İdam cezası ülkemizde kalktı artık.
Ancak bir söylem var ki biraz düşündürücü ve tabii ki can sıkıcı: "Çok sevdiğiniz biri öldürülene kadar idam cezasına karşı olabilirsiniz"
Ve bir ikincisi: "Şiddete şiddetle karşılık vermek, şiddeti ilk uygulayanla aynı şeyi yapmak değildir. Çünkü ilk uygulayan şiddete karşılık vermemiştir"
Tam olarak aynı konu gibi görünmeyebilir ama aslında kabaca "dişe diş, kana kana" ya da benzeri bir yaklaşımla karşılanabilir konu. Gereksiz yere şiddet uygulamakla şiddeti şiddetle ya da ölümle cezalandırmak tamamen aynı şey midir? Devlet gibi kurumların ölüm cezasını uygulamamayı uygun görmesi gayet doğru bir yaklaşımdır, şüphe yok. Peki şiddete maruz kalan kişinin bunu isteyip istememesi, hak görüp görmemesi üzerine neler söylenebilir?
Konu üzerine fikirlerinizi gerçekten merak ediyorum.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
İdam cezasını iki şekilde ele almak gerekir diye düşünüyorum. Birisici açıkça, birden fazla şahidin gözü önünde birini alenen öldüren biri için. Diğeri ise öldürdüğüne ve suçuna mahkeme tarafından delillere dayanarak karar verilen kişi. İkincisinde her zaman hata ihtimali var, düzmece olabilir, kanıt sonradan çıkabilir vs. Bu durumda adam ölümden dönemeyeceğine göre, idam çok riskli (adalet açısından konuşuyorum). Buna karşıyım şahsen.
İlkinde ise (ya da itiraf etme durumunda vs.) olay hiçbir şüphe bırakmıyorsa, kişi kendini savunma vs. gibi bir mazeretle bunu yapmadıysa, ve bunlar alenen belirliyse, durum çok farklı. Bir kere bu adam idam edilmese bile kesinlikle hiçbir aftan yararlanıp çıkamamalı, bunda fikrim kesin. Bir polis komiserinin ağzından duydum şunu (silah taşıma ruhsatı almak isteyen bir tanıdığıma ben napıyorsun abi bir an sinirlenip vursan adamı ne olacak vs. diye karşı çıkardan o diyordu bunu) "ne olacak en çok 2-3 yıl yatar çıkarsın"...
Bu durumda bir kere devletin değil, o kişinin birinci derece yakınlarının öncelikli söz hakkı olmalı. Benim bir sevdiğimi öldürmüş bir adam 2 yıl sonra çıkarsa elbette ben de onu öldürürüm (işin garibi muhtemelen ondan daha çok yerim). Kısasa kısas aslında en güzel adaletlerden birisidir. Ama affetmek (mümkünse) daha güzeldir... Herkes de bunu başaramaz, başarmak zorunda da değildir.
Esas yıpranma, devlet suçluları yeterli şekilde cezalandıramazsa başlar. Bir kere suç artar (nasıl olsa zihniyeti başlar). Sonra devlete inanç kalmaz (bkz. günümüz). Herkes kendi adaletini sağlama çalışır (bkz. 3. sayfa haberleri). Humanizm adına caydırıcılığı olmayan cezalara dönmek, esas humanizmden uzaklaşmadır. Çünkü suçsuz hakkı yenen kişi bir kez de devlet tarafından ezilmektedir. Bir yandan humanizm adına idamı kaldırmak iyi birşey gibi görünebilir, ama bir yandan da bir süre sonra suçlunun afla çıkması herşeyi tam tersine çevirir. Bu olaylar artınca da artık yolsuzluk vs. de artar (köşe dönmeden adil bir çalışma ile kazanca inanç kalmaz). Zincirleme bir reaksiyon bence. Evimde karımın çocuklarımın bulunduğu yuvamda bir hırsızı, eroinmanı vs. yakalarsam, onu bacağından bile vurmam sonucunda benim cezalandırılmam gibi saçma şeyler humanizm değildir. Neymiş ancak yatak odasında olursa vururmuşum, yok ya. Bizim polisimiz bu konularda (çoğu şeyde beğenmesek de) çoğu zaman iyidir. Mesela bir arkadaşım böyle bir olay yaşadı, hırsız atladı kaçtı otoparkta yakaladı dövdü. Polis hırsızı eve getirip orda tutanak tuttu. Yani polis bile adalete inanmıyor düşünün.
