Yanlış ifade etmişim Ali. Bu görüntüler bilimsel kanıt değildir demek istemiştim. Bunlara bilimsel kanıt denemez. Öyle olsa Rusya'ya düşen 80-90 lardaki Ufo görüntüleri de kanıt olması lazım. Çok gerçekçi onlar da, en az Ay yolculuğu kadar. Bir mekiğin atmosfere çıkmış olması bir şeyi değiştirmez.
Sen diyorsun ki ya biliyorsundur ya da bilmiyorsundur. Bilmiyorum diyen Anti-Amerikan dinine dahil oluyorsa biliyorum diyen Amerikancılık dinine dahil oluyor demektir. Bilmeyen emin değil ve inanmıyorum diyor hadi onu geçtim de "bilenler" nereden biliyor ve nasıl oluyor da bu kadar eminler onu hiç anlamıyorum ben. Bilenler siz değilsiniz burada, ben kararsız olduğunuzu düşünüyorum Dude ile senin ve diyorum ki ben de sizin gibiyim ama artı olarak bir görüntüyle uzaya gidildiğine inandıramazlar beni. Yoksa Area 51 deki görüntüler de gerçek gibi yani.
Bu iş dini, mistik, ruhsal bir durum değil ki bahsederken konuştuğumuz fiil "inanmak" olsun. Var veya yok, biliyorum ya da bilmiyorum. Aksi takdirde Anti-Amerika Dininden bahsediyor oluruz, öyle diyorsan tamam. Öyle mi diyorsun?
Burada "inanmak" sözcüğünü dini bir durumla bağdaştırmanın yanlış olduğu kanısındayım. "Yalancı yalancı sana kimse inanmaz." derken kimse 'yalancı'nın dini bir taraf olduğunu düşünmez. Amerika "Aya ayak bastık." dediğinde bunun yalan olduğunu düşünen insanlar "Ben (Amerika'nın dediğine) inanmıyorum." der; buna inanmak için ellerinde bilimsel kanıt olabilir de olmayabilir de. Yani "inanmıyorum" veya "inanıyorum" dediğinde illa dini bir olay olması gerekmez.
Ben de sickman'in dediklerine katılıyorum ve Amerika'nın aya gittikleri iddiasına inanmıyorum. Amerika benim gözümde büyük bir yalancıdır ve ben yalancıların dediklerine kolay kolay inanmam. İnanmam için beni bir şekilde ikna etmeleri gerekir, ben de şuanki durumda ikna olmuş değilim.
...murat...
Şöyle açıklayayım. Bülent Somay, Bir Şeyler Eksik kitabında hakikat ile gerçeklik arasındaki farkı anlatır. "truth/verité hakikat, reality/realité de gerçeklik olarak çevrilir. Hakikat, deneyimler yoluyla algılanmayandır. Sadece tefekkür, içgörü ya da içe doğma ve dogma, vahiy yoluyla elde edilir. Bu konuda da tek bir hakikat yoktur. Oysa gerçeklik, olgular dünyasının adıdır. Deneyimlerle (=deneylerle) edinilir."
Buradan çıkarsak, "Ben Ay'a gidildiğine inanmıyorum" dersen, bu senin kabullenmendir. Herangi bir ispata ihtiyacın yoktur çünkü bu senin dogmandır. 10 yıl geçse de bu inancın değişmeyecektir çünkü manevra aldığın yer başka bir şey. Yok eğer "Ben Ay'a gidilmediğini biliyorum" dersen, bu senin önermendir. O zaman ispata ihtiyaç duyarsın çünkü bu senin yükümlülüğündür.
Ben "bilmiyorum diyen Anti-Amerikan dinine dahil oluyor" demedim. Eğer, bilimin sahası içindeki bir mevzuda, bir şeye "inanmıyorum" diyorsan, o zaman bir dine bağlı olursun, dedim (EdWood: Her inanma sözünün geçtiği yerde dinden bashedilmesi gerektiğini iddia etmedim. Ön şart, bilimin sahası içinde olması. Bu konuda inaıyorum-inanmıyorum derseniz, bu bir dogmadır, kabullenmedir). Özgür, bilip bilmemekle ilgili hiçbir şey söylemedi. Bilmiyorum da demedi. İnanmıyorum, dedi. Ben onun üzerine söyledim.
Bilenler nasıl bu kadar emin olabiliyor? Çünkü bu bir bilim konusu ve bilenler de, bilimin kendilerine gösterdiği gerçeklerle hareket ederek bu olguyu laboratuar ortamında tekrar yaratabiliyorlar. Böyle olunca da, önermelerini doğrulamış oluyorlar.
