İki gündür sürekli açıp dinliyorum. Çok acayip ve korkunç bir müzik. Hatta hayatımda dinlediğim en korkunç parça.

Sainkho Namtchylak - RedOrange (2. parça) Burdan tüm forum ahalisine gelsin...
http://www.myspace.com/sainkhonamchylak
Çok sağol.

“Matrix’i yaratan dingil benim!” Bu altyazıyı hatırlayanlarınız vardır.

Ticari felsefenin aracı Matrix

http://www.dusle.com/icerik/index.php?p=21&kt=7&es=64

“Matrix’i yaratan dingil benim!” Bu altyazıyı hatırlayanlarınız vardır.

Ticari felsefenin aracı Matrix

http://www.dusle.com/icerik/index.php?p=21&kt=7&es=64

Yarıda kalmış. Bu düşünceyi tasavvufa kadar dayandırmaya gidebilirdi..

de'leri, da'ları, mi'leri, ki'leri ayırmayanlara, de'leri da'ları te-ta yazanlara, noktalama işaretinden sonra boşluk bırakmayanlara, noktalama işaretlerini haybeye kullananlara, nokta diye üç nokta ya da iki nokta kullananlara, i yerine ı yazanlara, kesme işaretini doğru düzgün kullanmayanlara, düşündüğünü yazmaktan aciz insanlara kat-la-na-mı-yo-rum.

kat-la-na-mı-yo-rum.

Alien'lık sana yaradı Ali. Bunu ben yazamam misal böyle, eski günleri özlüyorum. Ona gider, buna fırça beğenmedin haykır böyle senin gibi. Sanki bir gece delirip gün içerisindeki bütün yazım kurallarına uymayan mesajları silip forum kurallarına yönlendirecekmişim gibime geliyor. Bir şekilde motoru rektifiye etmem lazım. Hayırlısı bakalım.

Aslında hata arar gibi olacak ama değil, ben de cümlelere büyük harfle başlanmamasına katlanamıyorum. Hele ki arka arkaya bir sürü cümle varsa daha da göz yorucu oluyor. Sanırım ekşi, itü gibi sözlüklerin bizlere kazandırdığı (!) bir şey bu.

Bir de; bugün aklıma takıldı. Bir arkadaş "bu böyledir, şu da şöyle" gibi bir cümle kurdu. "Böyle" kelimesi "bu ve öyle" kelimelerinden, "şöyle" ise "şu ve öyle" kelimelerinden oluşmuyor mu? Yani "bu böyledir" demek "bu, bu öyledir" gibi bir anlama çıkmıyor mu?

Tam emin değilim ama "bu ve öyle" kelimelerinden çok "bu ve ile" kelimelerinden çıkmış gibi geldi bana. Bu-şu-o/böyle-şöyle-öyle gibi. Bu-ile şu-ile o-ile diye düşünüyorum ben. Dil çok zevkli bir şey, çürütülmesi çok korkunç gerçekten. Eyvah gaza geliyorum. Bu mesajı okuyanlar yanlış yazmasın, en azından bugün kurallara dikkat edin geçene kadar.

Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. Bir kadın eli değmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha. Bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. Herkes tanıktır ki korkmadık. İçimiz titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.

Asıldık ey halkım, unutma bizi...

Uğur Mumcu

Elim değmişken Bursa Nutku'nu da paylaşayım.

Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek; ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek” Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.” İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!

Mustafa Kemal Atatürk

Sen bunları Mustafa Kemal'in söylediğine inanıyormusun Dude efendi. Çok çelişkili çünkü bu nutuk hadisesi.

Sayın İçişleri Bakanım,

Size kırgınım. Mardin'deki felaketin ardından kameraların karşısına geçip, felaketin bilançosunu verirken, çocukları, ölen insan sayısının içinde ayrıca belirtmenizi anlayışla karşılıyorum. Kendi isteklerini, kendi kararlarını henüz belirleyemeyen, kendilerini bulma yolundaki bu küçük kardeşlerime acımayıp onlara kıyanların ayrıca bir kötülük yaptıklarına, tıpkı sizin gibi, ben de katılıyorum. Ancak sayın bakanım, ölen kadın sayısını da ayrıca belirtmenizi anlayamadım. Neden "22'si de erkek olmak üzere 44 kişi ölmüştür" demediniz de "16'sı da kadın olmak üzere 44 kişi ölmüştür" dediniz? Kadınların öldürülmüş olmasının apayrı bir acısı mı olmalı? Böyle yaparak kadını yüceltmiş mi oluyorsunuz yoksa onların ikinci sınıflığının altını bir kez daha mı çiziyorsunuz? Cinsiyetin, ölümde ne etkisi olabilir sayın bakanım? Kadınların öldürülmemesi gerektiği gibi bir düşünceye meylolan bu açıklamanızdan, kadınların öldürülmeye bile layık olmadığını mı yoksa kadınların zayıf olduğu için öldürülmeye bile değmeyeceklerini mi yoksa kadını öldürmekle ele bir şey geçirilemeyeceğini mi çıkaralım? Onları da çocuklar gibi biz erkeklerin kanatları altında yaşayabilen, kendi kararlarını kendileri veremeyen, ölümleri üzerinde bile söz hakkı olamayan iradesiz ve güçsüz insanlar olarak mı görelim? Bu kadar mı edilgenler sayın bakanım, ölürken bile mi ikinci sınıflar?

Yapmayın bakanım,
Lütfen.

@Dude; Anarşi direk bu zaten, herkes kafasına göre istediği biçimde algılayabilir... Bu istediğimize taşla sopayla saldırma mesajını verenin Atatürk olduğuna asla inanmıyorum.

Ali hocam, savaşta bile kadın ve çocuklara dokunulmaz ya, o yüzden böyle söylenmiş olmasın...

Ali hocam, savaşta bile kadın ve çocuklara dokunulmaz ya, o yüzden böyle söylenmiş olmasın...
Ben de bunu diyorum ya baco baba, kadınlara neden "bile" dokunulmaz? Çocuklar konu dışı. Kadınlara neden dokunamıyormuşuz?

Çünkü daha güçsüzler, aynı çocuklar gibi.

Kadınlar güçsüzdür fiziksel olarak... Mertlik gereği (dengine bulaşırsın, silahsız adama silahla saldırmamak gibi)... Ne olabilir ki başka?

Güç demek. Hmm. Kim yapıyor acaba o güç tanımını? Ne demek güçlü? Kaslı değil mi yani? Ha ondan. Yeterince kası yok, o yüzden karşı koyamaz, öldürmeye bile değmiyor. Değişik bir hümanizma. Yani aklı olması, onun güçlü olup olmaması konusunda herhangi bir veri değil. Hmm, peki kadın savaşçıları nasıl açıklayacağız? Kadın militanları, zayıf erkekleri, güçsüz erkekleri. Sanki bütün erkekler güçlü, sanki bütün kadınlar zayıf. Bence benim de öldürülmemem gerekiyor, öyle güçsüzüm ki ama erkeğim diye, adım geçmeyecek, öldürülmeye yetkin olacağım. Ne kötü.