Prodüksiyonda maliyeti düşürmenin birinci yolu emeğin ucuz olduğu ama gerekli altyapının var olduğu yerlerde çalışmak. Bulgaristan ve Hindistan bu konuda olumlu örnekler. Emek ucuz olduğu sürece buralarda çekim ve post işlemleri yapılır. Hindistan çok ucuz bir yer ve bir proje kapsamında bir şirketinde 15 gün kadar bulundum. Son model fiber networklü IBM altyapılı render farmları olan bir şirketti ama çalışan animatör vb gençler Batı standartlarına göre çok ucuza çalışıyorlardı. Adamlar 74 milyon dolara Mars'a idecek uydu yaptılar yahu.
Biz ve Avustralya da zamanında bu plato işlerine el attık ve uluslararası yapımcıları davet ettik. Hala Antalya civarında bir plato var sanırım ama Türkiye'de refah Bulgaristan'a göre daha hızlı arttığı için maliyetler de arttı ve tercih Bulgaristan oldu. Avustralya doları da Çin yatırımları nedeniyle patlayınca ülke ABD'den bile pahalı hale geldi ve stüdyolar kapandı. Ruslar da her ne kadar Uralların batısı zengin ve Avrupai olsa da doğusu son derece demode ve ucuz emek diyarı. Bu nedenle nasıl Hintliler ucuza uydu yapıyorsa onlar da bu imkanları kullanıp hesaplı yapımlar çıkarabliyorlar. Rus animatörler ve teknik elemanlar bence çok becerikliler ama adları Batılılar kadar büyük olmadığı için daha mütevazi rakamlara çalışıyorlar. Tanıtm vb de hesaplı olunca ve hatta bir çok kişi de gelirden öte kendi kariyerine yatırım olsun diye ucuza çalışmışsa bu rakamlar inanılmaz değil.
Teknoloji sayesinde görel efekt işleri zaten ucuzladı. Ev bilgisayarı ile 1. kalite profesyonel işler çıkarabilirsiniz. Tek farkı zaman. Yanii render sizi aşar ama bunu da farmlar ile hallederseniz mütevazi yatırım ile büyük teknik prodüksiyon hayal değil.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Farklı bir bakış açısı için. Zamanında şunu okumuştum:
Bilim and Ütopya 1995
SÜPERMEN KİM VE YAPTIĞI İŞ NE?
Emperyalist Güç, güçsüzlük ve ideoloji
İrfan Erdoğan
Kimin kim olduğu
Burası Newyork, Metropol: bazılarının deyimiyle Heart of the beast|Canavarın kalbi... Supermenin dünyayı gözetleyip koruduğu; Klark Kent'in kendi ve başkalarının sömürüsüne zevkle ve umutla (örneğin hafta sonu Lois ile seks umuduyla) katıldığı; Lois'in burjuva feminist fikirlerle özgürlüğü ve seksi karıştırıp kadın mı yoksa erkek mi olduğunu bir türlü anlayamadığı ve bu nedenle olacak ki "prick teasing" ile (seks umudu vererek heyecanlanma ve heyecanlandırmayla) hafta sonu Klark Kenti frustrasyona uğrattığı (gelişmiş kapitalizmde aşk ve seks hafta sonuna sıkıştırılmıştır, diğer günler tümüyle kapitalist egemenlik altında yürütülen materyal ve materyal olmayan üretime katılmaya aittir). Sonunda evlendiler ve bu oyun “zaman ayırma” sorununa dönüştü. Jim'in (işçi sınıfının) çocukça saflık ve beceriksizlik içine hapsedildiği, Lois'in direktiflerine uyma çabası ve görevini yerine getirme ve patronunu memnun etme güçlüğüyle didiştiği ve kamerasıyla tarihe seyirci olarak katılmak zorunda bırakıldığı kent. Bu kentte oturmuşum: Orhan veli gibi özgürce surlarda değil tabi, surlar çoktan