Hemen kısaca anlatayım:
Biz henüz, bırakalım herhangi bir uzaylı/dünyalı irtibatını/bağlantısını, uzayda bizden başka canlılaırn olup olmadığını bile fark edebilmiş, keşfedebilmiş değiliz. Yani uzayda dünyadaki yaşamdan başka hayat var mı? Bunu cevabını bilmiyoruz. Bu konudaki keşifler, bahsedilen uzaylılarla akşam yemeğinden çok daha önce olacaktır bir kere. Ve bu noktaya gelebilmek için daha çok çalışılmalı. Evet, teknoloji yetersizdi artık geniş alanları ve büyük uzaklıkları gözlemleme gücümüz var. Ama evreni geçelim, kendi gökadamız olan samanyolu bile çok büyük bir yer. O yüzden hem bir yandan gözlem hızımız ve gücümüz gelişmeli hem de çalışmalar sıklaştırılmalı. BUradan hareketle, atıyorum 100 yıllık çalışmayla diyebileceğiz ki "Samanyolunda, bildiğimiz anlamda akıllı yaşam yok ya da bulamadık" Arama kriterleri ve ölçütle değişecek, "bildiğimiz anlamda akıllı yaşam" kriterimizi değiştireceğiz. Hücre boyutunda yaşam aramaya başlayacağız. O da olmadı, akıllı yaşamın vazgeçilmezi olduğunu düşündüğümüz göstergelere göre değil, başka göstergelere göre arama yapmaya başlayacağız.
Bu anlamda, "bir gün" dememin nedeni, yeterli teknolojik güce ve yeterince araştırma yapmış birikime sahip olacağımızı bekliyor olmamız.
Ve her şekilde, bu seviyeye erişirsek de, samanyolunda ya da diğer gözadalarda yaşam tespit edersek de yine uzaylılarla çılgın seks fantezileri hala dergilerde kalacak. Çünkü, yaşam tespit etmemiz onların akıllı olduğunu göstermeyecek. Akıllı olsalar onlarla kuracağımız bağlantıda "selam dostlar, naber?" mesajımız onlara 1.000, belki 10.000 hatta belki 100.000 yılda gidecek. (Samanyolunun çapı bu kadar mesela. Işık yılı yani) Onların "n'olsun be kanka. Zaman öldürüyoz işte" diye cevap vermesi de. Uzaylı bir hatunu yatağa atmak için gereken ideal sohbeti sunan bir msn bağlantısı sayılmaz bu.
İşin en ötesi, senin bahsettiğin "uzaylıların gelmesi" denen şey zaten öylesine uzak bir ufuk ki onun üzerine konuşmak için çok çok erken. Bir kere önce bir bağlantı olacak. Çünkü, biryerlerden çıkıp dünyamıza gelecek akıl ve gelişkinlikte uzaylıların varlığını fark etmek, yüzmilyonlarca ışıkyılı uzaklıktan bile olanaklıdır. Ama bu uzaklıklarda da başka sorun ortaya çıkar. Varlığını fark ettiğiniz akıl belirtisinin, medeniyetinin yok oluşunu engelleyememesinin üzerinden, sizin medeniyetinizin yaşından çok daha fazla zaman geçmiş olabilir.
Bayağı fazla verinin bir arada kullanılması ile üzerine konuşulabilmesi olanaklı olan bir konu bu. Ve emin olun dostlar.... Daha önce de konuştuk bunu: Sahte bilim, gerçek bilimden her zaman daha fazla ilgi görmüştür. Hatta daha fazla güven oluşturmuştur. Sahte bilime inananların sayısı, gerçek bilime saygı ve güven duyanlardan kat kat fazladır. Yemin ediyorum, gözlerim yaşarıyor bunu düşününce. O derece zoruma gidiyor yani....
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Haa, bu arada son bir not: Uzaylıların varlığı ile ilgili konuda hükümetlerin birşeyleri gizlediği vs. konusu....
Arkadaşlar.... "Özel kozmoloji meraklıları" artık devletlerden kadar güçlüdür. Çünkü bu güç sadece ve sadece "ilgi"den ibarettir. Evreni gözlemlere süresinden ve ayrıntısından ibarettir. Nasa, "gezegen avcıları" denen, hobisi bu olan insanlardan yardım talep etmektedir.
