İstanbulda kitap elinde olan varsa ben de satın almayı ya da en azından ödünç bir süre alabilmeyi istiyorum. Satmak istemezseniz 1 haftada okuyup geri verebilirim.
SM-G900FQ cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
Abi Türkçe çevirisi bende var, ihtiyacım yok bu aralar.
Kargo adresini at, yollayayım haftaya bir ara.
Çevirisinin beğenilmediği uzun yıllar çok konuşuldu.
Kendisi İstanbuldaki seminerinde yeniden Türkçe ye çevirildiği ve de baskısının hazırlandığı müjdesi vermişti.
bence biraz daha bekleyin.
yakında çıkacakmış.
Çevirisinin beğenilmediği uzun yıllar çok konuşuldu.
Kendisi İstanbuldaki seminerinde yeniden Türkçe ye çevirildiği ve de baskısının hazırlandığı müjdesi vermişti.
bence biraz daha bekleyin.
yakında çıkacakmış.
Maalesef sinema kitaplarının çevrimi konusunda şanssız bir ülkeyiz daha iyi çevrilmiş bir sinema kitabına hiç denk gelmedim. Belki Christopher Vogler'in Yazarın Yolculuğu kitabı daha sade ve iyi bir çeviriydi diyebilirim, o da daha çok işin yazınsal kısmıyla alakalıydı diyedir belki.
Genelde anladığım kadarıyla bu işi sinema sektörüyle alakası olmayan kişilere yaptırıyorlar ve bu kişiler de günlük Türkçe'den daha Öz Türkçe kullanmaya meyilli oluyorlar. Film Dilinin Gramer'inde de aynı problemler vardı, Eisenstein'ın Film Biçimi ve Duyumu kitaplarında da. Ki bu kitapları çeviren Nijat Özön aslında geçmişte birçok sinema dergisinde uzun dönem film eleştirmenliği yapmış ve sektörün içerisinde yer alan bireylerden biriydi diyebiliriz. Ama onu da -belki de bu furyanın başı olarak- tam bir Öz Türkçe faşisti olarak tanımlayabiliriz dil olarak.
Ama onun kitaplarını okurken bir alışkanlık geliştirdim en azından, bu tür teorik kitaplar okurken artık kesinlikle İngilizce'sini de elimde bulunduruyorum ve çoğu zaman yan yana okuyorum. Garip bir cümleyi anlamayıp Türkçesini 5 defa okumaktansa İngilizce ile karşılaştırarak okuyarak hem daha iyi anlıyorum hem daha hızlı okuyorum. Hem bu sayede İngilizce'de de pratik yapmış olunuyor. Yoksa 2 saat özduyumsallaşma gibi bir kelimenin ne anlama geleceğini düşünür halde buluyorum kendimi, yada çevrim çekimini (yani; kamerayı pan yapma, bak böyle diyince herkes anladı değil mi?)
İşi biraz konu dışına çıkaracağım ama bunun da ülkede kimsenin istediği-sevdiği işi yapmamasıyla alakalı olduğunu düşünüyorum. Ülkecek en sevdiğimiz beğendiğimiz çevirilerin altyazı sitelerindeki çevirmenler tarafından yapılmış (Ki bu insanların büyük çoğunluğu ilk başta tamamen maddi amaç gütmeden bu işe başlayan insanlar) olması bir rastlantı değil bence. Türkiye'nin en büyük dijital yayın platformu Digitürk'ün profesyonel, kadrolu çevirmeni "Kapıyı tut kapıyı tut, hodor" çevirisi yaparken, bu işe yine gönüllü başlayan bir kişinin çeviri üzerinde kafa yararak "orada dur, orda dur, hodor" gibi efsane bir çeviri yapması (Ki çok çok büyük ihtimalle çok daha kısa bir sürede) da bunun en iyi örneklerinden biri.
Ama verdiğiniz bilgi için gerçekten teşekkürler. Yazın kısa bir aram var bunu merak ettiğim kitapları okuyarak değerlendirmek istiyorum. Kezzap'ın kitabını okuyup, iade ettikten sonra yeni baskısı çıkar çıkmaz da kendim için bir tane edinirim bu sayede.
İstanbul üniversitesi Merkez Kütüphanede var.Yalnız ödünç vermiyorlar.
Ben yolladım arkadaşa, herkese yollamam bu arada, sıraya girmeyin. 🙂
Tanıdığım kişilere yollarım.
Evet biraz zorlayıcı olsa da 250. sayfaya kadar geldim. Kitap ve çeviri hakkında şu ana kadar olan düşüncelerim şöyle, öncelikle kitap; güzel noktalara değiniyor, daha önce başka senaryo ve hikaye yazımı üzerine kitap okuduysanız benzer noktalara temas ediyor ama gerçekten farklı olarak bunları daha da detaylı olarak açıyor ve irdeliyor. En iyi tarafı ise değişik türlerde karşılaştırma yaparak anlatması Robert amcanın konuyu. Şu ana kadar konu üzerinde birkaç kitap okuduğum için ortak veya denk düşen %70^lik bir yapı var diyebilirim ama kitap kendine has bir %30 sunuyor ki bence bu hiç azımsanmayacak bir rakam.
Çeviriye gelirsem, gerçekten kötü. Yani %60-70 olarak cümlelerde bir sorun yok ama bu kesinlikle bir çeviri için çok ama çok kötü bir oran. Okuyan ve çeviren ya konuya hakim değil yada tam anlamadan çevirmiş çoğu yerde. Ayrıca Türkçe kasacağım diye çok zorlamış pek çok yerde.
Mesela 246. sayfada orjinalinde "A good story well told fosters a good film. But a good story well told with the added power of subliminal symbolism lifts the telling to the next level of expressivity, and the payoff may be a great film" cümlesi Türkçeye "İyi anlatılmış bir öykü iyi bir film doğurur. Ama iyi anlatılmış iyi bir öyküyü mantıksal bilinçdışı bir farkındalık barındırmayan sembolizmin gücünü eklerseniz, bu, hikayeyi anlamlılığın bir üst seviyesine çıkarır."
Şimdi hiçbir insan bana gelip bunun iyi, hatta ve hatta doğru bir çeviri olduğunu kanıtlayamaz. Cümle düşük, öyküyü yerine öyküye diye bağlamak gerekli, subliminal için kesinlikle tam anlamıyla manasız bir karşılık kullanılmış ve hiçbir şekilde anadili Türkçe olan bir kimse bunun bu anlama geldiğini çıkaramaz. Expressivity-anlamlılık karşılığı ise nispeten daha zararsız olmasıyla birlikte ifade edilebilirlik bence çok daha doğru olacakmış. Bir sonraki paragrafta da "stand for" kalıbı "desteklemek" olarak kullanılmasına rağmen aslında "yerine geçmek" (onu simgelemek) gibi bir anlamda kullanılması gerekliydi.
Kısaca evet çeviri gerçekten kötü, çeviren kişilerin sadece İngilizce değil aynı zamanda Türkçe bilgilerini de kesinlikle ama kesinlikle şüphe içerisine sokuyor. Çevirdikleri yıldan geçen bu 5 senelik süreç ardından kendi çevirdikleri kitabı ellerine versen bu %30'luk kısmı anlayacaklarından şüpheliyim. Bu nedenle daha önce de belirttiğim gibi bu kitapları okurken kesinlikle ama kesinlikle İngilizce'leri de yanınızda olsun, çünkü bu şekilde okumazsanız çok büyük ihtimalle ya anlamayacaksınız ya da tamamen yanlış anlayacaksınız.
Ekleme: Bunu yazdıktan sonra 251. sayfayı okuyunca büyük bombayı gördüm "From a painter's empty canvas to ..." -> "Bir boyacının kanaviçesinden...". Bunu çeviren de editörlüğünü yapan da ne İngilizce, ne de Türkçe biliyorum demesin, ayıptır, dalga geçerler, yerin dibine sokarlar, insan içine çıkamazsın.
homeros kesinlikle haklı,ben kitabın türkçe çevirisini üniversite kütüphanesinde okuma şansı buldum. ilk 30 sayfasını anlayarak okumaya çalıştım..beyin yakması bir yana, önceden öğrendiklerimden şüphe ettim. güzelce cevirisi yapılmış özeti yokmudur..yada o kitapın öğretmek istediklerini başka kitaplarda bulamaz mıyız