Hep tek taraflı görüyoruz gibi geliyor bana.
Yani orada bir veren var, biz de alıcıyız. O kadar!
Zeki Demirkubuz'un oldukça karamsar, sadece gösteren, yorumlamaktan ve politik olmaktan ısrarla kaçınan filmler yaptığını iddia etmek yanlış olmaz. Katılırım.
Ama sanat söz konusu olduğunda, sanatçı ile sanatı yorumlayan arasındaki ayırım bu kadar keskin değildir hiçbir zaman. Zeki Demirkubuz senin önüne bir tablo koyar, sen onun nihilist bir yorumunu da yaparsın, ya da ne bileyim Marxist bir bakış açısıyla da yorumlarsın. Önemli olan burada senin kim olduğundur. O nedenle bir yönetmen konu seçimiyle değerlendirişiyle ya da politik duruşuyla değil, sunuşuyla değerlendirilmelidir. Bana ne kadar kapı açıyor, ufkumu ne kadar genişletiyor, bana neleri düşündürtüyor gibi noktalar daha önemlidir bu nedenle. Bu açıdan değerlendirdiğimizde de, Zeki Demirkubuz'u sinematografik olarak çok iyi bulmasam da (Kader hariç), karakter ve hikaye geliştirme anlamında önemli bir yönetmen olarak görüyorum.

KEzzAP'a tamamen katılarak şunları eklemek istiyorum: Bu tür kalburüstü filmler çeken yönetmenlerimizin sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor. Bu adamların her zaman atılmamış birkaç mermileri vardır ve çok sıkıştırılırlarsa o mermileri kullanmaktan çekinmezler. Ben de Demirkubuz'dan bir Kieslowski çeşitliliği bekliyorum. Sinema dergisine verdiği röportajda -''Kader''den sonra- ''çok sağlam bir aksiyon çekebileceğime inancım tam'' diyordu. Auteur'luğa soyunmaktan vazgeçip, büyük bir projede en azından görüntü yönetmenliğini bir başka sağlam isme bırakarak, -Mehmet Aksın çok iyidir bence, bkz: ''Barda''- belki senaryoda da ortak bir isim kullanarak, yapımcılara da çok boyun eğmeden -ki eğmez- sıkı bir aksiyona imza atabilir.
Zeki Demirkubuz'u, NBC'den, Semih Kaplanoğlu'ndan, Reha Erdem'den ayıran bir nokta da halkımızın sosyolojisine fazlasıyla vakıf olması. En diptekilerin hikayelerini ustalıkla anlatabilmesi. Bunu evrensel sinemayı bir parça göz ardı etmek zorunda kalarak başarması da bir başka alkışlanacak yönü. Bu karşıtlığa bir örnek verirsek; Fatih Özgüven ''5 Vakit'' için, ''sanki köyde geçen bir opera'' demiştir. Yetiştiği dönemi ve ortamı çok iyi gözlemlemiş olması, işportacılık bile yaparak buralara gelebilmesi O'nun yeteneğini gösterir. Kimse mükemmel değildir. Hepimizin ağzından düşürmediği Tarkovski'nin bile seyredilmesi ekstra çaba gerektiren kimi sekansları, diyalogları vs. vardır. ''İtiraf'', ''Bekleme Odası'' gibi görece zayıf filmleri de vardır ama hiçkimse ''Masumiyet''in çok iyi bir olduğunu inkar edemez. Bir şans daha diyorum. Futbol programında bulunması beni de rahatsız ediyor ayrıca, gereksiz buluyorum ama herkesin de görüşüne saygılıyım.

