Guzel bir aksamdi, filme beraber gitme fikrini ortaya atan ( kim oldugunu suan hatirlamiyorum ) kisiye tesekkur etmek istedim, Selcuk,Kerem,Eylem,Mordevrim ve KaydirakliYilan sizlerle tanistigima cok memenun oldum.
Murat Cemcir kafa dengi bir adam 10 dakikalik muhabbette bunu hissettim oldukca iyide bir oyuncu.
Bu filmin devam filmleri gelicek diye bir his var icimde. Tabi bu ilerleyen zamanlarda gise hasilatinin kesinlesmesi ile netlesir, Selcugunda hevesi belirliyice olur tabi.
Filme inanilmaz bir underground destegin oldugunu zaten sozluklerdende goruyorum,bu underground destek beraberinde entellektuel destegide getirir buda filmin basariya ulasmasini kolaylastirir. Ama suan akis bunu gosteriyor.
Birazcik homofobik bulmus olsamda filmi begendim. Cok fazla gulemememide filmdeki tiplemelerle henuz gercek hayatta cok bulusamamis karsilasamamis ve gozlem yapamamis olmama bagliyorum.
Selcuk gu ve filmide emegi gecen herkezi birkez daha kutlarim.
Yahu bu homofobik kısma başka bir yerde daha rastladım. Evet haklısın nedense hiç o gözle bakmamışım. Bir iki o yönden eleştiri gelince dikkat ettim de ulan baya baya homofobik espriler var. Genelde çekineceğim bir şeyi filmde hem de anlatıcı gözüyle (karakter gözüyle değil) yapmış olmak şaşırtıcı. Ordan gol yedim evet.
Öyle gülmedim mülmedim deme emre ayıp 😀 Gülmedim diyeni, Allah taş yapar. Efendi gibi sordum parasını isteyen var mı diye vallaha da verecektim parayı ama çok laf edecektim arkasından 😀
Filmi begenmedim demiyorum, hic komik bir film degilde demiyorum 😀 sadece cok yerel bir mizah anlayisi var oyuzdende fazla gulemedim diyorum.
Yani bu film zaten evrensel mizahi kullanarak uluslararasi bir basari elde etme derdinde degil , evet Turkiye icin oldukca komik bir film.
Ayrica ilgincdir evrensel anlamda komik olan sahneler yine homofobik espirilerin gectigi sahneler.
Selcuk kisaca filmin Turkiye icin komik ve basarili insanlarin nasil guldugune tanik oldum . Bundan sonra zaten bana konusmak dusmez.
http://www.vimeo.com/emresaltik" onclick="window.open(this.href);return false;
http://www.facebook.com/profile.php?id=1204298928" onclick="window.open(this.href);return false;
aha da yazı arka sayfada kaldı... Arkanın bazılarına göre en dibinde bazılarına göre en başında yazı yazıverdiydik...
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)
Bence homofobik diye takmamak lazım bu tür espriler dünyanın tüm yerinden gelen filmlerde olabiliyor. Eurotrip filmini izleyenler hatırlar yani orada baştan sona homofobik bir espri anlayışı vardı. Zaten gülme ve komiklik hisleri aslında çok ama çok garip değişkenlere bağlıdır ve aslında %80-90 başka insan veya insanların acı çekmesine, rezil olmasına vs. bağlıdır (Bir kişiyle dalga geçilmesi, bir insanın düşmesi gibi), tabi bunların yanı sıra geri kalan %10 ila %20'lik bölüm ise kültürden kültüre göre sözsel olarak değişmektedir. Ve aslında Amerikan komedi filmlerinin tüm dünyada izlenmesine rağmen, Türkiye'den çıkanların sadece bu coğrafya içerisinde kalmasının sebebi budur. Amerikalılar taaa sinemada sesin olmadığı dönemde başladıklarından bu işe genelde durum komedisi ile işi götürüyorlar ve genelde bu verilen durumlarda dünyadaki insanların %90'ı aynı tepkiyi verir ve gülerler, biz ise genelde "efendiler s*ksin seni" gibi sadece ülke içerisinde kalan espriler üzerinden durumu götürüyoruz (Yanlış anlaşılmasın kötü espri demiyorum hatta bayağı güldüm lakin sadece yerel bir espri). Ama bu tür espriler yerine daha çok "böyle bir dayak şekli yok, adam elini ateşe soktu suratıma bastı" gibi durum komedisi tarzında espriler kullanılsa Türk komedileri çok ama çok daha fazla tanınır Türkiye'de. İşin komik tarafı da aslında biz zor işi yapıyoruz, %90 içerisinde gezmektense %10'u tercih ediyoruz ve kendimizi kısıtlıyoruz.
