Hollywood "satacak" her şeyi çeker.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
O değil NAB geldi.
Geçen sefer kamera bakıyorduk, bu sefer monitör 🙂
Aha monitör geldi:
Hayırlı olsun. Güle güle kullan.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Hayırlı olsun. Güle güle kullan.
Hahaha, 3 tane sipariş ettim. 🙂 Birini tepsi olarak kullanacağım. 🙂
Zeki babanın son filmlerini neden seyretmiyorum, neden merak etmiyorum diye soruyorum kendime. En son Kıskanmak'ı seyretmiş, beğenmemiştim. NBC ile de 3 Maymun'dan sonra vedalaştık ağlayarak. TRT'de bazen denk geldim Bir Zamanlar Anadolu'ya. Yeni yönetmenler çıkıyor. Bir iki az parlak film çekip kalıyorlar. "Kendini bu kadar önemseme Adnan" diyorum, aynadaki aksime. "Arkanda ayı var" diyor. Gülüşüyoruz.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
Madem forumumuzun böyle bir konusu var, yeni bir üye olarakta ilk mesajımı buraya atayım; söyleyecek çok şeyi olan biri olarak.
Umarım okursunuz.
Ajitasyon yapmayı hiç sevmiyorum ancak ajitasyon yapabilmek için herkeste olduğu gibi bende de baya malzeme var, ve şimdi sevmediğim şeyi yapacağım. Başlayayım, çok seviyorum birazdan yazacaklarımı sürekli yazmayı/anlatmayı.
Yıl 2000, Haziran ayının 22'si. Ben doğmuşum. Buralarda fazla ayrıntıya giremiyorum çünkü hem çok küçüktüm hemde pek anlatmıyorlar, umurumda da değil açıkçası olmuş bitmiş. Neyse, bizimkiler ben 11 aylık iken ayrılıyorlar, biri Ankara'ya diğeri İstanbul'a gidiyor, beni Bursa'nın Karacabey ilçesinde babaannem ve dedemle bırakıyorlar. 14 sene orada yaşıyorum babaanne, dede ve halalarımla birlikte. Bu 14 sene içerisinde baba evleniyor, iki çocuğu oluyor; e tabi benim de üvey annem olmuş oluyor. Anne hala bekar ancak ne idüğü belli değil, teyzemle yaşıyor; yaşasın. Dedim ya 14 sene, bu 14 sene içerisinde babanın zaten bir 'ailesi' olduğundan ve mesleği yüzünden (Polis) pek ilgilenmiyor (İlgilenemiyor da olabilir bilemeyeceğim). Arada bir para gönderiyor ve geçiniyoruz işte, tabi ya. Neyse, anneye gelelim; annemi 6 yaşına kadar aile dostu bir abla olarak biliyorum (?!). Tabi çocuğuz ya, aile dostu bir ablanın koskoca Ankara'dan benimle otogar köşelerinde buluşmak için gelmesi garip gelmiyor o zamanlar, hediye de getiriyor tabi, hava hoş. Aile dostu olarak tanıdığım abla varken de annem var ama; babaanneme de anne diyorum İstanbul'da yaşayan üvey anneme de. Hatta üvey anneme anne diyen ilk çocukmuşum ben, tabi. Devam edeyim, hoşuma gitti ajitasyon yapmak, evet.