Uzaydan dünayaya gelecek olan bir mesajı, herhangi bir gücün gizli tutması diye bilr olanak yoktur. BU böyleyken, bir ufo, biryerlerden kalkıp dünyaya gelmeyi denese, gelmesine daha 1000 yıl varken görülür, araştırılır, incelenir, notu verilir. Yani sick, diyorsun ya "o günün geldiğini naısl anlayacağız?" KAnka, tv'yi bir açacaksın, ortalık sallanmış. Aynı Contact işte.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Ben hiç öyle düşünmüyorum misal. Tabi madem fantastik konuşuyoruz o zaman şöyle gelirler. O mesafeyi bükmeden geçemeyeceğine göre, sokakta yürürken bir bakmışsın birden gökyüzünde duruyorlar. Ha şimdi bükerdin bükemezdin o başka tabi. Ama öyle bin sene öncede falan filan bunlar hikaye olur ben sana söyleyeyim. Daha 1000km çapında yeni yeni tespit edilen taşlar maşlar var sen tutup 1000 sene öncede gemiyi göreceksin onu bir geç derim ben. Ha zaten olsalar da gelseler ne saklayacaklar kendilerini tabi ama Stephen Hawking öyle demiyor, kaçın diyor :D.
HAyır o 1000 sene geyiği şu sickman....
Şu an devasa bir kalabalık, çok güçlü gözlem araçları ile evreni gözlemliyor. Öyle gayet hızlı, enerji saçan bir gökcismi hızla dünyaya yaklaşacak olsa, onun daha dünyaya 1000 yıllık yolu varken fark edilir diyorum. HAdi ben abarttım, 100 yıl kesin.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Yüz sene bin sene olmaz diyorum ben de zaten işte. Direk bükerek gelir, yoksa gelemez nereye geliyor. Biz gidebiliyor muyuz ki? Aynı şey. Ha bizim henüz Zefram Cochrane'imiz yok, Hawking'imiz var o da kaçın diyor işte.
KinGPin an itibariyle Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümünde Yüksek Lisansa (Master) kabul edilmiştir. Hadi hayırlı olsun 😛 (Ales, diploma notu, dil notu ve mülakat puanının toplamıyla oluşturulan puan sıralamasında 1. olmuş onu da söylemeye gerek yok neyse 😀 ) Bu arada bugün üniversite yerleştiremeleri de açıklandı FF'ci kardeşlerimizden ses geldi mi, sonuçları ne oldu acaba?
why so serious?
Hayırlı olsun Kingpin.
Hayırlı olsun Kingpin.
Uzaylı konusuna gelince ben hem sicko'ya hem de göko'ya katılıyorum. Bizim bildiğimiz en büyük hız ışık hızı olduğu için hep ona göre konuşuyoruz ama küçük tanrıların çok daha farklı şeylere sahip olduğunu düşünüyorum. Ki zaten dünyadaki yaşamın sadece bir deney olduğuna da adım gibi eminim. Ben çok gelişmiş bir varlık olsam evrenin kıyısında köşesinde deneyler yapmak benim için gayet kolay olacaktı (ki labaratuvarlarda yaptığımız deneylerde de aynı şeyi yapıyoruz. İnanılmaz küçük canlıları istediğimiz gibi yönetiyor, üzerlerinde deneyler yapabiliyoruz. Hayatlarına müdahale edebiliyoruz. Onlar bizi asla göremiyor ve orada bulunan ufacık bir hücrenin içindeki hayat mikro saniyeler olabiliyor. Ve o canlı o mikro saniyelerde asla kendisini kimin yönettiğini anlayamıyor. [bir diğer konu da şu ki; hani hep derler ya, tanrı neden bu acıları durdurmuyor, bize müdahale etmiyor. İşte aynı sebepten dolayı. Bizlerin denek olduğu ortamdaki küçük tanrıların hayatlarına göre mikro saniyelik hayatlar yaşayan canlılarız biz. Bir küçük tanrının deneye müdahalelerinin arasında onun için 1 saat varsa, bizim için aradan 1 milyon yıl geçebilir. Ki düşününce evrimdeki bazı sıçramaların da bu müdahaleler olduğunu düşünüyorum] Parantez içi çok uzadı ama sanırım demek istediğimi söylebildim).
Parantezden çıkınca garip oldum, iyiydim ben orada. Neyse, demem şu ki; bana göre uzaylı dediklerimiz dünyada deney yapan küçük tanrılar (yani aşırı gelişmiş varlıklar, ki biz de dünyadaki milyonlarca farklı canlıya göre aşırı gelişmiş varlıklarız, labaratuvardaki hücrelere göre yarı tanrıyız. Olm parantezleri çok seviyorum lan ben).
Yukarıdakiler sicko'ya katılma sebebimdi. Göko'ya ise kısmen katılıyorum. Evet, uzaylıları asla göremeyiz. Hücrelerin bizi göremediği gibi, görseler bile algılayamadıkları gibi. O ufak, o minik, o küçücük, minnacık hücreler mikro saniyelik hayatlarında bizlerin geldiğini görseler bile bu geliş bize göre 2 saniye, onlara göre 1 milyon yıl olacağı için bizleri görmelerinin de bir anlam teşkil edeceğini hiç zannetmiyorum.
