Forum

Çocukluk Hatıraları...
 

Çocukluk Hatıralarım

5 Gönderi
3 Üyeler
0 Reactions
1,639 Görüntüleme
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Eski blogumu canlandırmak için çocukluk hatıralarımı yazmaya karar verdim. Bu başlıkta sizlerle de paylaşıyorum efendim.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 08/07/2009 4:26 am
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Bölüm 1

Altı ay önce çekileceğini öğrendiğim bir filmin çekileceğini unutup, geçenlerde haberi tekrar alınca aynı heyecanı birebir yaşayacak kadar muhteşem bir hafızaya sahip bir kişi olarak, çocukluğumdan kalan bu anların değerini daha iyi anlıyorum. Ve işte, o an(lar):

- 2 yan evdeki komşu ile Ninja Kaplumbağalar telsizleri almaya karar verdik. Tahminimce bugün olsa 80 90 lira arası bir fiyatları vardı. Payıma düşen parayı annemin cüzdanından çaldım. Neden hatırlamıyorum, arkadaşım gelemeyeceğinden ondan parayı alıp telsizleri almaya gittim. Yolda parayı kaybettim. Arkadaşın parasını annemin cüzdanın tekrar çalarak iade ettim. Arkadaşa ne mazaret sunduğumu hatırlamıyorum. Annem bu satırları okuyor ise kafasında bir ampül yanar belki. Özür dilerim anneciğim, öperim buradan.

- Luke Skywalker'ın oyuncağını beğendim. Param yoktu. Bir torbanın içine gazete doldurdum, satılan yere gittim. Oyuncağı gazetelerin arasına koydum ve alıp eve geldim. O zamanlar kapılarda şimdiki gibi aletler yoktu. Oyuncağı açtım ve kutusunu attım. Annemler görmesin diye oyuncağı koltuğun altında saklıyordum. Ablam birgün silahını buldu, bu oyuncak nereden geldi dedi, sunduğum mazareti hatırlamıyorum.

- Yukarıdaki iki macerayı da yaşadığım mağazadan bu sefer Lego almaya gittim. Ama parasıyla bu sefer. Param ancak avcum kadar küçük bir itfaiye arabasına yetiyordu. Yanda kocaman bir itfaiye arabası seti vardı. Küçük kutudaki etikeki söküp, büyük kutunun etiketinin üzerine yapıştırdım. Kasadaki kadın tam geçiriyordu ki etiklerin üstüste olduğunu farketti, telefonla arayıp gerçek fiyatı öğrendi mecburen küçük kutuyu aldım. Tahminimce kadın benim yaptığımı anlamıştı ama bir şey demedi.

- Amerika'dayken (yani 90 ya da 91 yılı) evin arka bahçesinde ölü bir kuş buldum. Karnı yarılmıştı. İçerisine bozuk para soktum. Sonra da çıkardım. Parayı alıp anneme koştum ve "anne bak ölü kuşun içinde ne buldum" dedim. Annem bir şey demedi. Ben de parayı attım.

- Yine Amerika'da, Disney Land'deyiz. Mickey Mouse kıyafeti giymiş bir elemanın yanına gidip fotoğraf çektirebilmek için 1 2 saat sürecek bir kuyruğa girmek gerekiyordu. Ben tüm hiperaktivitem ile Mickey'i görür görmez tüm sıranın ortasından yardırıp Mickey'in yanına koştum, ailem o utancı, bense Mickey'in beni öperken çıkardığı o "şubulak" sesini hiç unutmadım. Fotoğraf hâlen duruyor. Aslında o fotoğrafı buraya koysam muhteşem olurdu bu yazı sanki..

Bayağı bir hırsızlık ve çirkeflik yapmışım küçükken.. Kendimden utandım..

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 08/07/2009 4:26 am
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Bölüm 2

Daha fazla hırsızlık macerası bekleyenler başka bir yazıya geçebilir. Ne yazık ki o kadar onlar.

-Hâlen daha aynı yerde çalışan, her zaman gittiğimiz diş doktoru yerine annemin beni zorla yeni bir kadın diş doktoruna götürmek istediğini hatırlıyorum. İnatla diğer doktorumu istememe rağmen annem zorla bu kadına götürüyor beni, ben gittim iyi, gel gidelim diyor. Tahminimce daha ekonomik olduğundan istemiştir, şimdi olsa koşa koşa giderim güzel annem için tabii de o zaman çocuğuz, neyse. Gider gitmez, kadın dolgu yapacağını söyledi. İyi dedik, istersen uyuşturmayayım dedi (istersen? hadi canım), niyeyse kabul ettim, iyi gaz verdi herhalde. Anladım ki diş doktorunun kapısından girildi mi uyuşturucu hemen ağza salınmalıymış.. Acısı hâlen aklımdadır. Acıyınca ses çıkar durayım deyip de her ses çıkardığımda 3 4 saniye daha devam eden o doktoru bugün görsem selam vermem. Bunu bilsen, anne görürsen söyle!

-Yukarıda bahsi geçen o her zaman gittiğim ama yıllardır gitmediğim diş doktoru birgün bana dolgu yaparken (uyuşturmuştu) yandaki tepside duran bir sürü aleti gösterip "bunlar ne işe yarıyor" demiştim. "Dua et ölene kadar onlarla işin olmasın" demişti. Bu kadar karizmatik bir dişçi repliği olamaz.