6 yaşıma kadar devam eden bu aile dostu muhabbeti yine etrafı ateş gibi yakan bir günde buluştuğumuz otogarda kırmızı bir Fiat Uno'nun içindeyken bana verilen oyuncak kamyon ile son buluyor, öğreniyorum ki aile dostumuz annemmiş meğer; ah anam vah anam. O gün hakkında hatırladığım şeyler sadece kırmızı Uno değil, benim bu durumu hiç yadırgamamam ve şaşırmamam da hatırladıklarım arasında, vurdumduymaz oluşum çokta garipsenecek bir şey değilmiş yani. Ben kamyonumla oynarken seneler geçiyor, öğreniyorum ki annemin durumu iyi, bazı isteklerimi yerine getirebilir. Hemen atlıyorum tabi "Anne bilgisayar lazım herkeste var..." diye. 7 yaşında doğum günümde eve gelen servis tarafından kuruluyor bilgisayar, ve seviniyorum. GTA ile tanışıyorum, derslerim süper falan... Evet, derslerim iyiydi, ilk defa yapılan ve çıkınca arkadaşlarımla sanki deneme tahtası olarak kullanılmış gibi hissettiğimiz TEOG sınavına girme vaktim geldiğinde ise batırdım biraz, okuldaki notlarımın iyi olması sayesinde 420 puan aldım. Babam İstanbul'a gelmemi istiyordu, iyi bir fikirdi bu. Bursa'nın Karacabey'i çok küçüktür, bende sivilceli asosyale bağladığımdan benim için boğucu olmaya başlamıştı zaten, gideyim de bazı şeyleri aşayım diye düşündüm, gittim. Giderken bir bavulum ve birde hayallerim vardı (Çok mu klasik oldu?) Bavulumun içindeki oradan buradan artırıp aldığım Playstation ve GTA V ise bana ilk günden bir şeyi gösterdi; İstanbul'da yaşadığım evde asla Bursa'da yaşadığım zamanki kadar rahat olamayacağımı. Üvey annemin Playstation'ıma verdiği tepkiler falanlar filanlar beni deli etmişti, deli olunca benim de yanlışlarım oldu tabi, buradan yanlışlarım için üvey annemden özür diliyorum.
Ev hayatım çetrefilliydi, sosyal hayatta bombaydım (Öyle olduğumu düşünmek istiyorum, pek değilmişim). Sivilceli asosyal kavramını bir kenara bırakmıştım elbet, 15 yaşında Muhteşem Yüzyıl'da başrolü kapabilecek kadar sakalım vardı, şu an IŞİD'e falan elimi kolumu sallayarak girebilirim herhalde. Neyse, tüm bunlar olurken bu sitedeki çoğunluğun sahip olduğu meraka sahip oldum, filmler ve filmcilik; prodüksiyon, kameranın arkası çok ilgimi çekiyordu. 14 yaşında İstanbul'a gelmeden önce babacığımın istediğim akıllı telefonu diretmeden alması sonucu (Pek geleneği değildir, hatta ilk defa istediğim bir şeyi almıştı. Aa pardon, önceden top almıştı bana, üstünden tır geçmese iyiydi.) fotoğraf çekmeye başlamış ve bu fotoğrafları instagramda sık sık paylaşmaya başlamıştım. Fotoğraflarımın iyi olduğu hakkındaki yorumlardan sonra kamera almaya karar verdim, alamamıştım, boşverin onu. Halam eczanede çalışıyordu ve eczanenin patronunun oğlu filmciymiş, halam arada patronun oğlundan ve yaptıklarından övgüyle bahsederdi, Böcek Film'de çalıştığını ve Dove'un reklam çekimlerinde çalıştığını onun övgü dolu sözlerini dinlerken öğrenmiştim (Buradaysan gerçekten takdir ettiğim birisin abi helal olsun). İş hoşuma gitmişti, filmleri de seviyordum zaten, ben neden yapmasaydım? Hemen Bursa'daki en sevdiğim arkadaşımın Sony Handycam'i ile yaşadığım evin çatısında hepinizin bildiği 'hamam tası gümüşten, yeni geldim o işten' şarkısına başrolünde onun olduğu bir klip çektik, eğlencesine. Tabiki baya amatördü, ben çok eğlenmiştim, devam etmeliyim diye düşündüm. İstanbul'da da devam ettirdim bu olayı, Playstation'ı satıp üstüne de para ekleyip NEX 5N aldım. Hiç film veya klip çekemedim ancak okuldakiler arkası 'bulanık' fotoğraf sevdiğinden fotoğraf çekip cüzi fiyatlara satıyordum (Tanesi 50 kuruştan hahah, buluta yükleyip link olarak onlara veriyordum, isterlerse bastırma seçeneği de vardı) ve okulun fotoğraf kulübü başkanı olmuştum, ekstra özel günlerdeki törenlerde gösterilmek üzere röportajlar/videolar falan hazırlıyordum, ancak tabi hem istediğim şeyi tam olarak yapamıyordum hemde bir getirisi yoktu para olarak 😀
Şans ya, düşünüyordum ne yapabileceğimi, evde de sıkıntı vardı, babamla aram kötüydü derslerdeki performansımın düşüklüğü yüzünden. Ayrıca bazı nedenlerden dolayı evden para almayı da kesmiştim ve kendim ne kazanıyorsam onu harcıyordum, para bu yüzden önemliydi benim için. İstanbul değişikti yani. Devam edeyim. Şans dedik, düşüne düşüne eve doğru yürüyorum, normalde okulun önündeki duraktan otobüse binerim ve o otobüsün son durağı tam evimin önündedir. Ev ile okul yakın sayılabilir yani.
