Sanayii devriminden itibaren, Dünya'da başat güçlerin tümü kapitalizmle yönetilmiştir ve yönetilmeye devam eder. Ne Rusya'daki ne de Çin'deki devrim, komünizmi, kapitalizmin karşısına bir rakip olarak çıkarabildi. Öyle ki, şu anda en komünistim diyen ülke bile, kapitalist bir anlayışla yönetiliyor.
Buradan, Atatürk'ün bahsettiği Batılı ülke olma yolunun da, Batı'nın sanatını, kültürünü, bilimini alıp, gelişmiş bağımsız bir ülkeden geçtiğini söylediğini düşünebiliriz. Ama aynı zamanda Atatürk, ekonomik bağımsızlığın da altını çizmiştir. Şimdi bu noktada, bağımsızlık düsturunun, kabaca "anti-emperyalizmle" ilişkilendirildiği açık ki bu günümüz koşullarında hatalı değil. Ancak, ekonomik bağımsızlık derken "anti kapitalizm" anlamına gelmediği de aynı derecede açık. Gelişmiş bir ülke olmak için, sanayinizi geliştirmek zorundasınız; işçinize, emeğinden azını vermelisiniz; sermayeyi yatıracak, yatırım yapacak zenginleriniz (burjuvalarınız) olmalı, büyük şirketleriniz-bankalarınız (İş Bankası) olmalı. Bu Dünya'da ilerleme ve gelişme, diğer Dünya'nın gerilemesini sağlayarak ülkeleri zenginleştiren kapitalizme bağlıdır. Atatürk, diğer ülkeleri fakirleştirip zengin olalım mı dedi? Hayır ama o da, Türkiye'nin sermaye ile gelişebilecek bir ülke olması gerektiğini biliyordu. "Köylü fakirin efendisidir" diyen birinin kapitalist olmadığını söylemenin tutarsız bir tarafı yoktur. Köylü ekecek, biçecek, iyi ürünler verecek, o ürünler satılacak, sattığı parasıyla yeniden tarlayı ekecek, kazandığıyla ev yapacak, bir kısmını İş Bankası'na yatıracak, banka ona faiz verecek, banka faizle başkasına kredi verecek, iş adamı krediyi alacak, fabrika kuracak, yatırım yapacak, sonra o köylünün çocuğu, o fabrikada çalışacak.
O yüzden artık ona, "anti-emperyalist değil" demişiz gibi yorum yapma lütfen.
Ayrıca cumhuriyeti kurduktan sonra dış devletlere bağlı kalmamak için,tam bağımsızlık için Osmanlı'nın dış borcunu ödemiştir.
Dünya'yla entegre olmak isteyen bir devletin, vasisi olduğu devletin borcunu ödemeyi kabul etmemesi mümkün değil. Bu, tam bağımsızlık için verilmiş "siz hiç merak etmeyin, bütün borçlarımızı öderiz biz" şiarlı bir kahramanlık gösterisi değil, Lozan'dan alabileceklerinin maksimumunu almaya çalışan bir heyetin verdiği ya da vermek zorunda olduğu tavizlerden birisidir. Tıpkı Hatay gibi, Kerkük gibi. Diplomasiden bahsediyoruz. Atatürk (aslında İnönü) borcu ödemeyeceğini söyleseydi çıkacak krizin Türkiye'ye hiçbir faydası olmazdı. Zira hatırlarsan Lozan, ilk seferinde anlaşmazlık nedeniyle dağılmıştı.
Tuhaf bir tartışma kültürün var Maximus. Biz buna ad hominem diyoruz. Konuyla hiç ilgisi olmayan bir konuda, tartışmacılara sataşmak. Mesela:
Hoş,öyle bir şartlanmışsınız ki Atatürk'ün kapitalist olduğuna.O yüzden boşuna bu belgeyi buraya koymamın pek bir önemi yok ama beetlejuice gibi öğrenmeye meraklı arkadaşlar için koyuyorum.
...
Aslında tarihi kendi bulunduğu dönemin koşullarına göre ele almak gerekir.Siz oturduğunuz yerden atıp tutuyorsunuz "Atatürk şöyledir,böyledir" diye.O dönemde siz yaşasaydınız bırakın cumhuriyeti kurmayı,saat bile kuramazdınız
Ciddi anlamda garipsenecek şeyler bunlar. Biz en başından beri, 2000'li yıllara göre mi değerlendirme yapıyoruz? Her defasında günün koşullarından bahsetmedik mi? Büyük Buhran, Stalin, 1920'ler demedik mi? Atatürk'ü yargılamak/eleştirmek için ne yapmamız gerekiyor? 1923'e geri mi dönelim? Platon'u konuşmak için Antin Yunan'a mı gidelim? Ne yapalım maximus? "Atıp tutmak" ne demek, "oturduğunuz yerden" ne demek? Hamasi söylemlerde mi bulunduk, partizanlık mı yaptık, ne yaptık da bu sözünü hak ettik? Her şeyi gerekçelendiriyoruz, her şeyi referansla açıklıyoruz, daha ne yapalım?