-Birgün yine bir diş doktoru macerasından sonra ağzımın uyuşukluğu geçtikten sonra dilimin paramparça olduğunu farkettiğim o ânı hatırlıyorum.

-Bu yukarıdaki uyuşukluğu geçen dil macerasından önce doktorun 5 6 kez uyuşturucu iğne yaptığını, her seferinde biraz bekleyip hissediyor musun diye sorduktan sonra hepsinde de hissettiğimi hatırlıyorum. "Biraz daha verirsem bayılacaksın, dalıyorum valla dişlere" demişti sonra. Korkmuştum! Bir şey olmadı ama.

-Bir kere de tırnak batması nedeniyle ayağımdan lokal ameliyat yapmışlardı. Eve gelince alçıdaki ayağımı masaya çarpınca ağrımadığını farkedip başparmağımla hafifçe masaya vurup durdum bir 10 dakika. "Ehehehe, acımıyo ya süper" modunda. Sonra uyuşturucunun etkisi geçti...

-Aynı ayak alçıdan çıkınca doktor dikişleri alacaktı. Yatırdı beni, sen bakma dedi, ben baktım, başparmağımın üzerinde, parmağım kadar büyük iltihap gördüm, bakmasana dedi doktur, baktım. Sildi gitti, bir şey yoktu valla.

-Tam başka bir anı yazacakken çok ufak bir kare geldi kafama, Kıbrıs'ta şu andaki evimizi daha yeni almıştık, ev bomboşken yere damlamış boya noktalarını bıçaklarla kazımıştık mermerlerden, annem ablam ve ben vardık sanırım. Bir şey de döküyorduk boyaların üstüne, ya suydu ya da alkol.

-Alkol demişken, bir gece susadım, buzdolabını açtım su içmek için (yaz-kış soğuk su içerim), içeride ispirto muydu neydi, alkol oranı %90ın üzerlerinde bir şişe alkol vardı, annem daha iyi hatırlar dolaba koyduğuna göre, neyse bizim dolapta da her türlü şişede su bulunabileceğinden kapağı açıp bir ağız dolusu aldım ki benim bir ağız dolum yaklaşık 0,25 litre geldiğinden, o an bayılacağımı hissettim (ömrümde ilk kez ağzıma alkol girmişti). Sonra hepsini tekneye (Türkiyeliler için: lavabo) püskürttüm, yarım saat su içtim üstüne.

-Buz dolabı demişken birgün televizyon kumandasını buz dolabında bulduğumu hatırlıyorum. Annem oraya nasıl girdiğini bilmediğini iddia etmişti. Ben de bilmiyorum.

-Yine yukarıda bahsi geçen evdeki ilk koltuklarımız çok garipti. Nasıl anlatsam, hamak gibi sarkan bir kumaş bir yukardan bir de aşağıdan koltuğun çerçevesine takılıydı ve üstüne yastıklarını o hamağa koyuyordunuz. Çok iğrenç renkleri vardı, kahverengi sarı falan. Neyse, işte o hamak gibi kısımların arkasına geçer, koltuktan koltuğa dolaşırdım, amaç neydi, ele ne geçiyordu, hiç bilmiyorum.

-Çoraplarımı yarısına kadar çıkarır, dalgıçcılık oynar, yaratıklarla savaşır, bir sürü insan kurtarırdım.

-O dönemki en yakın arkadaşım bize bayağı yakında oturuyordu. Telefon edip bize gelmesini söyledim. Uzun süre gelmeyince kalkıp ben gittim (ne telefonu?), tam evlerinin arkasından geçerken babasının arkadaşın bana gelmesiyle ilgili kızdığını duydum. Ne dediğini hatırlamıyorum. Geri döndüm.

-Mahalledeki arkadaşlarla top oynarken top patladı, topsuz kaldık. Dedik ki yol kenarında bekleyelim, yoldan geçen arabanın altına atalım, sonra da topumuzu patlattın diye yeni top isteyelim. Şimdi bir düşünün, 8 9 tane çocuk, sokağa karşılıklı dağılmışlar, hepsi yola ve gelecek arabaya bakıyor, bir çocuk da topun başında, elleri akarda kavuşturmuş, köşeye araba gelsin diye bekliyor. Yani hiç çaktırmıyoruz durumu. Araba geliyor, bizimki topu arabanın altına atacak ya, hah, ön cama atıyor, o nasıl bir dağılmadır görmeniz lazım, "ANNNEEEEEEE" diye eve koşuşunu çok iyi hatırlıyorum komşunun.. Sanki adam bizi öldürecek..

Hatıralar, özel bölümlerle devam edecek!

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 08/07/2009 4:26 am
(@payitaht)
Gönderi: 0
 

Ben severek takip ediyorum bu seriyi. Pek sevimliler.

 
Gönderildi : 08/07/2009 5:12 am
(@btatar)
Gönderi: 0
 

Evet bence de blog güzel, sempatik, benimkinden iyi ;D

http://www.birkantatar.com

 
Gönderildi : 12/07/2009 5:35 pm
Paylaş: