arkadaşım (ki ismini unuttum) hemen savunmaya ya da saldırıya geçmesin diye biraz yumuşatmakta fayda var ki anlayışlı bir ifade ile yazıştığı için böyle yazdım ben de. 😀
Konuyu sulandırmak isterseniz eğer hemen kullandığım takma isimden başlayabilirsiniz. Ama o şarkı kendi anadilinde şarkı söyleyen bir grubun beğendiğim şarkısından alıntı sadece. Eğer eleştirmeye oradan başlarsak sonuca gidemeyiz. Çünkü Türkçe'yi savunmak demek kahrolsun İngilizce demek değildir, kahrolsun Arapça demek de değildir. Hele ki internet denilen bu sosyal ortamın bu kadar geliştiği bir zamanda bu türden yaklaşımlar fazla ve gereksiz derecede muhafazakar.
Muhafaza edilmek istenen şey o değil zaten. Türkçe'yi muhafaza etmek demek düşünme sistemimizi muhafaza etmek demek. Türkçe'yi muhafaza etmek, ifade edeceğimiz şeyin biz olduğuna, bizden olduğuna kendimizi inandırmak demek. Director deyince gördüğümüz ifade şekli, kendi olduğundan başka bir kalıba koyma çabasından başka bir şey midir. Dil tariftir, tarif etmektir. Kendinizi tarif ederken bir başkasının dilini kullanmak tarif edileni değiştirmez, tarif edeni değiştirir. Kendimi ve yaptıklarımı savunmak için değil de dediğim şey anlaşılsın diye Sickman'e dönersek. Benim seçtiğim kullanıcı adı o şarkıyı tarif ediyor, beni tarif etmesi için onu kullanmamın sebebi ise o şarkı. Dude için de aynısı geçerli, kendine ahbap dese ne big kalır ne lebowski. Yönetmen Eray Dinç ile Director Eray Dinç arasında hiç bir fark olmaması demek Eray Dinç'in büyük bir isim olması demektir, bir şeyleri başarmış olması demektir. Ama yönetmen yerine director ile fark yaratmaya çalışmak kendi ismini hafife almak farkı başka etkilerle yaratmaya çalışmak demektir. Dolayısıyla işin orasında korkacak hiç bir şey yok, umarım dediğim anlaşılmıştır. Bilmiyorum yanılıyor muyum?
Yanlış anlaşılmak istemem, ismine baktım, eray akadaşıma da aşağılık kompleksin var diyosun mevzusuna gireceksek eğer silerim yazıyı önemli değil ama ben fikri tartışmaya açmaya çalıştım. Yoksa hakaret etmek falan gibi bir niyetim olmadığı gibi aşağılık kompleksi denilen hadisenin ülkenin ben dahil büyük bir yüzdesine sirayet ettiğini söylemekten çekinmem. Bence önemli olan bundan kurtulmaktır. Ben kendim için ona çabalıyorum çünkü 20 yaşımdan sonra bana sirayet eden düşünce tarzı öyle bir işlemiş ki çekip çıkarması zor oluyor. Bir de bunun karşısındaki en komik sav ise evrensel düşünüyorum savı olur ki o topu açmayın bana doğru, doğru bir savunma değil çünkü. Pişman ederim :D.
Bence kimse kimsenin filmine karışamadığı gibi, jeneriğine de karışamaz. Yönetmen yerine director yazma demek, ışığı öyle değil böyle tut demekten çok farklı değil. Bir yandan da şu var elbette; buraya gönderilen bir film eleştiriye açık demektir. Bu durumda da yine ışık örneğinde olduğu gibi, bunu beğenmedim deme hakkına da herkes sahip. Önemli olan bunlar yaparken, bunu yapan şu yüzden yapar, bunu yapan şudur gibi genellemelere girmemek. Herkes "bunu yapman bana şunu düşündürttü, fikrim bu" şeklinde yaklaşmalı diye düşünüyorum.
- baço