O gün Akbilimde para yoktu ve dediğim gibi, düşüne düşüne eve doğru gidiyordum. Her zaman gittiğim istikametten farklı bir yöne saptım, ara sokakları keşfediyordum. Ancak böyle bir şey keşfedeceğimi bilsem daha önceden yürürdüm o sokakları. Nereden bileyim evime yakın bir mesafede prodüksiyon şirketi olduğunu? Hemen araştırdım tabi, kimdir nedir bunlar diye. İnternet sitelerini bulamadım, yok. Facebook sayfalarını buldum, neler yaptıklarını inceliyorum. Ben incelememi yaparken bir ilan paylaşıyorlar; yetiştirilmek üzere jimmy jib operatörü aranıyor 🙂 Hemen başvurdum, anlattım neler olduğunu onları nasıl bulduğumu vesaire. Ertesi gün ofislerine gittim, işi kaptım. Ancak terslik vardı, çağıracaklarını söyleyip hiç çağırmıyorlardı. Ofislerine gidip oturup sohbet ediyorduk, her şey çok güzeldi. Blackmagic'ler, Sony'ler, Pana'lar vesaire bir sürü aleti ve ekipmanı onların sayesinde kullandım, istersen al evine götür diyorlardı, beni sevmişlerdi yani 🙂 Hala sevinirim hatırladıkça. Tabi çağırmamaya devam ediyorlardı, bir kere işe gittim kendileriyle. Tecrübe oldu, güzel oldu. Ancak sonra hiç çağırmadılar, bende gitmedim.
Okulun mezuniyet töreninde Jimmy Jib'in yanına gittim, durumu anlattım, onları tanıyorum dedi kullanan abi, okulun mezuniyet töreninde de Jimmy kullandım, bir çok organizasyona gittim falan filan mezuniyet töreninde tanıştığım abiyle. Onun da prodüksiyon şirketi var, güzel işlere gittim onun sayesinde, tecrübe kazandım. Para da kazandım sağolsun.
Ha fotoğraf forumlarından tanıştığım abiler sayesinde de freelance işlere gittim, fuar için tanıtım videosu hazırladım etkinlik çekimleri yaptım, tabi bunlar arkadaşlardan ödünç aldığım aletlerle oldu benim 5N yetmiyor 😀
Şimdi İstanbul'daki huzursuzluktan dolayı Bursa'nın İnegöl ilçesine taşındım. Babaannem ve dedem de buraya taşındı onlarla yaşayacağım. Ancak tatilimi değerlendirmek istiyorum, burada sektör geberik. Jimmy Jib'in esamesi okunmuyor, video işi yapabileceğim bir yer yok.
2 haftadır yalnız yaşıyorum, ne güzeldi. Şimdi eve babaannem ve dedem de geldiler, olmadı ya. Yalnızlık iyiydi.
Yazdıklarımın hepsini okudum da, girişte ne güzel yazmışım. Düşündükçe ve eskiler aklıma geldikçe dalmışım ve arada düşüklükler olmuş olabilir, mazur görünüz. Okuduysanız teşekkür ederim şahsen rahatladım.
Bu arada tatil süresi (Önümüzdeki 2 aydan bahsediyorum) boyunca bir yerlerde çalışmak istiyorum. Artık düğün çekmekten bıktım, evet para kazanılıyor ama ben sanatsal bir şeyler yapmak istiyorum, en dandik dizinin setinde bile olmaktan keyif alırım. Buradan tüm kamera şirketlerine, prodüksiyon şirketlerine açık çağrı yapıyorum; uyku problemi olmayan, her yere koşturabilecek, teknik işlerden anlayan, sete figüran falan gelmediğinde (bilmiyorum siz nasıl diyorsunuz 😀 ) seve seve çıkıp figüranlık yapabilecek, yorulmayan, bir iki kere nasıl yapıldığını gördükten sonra çoğunlukla hemen hemen her şeyi yapabilecek birine ihtiyacınız olursa ben buradayım. Yemimi suyumu ve kalacak yerimi verirseniz Türkiye'nin her yerine gelirim. Şu an yaşadığım bu ölü yerden uzaklaşmak istiyorum, ayrıca yeni ekipmanlar almak için para kazanmak istiyorum. Birileri döner mi ya buradan?