Dünyanın tüm yerinden gelen filmlerde homofobik espiri var diye burada yapılan filmlerdeki homofobik espirilere takmamak mı lazım? 😳
Amerikan komedisi var Amerikan komedisi var sicko. Sen ne izliyorsun? Komedi tanımını da genişletmekte fayda var zira biliyorsun artık saf türler yok.
Ama Wes Anderson, Jody Hill, Judd Apatow, Coenler gibi isimlerin yaptıkları filmlere komik değil demek biraz hayvanlık olur. Gerçi olmayabilir, adamlar komedi değil mizah yapıyor, o ayırda da varmak lazım.
Jody Hill ve Judd Apatow filmi ya da dizisi izlemedim ama gördüğüm kadarıyla benzerlerini izledim daha önce çok kez. Fantastik Mr.Fox'u gördükten sonra bir daha Wes Anderson filmi izlemem çok zor, bitiremedim filmi. Coen'lere de gülmüyorum ama eğleniyorum evet mizahından dolayı, filmlerinin de büyük kısmını severim ama eğlendirdiğinden değil.
Komedi filmi ya da komedi işi başka bir şey bence. Beni dilini anladığım adam güldürüyor moruk en çok. İngilizce espriyi anlamıyorum ve altyazıdan saçma çevirisini okuyorum desem öyle bir durum da yok. Öyle olsa bilgisayara sokmam zaten. Tabi ham odun değilim, çoğu mizahi işi izlerim falan ama gıdıkladığı kadar tebessüm ediyorum. Arada biraz çıtayı yükseltenler oluyor ama o kadar işte. Eğlenmek mi evet ama gülmek, kahkahalar falan zor benim açımdan. Yerli malı panpa. Amerika'nın en baba stand-up gösterilerini izliyorum falan küfürle kapatıyorum çoğunu. Hele televizyonlardakiler korkunç, evde hatunla birbirimize bakıyoruz "ulan beyaz'dan da kötüleri var hem de amerikalı" diye.
Vallaha ben gülüyorum ama son zamanlarda çıkan saçma sapan Scary Movie, cart movie, curt movie filmlerine değil. Çok az yeni film olmasına karşın genelde Amerikan Komedisinin en komik olduğu yıllarda çıkan Şarlo ve Harold Llyod filmlerine gülüyorum. İzlemeyen herkese tavsiye ederim, özellikle Modern Times, Safety Last ve (Henüz ben de izlememiş olmama rağmen çok metini duyduğumdan) The Great Dictator. Bunların arasından da özellikle Modern Times'ı tavsiye ederim.
Öte yandan %80'in içerisine bu sürpriz, beklenmedik kısmını eklemeyi unutmuşum, ayrıca tabi ki de bu oranlar tamamen kafadan sallama burada oturup tek tek tüm olması esprileri yazıp ondan sonra oranlamamı bekleyemezsiniz herhalde. Bu oranları verirken aklımdan geçen aradaki farkın ne kadar büyük olduğuydu siz 80 değilde 75 deyin, 70 deyin.