"Şiddet iyi amaçlarla kullanılabilir" (V for Vendetta)
- baço
Bu durum insan doğasına dair getirilen iki farklı yorumla açıklanır genel olarak. Birinci düşünce klasik liberal düşüncedir. Bu duruma göre insan insanın kurdudur. Doğa durumunda insanlar tek başınadırlar ve bencil yaratıklardır. Birbirlerini yemektedirler. Bakarlar ki herkes birbirini öldürüyor, ulan beni de öldürebilirler korkusundan kendilerinden daha güçlü bir iradeye, doğa içerisinde özgürce davranabilme hakkını teslim eder ve der ki "ey devletim, ey hükümdarım seni kendi irademizle oluşturuyoruz, sen de bizi koruyacaksın. Olur da biri gelir benim canıma malıma zarar verirse sen eline sopayı alacaksın, kafasına kafasına vuracaksın, yaptığının cezasını keseceksin. Ha olur da sana bu hakkı verdik diye kendinden geçip benim malıma karıma canıma yan gözle bakarsan, seni oraya çıkartıp devlet yaptığımız gibi yerin dibine indirmesini de biliriz." (Thomas Hobbes, John Locke ve genel olarak İngiliz geleneği düşünürleri) İkinci görüşe göre ise doğa durumunda insanın temel duygusunun "merhamet" (pity) olduğu yönündedir. Yani insan doğada kendi kendine yeten bir varlık konumundadır, kendi kendine yeten düşünebilen ve iradesi olan bir varlık olarak hayatını düzene sokabilir, sokamadığı durumlarda başkalarıyla yardımlaşır, ama merhamet duygusu onu başklarına zarar vermekten alı koyar. Zamanla doğal felaketler, hayatın getirdiği zorluklar artar, insanlar birbirlerine daha çok ihtiyaç duyarlar. Bu birarada yaşama durumu içerisinde insanlar arasında farklılık yaratmaya başlayacak şey ise özel mülkiyet olarak görülür. Yani ilk başlarda eşit olan durum özel mülkiyet sayesinde eşitsizliğe dönüşür, fakat merhametli insan bu eşitsizlik durumunu şöyle çözer: Herkes biraraya gelir ve herkesin genel iyiliğini gözeten bir "ortak irade" kavramında birleşirler. Ortak iyilik kavramı sağlanırsa dünya güllük gülistanlık olmaya devam edecektir. (Rousseau'dan başlayan Fransız geleneği, Marx'a kadar gider.) Şimdi bu iki görüş çerçevesinde mevzumuza bakacaksak durum şudur: İlk görüşü savunan, özgürlüğüme zarar verenin cezasını, benim güvenliğimi sağlamakla yükümlü olan devlet kesebilir. Bu yeri gelir idam bile olabilir. Önemli olan benim özgürlüğüme zarar verilmemesidir. Çünkü biz doğada şiddet uygulayan varlıklardık, bunlardan vazgeçtik, o zaman işini kuralına göre oynayacaksın bak ben seni öldürüyor muyum, içimden geliyor ama yapmıyorum. Sen yaparsan, o zaman devlet de sana şiddet uygular. İkinci görüş ise, ortada şiddet eylemi varsa, yani bir insan bir şiddet eylemi gerçekleştiriyorsa bunu doğasında şiddet olduğu için gerçekleştirmiyordur. Çünkü insan iyi bir varlıktır, içinde merhamet vardır. Eğer ortada şiddet varsa, demek ki bir eşitsizlik durumu vardır, toplum genel bir iyilik kavramı çerçevesinde oluşturulmuş bir ortak iradeyle yönetilmiyordur. Birileri zor durumdadır ki şiddet uyguluyordur. İdama ve şiddete bakıştaki iki temel düşünce budur. Ben ikinci fikre biraz daha yakınım. O kadar saf bir merhamet duygusuna inanmasam da, insanı şiddete itenin içinde yaşadığı toplum yapısı olduğunu düşünüyorum. Haliyle idamı konuşacaksak, önce insanları suç işlemeye iten sebepleri tartışmak ve onları ortadan kaldırmamız gerektiğini düşünüyorum. Bunu görmediğimiz taktirde idamı konuşmak sadece bir teferruatı tartışmaktır. İdam kalksa da günde milyonlarca insan toplumsal eşitsizliklerden kaynaklı olarak aslında idam ediliyor.