Hep tek taraflı görüyoruz gibi geliyor bana.
Yani orada bir veren var, biz de alıcıyız. O kadar!
Zeki Demirkubuz'un oldukça karamsar, sadece gösteren, yorumlamaktan ve politik olmaktan ısrarla kaçınan filmler yaptığını iddia etmek yanlış olmaz. Katılırım.
Ama sanat söz konusu olduğunda, sanatçı ile sanatı yorumlayan arasındaki ayırım bu kadar keskin değildir hiçbir zaman. Zeki Demirkubuz senin önüne bir tablo koyar, sen onun nihilist bir yorumunu da yaparsın, ya da ne bileyim Marxist bir bakış açısıyla da yorumlarsın. Önemli olan burada senin kim olduğundur. O nedenle bir yönetmen konu seçimiyle değerlendirişiyle ya da politik duruşuyla değil, sunuşuyla değerlendirilmelidir. Bana ne kadar kapı açıyor, ufkumu ne kadar genişletiyor, bana neleri düşündürtüyor gibi noktalar daha önemlidir bu nedenle. Bu açıdan değerlendirdiğimizde de, Zeki Demirkubuz'u sinematografik olarak çok iyi bulmasam da (Kader hariç), karakter ve hikaye geliştirme anlamında önemli bir yönetmen olarak görüyorum.
Bu yoruma tamamiyle katılıyorum.Bu forumda "Zeki Demirkubuz sinema yapmasın" diyebilecek birine rastlayacağım hiç aklıma gelmezdi.Zeki Demirkubuz sinema yapmasında Sinan Çetin,Biray Dalkıran,Hasan Karacadağ mı sinema yapsın?Kaldı ki kanal değiştirirken o programa bende denk gelmiştim.Zeki Demirkubuz'u görünce şaşırmıştım.Programı dinledim.Futbol yorum programlarının bolluğu olan televizyonda Zeki Demirkubuz diğer çapulcu yorumculardan farklı şeyler anlattı.Mesela Lucescu Beşiktaş'a geldiğinde,Feyyaz Uçar'ın arkadaşları Feyyaz Uçar'ın elinde kitaplar görmüş.Elindeki kitaplarda Dostoyevski kitaplarıymış.Arkadaşları "Nedir" diye sorunca Feyyaz Uçar Lucescu'yu kastederek "Hoca ödev verdi" demiş.Bir de "Tam yerini bulmuş..Dilerim Serhat Ulueren'in müstesna programına transfer olur orda dilediğince konuşur, kavga eder.. demişsin.Serhat Ulueren gibi çapulculara sor bakalım "Dostoyevski kimdir" diye,"Yeni albümü mü çıktı" der o ve onun gibi bir çok yorumcu.Ayıptır,Zeki Demirkubuz gibi birini onunla aynı kefeye koyuyorsun.

Zeki Demirkubuz yılbaşında "Meksika Sınırı" (Ülke Tv' de Cuma akşamları canlı sohbet, mail yolu ile katılım, interaktif reaksiyon denemeleri -genciz, yaraları deşiyoruz, şifa arıyoruz...) programındaydı bir ara. İnşaattan gelmiş gibiydi. Kendini fazlasıyla hırpalıyor yurdum insanı için. İnşallah değer.

Zeki babanın bir günü:

Z.D. saatin zili ile uyanır. Bir sigara yakıp, bir süre kederli bakışlarla tavanı seyreder. Salona geçer, Bekir adlı bez bebeği ile konuşur. “Kader”ini s.keyim Bekir!” der, bir kahkaha atar. Balkona çıkıp kederli bakışlarla dışarıyı seyreder. Aşağıda kendine benzeyen, kendi gibi bakan biri, sigara içip Z.D.’u seyretmektedir. O da bir süre kederli bakışlarla benzerini seyreder. İçeri girer. Sigarasını Bekir üzerine (bez bebek) bastırarak söndürür. “Menemen yer misin” der alaycı bir sesle Bekir’e ve bir kahkaha atar. Bilgisayarın başına geçer. Üç beş cümle yazar siler, yazar siler, yazar siler...Akşam olmuştur. Mutfağa gider, menemen pişirir. Hepsini yedikten sonra bez bebek Bekir'e seslenir: "Beeekir, menemen yer misin?" Üstüne çılgın ve tuhaf bir kahkaha atar. Raskolnikov'a öykünmektedir. Baltayı kaptığı gibi... (Peckinpah tarzı, şiddete başlayış anında kareyi dondurma) FİN

İnteraktif reaksiyon kalıbını yaratan insanı buradan öpmek istiyorum..

Etkileşimli tepki diyememiş mi?

yok zeki demirkubuz sinema yapmasın diyorum ben 🙂
Ahahaha 🙂

Şimdi bana sorsalar bu forumda Zeki Demirkubuz'a en yakın hikayeleri kim yazıyor diye direkt Bilal'i gösteririm. 🙂

yok zeki demirkubuz sinema yapmasın diyorum ben 🙂
Ahahaha 🙂

Şimdi bana sorsalar bu forumda Zeki Demirkubuz'a en yakın hikayeleri kim yazıyor diye direkt Bilal'i gösteririm. 🙂

Aman estafurullah, henüz bişey yazmadık.

Ben bunları biraz da ironi olsun, çeşitlilik olsun diye yazmıştım. Hep övülüyorlar da o yüzden. Yazdıklarımdan vazgeçtim. Yapsın yapsın, o da sinema yapsın. Yeni filmini merakla bekliyoruz abimizin.