-aga durun bi yazmayın ya tam göndere tıklıyorum yeni mesaj ekledi diyor, çıldıracağım haa 😀 -
Mr. Fox Anderson'ın en farklı işi, hatta o filmi yönetmediğine dair dedikodular da dönüyor. Bir Rushmore, Life Aquatic vs. izle tekrar konuşalım. Taparım Wes'e taparım.
Ancak dediğin gibi, altyazıyla komedi izlenmez. Eğer dili ve kültürü bilmiyorsan garanti ederim ki esprilerin en az %40-50'sini kaçırırsın. O nedenle dediğin gibi yerli komedi her zaman daha kıymetlidir.
Bunların üzerine çıkabilin ender isimler Şarlo veya Keaton gibi slap-stickçiler. Dile dayalı espri yapmadıklarından Küba'ya da götürsen gülünür burada da gülünür.
Ancak komedide bir de tekrar izleme olayı çok önemli. Özellikle diyaloğa dayalı komedilerde (örneğin Çalgı Çengi) espriler kaçabiliyor. Örneğin dün biz izlerken bok kokusu esprisine kimsenin gülmediğini farkettim. "Sizde bir de o sorun var di mi?" dediğinde ben yerlerde sürünüyordum (ulan Selçuk da yanımdaydı yalanlar şimdi, içimden süründüm) ancak salonun yarısı önceki espriye gülerken onu kaçırdı. O nedenle bu tarz filmler tekrar izlenebilir olmak zorundalar, olamazlarsa çabucak unutulup giderler. Ben bir sürü espri kaçırdığıma inanıyorum mesela, o nedenle tekrar izleyeceğim.
Ama bilmediğin dildeki komediyi istersen 70 kere izle, kültürü tanımadıktan sonra.. Çalgı Çengi'de adamların camide abdest alamayışına kaç Amerikalı gülebilir? Abdest alamayıp gelip evde rakı sofrası kuruşundaki ironiyi ne kadar farkedebilir, dertlenip kalkıp Ankara oynamasının arkasındaki hüznü alabilir mi? Alamaz panpa.
O nedenle senin Amerikan komedisine gülmemenden daha doğal ne olabilir? Ama mizah başka tabii.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Öte yandan %80'in içerisine bu sürpriz, beklenmedik kısmını eklemeyi unutmuşum, ayrıca tabi ki de bu oranlar tamamen kafadan sallama burada oturup tek tek tüm olması esprileri yazıp ondan sonra oranlamamı bekleyemezsiniz herhalde. Bu oranları verirken aklımdan geçen aradaki farkın ne kadar büyük olduğuydu siz 80 değilde 75 deyin, 70 deyin.
-
İyi de zaten hata bir oranlama yapman da ve bunu alay ve acıya bağlamanda. Bir şeye gülmek bunların çok çok üstünde birşey olduğunu anlattım.
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)
Charlie Chaplin Amerikan komedisi değildir. Öyledir diyenin aklını alırım. Adam konuşmuyor teknik olarak imkansız olduğu için zaten. O filmler için gerekli malzeme bir polis ve bir kadındır. Amerika'ya mâlettirmem.
Kim mâl etti la, adam zaten İngiliz. Ben yaptığı komedinin evrenselliğinden bahsediyorum.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Onu barisferah'a yazmıştım ben, sen araya girdin düd. Ama sen de benim ingilizceden dolayı izlemediğimi ima etmişsin ki söyledim onu ben. Anladığım halde gıdıklamıyor beni maalesef. Anladığım halde böyleyse altyazıyla hiç olmaz zaten diyorum.
Adam İngiliz ama daha 20 yaşında Amerika'ya gidiyor ve sinemaya da burada başlıyor. Üstüne üstlük o yıllarda bir Chaplin yok ki bir Harold Llyod'da var ortada ve o Amerikalı. Maalesef Türkiye'de pek bilinmiyor Şarlo kadar ama o da en az Şarlo kadar efsane biri Amerika'da. Ayrıca o yıllarda tüm Amerikan sineması yükselişte ve buna Şarlo'da dahil ama bütün övgüyü Şarlo'ya vermek bence ayıp olur. Ve düd'ün dediği de doğru asıl konu komedinin evrenselliği bizim bahsettiğimiz, yukarıda da zaten demişim tüm Amerikan filmleri değil genel de eski Amerikan komedileri Şarlo, Harold Llyod vb. benim orada kastettiğim yani Amerikan sineması değil bir tek o yıllarda Amerikan çıkan komedilerin evrensel dili. Chaplin Amerikalı mı İngiliz mi bu başka bir konu tamamen...