Hadi buyrun:
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11967092.asp?gid=229 " onclick="window.open(this.href);return false;
Adam bir de beraat istemiş, yaptığına en ufak mazeret olabilir mi ki bu adamın. Bu asılmayacak ne olacak? Afla çıkacak mı?
- baço
Hadi buyrun:
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11967092.asp?gid=229 " onclick="window.open(this.href);return false;
Adam bir de beraat istemiş, yaptığına en ufak mazeret olabilir mi ki bu adamın. Bu asılmayacak ne olacak? Afla çıkacak mı?
Başına birisini vereceksin; ömür boyu yetimhanede tuvalet temizleteceksin. Şaka yapmıyorum; idam cezasına külliyen karşıyım, müebbet hapis ya da uzun süreli hapis de neye yarar neye fayda? Hem özgürlüğünü elinden alacaksın hem de çalıştıracaksın uygun bir yerde kontrol altında.
la vita é bella
Hadi buyrun:
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11967092.asp?gid=229 " onclick="window.open(this.href);return false;
Adam bir de beraat istemiş, yaptığına en ufak mazeret olabilir mi ki bu adamın. Bu asılmayacak ne olacak? Afla çıkacak mı?
Başına birisini vereceksin; ömür boyu yetimhanede tuvalet temizleteceksin. Şaka yapmıyorum; idam cezasına külliyen karşıyım, müebbet hapis ya da uzun süreli hapis de neye yarar neye fayda? Hem özgürlüğünü elinden alacaksın hem de çalıştıracaksın uygun bir yerde kontrol altında.
Bak bu güzel. Hatta daha ağır iş olsa daha iyi. Kömür çıkarsınlar, demiryolu yapsınlar falan...
Ama o ölen kadının anne babası ne der, ya torunlarının ölümlerine ne der bilemem...
Bir de adam neye dayanarak berat istemiş onu anlamadım, ben yapmadım silah kendi ateş aldı, hatta çocuğumu da kovaladı holde yakaladı vurdu mu demiş, yoksa napıyım feci gıcık ettiler mi demiş...
Adam önce 7 yaşında oğlunu, sonra 3 yaşında kızını vuruyor, sonra 20, 14 ve 16 yaşındaki çocukları vuruyor, adamla oğlunu da kovalayıp yakalayıp sırtından vuruyor, bu adam asılmaz mı lütfen ya...
- baço
Hadi buyrun:
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11967092.asp?gid=229 " onclick="window.open(this.href);return false;
Adam bir de beraat istemiş, yaptığına en ufak mazeret olabilir mi ki bu adamın. Bu asılmayacak ne olacak? Afla çıkacak mı?
Başına birisini vereceksin; ömür boyu yetimhanede tuvalet temizleteceksin. Şaka yapmıyorum; idam cezasına külliyen karşıyım, müebbet hapis ya da uzun süreli hapis de neye yarar neye fayda? Hem özgürlüğünü elinden alacaksın hem de çalıştıracaksın uygun bir yerde kontrol altında.
Bak bu güzel. Hatta daha ağır iş olsa daha iyi. Kömür çıkarsınlar, demiryolu yapsınlar falan...
Ama o ölen kadının anne babası ne der, ya torunlarının ölümlerine ne der bilemem...
Ceza idam olsa değişen ne olacak. Bana sorsalar öldürelim mi seni, ömürboyu hapis cezası mı verelim diye ben öldürülmeyi seçerim açıkcası. Ben yine hapis cezası yanında (özgürlüğünü elinden almak amacına uygun olması için) topluma faydası olacak biryerlerde çalıştırılmasından yanayım suçlunun. Bu hapishanede marangozluk ya da tornacılık öğretmekle olmaz (onlar ıslah programları).
Not: Adam beraat etmemiş. Bunu talep etmiş.
la vita é bella
Hocam ömür boyu hapis olunca afla çıkma şansı var, zaten caydırıcılık burdaki amaç. Ölümün adı var. Cezaların esas amacı caydırıcılıktır zaten... Ölene kadar mokoko cezası olacak ki esas... (Amerikan hapishanelerinde var o)
"Hasan Danışmaz’ın 17 Ağustos 2001’de de Araklı’da Ali Danışmaz isimli akrabasını bıçaklayarak öldürdüğü ve bu suç nedeniyle de 6 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldığı belirlenmişti."