fethedildi, gaspedildi, yıkıldı ve Donald Trump gibi büyük sermaye tarafından büyük sermaye için gökdelenler dikildi. Ben, "gölge etme başka ihsan istemez" diyen dilleri dışarda bırakan gökdelenlerin on kilometre kadar ötesinde, damına çıkıp, "enerjiyi tasarruflu kullanın" diyen ve karanlıkta karanlık korkusuyla bütün gökdelenleri renkli ışıklarla bütün gece geceyi-süsleyerek bozan haksız-güzelliğini arada bir seyrettiğim, küçük evin küçük odasında oturmuşum. Bir taraftan "Köleliğin Zincirine Vuruluşu" adlı kitabımı yazıyor, aynı zamanda kapitalist demokrasinin "dünyaya açılan penceresinden," yani televizyondan, benim ufuklarımı genişletmek için sunduğu bol seçenekler arasından yan gözle Superman'i, Klark ve Lois'i seyrediyorum. Süperman "insanlığı korumaktan vazgeçemem, bu benim işim, alnımın yazısı bu" türküsünü okuyor: İmperyalizmin gaspın kaçınılmazlığı ve kendinin güç kullanmasını meşrulaştırma türküsü... Bir zincirine vurulana, bir de supermene bakıyorum: imperyalizm "alın yazım bu" türküleriyle direk-sömürgeciliği, köle ticaretini ve bugünkü yeni-koloniciliği haklı çıkarır ve buna karşı "insanlık, özgürlük, demokrasi" diye haykırıp başkaldıranların kafasını da, "al sana insanlık, al sana demokrasi, al sana özgürlük" diye kırarken yaşasın insanlık, özgürlük, demokrasi" teranelerini okur. İnsanlık, demokrasi ve özgürlük "ben neymişim be!" der ve şaşkınlığından şaşı kalır.
.......
devamı için:
https://www.researchgate.net/publication/266394928_SUPERMEN_KIM_VE_YAPTIGI_IS_NE_Emperyalist_Guc_Gucsuzluk_ve_Ideoloji
Bu süper kahramanların alayının Amerika'yı temsil ettiğini biliyoruz. Tabii bu durumda büyük düşman (oyun sonu canavarı boss) da Rusya oluyor. Rusya bu güne kadar önemsemediği bu tür şeylere artık cevap verme gereği duymuş anlaşılan. Bu belki de yaklaşmakta olan büyük savaşın işaretlerinden biridir, kim bilir.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
hollowudu anlamak gerek..adamların doğru yaptıgı şey vfx degil. vfx bu işin devede kulağı.
bir ürünü..markalaştırmak işi ayrı bi dünya. bir ürünü marka olarak hazırlamak işlemek ve pazarlamak. insanların beynine kazımak için..komple bir networking çalışması.
adamlar bir filmden 5-10bin lira harcarsam ne kadar kazanırım durumuna bakmıyor..bir yılda 100film üretirsem. bundan ne kazanırım onu hesaplıyor.. ve markalaşan filmler hollowudun amiral gemileri oluyor.
burdan şuraya varmak istiyorum..yazılım firmaları,donanım firmaları,üniversitelerin ilgili bölümleri,sanat okulları,kamera ve ışık üreten büyük vs vs firmalar..hepsi iç içe, paralel yürüyor,birbirini iten ve destekleyen alanlar..sektör olmak böyle birşey..
red,sony,arri üniversitelere donanım saglıyor
adobe,maxon,yazılım saglıyor
ibm,hp workstation saglıyor
edebiyat sanat okulları tamamen sektörü desteklemek için yapılanmış
tarih,felsefe bölümleri aynı şekilde sektöre hizmet ediyor
sizin okula arrri ışık,sony kamera göndermedi dimi?
rode ses sistemleri ile destekliyor..
sanat bölümlerine muhteşem bir yatırım var..
onlarda hepsi var..