(parantez içine sığınıp "sanki çok dağınık oldu lan" demek istiyorum. Ama toplarım bir ara.)
Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...
Senin kadar kesin olmamakla beraber bir boyut meselesi kesin olarak var aslında. Zaman maman olarak değil. Yani bir yerlerde dünyanın 100.000 katı büyük bir gezegende insan boyutunda bakteriler yaşıyor olabilir mi acaba. Yani biz ve bu dünyadaki yaratıkların hepsi bu dünyaya göre boyutlandırılmış gibi, bu biraz tuhaf aslında. Benim aklıma gelirdi bu hep. Yani boyu 100 metre olan bir yaratığın bineceği arabanın benzinine dünya bir sene anca dayanır. Bir ebatlama kesin sözkonusu bence. Başka yerlerde de başka ebatlar sözkonusu olabilir yani.
Valla dostlar.... Siz hayalgücünün rahat bırakıp düşünüyorsunuz, iyi de yapıyorsunuz. Ama ben salt bilimin kural ve ispatları ile konuşuyorum. BU bahsettiğiniz deney, boyut, büyüklük, görüp görememe meseleleri falan benim esas konuşmaya çalıştığım konunun dışında bayağı, o yüzden yorum yapamam. En azından odağında olduğum konu kapsamında yapamam. Bilim çok nadiren yanılır, yanılgısını da yine kendisi ortaya çıkarır. O yüzden bilim, şahsen benim, güdümünde kalmaktan keyif adığım tek şeydir. Çünkü bilimin güdümü, sadece ve sadece gerçeklerdir.
Ve bana çok ama çok daha garip ve "itici" gelen şey, uzaylı dediğimiz mesele ile din'i görüşlerin ve beklentilerin kesiştirilmesidir. Anıp geçeyim, hiç girmeyeyim, ayrı başlık açmayalım. 🙂
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Siyah Beyaz 59. Mannheim-Heidelberg Festivali’nde yarışacak. Ankara’da 26 yıldır açık olan bar ve sanat galerisi Siyah Beyaz’da geçen bir öyküyü anlatan, başrollerini Tuncel Kurtiz, Erkan Can, Nejat İşler, Taner Birsel, Şevval Sam, Derya Alabora ve Rıza Sönmez’in paylaştığı, Ahmet Boyacıoğlu’nun yönettiği Siyah Beyaz adlı film, Almanya’nın en eski festivallerinden Mannheim-Heidelberg’in uluslararası yarışma bölümüne seçildi. Başvuruda bulunan 700 film arasından seçilen Siyah Beyaz, festivalin büyük ödülü için yarışacak. Siyah Beyaz, aralık ayında da Polonya’nın sinema kenti Lodz’da düzenlenen Camerimage Film Festivali’nde ve Kahire Uluslararası Film Festivali’nde gösterilecek.
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)
http://www.medyatava.com/haber.asp?id=70092 " onclick="window.open(this.href);return false; Portakal adayları açıklanmış. Benimsinemalarımın kurucusu Ali İlhanda uzun metrajda finalist. Bol şans diyorum. 🙂
Oyuncu İsmail Hacıoğlu, bu yıl 48. Altın Portakal Film Festivali’nde ‘Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak ve ‘Çakal’ isimli filmleriyle ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü kovalayacak. Hacıoğlu’nun geçtiğimiz nisanda evlendiği Vildan Atasever ise Altın Portakal Film Festivali Ulusal Uzun Metrajlı Film Yarışması’nın ön jürisinde bulunuyor.
http://sinema.mynet.com/detay/haber/esi-sevisti-o-utandi/34865?utm_source=mynet&utm_medium=www&utm_campaign=home_sinema_link_1 " onclick="window.open(this.href);return false;
Beverly Hills Film Festivali'nde gosterilmek uzere; 2010 yili icerisinde ILK UZUN METRAJ filmini ceken ve tamamlayan filmciler araniyor.. Ilgili arkadaslar [email protected] adresine "BH FESTIVAL" basligi ile filmlerinin detaylarini (cekim, sure, bitis tarihi vb.) gonderebilirler.
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)
ve sonunda vimeo'ya erişim de yasaklanmış...
http://sansuresansur.blogspot.com/2010/09/vimeo-erisime-engellendi-turkey-banned.html " onclick="window.open(this.href);return false;
filmfabrikası'nı vimeo ile entegre geliştirme sürecini ele almak gerekebilir.
cehalet mutluluktur