Al işte salıverirsen...
6 yıl ya... adam öldürmenin bedeli... ne olacak ki çok gıcık olduğun adamı gebertirsin tabi...
- baço
Af meselesi ayrı, idam cezasının da affı mümkün o açıdan bakarsak. Sonuçta olay yasaların düzenlenmesine ya da yeni bir BKK çıkmayacağının garantisinin verilmesine kalıyor. Ben idam cezasının hem en büyük ceza olduğuna hem de herhangi bir faydasının olacağına inanmıyorum. Dediğim gibi bana sorsalar "vurun kellemi" derim ömür boyu hapiste çürümek yerine. İş bu halde hapis cezası yanında sosyal hizmet cezası verilirse, kişi topluma olan "diyet"ini de ödemiş olur.
la vita é bella
İkidir aynı anda yazıyoruz 🙂
Ben dediğine katılıyorum kısmen, hatta bu adama maaş da bağlanacak mesela diyelim bir demiryolu işçisi 800 tl alıyorsa bu adam da 200 tl'ye çalıştırılacak firmalarca (güvenliğini devlet sağlayacak vs.). Bu para da maktülün ailesine verilecek. Adam ölene kadar maaşı onlara..
- baço
Bak o da harika bir fikir, adamın yaptığı işin maaşı mağdur tarafa ödenir, süper. Demek ki yapanı cezalandırmakla beraber , mağdur tarafa ve topluma da bir tazminatı ödettirmeli fikrine sahibiz ikimiz de. Sonuç olarak hapis+sosyal hizmet en mantıklı çözüm olarak gözüküyor bana. Hapis ile caydırıcılık kısmını tamamlarken, sosyal hizmet ile de hem ucuz iş gücü sağlayıp hem de mağdura maddi katkı sağlayıp tazminat kısmı kısmen halledilmiş olur. Adamı/kadını öldürmüş olsak neleri kaybetmiş olacağımız açıkca gözüküyor.
la vita é bella
o kişi yada aile parayı istemez ki..
i've been twelve forever
o kişi yada aile parayı istemez ki..
Paşa keyifleri bilir. Burada yasal bir düzenlemeden bahsediyoruz, kişilere gidip siz ister misiniz diye sorulmayacak. Yani suçla mücadele, ceza ve islah aşaması hakkında bir mevzu bu. Kişilerin bireysel arzularına göre hareket etmek değil amaç. Ki seninkisi sadece varsayım... Adam çalıştırılacak, onun işgücüyle sağladığı fayda mağdur(lar)a maddi olarak ödenecek. Buna "mağdur olanlara" devlet maaş bağlayacak dersin olur biter. Hem neden niçin kabul etmesin aklım almıyor. Neyse sadece tek birşey daha söyleyeceğim olabildiğince yumuşatıp, ardından da polemiğe girmeyeceğim; bir mevzu üzerine yorum yapılırken, önerilerin maksadı nedir, önerideki durumun varolduğu varsayılırsa neler olur, bu öneri "hangi konu"da yapılmıştır, önerinin niteliği nedir (hukuki, töresel, etik, sosyal, bireysel, eğlence, ilmi vs) diye düşünüp bu tarz bir cevap vermek gerekir.
la vita é bella
Yahu istemeyen Türk hava kurumuna bağışlasın... 😀
- baço
Dünya üzerinde adalet yok ve ben olacağına da inanmıyorum. O yüzden ne desem boş geldi. Olay olduktan sonra ne fayda artık, olmadan önce çözmek lazım. Böyle düşünmez isek hiç bir zaman ilerleyemeyeceğiz bu konuda. Misal ben silah taşımıyorum, ne işim var silahla. Hiç bir zaman taşıyacağımı da düşünmüyorum. Ama biri silah taşıyorsa bunun tek bir amacı olabilir o da birini vurmak, var mı ki başka amacı bunun. Konu bu kadar basittir benim için. Cezalar caydırıcı amaçlı olmamalı, cezalar suç işleyenin bir daha tekrarlamasını önleme amaçlı olmalı. İnsan hakları falan filan evet. Ne zaman böyle söylesem biri kalkıp insan haklarından falan dem vurur, anlıyorum tabi. Ama suç işleyen insanın hakları var, suça maruz kalan insanın hiç bir hakkı yok. Böyle bir dünya işte.