Yeni sayfaya geçtik 3.sayfadaki son mesajım da kaynamasın bu arada... 🙂 O mesajda eksik kalan yanı, yani Türkiye Cumhuriyet'i örneğini ali.ünal tamamlamış, güzel olmuş...
Söylediklerinizin hepsine tamamen karşı çıkmıyorum ki bende.
Kemalizm'e ya da Atatürk'e kapitalist dememek için bir neden göremiyorum.
M.Kemal kapitalisttir arkadaşlar.
Böyle direkt "kapitalist" demeye karşı çıkıyorum.Ekonomik yöntem olarak kapitalist bir politika izlediğini kabul ediyorum.Diyelim ki Atatürk sosyalistti.Bir ülkede sosyalizm olması için önce sanayinin gelişmiş olması gerekmez mi?O günün şartlarına göre Atatürk kapital bir politika uygulamak zorundaydı.Bunu yaptı diyede direkt "Kapitalist" damgası vurmak haksızlık gibi geliyor.
Atatürk'ün sosyalizm hakkındaki görüşleri(1 Aralık 1921'de Meclis Konuşmasında):
"Kurtulmak,yaşamak için çalışan ve çalışmaya mecbur olan bir halkız.Dolayısıyla her birimizin hakkı vardır.Salahiyeti vardır.Fakat çalışmak sayesinde biz hakkı kazanır.Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını emek harcamadan geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuz içerisinde yeri yoktur,hakkı yoktur.İnsan ancak çalışmakla insan olur.Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı heyeti milliyece mücadeleyi öngören bir mesleği takip eden insanlarız.Fakat ne yapalım ki,demokrasiye benzemiyormuş. Sosyalizm'e benzemiyormuş.Hiçbir şeye benzemiyormuş.Efendiler biz benzememekle ve benzetmemekle iftihar etmeliyiz çünkü biz bize benzeriz."
8 Mart 1921 de Hakimiyeti Milliye yazısında:
"Sağa mı sola mı nereye gideceğiz?Herhalde sağa değil.Çünkü insanlar,fikirleriyle,siyasetleriyle,ilimleriyle sürekli aksi istikameti takip ediyorlar.Eski tarihin,insanlığı kendi kendine bağlayan bağları,bilhassa Umumi Harb'in yarattığı büyük sarsıntısan sonra,büsbütün gevşedi.Ve sola doğru,bazı devletler seri ve hamleli,bazı devletler ise yavaş ve temkinli bir yürüyüşe başladı.Şüphe yok,insanlığın düşünüş tarzı,çok derin ve esaslı inkılap devresindedir.Bir taraftan krallar,imparatorlar,sağ kanatta merkez partileri ve mutlakiyet parlamentoları zayıflıyor,diğer taraftan Sosyalistler hak taraftarları,halkçılar kuvvet kazanıyor.Bu değişim karşısında Türkiye ne tarafa dönecek?"
Bu arada sinema ile ilgili bir forumda bunları tartışmak çok güzel 🙂 Burada sanatın insanı ne kadar zenginleştirdiğini(kültürel anlamda) söylemek mümkün.Diğer forumlara bakın,büyük bir kısmı çapulcu dolu,abidik gubidik sohbetler gırla gidiyor.Biz ise burada bu konuları tartışıyoruz 🙂
Tuhaf bir tartışma kültürün var Maximus. Biz buna ad hominem diyoruz.
Senin "Maximus, alıntıları bırakıp kendi düşünceni açıklar mısın lütfen." lafın kadar tuhaf olmasa gerek 🙂 Bir de "hominem" falan diyerek "ben çok bilgiliyim" havalarına girmişsin.Bundan sonra kafama takılan tarihi bir olayda Emre Kongar gibi isimlerden yararlanmak yerine senden yararlanırım merak etme 🙂
"Atıp tutmak" ne demek, "oturduğunuz yerden" ne demek?
Bizde buna "Yarası olan gocunur" diyoruz.
Biz de buna tartışmayı bilmeyen gençlerin atışması diyoruz. Adam gibi tartışmayacaksanız hiç tartışmayın dursun başlık.
Kimseye ithafen yazmadım bunu, ortada zaten her şey. Kimse kimseye cevap vermesin bitsin bu başlık.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.