Bir görüntüyle Ay'a gidildiğine inandıramazlarsa Retroreflektörler de var diyeceğim ama o da herhangi bir etki yapmayacaktır. Sen o zaman Google Earth'e de inanmıyorsun, bir avuç görüntü ne de olsa. Ay'a gidip ayak basana kadar bunu ciddiye almayacaksın sanırım. Bu da çağımızın hâletiruhiyesi bana kalırsa. Şaşkınlık içinde olma hakkımı kullanmak istiyorum.
Ali takıldığım noktalar var, onları söyleyeyim. Birincisi bilenlerin bu kadar emin olmalarının nedeni bilimin kendilerine gösterdiği gerçeklerle hareket etmeleri ve bu olguyu laboratuar ortamında tekrar yaratabilmeleri konusu için ben birinci şaşkınlık içinde olma hakkımı kullanıyorum. Kim nasıl nerede bu olayı laboratuar ortamında yaratıyor, ortada bir video kaydı var ve bunun üzerine konuşuyoruz. Tekrardan deneyimlenebilecek bir şey değil ki bu. Tek bir örnekle benzeteceğim, biri bir yere gidiyor ve geliyor. Ben şuraya gittim diyor. Sen de "hadilen" diyorsun. Sonra da çıkartıp resmini gösteriyor gittiği yerin ve sen hala inanmayıp bir yerden aldın bu resmi diyorsun. Olay bu kadar basit. Bu bir deney diyelim (ki değil, bir keşif-araştırma yolculuğu), ben bu deneyin yapıldığına inanmıyorum. Bana kanıt olarak gösterdikleri şey de deneyin sonucunda elde ettikleri bulgular değil çünkü bu bir deney değil. Gösterdikleri şeyler bak biz bunu yaptıktan öteye gitmiyor ki benim sorgulama hikayemin başlangıcı da burası.
Bakıyorum ve inanmıyorum ama sen bunu dogmacılıkla bağdaştırıyorsun ve otomatikman ikinci şaşkınlık içinde olma hakkımı kullanıyorum. Çünkü dogmacılığı sahiplenenler bu görüntülere bakıp da sorgusuz sualsiz şüphesiz kabullenenlerdir. Benim bahsettiğim "kandırmaca"yı yapma ihtimalleri Ay yüzeyine düzgün bir iniş yapma ihtimali kadar ufak olsa bile ben dogmatik verileri kabul etmiyorum va sorguluyorum. Bilmem burada yanıldığım bir şey var mı.
GoogleEarth'e inanıp inanmama konusu sizin verdiğiniz "inanma-inanmama" durumuna uyuyor tabi. Ama Ay örneğiyle uyuşmadığı için ben bu soruyu inanıyorum ya da inanmıyorum şeklinde cevaplamam. Böyle bir soru olmaz çünkü GoogleEarth'e inanmamak Dünya'nın varolmadığına inanmak gibi saçma bir sonuç doğuruyor. Ama Ay görüntülerine inanmamak Ay'ın olmadığına değil, Ay'a gidilmediğine inanmak oluyor.
Son olarak bu çağımızın haletiruhiyesi konusu güzel konu. Ben, benim olduğumu düşündüğün gibi bir adamla tanışmıştım. Hiç bir şeye inanmıyordu adam ve karşısında tek söyleyebildiğim öyle diyorsan öyledir olmuştu. Mükemmel bir savunma refleksi vardı ve ne söylersem verilecek kendi mantık ilerleyişine göre bir cevabı vardı. Başta çok salakça olduğunu düşünmüştüm ama sonradan gerçekten "zart" diye bir çok bilmediğim şeyi kabul ettiğimi farketmiştim. Bu çağın sorunlarından biri bu ama geniş olarak açmak lazım, öyle kolay konu değil tabi. Sorun olarak görülen şey inanmayanlarda mı, yoksa bilgiyi dağıtanlarda mı, bilgiyi işine geldiği gibi dağıtanlarda mı iyi sorgulamak lazım.
Size kendi sitemden alıntı yaparak cevap veriyorum arkadaşlar:
http://www.cidden.net/blog/2006/02/06/ayainis1/ " onclick="window.open(this.href);return false;
(elbette bir absürd mizah sitesi unutmayalım)
Bu arada ben sickman'in varlığına inanmıyorum misal. Özgür'ü gördüm hadi de. Sickman bence Özgür'ün farklı nickle girip oluşturduğu bir karakter 😀
Evrim teorisinin işe karışması ise iyice ilginç oldu. Bu ara onla ilgili bir kitap oluyorum, o kadar çok eksiği var ve bilimsel şartlara uymuyor ki şaşıyor insan.
- baço
Size kendi sitemden alıntı yaparak cevap veriyorum arkadaşlar:
http://www.cidden.net/blog/2006/02/06/ayainis1/ " onclick="window.open(this.href);return false;
(elbette bir absürd mizah sitesi unutmayalım)
Haha güzelmiş...
...murat...