HHK sana da tavsiyem Freud'un Haz İlkesi kitabını edinmen. Bu bahsettiklerim o Freud'un bu kitabında mı geçiyordu tam hatırlamıyorum ne yalan söyleyeyim lakin en azından şunu görürsün insanların yemek yerken hissettikleri haz ile bir yıkım (Bina yıkımı vb.) gördüklerinde veya yıkımda bulunduklarında hissettikleri haz birebir aynıdır, ve bunun nedeni de oral dönemde çocukların yemek yediklerinde hissettikleri doyma hazzını ağızlarındaki yiyecekleri parçalamaları ile bağdaştırmasıdır. Hatta genel yapılan bir yanlışta çocukların ağızlarına oyuncaklarını aldıklarında dişleri kaşınıyor demektir, aslında çocuk gerizekalıca bir şekilde oyuncaktan henüz anlamadığı dönemde oyuncaklarının keyifini bu şekilde çıkarabileceğini düşünüyordur. Benim şu anda bu parçalama ve yemek yeme olayını anlattığım gibi Freud bir yerde bu komedi, gülme hissiyatını da anlatıyordu diye hatırlıyorum (Yanlış hatırlıyor da olabilirim iddia etmiyorum ama bunları bir yerde okudum, yani boş yere konuşmuyorum burada)
Yahu zaten ayrıca siz de kendi ağzınızla söylüyorsunuz esprilerin büyük bir çoğunluğu homoseksüel değil homofobik esprisiydi. Yani homoseksüellikle dalga geçilmiyordu, homofobiklik ile dalga geçiliyordu (Bana göre tek espri homoseksüel esprisiydi o da "Bu bok kokusu çekilir mi? Haa siz de öyle bir sorun var bir de değil mi?"). Yani homoseksüel esprisi olsa neyse diyeceğim ama orada dalga geçilen zaten homofobik karakterler o yüzden neden bu kadar üstünde duruldu ben onu anlamadım. Homoseksüel esprisi olsa diyeceğim "Oha yani bu çağda hala daha kaldı mı bunlar" ki bir yere kadar homoseksüel esprileri de yapılabilir bence bunu tabuya çevirmemek lazım, çünkü asıl tabuya çevirilirse homoseksüellerin zararına olur. Bir şey espri ile sunulunca insanlar daha rahat karşılar ama bir şeyden hiç bahsedilmez ise insanlar o konuya tereddüt ile yaklaşırlar. Bakın Amerika'da bile Nigger kelimesi TV'lerde tekrardan kullanıma sokuldu ki kötü anlamından ve getirdiği tabudan kurtulsun diye. Ama Türkiye'de her şey tabuya çeviriliyor sonra bu konuya insanlar neden bu kadar karşı deniliyor...
Bu arada bu cevabı Emrecan'a yazmıştım ama ben yazarken silmiş cevabı, olsun dursun en azından benim cevabım dedim
Konu yine sapacak ama böleriz, Çaplin çok Amerikan esprisi yapıyor olsaydı filmlerinde komünist propagandası yapmakla suçlanıp tatildeyken vizesi iptal edilip ülkeye girmesinin engelleneceğini sanmıyorum.