Kaderini s..kerim Bekir 🙂 Adamın hayatını kararttı Bu Zeki Demirkubuz 🙂 Helal Fuat Abi, güzel bu hikayelerin, seviyorum.

Demirkubuz'un yaptığı filmlere uyuz olmaya başlamıştım bunu görünce kendisinede uyuz oldum. Kıl kaptım 🙂 Tam yerini bulmuş.. Dilerim Serhat Ulueren'in müstesna programına transfer olur orda dilediğince konuşur, kavga eder.. Tam ona göre bi iş.. Sinemayıda mümkünse bıraksın 😛

off amma dolmuşum.. ağzıma geleni söyledim..

aslında bende şuanda sana ağzıma geleni söylemek istiyorum 🙂
nedir bu ya? aç bi forum zeki demirkubuz'a demediğini bırakma.
bu kıl kapmanı bir spor programında konuşma yapmasına ve bir futbolcuyu sevmesine bağlaman da nedir.bir yönetmen spor konuşamazmı.o da bir insan değilmidir.o zaten o programda sporcu olmuyorki,konuk santçı olarak katılıyor.yönetmenliğini etkileyecek bir durum yok. oh birde fikirde vermişsin beraber program yapsınlar diye. çok yanlış bir ağız,bir üslup kullanmışsın. senin sevdiğin filmler, beğendiğin yönetmenler kimler peki? onları konuşalım biraz da

Çağan Irmak filmlerini seviyorum ben. Babam ve Oğlum ve Çemberimde Gül Oya filmi favori filmlerim. Onun üzerine konuşabiliriz.

Çağan Irmak filmlerini seviyorum ben. Babam ve Oğlum ve Çemberimde Gül Oya filmi favori filmlerim. Onun üzerine konuşabiliriz.

😀 😀

arri, o çok eski bir mesaj dikkat edersen.
Çok sular aktı o köprünün altından.
Payitaht sever artık Demirkubuz'u ve kendisini görsen tam bir Demirkubuz karakteridir, hikayelerindeki karakterler de öyle.

Mesaj tarihlerine dikkat edelim.

yok zeki demirkubuz sinema yapmasın diyorum ben 🙂
Ahahaha 🙂

Şimdi bana sorsalar bu forumda Zeki Demirkubuz'a en yakın hikayeleri kim yazıyor diye direkt Bilal'i gösteririm. 🙂

Aman estafurullah, henüz bişey yazmadık.

Ben bunları biraz da ironi olsun, çeşitlilik olsun diye yazmıştım. Hep övülüyorlar da o yüzden. Yazdıklarımdan vazgeçtim. Yapsın yapsın, o da sinema yapsın. Yeni filmini merakla bekliyoruz abimizin.

Bir de şu mesajı oku lütfen arri.

Ayrıca payi sever zekiyi, bakma sen ona bi ara ayar olmuş, sinirlenmiş.. Bazen geliyorlar ona. Ayrıca kendi de pes oynuyor ha bire, sonra film yapacam diyor. Ohooo hoo.. Pes oynayan adam film mi yaparmış.

am konunun eski bir konu eski bir başlık olduğunu gormek rahatlattı herneyse
bişi sorucaktım zeki demirkubuzun kader ve masumiyetteki filmlerinde zagor karakterinin hayatını çekicek diye duymuştum ama bişi çıkmadı? haberi olan var mı?

2.soru kaderdeydi sanırım erkan can masumiyeti izliyrdu?? niye olabilir

am konunun eski bir konu eski bir başlık olduğunu gormek rahatlattı herneyse
bişi sorucaktım zeki demirkubuzun kader ve masumiyetteki filmlerinde zagor karakterinin hayatını çekicek diye duymuştum ama bişi çıkmadı? haberi olan var mı?

2.soru kaderdeydi sanırım erkan can masumiyeti izliyrdu?? niye olabilir

Erkan Can'ın Masumiyeti izlemesinin ötesinde Bekir'in orada verdiği tepki önemli.
Kendi hikayesine ve geleceğine "bu ne ya?" diyor.
Yeterince anlamlı sanırım.
Ben bende değilim...

Erkan Can neden izliyor.
Onun filmde Tanrıvari bir duruşu var.
Tepkisiz, sadece izleyen.
Bu da anlamlı sanırım.

İlk başta ben de Kezzap'ın ilk söylediği gibi düşünmüştüm. Geçen gün filmi 4. kez izledim.
Aynı zamanda bu iki filmin farklı filmler olduğunu da kulağımıza fısıldıyor o sahne. Bu tip olaylar hala devam ediyor, bıkmadan usanmadan.