Evrim teorisinin işe karışması ise iyice ilginç oldu. Bu ara onla ilgili bir kitap oluyorum, o kadar çok eksiği var ve bilimsel şartlara uymuyor ki şaşıyor insan.
yazarı harun yahya deme de.
- zaman ne çabuk geçiyor.
- zaman duruyor da içinden biz geçiyoruz galiba.
"Bilimsel" dedim hacı yapma ya... Okuduğum kitap evrim teorisinin yanlışlığını ispatlama amacı ile yola çıkan bir kitap değil. Her tür tezi ve anti tezi ortaya koyuyor.
- baço
Evrime isteyen inanır, araştırır vs. Ama ben pek inandırıcı bulmuyorum. O dönemde adamlar hücrenin nasıl birşey olduğunu dahi bilmiyordu. Kaç yüz yıllık teoriyi hala tartışıyoruz. Aslında kaç kere çürütüldü ama hala devam ediyorlar... Bu da benim fikrim...
Evrim ile evrim teorisi farklı şeyler. Evrim'e inanmamak imkansız, anne karnındaki bebek bile bir evrimden geçiyor. Evrim teorisi ise tüm türlerin birbirinden türediğini söylemesiyle ayrılıyor. Yani darwinizm ile evrimi karıştırmak sıkça yapılan bir hata. Hatta doğal seleksiyon bile evrim teorisinden çok önce var olan birşey ve evrim teorisinde geçmesine ve doğru olmasına rağmen, türlerin birbirinden türemesiyle (yani darwinizmin temel söylemiyle) hiçbir ilgisi yok. Neyse mevzu çok uzun, ilgilenenlere http://www.evrim.gen.tr " onclick="window.open(this.href);return false; adresindeki kitabı öneririm. Gayet de bilimsel ve objektif bence.
- baço
Eğer anne karnında ki yumurta ile spermden türüyen zigottan bebeğe kadar süre evrim ise sözüm yok, tartışılır. Ama Darwin'in evrim teorisinden iyi fantastik film yapılır. 🙂
osmanxx'inki harun yahyadan. bu sefer bildim:))
- zaman ne çabuk geçiyor.
- zaman duruyor da içinden biz geçiyoruz galiba.
hayır zebrayla eşeğin, kirazla vişnenin, elmayla armutun, kediyle kaplanın, (nektarinle şeftalinin) uzaktan akraba olmalarının neden bu kadar fantastik, bu kadar akıl almaz geliyor insanlara ilginç sahiden.
tüm memelilerle her şeyine kadar aynısın aynı organlara aynı sistemlere aynı dokulara sahipsin. ama yook. sen meleklerin bile secde ettiği üstün bir canlısın ya. gururuna dokunuyor. kibir ölümcül günahlardan biri değil miydi bu arada?
- zaman ne çabuk geçiyor.
- zaman duruyor da içinden biz geçiyoruz galiba.
Eğer anne karnında ki yumurta ile spermden türüyen zigottan bebeğe kadar süre evrim ise sözüm yok, tartışılır. Ama Darwin'in evrim teorisinden iyi fantastik film yapılır. 🙂
Allah daha kötüsünü başımıza İsmail Türütmesin.
Gülümseyelim diye yaptım, umarım hoş karşılarsın.
Söz oyunları yapmaya gerek yok. Evrim, yani evolution dediğimiz zaman tek bir şey anlaşılır. Bu da, bir nesilden diğerine gerçekleşen gen mutasyonlarının genel adıdır. Darwin de, tüm canlıların, doğal seçilim yoluyla ortak bir atadan geldiği tezini ortaya atmıştır. Darwin'in, evrime getirdiği açılım, doğal seçilim ve türlerin kökeni noktasında her canlının tek atadan geliyor olduğudur.
Döllenme sürecinden bebek oluşumuna kadar geçen bilimsel olaylar gelişimdir (gelişim biyolojisi - developmental biology). Türlerin, genetik değişiminden kaynaklanan fenomenin adı da evrimdir (evrimsel biyoloji - evolutionary biology)
Bence kafa karıştırmayalım. Kavramları, işaret ettikleri anlamlarından soyutlayıp içlerini boşaltmak, ancak spekülasyona neden olur. Şimdi bu şekilde bir kez daha düşünebiliriz.
Düzeltme: evolution yerine revolution yazmışım yanlışlıkla.
Günün birinde kokuşacak etten kemikten yapılarız sonuçta. Kime ne gururu...
Önemli olan bilim yapmak. Bilimde de apriori kabuller olmadan, tamamen objektif yaklaşım bilim kriterlerine uymak. Evrim teorisinin sorunu burda. Dediğim gibi mevzu uzun, eğer gerçekten merak ediyorsan belirttiğim kitabı okumanı öneririm. Burda anlatılamayacak kadar uzun çünkü.
- baço