Amerikan esprisini Keaton yapar, The General'de faşist Güneylileri kahraman gibi gösterir, onların mücadelesi için alkış tutarsınız. Ama işte olay nedir, bugün dünyanın 4 bir yanında bir çok şehirde Şarlo'nun heykelleri dikiliyken, Keaton daha 50'lere gelmeden günümüzde tekrar hatırlanmak üzere unutulur. Hatta Keaton Sunset Blvd.'da o haliyle dalga geçercesine ufak bir cameo bile yapar, ne de olsa unutulmuş bir yıldızdır. Şarlo ise o dönemlerde film çekmeye devam eder.
Şarlo'ya Amerikan komedisi yapıyor demeyin, o sadece Amerikanın olanaklarını kullanmış bir dünya vatandaşıdır.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Bu homofobik ya da homoseksüel esprisi olayını ben tam anlamadım, burada ve bu film üzerinden değil yani genel olarak anlamıyorum. Bunları da filmi ya da filmdeki esprileri savunmak adına yapmıyorum. Selçuk da zaten fikrini söyledi.
Yani eşcinsellikle ilgili neden espri yapılamamalı ki? Eşcinselliği aşağılayan espriler mi sorun? Yoksa eşcinselliğe heteroseksüellerin bakışı mıdır sorun? Homofobik olup olmadığını nereden anlıyoruz mesela? Yahudilerle ilgili bin milyon fıkra var ama hiç birine anti-semitik dendiğini duymadım ben, çok benzer konular. Her eşcinsellik ile ilgili espri yapana homofobik mi demek lazım, yoksa ayırmak mı lazım, ayırlıyorsa kim ayırıyor bunu, hep meraklı konular bunlar.
Enstrumantalist dünyasında violacılar için öyle aşağılayıcı fıkralar vardır ki mesela. Ya da Avrupa'da İrlanda'lılar için anlatılanlarla Türkiye'de karadenizliler için anlatılanlar falan. Aynı şey değil demeyi seçerseniz mavi hapı veriyorum. Neyse cevap verilmesi için yazmadım zaten de benim düşüncelerim karışık bu konuda.
@ barisferah; tavsiyen için teşekkürler. Freud'un o kitabını okumadım ama büyük ihtimalle görmüşümdür belki de birkaç sayfasını da incelemişimdir. Orada komedi ve gülmeceyi nasıl anlattığını bilmiyorum. Ama eğer orada da sana cevap yazdığım ilk mesajındaki gibi anlatamışsa isterse bu işin peygamberi olsun gene de yanlış derim. Büyük hata var çünkü. Yazının devamındaki olayı da bahsimizin ana konusuyla alakalı bir bağlantı kuramadım ya da bu konuyla ilişkisini tam kavrayamadım.
Şöyle yazarsam daha açıkça yazmış olurum. Alay ve acı çekme olaylarına gülünebilir ama bunun yanında trajik olarak üzüntüde oluşabilir. Bahsettim üç öğe ise bunların çok üstünde bir yapıdır. Senin bahsettiklerini kapsar, çevreler. Örneğin gülmece için, sen biraz sonra o adamla alay edileceğini tahmin edip hemen ardından tahminin doğruluğunu görürsen bunun verdiği mutluluk hazzıyla eğlenirsin ve gülebilirsin. İş (gülmeceyse eğer) oradaki alayı ya da acı çektirmeyi bilmekte ya da tahmin etmekte ve sürpriz olmasında. Yani orada sırf alay oldu diye gülünüp eğelenilmiyor; bu üç öğeden birisi olduğu için kişinin hoşuna gidiyor ve eğleniyor. Bildiğin bir şeyin olması, tahmin ettiğinin ortaya çıkması ya da bir anda oluşan sürpriz... hazzın en hoşnutluk veren duygularını kaşıyan bunlardır.
O kitapta ya da başka bir kitapta kendi iddianı destekleyecek bir yazı bulabilirsin. Bilemiyorum, eğer benim bu yazdığımı dışladığını görürsem çok şaşırırım. Tiyatro kökenli kişilerde bunu söyler; hatta zamanında bunu en çok onlar söylerdi. Çünkü daha 2 hafta önce bile Ayşen Gruda'nın kendi ağzından duydum.
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)