biz bunların hepsini parayla satın almaya çalışıyoruz..3katı beş katı fiyatına
bir film yapalım ondan kırabilirsek kıralım parayı dersen..başka film yapamazsın.senin filminde adamların yaptıgı 100film arasında tuz buz olur gider..vfx,karakter,hikaye,bunları ucuza halledince çözülmüyor.kalıcı olmuyorsun..sadece bir filmlik adam olursun..sinemada markalaşma ve sektör kavramlarını ince eleyip sık dokumak..ve bunların karşısına çıkacak saglam bir networkle çıkman lazım. bu network bir anda olmayacagını herkes biliyor. ruslarda çinlilerde.hintlerde..doğru damarı bulmak için ucuza olsa bile yapıyorlar..
bizde olay şu..yunus emre,keloglanı oldugu gibi alırsın üstün körü efeklerle Trt'ye kaktırmaya çalışırsın.kazandıgın paranın yarısını,rantcılara yarısı masrafa verirsin..biraz ego tatmini,övünme ile bir kaç yapımcıya kendi yularını teslim edersin.
amacı trt yi sömürmek olan bir kafayla bu işler olmayacagı zaten belli.
@Bağımsız @Fulgura
Beni bu konuda aydınlattığınız için teşekkür ederim
Avustralya doları da Çin yatırımları nedeniyle patlayınca ülke ABD'den bile pahalı hale geldi ve stüdyolar kapandı.
Bu durum 3d-animasyon stüdyolarını da kapsıyor mu?
Avustralya'da 3d alanında sektör ne durumda?
Bir malın değerini piyasası belirler,
Amerikan sinemasi dünyanın her yerinde piyasa bulan bir sinema dolayısıyla pazarlama, reklam bütçeleri ulasilamiyacak düzeyde, herşeyden önce 400 milyon nüfuslu bir ülkeden bahsediyoruz.
Yani sadece iç piyasası bile 200 250 milyon dolar bütçeli yapımları amortisman olarak karşılıyor .
Senede binin üzerinde her türden film üreten, salon , tv yapımları, dvd piyasası bile tüm dünya sinemasının mevcut rakamlarindan büyük bir devden söz ediyoruz.
Bunun içinde en düşük 1 milyona çekilen yarı amatör korku filmleride var 250 milyon dolara çekilen blockbusters dedikleri filmlerde var .
En önemlisi sektörü oturmuş bir yapı, set iscisinden yönetmenine kadar her düzeyde teknik ve eğitime sahip profesyonel kadroları var .
Zengin yapımcı her ülkede bulunur , ruslarda 100 milyon para yatırıp film yapabilir fakat sürekliliği sağlayamazsınız. Çünkü piyasaniz yok sektörünüz yok . Oysa amerikan stüdyoları önümüzdeki 5 sene çıkaracağı filmlerin vizyon tarihini , butcelerini çoktan belirlemiş durumda.
Superkahraman ,western, epic , action, tur ne olursa olsun , amerikan sineması konuda bulur , bütçede bulur izleyici de bulur .
Kaldı ki amerikada yaşayan insan ve kültür çeşitliliği okadar fazla ki , her ulkenin tarihine mitolojisine el atip konu saglayabilir kimsede yadirgamaz
isterse bir Keloğlan filmi bile çekip bütün dünyaya izletebilir. Sende adamlar ne güzel yapmış der izlersin .
Rusların bu çabası beyhude, çünkü ister istemez sektörü belirleyen adamların bahçesinde meydan okuma çaban ancak yine amerikanin yaptığı işle kiyaslanmani sağlar , bu kazananı belli bir savaş .
Avustralya doları da Çin yatırımları nedeniyle patlayınca ülke ABD'den bile pahalı hale geldi ve stüdyolar kapandı.
Bu durum 3d-animasyon stüdyolarını da kapsıyor mu?
Avustralya'da 3d alanında sektör ne durumda?
Bir süredir uzağım ama belli bir düzeyde iş çıkarana her zaman iş var. Sadece son yıllarda artık Hindistan'a iş veriyorlardı daha çok. Ben bile gidip 15-20 gün bir Hint şirketinde biraz bulundum ve gelen işler ABD ve Avustralya ağırlıklı idi o zamanlar. Kısacası portfolyonuz ve iletişim becerileriniz iyiyse iş başvurusu yapabilirsiniz ama zorlu bir sektör.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.