Aslında tüm metni son kısımdaki istek için yazdığımı da belirtmeliyim 😆 Tabii ki içimi döktüm çok iyi oldu çok da güzel oldu.
Burada videocu yok, bari fotoğrafçıya gireyim dedim, flaş ve ışık kullanımını geliştiririm diye; yok arkadaş, leş gibi işler. Saçma sapan kadrajlar saçma sapan fotoğraflar, yine baya saçma efektler. Kurtarın beni buradan :/
Hiç bir şeyin olduğu yok, galiba garson olarak yola devam edeceğim... Para önemli tabi.
Bir akraba düğününde gördüğüm garip Jimmy Jib'den sonra operatörüyle konuşmaya gittim. Durumu anlattım, şu an kameraman olarak çalışıyorum. 1 aydır sadece bir kere Jimmy kullandım, geri kalan işlerim hep aktüeldi. Çalıştığım yerin iki tane Jimmy'si var, ikisini de kendileri yapmış, üçgen desen değil dörtgen desen değil, garip bir gövde tasarlamışlar (delikli falan, rüzgar mukavemeti açısından) Kafaları da kendileri tasarlamış, ufak olanın kafa tasarımı rezil, 10 metrelik olan çok güzel. Zoom işini hurdalıktan aldıkları çöp kameraların zoom panellerine plastik bir kutu yaptırıp sağlıksız bir şekilde çözmüşler, gerçekten aşırı garip bir kullanım biçimi var, yazsam roman falan olur. Ha sağlıksız dedim ya bu arada, evet zoom işlemi yapılabiliyor ama o zoom joystick öyle garip bir şekilde konumlandırılmış ki ben hala stabil bir şekilde zooma girip çıkamadım, önceden kullandığım jimmylerden çoook farklı. Birde fren için bisiklet vitesi çözümünü kullanmışlar, o da baya garip. Köy yapımı jimmy işte, ufak olan fazla amatör duruyor ama kullanılır mı? Kullanılır, kullanılıyor 🙂
Bu arada leş gibi para kazanıyorum, çok memnun değilim. Bu konuya bir tek ben mi mesaj yazıyorum ya? İki haftaya istanbula gelmek istiyorum,uzun aradan sonra bi bmcc ye bi arriye bi rede dokunmak isterim, ben dokundurturum diyen varsa yeşillendirir mi? Tamam hadi 5DM3te olur, hadi tamam 70D bile olur be, valla. Ergenlik şeysine kapıldım.
Kezzap
Kayıt: Ekm 31st, '05, 17:07
İleti: 9278
Bugün 11 yılı devirmişsin Fırat. Bravo, senden çok şey öğrendik.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
Vaaay eyvallah, farkında değildim. 🙂
Nice 11 yıla...
Kezzap
Kayıt: Ekm 31st, '05, 17:07
İleti: 9278
Bugün 11 yılı devirmişsin Fırat. Bravo, senden çok şey öğrendik.
iyi ki varsin Fırat 🙂
Ooo gözlerim doluyor yapmayın. 🙂 Iyi ki hepimiz varız. Nice yıllara hep birlikte. Keşke daha fazla vaktim olsa da hep foruma hizmet versem.
Tam gaz devam, İnegöldeki mobilya fuarı için bir şeyler çekeceğim galiba, hadi hayırlısı...
Ne söyleyeceğimi de bilmiyorum ya hayırlısı demek geliyor içimden.
Öyle oldu bittiye getirmeden, toza toprağa karışarak, hayat denilen -çoğu zaman 'böylemiymiş' denilen-döngüyü bitirme amacındayım. Var oluş kaygılarını yorumlamadan ve insani vaziyetlerin temel direklerine yaslanmadan kuracağım cümleler anlamlı bir paragraf oluşturamayacağından forumda -hayatta da- pek aktif olamıyorum. Neyse yeni senede umarım -gönüllülük esasına dayanan- sağlam bir proje ile karşınıza çıkarım da gönlünüzü alırım(ki var, geliştirilebilir, devşirilenilir) banlamayın lütfen :). Keyifli seyirler.
Bazen.